- 659 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
AŞK VE KİN (3)
Maraş’ın tozlu topraklı sokakları yine sıcak bir güne merhaba demişti, başını kaldırıp, karşıdan sağlık ocağına baktığında kapıdaki izdiham gözüne çarptı, ’Aman yarabbi nedir bu’? diye mırıldandı, ’Yahu bu semtin hepsimi hasta bu ne kalabalık’..
İnce keten gömleğinin içinde gövdesi yanmaya başlamıştı yine, ’Sıcağı ayrı bir dert’ diye mırıldandı, adımlarını hızlandırdı ’Ha gayret oğlum’ dedi, kendi kendine ’İşte geldin bile’ kapıdan içeri zorlukla girdi...
Mazallah doktor olduğunu tanıyan bilen olmasaydı yolda vermiyeceklerdi ya. Tebessüm etmeye çalışarak odasına girdi, Songül Hemşire Selim gelmeden odayı havalandırmış, klimayı açmış, her yanı serin ve huzurlu bir dinginlik kaplamıştı.. Selim’in ’Merhaba Songül ben yokken neler oldu’? diyen sesindeki aldırmazlık ve bıkkınlık hemen farkediliyordu ’Hoşgeldiniz Selim Bey’ derken ’Sevmiyor’ diye düşündü ’Bu adam buraları sevmiyor, zorla olmaz ya’..
Selim beyaz gömleğini üzerine takıp ellerini dezenfekte ettikten sonra, Songüle hastaları içeri almasını işaret etti.
Songül’ün yüzüne dikkatle baktığını görünce, ne o Songül pek baktında, ’Sakalınız’ dedi genç kadın ’Kesmeyi unuttunuz herhalde’..
Selim sıkıntıyla elini çenesine götürdü ’Evet sabah keserim demiştim ama geç kaldım’ elini tedirginlikle çenesinde gezdirirken ’Bu merette iki günde bir çıkıyor’ dedi..
Songül’le birlikte gülümsediler. İletişim önemliydi bir doktor ve hemşiresi arasında Selim’in sevimli gülüşü Songül’üde neşelendirdi..
Ferahlamış bir edayla dışarı seslendi ’Abdullah Tüzün, Abdullah Tüzün’ kısa bir aradan sonra içeri ince çizgili gömleği iyice eprimiş soluk benizli ihtiyar bir adam girdi.
Selim hastalarına farkında olmadan bakar incelerdi belki bir merak, acıma, rahat büyümüştü evet, annesi babası ölsede açlık sefillik çektirmemişti çünki vardı. Babası iyi kötü bir ev ve emeklisini bırakmıştı annesine.
Üstelik kenarda birikmiş birazda para...
’Bu nedir ya’ diye düşündü kendi kendine, ihtiyarın siyah olma özelliğini çoktan yitirmiş pantolonuna ve arkasına bastığı yırtık ayakkabısına bakarken, içi sızladı bir an, ’Bu ne sefalet’..
Hüzünlü gözleri ihtiyarın kayık çapaklı iki ölgün gözleriyle buluştu ’Neyin var baba’? dedi içi bir hoşça.
Zavalının soluk ince dudaklarının içinden bir kaçı eksik dişi göründü sevinçten. Ciğerlerinin nükseden ağrısını birde geçen sene geçirdiği zatürreyi sayıp dökerken, konuşmaya mecali yoktu besbelli..
Hastasını iyice muayene ederdi delikanlı, çok kişi sırada diye bakmaz durumu iyice anlamadan bırakmazdı.
Bildİği yere kadar,pratisyen hekim olsada iyi bir doktordu o..
Adamcağızın iyi beslenmeye ihtiyacı vardı,reçeteye vitamin ilacı yazarken, hastasının iyi besleneceğine kendiside inanmıyordu...
Son hastası çıkarken, ikindi vakti Selim o kadar yorulmuştuki, kahretsin yine şakakları ağrımaya başlamıştı, yorgunluk bir yana, bu sıcak topraklarda gördüğü çile, meşekkat eğitim düşüklüğü, onun gibi merhametli duygusal adamlar hep yaralanırdı işte böyle kaç ihtiyaç sahibine el altından yardım etmişti fakat görülüyorduki Selimin yaptığı yardımla fakirliğin önü alınmaz.
’Onca stresten yorgunluktan sonra eve gidecek değilim herhalde’ dedi.
Sağlık ocağı boşalmış o havasız kalabalık ortamın yerini garip sessizlik kaplamıştı. Bir kaç görevli hemşire ve doktorun mırıltılarından başka bir ses olmaması ne güzeldi ’Galiba sessizliği daha çok seviyorum’’.
Salona çıktığında yan odadaki Doktor Şükran’la karşılaştı ’Ooooooo yakışıklı doktorumuzda gelmiş’ ’Çocukça bir yanım var inkar etmiyorum’ diye düşündü Selim.
’Övgüler ruhumu okşuyor’’Gülümsediğini gören Şükran’ ’Eeee’ dedi ’Nasıl geçti tatilin bakalım’?.
Selim çapkınca gülümsedi, ’Arkadaşlarla gezdik, eğlendik annemle sinemaya falan’ Şükran gülümsedi ’Ah haylaz ah hani kız arkadaşını getirecektin gelirken Maraş’a’ Selim sesini indirdi ’Bakın Şükran Hanım sesli düşündüm sadece bilmediğiniz o kadar çok şey varki dün annemin adını söylemeseydim Mavuş Hala benide içeri almayacaktı birde Hale ile geldiğimi düşünsenize aman Allah’ım eve kadın getirdim diye başına örtüsünü alıp tüm Maraş’a hemde tek, tek, kapıları çalıp bildirmezse adam değilim.
Doktor Şükran gülümsedi ’Olacağı o haklısın’.
Sağlık ocağından dışarı çıktığında daha hava kararmamıştı eli cebinde dar ve eğimli Maraş sokaklarında yürümeye başladı yavaş, yavaş, Ağustos’un son günleriydi artık..
’Birazcık daha’ diye mırıldandı ’İki sene kadar bitiyor o zaman mecburi hizmetten azade oluyorum’..
Bu yazının her türlü telif hakkı yazarın kendisine ve/veya temsilcisine aittir
RABİABELGİN
YORUMLAR
Sevgili Doktorumuz, Maraş halkının sevgilisi olmuş şimdiden. Mecburi hizmetinin bitmesi için gün sayıyor ama sanırım evdeki hesap çarşıya uymayacak gibi. Bunu hissettim. Neslihan ile bir daha ne zaman karşılaşacaklar acaba?
Merakla izlemeye, (pardon) okumaya devam edeceğim ,,,
güzel gidiyor roman,,,
Belgin Sönmez
Belgin Sönmez
örnekleme vermen öyküküyü genişletiyor kalemin daim olsun güzel sevgilerimle.