- 2251 Okunma
- 33 Yorum
- 0 Beğeni
BENZEMEZ KİMSE SANA
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Soy ağacımızın kökünden beslenen huyumuzu suyumuzu sihirli bir değnek dokunmuşçasına bir çırpıda değiştirmek hiç de kolay değildir. Çoğumuzun huyu da daha çocuk yaşlarımızda birileri tarafından tescillenmiştir. Nasıl olduğu malumunuz; tıpkı dedesi yok yok aynı halasına çekmiş gibi.
Yıllardır bir yere taşınmayan ve hep içimizde ikamet eden ruhumuz; en yakın komşuları olan duygularımızla bazen hısım bazen de düşman gibidir. Hangimiz kendisiyle hesaplaşmaz ki. Kimi zaman “Ah akılsız başım! Sen hiç akıllanmayacaksın! Sana müstahak! diye kızarız aynadaki yüzümüze hem de acımasızca.
Alphonse KARR “Bir insanın üç türlü karakteri vardır: Belli ettiği, sahip olduğu ve sahip olduğunu sandığı” derken acaba ne düşünmüştü. Karakterimizi tam anlamıyla gösteremiyor muyuz?
Yaşadığımız süre boyunca bize uzak veya yakın gördüğümüz pek çok kişiyle hep bir iletişim halindeyiz. Bu ilişkiler esnasında beklediğimiz veya beklemediğimiz davranışlara muhatap olabiliyoruz.
Hayatın ilk basamaklarını çıkarken bize yapılan her yanlış hareket yüreğimizi ağır bir şekilde yaralarken ileriki basamaklarda daha seçici olmaya başlıyoruz. Beynimize “Babanın oğlu ya da kızı değil ya! Neden seni üzmelerine müsaade ediyorsun. Takma kafana” sinyalleri göndererek içimizi rahatlatma eylemine giriyoruz. Ruh sağlığımız için her şeye üzülmememiz gerektiğini öğrendiğimiz noktada bazen en yakın gördüklerimiz canımızı acıtabiliyor. İşte böyle zamanlarda değişmek istiyoruz ama değişim rüzgarları bizi ıskalayıp geçebiliyor.
Sonra William James’in “Otuzlu yaşlarımıza geldiğimizde, karakterimizin tıpkı bir alçı gibi bir daha hiç yumuşamayacağını çok iyi biliriz” sözü ile bir kez daha kendimiz ve başkalarını değerlendirme ihtiyacı duyuyoruz hem de tüm çıplaklığıyla.
“Bir insan yedisinde ne ise yetmişinde o” ise neden kendimizi ve başkalarını değiştirmeye çalışıyoruz. Acaba doğrular ve yanlışlar kişiye göre değişiyor mu? Aslında hepimiz biliyoruz ki doğru tektir, sadece zevkler değişir.
Hatalarımızdan ders alma konusunda sanırım biraz sınıfta kalıyoruz. Acaba sınıf çok kalabalık ondan mı? Yoksa özel hoca mı tutmak gerek.
“Kendimiz gibi bilip herkese çabucak güvenmek” Ama iyi hoş da bize insanları sevmemiz öğretilmedi mi? Yunus Emre’nin “Yaradılanı severim, yaradandan da ötürü” sözünü örnek almamız istenmedi mi?
“Zayıf yanlarını ve zaaflarını gizle yoksa kullanırlar” Ama hani açık ve dürüst olacaktık!
“Sırrını, derdini kimseyle paylaşma” Peki dostluk paylaşmak değil miydi? Hatta arkadaş bazen akrabadan daha iyiydi hani!
Düşüp, dizlerimiz kanadıktan sonra “bir daha önüme bakıp asla düşmeyeceğim” demek bir daha yere kapaklanmayacağımız anlamına gelmiyor maalesef. Çünkü hiçbir şeyin garantisi yok.
Ya da son gözyaşımızı sildikten sonra “bir daha gözlerimden asla yaş akmayacak” demek ne kadar anlamlı. Gözyaşı bezlerinin estetik ameliyatta aldırıldığını veya kurutulduğunu hiç duymadım ya siz.
Sapsarı saçlarını omuzlarımızda, sırtımızda hissettiren ve içimizi ısıtan güneşi gündüzden silebilir miyiz? Ya da yıldızları itibariyle en yüksek rütbeli diyebileceğimiz geceden ayı söküp atabilir miyiz?
Can çıkmadan huy çıkmaz sözüne çoğu zaman katılmadan edemiyorum. Davranışlarımızı zaman içerisinde kısmen değiştirebilsek de huyumuz eğrisiyle doğrusuyla bizde kalıyor. Eğer kimseye çamur atmıyorsak, yalan söylemiyorsak, bize güvenenleri yarı yolda bırakmıyorsak vs. ne mutlu bize. İyi özelliklerimizin suiistimal edilmesiyle bir üzüntü yaşamışsak eğer üzülmemeyi öğrenmemiz gerek. Ya başkasına verdiğimiz zarar ve kötülükler yüzünden üzülseydik daha mı iyi olurdu.
Biz yine doğru bildiğimiz yolda sonuna kadar gitmeliyiz. Dwight L.Moody’nin dediği gibi “Karakter, karanlıkta nasıl davrandığınızdır”. Siz müsterihseniz gerisi tamamen hikaye.
Aysel AKSÜMER
YORUMLAR
Sağlam kalemin daim olsun sevgili Aysel...
Seni okumak gün geçtikçe daha bir keyifli olmaya başladı....
Kutlarım...
Aysel AKSÜMER
Seyran Tankuş
Umut ediyorum ki bir gün ben de çalışkan bir öğrenci olurum...
Sevgim daim...
Sonra William James’in “Otuzlu yaşlarımıza geldiğimizde, karakterimizin tıpkı bir alçı gibi bir daha hiç yumuşamayacağını çok iyi biliriz” sözü ile bir kez daha kendimiz ve başkalarını değerlendirme ihtiyacı duyuyoruz hem de tüm çıplaklığıyla.
Sevgili Aysel, otuzlu yaşlardan sonra karakterimizin oturduğu doğru ama asıl boş vermeye de o yaşlardan sonra başlıyoruz. Artık mükemmel olmak gibi bir kaygımız kalmıyor. Kime, niçin? Diyoruz ve kendimiz olmaya karar veriyoruz. Olduğu kadar...
tebrikler....
Aysel AKSÜMER
Aysel AKSÜMER
Beğeninden dolayı çok mutlu oldum. Teşekkürler. Ha bu arada o tırnak içinde aldığın söz beni de çok düşündürdü. Sevgilerimle.
Esma KAHRAMAN
insan ister istemez kendini sorguluyor, hangi kategoriye giriyorum diye:))
Aysel AKSÜMER
Aysel AKSÜMER
Aysel AKSÜMER
Aysel AKSÜMER
Aysel AKSÜMER
Aysel AKSÜMER
Bende sizin yazılarınızı çok beğeniyorum. Buradan tekrar Seçki Kurulu ve arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.
Saygılarımla.
Aysel AKSÜMER
“Karakter, karanlıkta nasıl davrandığınızdır”
ne çok düşündürdü bu söz, daha evvel duymamıştım
ne güzel konulara eğiliyorsun sevgili Aysel..
kendi adıma teşekkür ediyorum, seçkide komşu olmak ayrıca mutluluk verici
tebrik ederim, sevgiyle, nicelerine..
Aysel AKSÜMER
Aysel AKSÜMER
tebrik ederim, kalemine yüregine saglik!
“Bir insan yedisinde ne ise yetmişinde o” ise neden kendimizi ve başkalarını değiştirmeye çalışıyoruz. Acaba doğrular ve yanlışlar kişiye göre değişiyor mu? Aslında hepimiz biliyoruz ki doğru tektir, sadece zevkler değişir.
atalarimiz ne dediyse dogru demis! bilimsel tesbit; kisilik yedi yasinda olusmus oluyor diyor. yani: cocuk yasta karekterimiz
nasil donaniyorsa hayat boyu o degerler icerisinde yasiyoruz. sevgi, adalet, paylasim... kisiligimizin parcasi olamamissa ilerleyen yaslarda gelismesi mümkün fakat zor oluyor.
güzel yazini kutlarim. saygilar...
Aysel AKSÜMER
Doğru bildiğimiz yolda giderken çakıltaşları ya da sevdiklerimiz tökezlememize neden olsa da gökyüzüne bakan cesur gülüşler olabilecek kadar inanmalıyız o yola...
tebriklerim çokca..
Aysel AKSÜMER
Bu kez ikinci bir tebrik için koşarak geliyorum sayfanıza:)Çok mutlu oldum... Tebrikler yürekten.
Aysel AKSÜMER
bizi biz yapan şey ne acaba çok merak ediyorum. çünkü her bir durum bizi farklı bir bene götürüyor. hocalarıma göre büyük bir yazar kafasında bir çok insanı ve onun ruh halini yansıtabilen kişidir. fakat bakıyorum da hepimiz böyleyiz lakin kimi sizin gibi kalemiyle onu okurlarına armağan etme gibi bir yeteneğe sahipken kimisi sadece yaşamak adı altında yaşadıklarıyla kalıyor.... ve galiba hiç değişmiyoruz sakladığımız ben ve ortada olan beni milyonlarca özelliğimizle birleştirip kendimizce yeni bir çözüm buluyoruz o kadar...
harika bir yazıydı ablam eline ve yüreğine sağlık...
saygılarımla...
Aysel AKSÜMER
Aysel AKSÜMER
Billur T. Phelps
Güne düşmeden az önce okumuştum yazını.
Ama içime de doğmuştu hani..
Tekrar tebrikler canım :))
Aysel AKSÜMER
Bizi biz yapanlardan uzaklaşırsak ne olurmuş, olmazmış....Çok güzel, araştırıp yazıya dökmüşsünüz ablacım...Teşekkürler emeğiniz için..
Hürmetle her daim...
Aysel AKSÜMER
alıntılarınızı daha önce duymamıştım, üstüne kattıklarınızla biriktirdim biraz daha... aydınlatıcı ve düşündürücü bir yazıydı.
Aysel AKSÜMER
Benzemez sana kimse, tavrına hayran olayım
Bakışından süzülen işvene kurban olayım...Diye başlayan şarkı aklıma gelerek sizin bu düşündürücü yazınızı keyifle okudum.
Tebrik ediyorum, sevgiyle kal...
Aysel AKSÜMER
Kimse sana benzemiyorsa bu tektipleştime çabası da ne?
Sanırım bu biraz büyük insan olan sosyal yapının özellikleriyle alakalı. Toplumların birtakım ortak hareketleri vardır. Benzemeler, benzetmeler buradan kaynaklanıyor olabilir.
Bir de insanın kendi özeli, özellikleri var. İşte asıl farklılık, canlılık, güzellik burada saklı. Çok çeşitlilik (dezavantajları olmakla beraber) bulunmaz bir zenginliktir... Bu zenginliği sağlayabilmek için de farklılıkları tektipleştirme gayretinde olmamak icap ediyor. Bu kolay mı? Hiç değil! Herkeste karşısındakini kendine benzetme meyli var. Nasreddin Hoca'nın hindiyi kuşa çevirme hadisesinde olduğu gibi.
Kusura bakmayın Aysel Hanım, sadece beğendiğimi ifade edeyim dedim, epey boşboğazlık ettim. Son cümleniz her şeyi halletmişti oysa.
Aysel AKSÜMER
Anlamlı bir çalışma. Duyarlı bir yürek...Eşsiz bir gözlemleme gücü...Ortaya çıkan eser de harika.
Tebrikler efendim. Nice yazılara imza atman dileklerimle...
Selamlar.
Aysel AKSÜMER
Aysel AKSÜMER
AYSE 09
sevgimlesin kader gecen kutlu olsun dualarında kabul
Aysel AKSÜMER
Önce başlığa aldandım ve çok sevdiim bir aşrkı sandım:))Ve yazıyı okurken bu şarkı sürekli aktı içimde sevgili Müzeyyen Senar ile birlikte:))
Yazınız nitelikli ve gayret gösterilmiş düşünce kurulumu. Elbette sizin dik yapınız ve kelimeleri toparlamaktaki hüneriniz dahil olunca bize tadını çıkartmak kalıyor. Ama final... Süperdi. Her şeyi özetleyen ve itiraz edemeyeceğimiz bir mıhlama niyetindeydi. Evet tabiri caizse oturdugumuz koltuga mıhlandık:)))
Sizi okumak her zaman bir ayrıcalık ve sonsuz keyif... Yine öyle oldu zaten. Tebrikler:)
Aysel AKSÜMER
Yine insanı düşündürenaraştırmaya sevk eden bir yazı idi canım benim. Zevkle okudum. Tebrik ediyorum. Sevgiler
Aysel AKSÜMER
Aysel AKSÜMER
Merhaba,yazınızı ilgi ile ve tadında okudum...Öğrenme,karekter,mizaç,huy vb. kavramlarla ilgili görüşler belli dönemlerde belli ekolün temsilcileri tarafından farklı olarak yorumlanmıştır...Öğrenme de böyle...Davranışçılar...psikanalizler...yapılandırıcılar vs...Bunun sebebi öğrenmeye ilişkin verilerin soyut...ölçme araçlarının yetersiz kalmasıdır...Bazen de ekol temsilcilerinin düşünme biçimleri buna etki etmektedir...Watson; "bana bir dizine çocuk ve içinde yetiştireceğim ortamı verin,çocukların kimini hamal, kimini beyefendi,kimini hırsız yapayım" derken eğitimin gücünü vurgulamıştır...Gerçekten eğitim bu kadar güçlü mü?...Her şeyi değiştirecek kadar değil elbette...Bireyin karakteri,mizacı, becerileri vb. eğitim+çevre+kalıtım üçgeni tarafından belirlenmektedir...Doğuşta getirilen gizil güçler,sosyal çevre ve etkili eğitim öne çıkmaktadır...Yazınızın konusu tam olarak bu değil elbette...Daha çok sosyal olaylara karşı gösterdiğimiz tutarlı veya tutarsızlıklar vurgulanmış...Güzel gözlemlemeler var...Ancak cevap arayan soru cümleleri çok...zevkle paylaştım...Tebrikler...Entellektüel-41
Entellektüel-41 tarafından 8/25/2011 4:06:39 PM zamanında düzenlenmiştir.