- 703 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Neva - 3
İçinde büyüttüğü hüznü ve doyasıya yaşayamadığı çocukluğunun, hep eksik, yarım bir hayat yaşadığını hissedebilen, bunun ezilmişliğiyle de içsel zafiyeti hızla artan, uçurtmasını uçuramamış hiç bir oyununu ve oyuncağını çocukça oynayamamış bir çocuktu; Bıdık. Tüm bunların acısıyla ve küçücük bedeninde yaşadığı sağlık sorunlarından ötürü, bu defa çok ağır bir havale nöbeti geçiriyordu… Eve doktor çağırıldı.. "Doktor; Zaten çocuğun çok iyi bakıldığını ancak kendisinin minik bedeninin çok zayıf, aynı zamanda da duygusal bir kız çocuğu olmasından dolayı da bu defa atlatabilir mi, bilemiyorum!" diyordu.. Beklemekten başka çare yoktu ne yazık ki...
...
Ve Neva 41 gün hiç kalkamadan yattı.. Ara sıra uyanır gibi oluyordu.. Kurumuş rengi solmuş dudaklarını suyla ıslatıyorlardı, ve bir iki kaşık sıvı olarak meyve suyu içirmeye çalışıyorlardı.. Artık beklemeye başlamışlardı, kendilerini alıştırmaya çalışıyorlardı ve aile ümidini yitirmişti.. Hazırdı her şey, olması gerektiği gibi olacaktı; kabullenmek çok zordu bir o kadar da kaçınılmazdı.. "ALLAH"ım melekti o! Çok acı çekiyordu.. Evet, ölüm insanlar içindi ve hayatın en büyük gerçeğiydi.. Yas Neva ölmeden başlamıştı sanki.. Herkes siyahlara bürünmüş anne perişan kızının başucunda, baba dalgın, düşünceli, olur olmaz asabi bir kişilik sergiliyordu..Ağabeyi, ablaları ve küçük kardeşi de çok üzgünlerdi oyun bile oynamıyorlardı; evde ölüm sessizliği hakimdi..
...
Ve Ayşe... O çok bağlandığı neredeyse ömrünü adadığı gitmek isterse bir gün bu çocuğu bırakıp, onun üzüntüden öleceğini düşünürdü. Kendi çocuğu olsa bu kadar bağlanır mıydı bilinmez.. Acaba kendisine anne diyen bu çocuğu her türlü kahrını çektiği ve yemeğini elleriyle yedirdiği Bıdık’ı; o doyduğu zaman kendisi de doyan, o mutlu bir gülücükle ışıldadığı zaman dünyası pespembe olan, büyüdüğünü serpildiğini güzel bir kadın olduğunu görmek isteyen, Neva’nın üzerinde çook hakkı olan, Neva’nın anne dediği bu asil yürekli fedakar kadın, onun küçük bedenini nasıl toprağa verecekti.. Gözünün yaşı kan olup akıyordu yanaklarından, ayrılamıyordu başından küçük kızın...
...
Kahroluyordu herkes ama çaresizdi aile, yapılacak olan ve gereken her türlü müdahaleler yapılmış, ancak umutlar iyice yitirilmişti.. O gece 41. gecede herkes yine uyumak için odalara çekilmeye başladığı sırada, kapı çaldı ve kapıda yaşlı bir amca vardı.. Bitkin, perişan, uykusuz bir yüzle kapıyı Nevanın babası açtı.. Karşısında gördüğü yaşlı adam bembeyaz sakallı, nur yüzlü ama üstü başı perişan vaziyetteki, yırtık kirli kıyafetiyle babanın karşısında duruyordu, şaşkın bir yüz ifadesiyle;
—Buyurun amca! Dedi babası.
—Oğlum! Dedi yaşlı adam. Rahatsız ediyorum, ne olur ALLAH rızası için bir bardak su!
—Tabii amca, gel içeri buyur. Gel şöyle otur;
—Yok, yok oturmayayım! Dese de bahçedeki kanepeye oturttu adamcağızı, Neva’nın babası..
—Amca sen açsındır dur, sen otur ben sana bir şeyler getireyim, dedi ve içeri girdi.
Amca ne kadar sadece su dediyse de onu dinlemeden içeri gitti.. Ona büyük bir tepside bir kaç tabak yemekle tatlı, ve koca bir sürahi ile su geldi..
—Gel bakalım amca, hadi buyur..
—Allah razı olsun evlat! Ben su istedim sadece..
—Olur mu amca? Sen Tanrı misafirisin ee misafir de umduğunu değil bulduğunu yer! Kusura bakma, hadi lütfen buyur..
Yaşlı adam önce suyunu içti kana kana, günlerdir susuz muydu? Sonra utana sıkıla yemeğe doğru uzattı elini, Nevanın babası fark etti ve:
—Amca bende acıkmıştım hadi beraber yiyelim, dedi ve adamcağız rahatladı ve birlikte yediler yemeği..
Yaşlı adam yemeği bitip karnı doyduktan sonra:
—ALLAH razı olsun evlat, Allah ne muradın varsa onu versin, Allah seni ailene bağışlasın, gönlüne dert keder vermesin, dedi.. Neva’nın babası bir iç çekerek:
— Ah amca ah ben ölsem de keşke, keşke çocuğuma birşey olmasa.. Yaşlı adam;
— Çocuğuna bir şey mi oldu? Deyince; Neva’nın babası anlatmaya başladı..Farkında olmadı zamanın; saat 12 olmuştu, çok geç bir saatti onun için..
Amca çocuk için çok üzüldü ve Tanrı yardımcınız olsun dedi..Sonra Neva aklına geldi babasının ve bir bakayım diye düşündü ancak amcayı da göndermeye gönlü razı olmadı.. Amcaya bir oda gösterdi ve babasından kalan temiz pijamalar verdi. Yaşlı adama banyoyu gösterip havlu bıraktı yatağın üzerine:
— Hadi amca sen temizlen, giyin; ben kızıma bakayım..
...
Neva’nın yanına gelen babası annesinin uyuyakaldığını gördü.. Koltuğun üzerinde ve üzerini örttü sessizce.. Neva kımıldandı birden, babası heyecanla yaklaşıp dikkatle izlemeye başladı, tepeden tırnağa kıpırdamalar oluyordu vücudunda, ama gözlerini açmıyordu.. Zavallı üzüntüden bitap düşmüş annesine bir şey demedi adamcağız, çünkü bir kaç defa olmuştu böyle..
...
Az sonra amca temizlenmiş pijamaları giyinmiş ve nur yüzlü pamuk bir dede olduğu iyice ortaya çıkmıştı. Neva ellerini kımıldatmaya başladı birden canlanmaya başladı sanki, babası büyük bir inançla ve nefesini tutmuş bakıyordu çocuğa... O sırada amca Neva’nın babasına teşekkür edip yatmak için müsaade isteyecekti.. Odadan çıktı koridorda üç kapı daha vardı.. Kapılar kapalı ve karanlıktı.. Birden en sonda ışığı gördü, açıktı kapı oraya doğru yürüdü.. Tam odaya girmek üzereyken babasını gördü Neva’nın, kızının hareketlenmelerini izliyordu ve koltukta iki büklüm annesinin uyumakta olduğunu gördü.. Yaşlı adam birden irkildi, Neva’nın babasının bağırmasıyla!.. "ALLAH! Sen büyüksün ALLLAH’ım ve bütün ev halkı herkes yataklarından fırlayıp odaya geldiler..
.....
sondan bir önce...
12.06.2010