- 1427 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
EĞİTİMLİ TOPLUM YETİŞTİRMEK BİRİNCİ HEDEF OLMALIDIR
Kaynaktan Deryaya
Lebiderya
EĞİTİMLİ TOPLUM YETİŞTİRMEK BİRİNCİ HEDEF OLMALIDIR
Gönül sofralarında doyumsuz sohbetler için, inançlı, vijdanlı,haysiyetli, bilgili nesil yetiştirmeyi ilke edinerek bu amaç üzerinde çaba sarfetmek zorunlu hale gelmiştir.
Bir yandan nesillere huzurlu gelecek zeminleri oluşturmak diğer yandan asırlık politikaları realist ve idealist şekilde projelendirerek yapılan bu projeleri hızla devreye almak gerekli hale gelmiştir.
İki kere ikinin dört ettiği sonucunu bilmek bir eğitim değildir.
Ağrı Dağı’nın koordinatları, Everest Tepesi’nin yüksekliği ,Hazar Denizi’nin derinliği,Kızılırmak’ın uzunluğu, Fırat Nehri üzerindeki baraj sayısı, yeraltındaki madenlerin bulundukları yerler, Kösedağ Savaşı’nın kimler arasında olduğu, 1453 yılında İstanbul’un Türkler tarafından fethedilmesi, 1299’da Osmanlı Beyliği’nin kuruluşu 1923 te Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurulması konuları birer eğitim değil öğretimdir.
Sodyumun Na, Azotun N, Kalsiyumun Ca ,Karbonun C, Oksijenin O ,Hidrojenin H ,Demirin Fe simgeleri ile bilinmesi bir öğretim konusudur.
Metrenin, fit’in, milin, tonun, dekarın, kilogramın, inçin hangi ölçü birimleri için geçerli olduğu öğretim bilgileri içindedir.
Barometre,termometre,kilometrenin ne olduğuda öğretim dalları içindedir.
Eğitim ise; kaliteli, bilgili, seviyeli, kültürlü, vijdanlı ve inançlı insan yetiştirmeyi ilke edinmiş bir ilim dalıdır.
Bilim dalları öğretim,ilim dalı ise eğitimdir.
Bilim ile ilim farklı uğraş alanlarıdır.
Öğretim için yapılan harcamaların ve ayrılan zamanın dörtte biri eğitim için harcanmış olsaydı;toplumdaki bu keşmekeşlik yaşanmazdı. Şu anda öğretim için harcanan zaman ve paranın dörtte biri eğitim için ayrılmış olsa 20 yıl sonra toplumdaki problemler sıfır noktasına gelecektir.
Milli Eğitim Bakanlığı’nın adına baktığımız zaman;hem bir eğitim kurumu otoritesi, hemde eğitimde milli olmayı amaçlayan bir teşekkül olduğunu görmekteyiz.Kaldı ki; Milli Eğitim’de eğitim yok ki, millisi olsun.
Bakanlığa bağlı olarak faaliyet gösteren alt birimler eğer devlete bağlı ise; buralarda görev yapan eğitimciler "bana verilen görevi müfredatta izah edildiği şekli ile yerine getireyim, ötesine karışmam " anlayışının hakim olduğunu görüyoruz.
Mİlli Eğitim Bakanlığı’na bağlı olarak faaliyet gösteren özel eğitim kurumlarında ise; müşteri kapma ve para kazanma birinci hedef haline gelmiştir.
Bilgisayar kursları, lisan kursları, OKS, KPSS, ÖSS vb. sınavlara hazırlayan dershaneler ve mesleki eğitim kursları, hatta ve hatta diksiyon kursları bile müşteri kapma ve para kazanma yarışına girmişlerdir.
İnsan yetiştirme kursları düzenlense; bu kursları tamamlayanlara iş imkanı tanınmazsa veücretsiz olup haftada 4 saat yapılıp ,her insanında gelebileceği saatlere göre kurs saatleri tanzimi yapılsaydı bu kurslara ilgi olmayacaktı.Bunun sebebi iş ararken; "ne kadar insan olunup, olunmadığına bakılmamasıdır..."İnsanımızı gelecek endişesi korkutmaktadır.Bundan dolayıda umut tacirliği bile umut kapısı olmaktadır.
Davranışlarımız,sosyal hayatımız,ve iletişim gibi eğitimin olmazsa olmazları olan ana dallarda çok ciddi çalışmalara başlanması kaçınılmaz hale gelmiştir.
Dini namaz kılmak, sağlığı ilaç almak, asayişi polislere, adaleti savcı ve hakimlere bırakmak ne kadar doğru karardır.Bununda neticelerini görmek için ulema olmaya gerek yoktur. Din namaz kılmaktan, sağlık ilaç almaktan ibaret değildir. Bu eğitim sistemi ile iki kişiden birisi polis olsa yine çirkin olayların önüne geçmeniz imkansızdır.
Bize insan gibi davranmayı davranılmayı hazırlayıp bu alanda eğitim verecek programların hazırlanıp en seri şekilde uygulamaya alınması şarttır.
İnsan olmanın,insanca yaşamanın,insanca davranmanın neler olduğunu eğitim ilmi haline getirip insanımıza bu ilmi öğretmeli ve öğrenmeliyiz.
Bunun için;
Anne babanında bilinçli ve bilgili evlat yetiştirme konularında blgi ve yetenek sahibi olması gerekmektedir.
Evladımızı yetiştirirken;küfürsüz,argosuz,dedikodusuz bir toplum ferdi yetiştirmemiz gerektiğini,her insanın hakları ve ödevlerinin olduğunu,seviye,kültür,karakter,saygı,haysiyet,görgü ilkelerinin neler olduğunu öğretmek zorunlu hale gelmiştir.
Nemelazımcılık,vurdumduymazlık,ikiyüzlülük,yalakalık,gammazlık,iftiracılık,adam kayırıclık gibi insanın onurunu kıran çirkin davranışların yok olması;ancak insana yatırım,insanca yaklaşım,insanlığa adım ile mümkün olacaktır.
Yıllardan beri eğitimin ihmal edilmesinin kötü sonuçlarını görmek için çok uzaklara gitmeyelim.Hemen etrafımızda 500 m yarıçapında bir alan oluşturup bu mesafede bulunan bütün kurum,kuruluş çalışanlarını,işyerlerinde çalışanları,kamu çalışanlarını,öğrencileri,işsizleri,zenginleri,fakirleri gözlemleyelim şahısların davranışlarına bakarak,sokaktaki olayları izleyerek trafikteki keşmekeşliğe bakarak toplumun hangi noktada olduğunu ve eğitim seviyesini görebiliriz.
Gördüğümüz manzaranın çetelesini tutmaya gerek var mı?
Suç oranlarının ürkütücü boyutlara ulaştığını görmek bile toplumdaki hızlı çözülmenin bir göstergesi olarak tezahür etmiyor mu?
Bütün bunlar bizim ezberci öğretim sistemiyle kara düzen gözü kapalı olarak öğretim yaptığımızı yaptırdığımızı göstermiyor mu?
Çocuk ilköğretim okulu 1. sınıfa başlıyor,en az beş altı ders kitabı veriyoruz.Okul çantasını kitaplarıyla dolduruyor,iki büklüm okuluna gidiyor,eve geldiğinde saatlerce ders çalışmak zorunda bırakılıyor.Buna hiç kimse karşı çıkmıyor.
Neden mi?
Mevzuat hazretleri böyle emrediyor.Efendim kimin haddine mevzuat hazretlerinin emirlerine karşı çıkmak.
Adına ’’ücretsiz ders kitabı’’ dediğimiz kitapları dağıtıyorlar.
Sonrada;öğretmenin insafına bırakılan dergileri satın almak zorunda kalıyor anne babalar.
Neden diye sorabilecek bir iki yiğit çıkıyor.Efendim sorular dergiden çıkacak...Neden? Öyle ben dedim oldu.Bu anlayışla eğitimden de işte bu toplum oluşur.Fazlası beklenemez zaten.
Kitaba niye soruları yazmıyorsunuz? Kimin haddine o soruyu sormak...
İstersern sor öğrenci okuyor,aman öğretmenle ters düşmeyelim.Üç kuruş dergi parasıyla mı batacağız?İyi bu anlayışla işte bu kadar kaliteli toplum olur.Bedava kitap milletin kendi parası üstüne üstlük öğretmenin insafındaki dergilerde velilerin parası mili servet heba olmuş kimin umrunda.Mevzuat hazretleri böyle buyuruyor.Kimin haddine karşı çıkmak.
Böyle eğitim olmaz efendim bunun adına eğitim diyemezsiniz...
İnsan nasıl yetişir,insan kime denir,nasıl insan olunur?
Yer,zaman ölçülerine göre davranışlarımız nasıl olmalıdır?
İletişimlerimizi nasıl kurabiliriz?
İletişimlerimiz sırasında söylemlerimiz ve eylemlerimiz nasıl olmalıdır?
Ahlak,edep,adap ne demektir?
Seviye,kalite,kültür,karakter ne demektir?
Nerede nasıl davranılmalıdır?
Haklarımı nasıl savunabilirim?
Emanet ve sır ne demektir?
Arkadaşlık ve dostluk ne demektir?
Kimlere sevgi ve güven duyulur?
Haksızlıklar karşısında haklarımızı savunacak kurum ve kuruluşlar nelerdir?
Ahlakın kısmi ya da topyekün olması insan hayatında nasıl bir anlam ifade eder?
Vicdan muhabesebesi ne demektir?
Vicdan muhasebesinin aşamaları ne demektir?
İnançlara saygı nasıl olur?
Eşitlik özgürlük ne anlama gelmektedir?
İletişimlerimizi nasıl belirleyebiliriz?
Eğitimi ana bilim dalı olarak kabul edecek olur isek;günlük yaşantımıza eğitimin girmesi şart olmuştur.
Eğitimli toplum için el ele gönül gönüle buyrun gönül seferberliğine...