- 1342 Okunma
- 14 Yorum
- 0 Beğeni
...?...
Nazım bey, onbeş gün süren şehir dışı seyahatinden döner.
Aslında eşiyle üç gün önce konuşmuş, işlerinin yoğunluğundan dolayı bir hafta sonra geleceğini söylemişti. Erken gelerek, eşine kendince evlilik yıldönemlerini berabar geçirmek için küçük bir sürpriz yapmayı düşünmüştü.
Saat 13.27 :
Bahçe kapısından içeriye arabasıyla giren Nazım bey, arabayı garaja park edip, eşi için aldığı hediye paketleri ve valizini çıkarıp bağaj kapağını kapatır .Oysa bir gariplik vardır. Eşi, garajın kapısının sesini duyar duymaz karşılamak için aşşağıya yanına inerdi. Halbuki ses - soluk çıkmamıştı. Merdivenleri çıkarken eşinin onu karşısında görünce nasıl şaşıracağını düşünüp, yüzüne küçük bir gülümseme yayıldı. Elindeki paketleri bırakmadan zile bastı. Kapının açılmadığını görünce tekrar bastı. Bu saate kadar uyuyor olamazdı. Ya bir arkadaşına kahve içmeye gitmişti. Ya da arka bahçeye inip yetiştirdiği sebzeleri suluyordur diye düşünüp, elindekileri kapının önüne bırakıp merdivenleri acele indi…
Bahçeye geldiğinde orda da kimse yoktu. Bahçedeki sebzeler susuzluktan kurumuş, hatta sararıp kurumaya dönmüştü. Oysa Neriman her gün belirli saatlerde sulardı. Arada ihmal ederdi ama bu kadar da değildi…
Hemen eve doğru yürümeye başladı. Tekrar zili çaldı, ama ne yazık ki ses yoktu . Telefonunu çıkarıp arama listesinden, Neriman’ın cep telefonunu çaldırdı.
” Aradığınız kişiye şu anda ulaşılmamaktadır. Lütfen daha sonra tekrar deneyiniz.”
Daha sonra tekrar çaldırır ama nafile.Telefondaki hep o aynı sestir…”Aradığınız kişiye…”
Evin anahtarlarını bulmak için, kolunda tuttuğu ceketinin ceplerini karıştırmaya başlar. Yok! Bulamaz.
” Nerdesin be Allah’ın belası anahtarlar ” Ufak valizi yere yatırıp fermuarını açar, arar fakat bulamaz. Oysa eşi anahtarları her zaman valizin iç cebine koyardı. İyice sinirlenip telaşlanmaya, elleri, dizleri titremeye başlar. Bu arada eşinin en yakın arkadaşı olan Nesrin’i aramak gelir aklına.Telefonu açar:
” Alo Nesrin Merhaba ! Nasılsın ?
-Merhaba Nazım abi . İyiyim sen nasılsın ?
-Ben eve döndüm, ama Neriman’dan hiç haber alamadım. Kapıyı açmıyor bende anahtarları almayı unutmuşum. Aklımı kaçırmak üzereyim. Senin bir bilgin varmı ? Ya da oradamı diye soracaktım ?”
-Geçen hafta görüştük, çok düşünceliydi. Ama bana nedenini söylemedi. En son, iki gün önce telefon ettim, ev telefonu meşguldü. Cep telefonu ise kapalıydı. Benimde bir haftadır misafirlerim vardı, ilgilenemedim. Hemen Selami”yi alıp geliyorum. Sakın endişelenmeyin..
Nesrin’in endişeli sesiyle iyice panik olmuş, kalbine sancılar girmeye başlamıştı.
Telefonu çalıyordu. Arayan oğlu Samet’ti. Heyecanla açtı .
-Alo oğlum .
-Nasılsın baba?
-İyi değilim . Annene ulaşamıyorum !
-Ben üç gün önce görüştüm. Sesi bir garip geliyordu.
Nazım beyin heyecandan kalbi daralmış, başından aşağı kaynar sular dökülmeye başlamıştı. Bir an gözleri karardı, bayılacak gibi oldu.
-Baba neyin var ? Orada mısın ?
--Evet oğlum buradayım…
-Baba, sakın telaşlanma ! Ben hemen Polis’e haber verip, geliyorum .
Nazım bey aklını toplamaya çalıştı. Ne yapacağını bilmez halde, merdivenin basamağına oturdu. İki elini başının arasına almış, nasıl hareket edeceğini düşünürken, çilingir çağırmanın iyi olacağı fikrine vardı. Tam ayağa kalktığı vakit, evin anahtarlarından bir tanesini, “ne olur, ne olmaz yedekte bulunsun” diye bahçedeki klübeye sakladıkları aklına geldi. Hemen bahçedeki küçük klubeye doğru yöneldi…
Küçük asma kilit bozuk olduğu için gelişi güzel takılmış olmasından dolayı hemen açıp içeriye girdi. Saksının altında duran anahtarı alıp eve doğru koşmaya başladı…Anahtarı kilide sokup çevirmeye çalışıyor ama elleri zangır, zangır titriyor bir türlü açamıyordu. En sonunda kapının kilidi açıldı, ama kapının ardında bir şey kapının açılmasına engel oluyordu. İttirdi . Ama olmuyordu. Bir şey kapının açılmasına izin vermiyordu. Ama neydi ?
Kapının açılan bölümünden, bakabildiği kadar başını uzattı, ama tam olarak içeriyi göremiyordu. Kapının önünde, karısının ayakkabıları, pardesüsü ve terlikleri yerdeydi. Halbuki eve girdiği zaman ayakkabılarını mutlaka düzeltir bırakır, pardesüsünü asar terliklerini de ayağına geçirirdi. Ev telefonunun ahizesi telefonun yanında duruyordu. Saksı düşmüş, her yer toprak içinde kalmıştı .Portmanto’nun köşesinde duran biblolar kırılmış, yerlere saçılmıştı. Heyecanı iyice artan Nazım beyin; kalp atışlarının ritmi, nefesine karışmış, farklı kulvarlarda yarışan yarışçılar misali kan -ter içinde koşuyorlardı…
Sanki evden bir ses gelir gibi oldu. Kendini sakinleştirmeye çalıştı. Kulağını kabartıp içeriyi dinlemeye başladı. Evet, evde birileri vardı. Fısıltıyla konuşuyorlardı. Kim olabilirdi ? Birden burnuna ve genzine acı bir koku doldu. Emin olmak için iyice kokladı. İnanılmaz dehşet bir koku vardı evde . Ağır ! Tıpkı bir ceset gibi kokuyordu. Yoksa karısınımı öldürmüşlerdi ? Cesedini ortada bırakmışlarsa bu sıcak havalarda çabuk kokması muhtemeldi.
Ya evde kısık sesle konuşanlar kimdi ?
Bir yerde okumuştu;
-” Katil ya da katiller; vurdukları ya da yaraladıkları kişinin, öldüğüne tam emin olmak için olay mahalline geri gelirlermiş. Kesin öyleydi . İyide karısını niye öldürsünlerdi ?
Kimseyle münakaşa dahi etmez, hep geri planda kalırdı .
Tabi ya ; Üç gün önce bankadan para çekmesi gerektiğini söylemişti . “Ne için “ diye sorduğunda “ önemli “ demişti. O zaman fazla üzerinde durmamıştı.
Demek ehdit edip , kendilerine para vermesini istemişler karısı da bankadan paraları onlara verdikten sonra acımadan öldürmüşlerdi.
Bir an o sahne gözünün önünde canlandı. Karısı parayı verip:
-” Hadi aldınız alacağınızı, istediğinizi yaptım. Şimdi gidin evimden , beni rahat bırakın ! Onlarda geride şahit bırakmamak için, acımadan karısını öldürüyorlar. Nasıl öldürmüşlerdi. Caniler ! Nasıl yapabilmişlerdi. Dünya iyisi kadına böyle bir şey.
Evin içinden gelen koku midesini bulandırmış, gözlerinin içini yakmıştı.
Tabanca olmasının imkanı yoktu. Öyle olsa komşular duyardı. Gerçi evler birbirine çok uzaktı. Belki de, susturucu takmışlardı duyulmasın diye. Hepsi olabilirdi . Belki de bıçakladılar . Hemde bir kaç kez. Önce ağzını kapadılar sonra acımasızca bıçakladılar…
Zavallı Neriman. Onu evde bıraktığı için kendine kızıyordu. Oysa gelmek istemiş:
-” Benim içinde bir değişiklik olur demişti “ Ama o .
-“ Gelirsen seninle meşgul olamam “ demiş, teklifini geri çevirmişti. Vicdan azabıyla baş başaydı artık. .."
"-Ne olursa olsun yanımda götürmeli, yalnız başına evde bırakmamalıydım…"
Evden, hala insanı boğacak kadar keskin koku yüzüne vurdukça, nefes alamıyor gibi oluyordu. Fısıltılar ise ara ara devam ediyordu. Onun orada olduğunu bilseler, kesin öldürürler belki de karısının cesedinin yanına bırakıp, arkada hiç iz bırakmamak için evi yakabilirlerdi. Bu düşünceyle hemen kapıdan uzaklaşıp, evin arkasındaki asma ağacının arkasına saklandı. Oğlu henüz gelmemişti. Polisler de ortada yoktu. Telefonunu çıkarıp polisleri aramak için tuşlara basıyor, ancak numara bir türlü aklına gelmiyor, hafızasında ne varsa yok olmuş gitmişti sanki...
Polis arabalarının gelmesiyle sakinleşeceği yerde, daha da heyecanlanmıştı.
Polisler , oğlu ve Başkomser, Nazım beyin yanına geldiler.
-“Neler oluyor ? Anlatın hemen !”
-“Karımı öldürmüşler sanırım. Katiller hala içerdeler . “
Oğluda şaşırmış babasını teskin etmeye çalışıyor elindeki şişeden su içirmeye, yüzüne serperek bir nebzede olsa rahatlatmaya çalışıyordu.
Polisler evin etrafını sarıp, içeriye baskın düzenlemek için hazırlık yapmaya başladılar. Başkomserin talimatıyla operasyon başladı.
Eve giren babasının göreceği manzaradan dolayı, ani şok veya kalp krizi geçirme riskini düşünen oğlu babasını vazgeçirmeye çalışıyordu.
-Lütfen baba. Bak tansiyonun var. Ne olur vazgeç. Ben bakar ilgilenirim. Sen şurada otur ve kendine gel. Sakinleşmeye çalış.
-Hayır olmaz ! Görmeliyim.Yoksa aklımı yitireceğim ! Polislerin ve oğlunun ısrarına rağmen vazgeçmeyen Nazım bey eve girdi. Kapının arkasına elbise askısı devrilmiş ve açılmasına engel olmuştu. Saksı devrilmiş, terlikler, ayakkabılar sağa sola savrulmuş, biblolar kırılmış etrafa saçılmıştı. Ağır ağır yürüyordu. Kimbilir bu iğrenç kokular nasıl bir cinayetin habercisiydi. Evden sesleri gelen caniler yakalanmışmıydı ?
Yüzlerine bakıp tükürecek sonra, bunun hesabını soracaktı onlardan tek tek !
Polisler oda kapısından içeriye bakıyorlardı.
Otopsi için adli tıptan gelecek kişileri bekliyorlardı besbelli. Demek ki cinayetin boyutu çok fazlaydı… Sonra otopsiye alacaklar her yerini incelemek için acımasızca keseceklerdi öylemi?
Mutfağın yanından geçerken, kokunun daha bir çoğaldığını hissetti. Çöp kovası yere devrilmiş, içindeki çöpler yere saçılmıştı. Belki de karısını, bin parçaya ayırmışlar, çöp kovasına, parçaları atarken kova ağırlığa dayanamamış ve yere devrilmişti. Yerde kan izi aradı. Ara ara lekeler vardı.
Televizyonlarda yokmuydu ? Zevk için ana, babasını, karısını, kızını gözünü kırpmadan öldüren.Ya da kanını bardağa koyup sıcak sıcak içen. Ya da işkenceyle öldürüp sonra da her bir parçasını başka bir yere atan. Hatta komşularına bile dağıtanlar.. .Yok olamaz ! Olamazdı. Ama durum kötü gibiydi. Hatta çok kötü…
İçeriye girmeli ne olursa olsun her şeyi gözleriyle görmeliydi. Gerçekle yüz yüze gelmeliydi. Bir anda polislerin arasından odaya girdi ve gördüğü manzara karşısında şok oldu…
Bu öylünün sonunu tahmin edene- bir sürprizim olacak:)
YORUMLAR
Vallahi şaştım kendime. En heyecanlı ve can alıcı bölüm kalmış geride. Esas hareket, macera, heyecan bu bölümdeymiş.. Yazış tarzını bilenler hatunun ölmeyeceğini anlamışlar. Eğer ben okusaydım ilk bölümü tahmin edemezdim ve ikinci bölümü sabırsızlıkla beklerdim.
Sondan başa gittim ama, olsun. Çok güzel di öykün dostum :)
Sevgiler,
:))) Sen Yine yaptın yapacağını Kız Hürrem sultan... ben ne desem ki sana... neyse sonunu tahmin ediyorum senin tarzını iyi kötü biliyorum :))) heçde dramatik değildir ve sen güzel bağlarsın ve ben sonunda bir kahkaha atarım sesimi sen dahi duyarsın uzaklardan :)))) evdeki koku çöplerden ve ..... değil mi?. kolay gelsin sana..
Ülviye Yaldızlıı
Yüreği eşsizim benim..
Senni sesine -kahkahana ölürüm ben .gönlümün incisi..eşsiz pırıltısı...
Bak simdi merak catlatacak bu gidisle beni . Ama tahminim var :) , fazlada merakta birakma bizi , eldum daa:))
sevgimle.
Ülviye Yaldızlıı
Kıyamam güzel gönlüne.Ölürüm /ölür bebeğim:)
Kadın bu adamlarla ortak olup komşularından birini mi öldürdü acaba?
Yoksa kadın adamlardan birini mi öldürdü?
Yoksa bir mafyada hanımağa olmuş da, ailenin hiç haberi mi yoktu?
Kadının altınlarını almaya geldikleri zaman, komşusu Şükriye ile hırsızı öldürüp, orada saklanmışlar mıydı?
Ne acayip bir şey ya..!
İlla ki muziplik olacak içinde ha:))
Ama güzeldi öykü gerçekten...Kasıntısız, sürükleyici..Daha ne ister insan edebiyattan..!
Hürmetle ablacım..
Ülviye Yaldızlıı
Be hey mübarek.Senin gönlüne kurban ablan...
E e hayal gücü vesselam...
Ülviye Yaldızlıı
cani -gaddar...
Severim ben senin sevgi dolu yüreğini..
Ülviye Yaldızlıı
Ama sonlar...bilmem ki tahmin edilmek için midir?yoksa oldugu gibi bırakılıp surat düşürülmek için mi? Öyküyü hapsettiyseniz içinize, mutlaka devam eder:)Ben karakterlerden birini seçip, onu bir günlüğüne yaşamayı deneyenlerin yanındayım..yok mu bana bir ödül?
Tebrikler:)
Ülviye Yaldızlıı
Benim dostluğum en güzel ödüldür -bilene elbet:)
Naif ve eşsiz yüreğine selam olsun.
iş gezisi dönüşü açılmayan kapı ve evdeki fısıltı ve koku, okuyucuyu kötü sona yönlendirme...Bu kurgudan kötü son gelmez... Bir ihtimal, mizahi bir final vardır işin sonunda... En kolayı, ortaya çıkan kedi büyüklüğündeki bir fareyle kovalamacalarda yıkılmış askılık, çöp bidonları; duyulan seslerde fareyi uzaklaştırma nidaları ve Neriman'ın fare fobisi ile dolabın tepesinden inemeyerek günşlerce orada kalmış olması ve hatta o pis kkuları yayan ihtiyaçlarını orada görmesi...:::))) Nassı bildim ama...
NOT: BEDRİ ABİ HAKLI...
kemnur tarafından 8/21/2011 4:07:12 AM zamanında düzenlenmiştir.
Ülviye Yaldızlıı
Yüreğinize bereket-yazarım...
Dip notu aldım.Baş ucuma koydum..
Selamlarımla.
Sevgili sultan senin yazıların S. S. (Seve Seve) okunuyor.
Okuyanı alıp götürüyor.
Hemen şunu söyleyimde sonra sana bir tavsiyem olacak. Bende öykünün sonunu tahmin ettim. Devamını yaz. Ben bildim yada billemedim derim sana. Emin ol yalan söylemem.
Tavsiyeme gelince;
(Kızmak yok ama)
Yazıp hemen asıyorsun yazını. Dur acele etme. Bir iki sefer daha sindire sindire oku. Örneğin; anlamsız tekrar edilen cümleler oluyor. Bir iki sefer okusan eminim onları fark edecek ve çıkaracaksın. Bu acelen niye? Biz hep burdayız. Seni biz nerde olsa bulur okuruz..
Sen özelsin. Selam ve Sevgilerimle.
Ülviye Yaldızlıı
Hiperaktif biri olarak. Bu çok doğal...
Daha dikkat ederim. .Hem kardeşlere abilerine kızarmıymış hiç..:)
Selamlarımla can abime.
---
Ne süprizi
sonunu bildim bile...
benim bildigimi bilene de
benim bir süprizim olacak:)
Gene simyalanmis hayal gücü
kularim
Sultan
Ülviye Yaldızlıı
meraktayız.....sonumu ne olacak.....al sana uyku kaçıran bir soru......ne olabilir ne oldu....hay allah saat kaç ya....sen varya sen....bekliyoruz usta saygılar
Ülviye Yaldızlıı
Sorunun cevabı -yeni bölümde abim...
Selam ve hürmetlerimle.