- 7828 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
BARIŞ İSTİYORSAN SAVAŞA HAZIR OL!
“ HAZIR OL CENGE, EĞER İSTERSEN SULH-Û SALÂH ”
Mustafa Kemal ATATÜRK
Atatürk’ün, 1 Mart 1922 günü TBMM’nin üçüncü toplantı yılını açış konuşmasında kullandığı “Hazır ol cenge, eğer istersen sulh ü salâh” dizesinin kaynağı, Abdülhâk Molla’dır.
1786 yılında İstanbul’da doğan ve 1853 yılında yaşama veda eden hekim ve şair Abdülhak Molla, Türkiye’de modern tıbbın öncülerindendir. Şiirlerinde, devletlerarasındaki savaşın yanında, bireylerin anlayışları arasındaki savaşa da dikkat çekmiştir.
Bu konuda kaleme aldığı beyti şöyledir:
“Bu mesel ile bulur cümle düvel fevz-ü felâh;
Hazır ol cenge eğer ister isen sulh-ü salâh.”
(Tüm devletler mutluluk/kurtuluş başarısını bu ibretlik sözde bulurlar; Şayet barış istiyorsan savaşa hazır ol.)
Bu söze yakın ifadeler günümüzden 5600 sene önce kullanılsa da, IV’ üncü yüzyılda yaşayan Romalı savaş uzmanı Vegetius’un, Rönesans’a değin ders kitabı olarak okutulan ve Bizans İmparatoru Büyük Theodosisus’a adadığı “Epitoma Rei Militaris” (Askerlik Sanatı) adlı kitapta, bugüne ulaştığı sözcüklerle “Si vis pacem, para bellum” yani “Barış istiyorsan, savaşa hazır ol” biçiminde kullanılmıştır.
-Kısa bir bilgi; “si vis pacem, para bellum” ifadesinde ki “para bellum”, bugün bir silah markası olarak kullanılmaktadır.-
Evet, tarihin derinliklerinden gelen ve birçok kişi tarafından söylenilen ve kullanılan bu sözün anlamı gayet açıktır. Barış istiyorsan savaşa hazır olacaksın.
Savaş kavramını, devletlerin birbirlerine isteklerini kabul ettirmek için giriştikleri mücadeledir diye tarif edebiliriz.
Bu mücadele çeşitli şekillerde ve değişik alanlarda olabilir.
Örneğin; Ekonomik Savaş, Politik savaş, Diplomasi Savaşı, Psikolojik savaş, Silahlı Savaş… Gibi.
İki devlet arasında, hak ve menfaatlerin korunması anlamında bir antlaşmaya varılamaması halinde, bu savaş usulleri, basitinden karmaşık olana doğru bir sıra halinde yürürlüğe konulur.
Arzu edilen sorunların konuşarak, anlaşarak, diplomatik usuller kullanılarak haledilmesidir. Arzu edilmeyen ise silahlı savaştır.
Atatürk, savaşın arzu edilmeyen bir yol olduğunu ifade etmek için;
“Savaş hayati olmadığı sürece, bir cinayettir.” Demiştir.
O halde savaşdan kaçınmak gerekmektedir. Ancak bu kaçınma, savaşmayacağımız ve savaşa hazır olmayacağımız anlamına da gelmemelidir.
Savaşa milletçe hazır olmanın bir yolu da psikolojik savaştır. Psikolojik savaş, bir taraftan düşmanın moral değerlerini yıpratıp yok ederken, öte yandan kendi toplumumuzun moral ve milli değerlerini yükseltmeyi, savaşma azim ve iradesini güçlendirmeyi amaçlar.
Bu konuda kaleme alınmış bir yazıyı sizlerle paylaşmak istiyorum.
Yazının ve yukarıdaki haritanın sahibi, benim meslektaşım, sınıf arkadaşım, dostum Erdoğan KAYIHAN’dır. Erdoğan KAYIHAN, üstün özellikleri olan bir subay olmasının yanında iyi bir düşünce adamıdır ve “edebiyat Defteri”nin sıkı bir takipçisidir. Birçok konuda yazıları olmasına rağmen bu yazılarını defterde paylaşması konusunda kendisini ikna edebilmiş değilim.
Varlığından yeni haberdar olduğum aşağıdaki yazı, 2004 yılında, Sayın Erdoğan KAYIHAN tarafında kaleme alınmış ve çeşitli yerlerde yayımlanmıştır. Ben de kendisinden müsaade alarak, “PSİKOLOJİK SAVAŞ” başlıklı bu yazıyı sizlerin bilgisine sunuyorum.
Bekir GÜÇLÜER.
“PSİKOLOJİK SAVAŞ
Bölünmemenin, Yıkılmamanın TEK YOLU ŞUDUR:
Büyük Hun imparatoru Atilla diyor ki:
"Eğer sınırlarınızda sorun varsa, bunu gidermenin tek yolu, sınırlarınızı genişletmektir!"
Son günlerde "Bölüneceğiz, bölünmek üzereyiz, bölmeye çalışıyorlar" söylemleri çok fazla artmış ve kamuoyu üzerinde etkili olmaya başlamıştır. Bu durum kod adı medya tarafından üzüntüyle izlenmektedir.
Yüce Türk halkı şunu bilmelidir ki, bedeli ne olursa olsun Türkiye Cumhuriyeti’ni kimse bölemeyecek, yıkamayacaktır...
Bütün bu yapılanlar, yabancı devletlerin yerli işbirlikçiler eliyle yürüttüğü PSİKOLOJİK SAVAŞ’ın bir parçasıdır. Türk halkının beyninde bölünme korkusu yaratılarak, “Ya iç savaşa gidecek ya da Barzani denen teröristi tanıyacak ve iç savaştan kurtulacaksınız” mesajı verilmektedir.
Barzani’nin tanınması durumunda, 7-8 yıl sonra iyice güçlenen ve palazlanan terörist Barzani’nin, denize açılmak için Türkiye’nin önüne dikileceği gerçeği Türk milletinden saklanmaya çalışılmaktadır. Oysa Papa’yı önünde diz çöktürerek yüzüğünü öptüren Büyük Hun İmparatoru Atilla diyor ki;
" Eğer sınırlarınızda sorun varsa, sorunu gidermenin tek yolu vardır: Sınırlarınızı GENİŞLETMEK!"
Bu, çok doğru bir yaklaşımdır. Dikkat edilirse, Türkiye yıllardır sürekli olarak defans yapmaktadır. Atağa kalkma girişimlerinde bile, dünyanın nasıl çark ettiği son 8 asker için dişini gösterdiği anlarda bir kez daha ortaya çıkmıştır. Türk Milletine sürekli olarak korku yaşatılmaktadır, “Yıkılacaksınız, bölüneceksiniz” diye. Ve önüne gelen Türkiye’den toprak istemektedir. “Şurası benim, burası benim” denilerek.
Basiretsiz ve sadece kendi siyasi çıkarlarını düşünen Türk yöneticiler ise “Bizim kimsenin bir karış toprağında gözümüz yok” sözü gibi korkak, sorunu gizleyen cümleler ile durumu geçiştirmektedirler...
Burada sorulması gereken soru şudur: Kardeşim, senin, kimsenin toprağında gözün olmayabilir, ama onların var..! Senin de onların toprağında gözün olsun ki, toprağını kaybetmek istemeyen devletlere karşı bir caydırıcılığın olsun. Hep korkan taraf biz mi olacağız?
Onlar haritalar yayınlıyorlarsa, sen de yayınlayacaksın GENİŞLETİLMİŞ TÜRKİYE HARİTALARINI ... Resmi olarak yapamıyorsan, el altından yapacaksın... Yaptırtacaksın... Sen de onların ruhsal dengelerini bozacaksın... Vücut kimyalarını bozacaksın! Sonra da keyifle "onları" seyredeceksin...
Sana bu acıları yaşatanların moralini darmadağın edeceksin... Hayatı zindan edeceksin... Onlar da “bölünme, çarpılma, toplama veya çıkarma” korkuları yaşacaklardır... Yani, demek isteyeceksin ki, “Sen benim toprağıma göz dikersen, ben de senin toprağına göz dikerim... Bu işin sonu fena olur.”
Bak o zaman Halk düşmanı Faşist teröristleri desteklerler mi..? O zaman bilecekler ki, kendileri birilerini desteklerse, Türkiye’de birilerini destekleyecektir...
Durum tam da budur..!
Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ün "Yurtta sulh, dünyada sulh” sözü bizim basiretsiz ve korkak yöneticilerimiz tarafından yanlış anlaşılmış, yanlış uygulanmıştır. Çapsız politikacılar bu sözü eritmişlerdir. Oysa işin aslı öyle değildir.
Atatürk asla “korkak olun” dememiştir. Elbette ki “En kötü barış, en iyi savaştan iyidir” ancak, sürekli acı çeken taraf sen olmamalısın!!! Bu durum büyük bir haksızlıktır.
Herkesin bir ideali, varmak istediği bir yer vardır. Mesela, Yunan’ın, Kıbrıslı Rum’un, Barzani’nin, Ermeni’nin, Fransız’ın, Alman’ın, İngiliz’in, Amerika’nın bir menzili, 25-30 yıl sonra ya da 50-60 yıl sonra varacakları hedefleri vardır, kafalarındaki haritaları hazırdır Peki, Türk’ün neden varmak istediği bir haritası olmasın? Olmalıdır. Eğer olursa, karşındakilerin de korkuları olur, senin karşında!!
Kısacası, eğer başkalarının senin toprağında gözü varsa, senin de onların toprağında gözün olmalıdır. En azından, gözün yoksa da olduğunu hissettirmelisin. . Gözün varmış gibi davranmalısın. Böylece, psikolojik üstünlük sağlamış olursun. Oysa psikolojik üstünlük sürekli olarak karşı güçlerdedir. Hiçbir şey yapamıyorsan DİK durmayı becereceksin.
Bir kez daha hatırlatmakta yarar var. Papa’yı önünde diz çöktüren Büyük Hun İmparatoru Atilla’ya kulak verin:
"Eğer sınırlarınızda sorun varsa, SINIRLARINIZI GENİŞLETİN sorunu halletmiş olursunuz!"
Ve Unutulmamalıdır ki, Atatürk de diyor ki:
"Bayrağımızın 1 ay bile dalgalandığı her yerde, (zamanı geldiğinde) iddiamız vardır...!!"
İşte olay BUDUR..!!
O zaman kusura bakmayın, bu harita da TÜRK gençliğinden size armağan olsun.”
Atatürk’ün Lozan Antlaşmasından dokuz yıl sonra (1933) General Mac Arthur’a söylediği;
"Allah nasip eder, ömrüm vefa ederse Musul, Kerkük ve Adaları geri alacağım. Selanik de dâhil Batı Trakya’yı TÜRKİYE hudutları içerisine katacağım"
Sözlerini hatırlatıyor,
Biz ATATÜRK çocukları, sevgili müttefiklerimize,
TÜRKLER’le uğraşmamasını tavsiye ediyoruz.”
YORUMLAR
bekir güçlüer
Ziyaretiniz ve değerlendirmeleriniz için teşekkür eder, saygılarımı sunarım.
bekir güçlüer
Ziyaretiniz ve değerlendirmeleriniz için teşekkür eder, saygılarımı sunarım.
Çok güzel bir yazı.en iyi savunma saldırıdır.Kendi oyunlarına,kendi oyunlarıyla cevap vermek.Saygılar..
bekir güçlüer
Ziyaretiniz ve beğeniniz için teşekkür eder, saygılarımı sunarım.
bekir güçlüer
Ziyaretiniz ve değerlendirmeleriniz için teşekkür ederim.
Sizin gibi usta kalemlerin böyle düşünmeleri şevk veriyor.
Saygılarımı sunarım.
Kemnur
keser döner sap döner gün gelir hesap döner....teşekkürler komutanım saygılar
bekir güçlüer
Ziyaretiniz ve yorumunuz için teşekkür ederim.
Hesap bir gün dönecek mutlaka ama keserin sapı kime batacak belli değil!
Saygılarımı sunarım.
Yazılarınız sınırları keşfedilmemiş bir evren gibi. Entellektüel bilgi ve fazlasıyla görüş, bakış açısı için değerlendirilmesi gereken bir fırsat niteliğinde. Kaçıran üzülür:) Her şeyden önce emeğinize teşekkürler.
Tebrikler tabi ki.
bekir güçlüer
Ziyaretiniz ve değerlendirmeleriniz için teşekkür eder, saygılarımı sunarım.