Yitik Bilgiler_15-1 /Sağ Ayak sırrı
Sağ ayak başparmağında okunacak esmalar
Bilesin ki azizim…
Sağ ayak efali;
Azrail makamıdır. İstenmeyen herhangi bir tecelliyi yok etme yeridir.
Azizim, insanın sağ ayağı, hikmette ailesinin, evlatlarının ve müminlerin temsil makamıdır. Rububiyeti cemaldir.
Sağ ayakta da insanın diğer azalarında olduğu gibi yedi temel efal vardır.
Bunlar, ayağın altı yöne olan hareketleri ile durduğu yerde, başparmağının yukarı aşağı indirilip kaldırılmasından ibaret olan hareketlerdir. Altı yöne hareketten kastımız ayağın ileri, geri, sağa, sola, yukarı ve aşağı yöne bir bütün olarak yaptığı hareketlerdir. Her birinin marifetullah cemalinde, ilm-i ledünde bir anlamı vardır.
Hikmet işinde, efal ile esmanın birleşmesi, duanın kabulü bakımından muazzam bir kuvvet oluşmasına sebep olur. Sadece esma okumanın tecelli derecesi bir değer kabul edilse; hikmette kast edilen amaca uygun hareketle birleştiğinde milyonlarca değere ulaşır. Bu hikmet sebebiyle islamiyette namaz en büyük ibadettir.
Bu hareketlere marifetullahta efal (fiil-iş-oluş-hareket) ilmi denilir.
Zatın vücudunun her bir hareketini bir iş için kullanması, esma, evkat, zat ve sıfat bilgilerinin bütünü ile yapılan ibadetlerin, ilmi ledündeki adı’’ marifetullahtır.’’
Bu hizmetin sonucunda kudretullahtan meydana gelen, zahire zuhur eden oluşların
(tecellilerin) tümüne birden’’ hakikat ‘’adı verilmiştir. Bu gürünür, yasalar âleminin ilmi ledündeki adı hakikat (Şehadet) âlemidir. Hakikat (fizik âlem) her şeyin çift çift yaratıldığı, birbirine zıt tecellilerin ödeşme; var ve yok etme yeridir.
Varlık âlemindeki her kuvvet ve kudret, zıt başka bir kudret ve kuvvetin varlığıyla kaimdir. İki zıt kuvvet birbirlerini var kılarken, birindeki dengenin (ilahi bir takdirle) diğerinin aleyhine bozulması durumunda, yaratılırken kendilerine tayin ve takdir edilmiş özel bir adetle, birbirini yok ederler.
Azizim bilesin ki;
Bu var ediş ve yok edişlerin bir kısmını cenabı hak, insanın cüz iradesine bağlamıştır.
İnsan bilinçli yâda bilinçsiz olarak yaptığı hareketler ve sarf ettiği sözlerle, bu müşahede âlemindeki tecellilerin değişmesine sebep olur. Nasıl ki fiili olarak keser biçer, şekilden şekle sokarsa, sözleriyle de gelecekte bazı şeylerin oluşmasına, bazılarının da mahviyetine hükmeder. O nedenle her halükarda, yaşayışımıza zarar verecek olumsuz sözleri söylememek üzere uyarılmışlardır.
’’Mü’min ya hayır konuşsun ya da sussun ‘’ tembihinde olduğu gibi.
Bu tembihin ledünni anlamında; söylediğiniz sözlerle varlığı yokluğa, yokluğu varlığa çıkardığımız gerçeği vardır.
Tabiattaki eşya ve varlıklar insanın maddi ve manevi etkisine ve yetkisine tevdi edilmiştir.’’Biz âdemi halife kıldık’’, ifadesinin anlamı, evrende dilediği gibi tasarruf edebilme kabiliyetiyle var ettik demektir.
Meleklere bu hak verilmemiştir. Melekler ancak Âdem’in talebi üzerene, San-i kudretin gereği olarak görev yaparlar. Ne söylemişsek o sözün manasını nur âlemden beşeri âleme taşırlar.
Cinlere de insanlar gibi yetki ve sorumluluk verilmiştir. Ancak insanoğlu cinleri de melekleri de aşan yetkilere sahiptirler. Esasen cinler ışık hızıyla hareket eden, enerji boyutunda yaşayan,’ara boyut’ varlıklar olup, âdemoğluna en yakın (enerji bedenli insan) varlıklardır. Kuranı kerimde cinler için ‘’kardeşleriniz’’ ifadesi geçmektedir. Işık hızıyla hareket ettiklerinden bizimle bağlantı kurmakta zorlanırlar. Bizim algılama hızımızın dışında olduklarından normal şartlarda görünmezler. Onları görebilmek için özel eğitimden geçerek, özel dualarla, hızlarını düşürmelerine ve bizim boyutumuza girmelerine yardımcı olmak gerekir.
İnsan olarak;
Evrende, özellikle dünyada fiziksel ve sosyolojik değişimi, bilerek, isteyerek yapabilme mesaisine’’ ilm-i ledünde –İlmullah - marifetullah’’ diyoruz. Dua yoluyla dileklerini husule getirme bilimidir. Bu ilime ve tecelli kabiliyetine ulaşmak için de şeriatın emrettiği ibadetlerin yanında nafilelerle Allah’ın yakınlığını dilemek, nur-u tevhide ulaşmak (nur görmeye başlamak, meleki âlemle ilişki kurmak) gerekir. Bu ilm Kur’a-ı kerimde gizlenmiş bir ilimdir. Ancak ‘’Bu kitaba temiz olamayanlar yaklaşamazlar’’hükmüyle mühürlenmiştir. Allah’ın yakınlığını kazanmakla o sırlar açılmaya, insanın kendinde olan yetki ve sorumlulukları anlamaya başlamasına neden olur.
Bu bölümde;
İlm-i ledünde, sağ ayak efallerinden sadece birisi ile nelerin yapılabileceğini, hangi tür tecellilerin sağlanıp, nelerden kurtulup, nelerin zahire zuhur edilebileceğini, meydana gelmiş tecellilerin değiştirilmesinin nasıl gerçekleşeceğini açıklamaya çalışacağız.
Hakikatte hâlihazırdaki oluşumlardan kurtulmak için, o oluşumun çıkış nedeni olan esmayı ‘la ‘ takısı ile okunmak gerekir… Mesela;
İnsan kendi zihninden, cemiyetteki, insanların fikirlerinden zina düşüncesini çıkarıp atmak için ‘’la zinai vela fuhşiyati ‘’diyerek sağ ayakta, ayak başparmağı deprederek okur. Hem kendisi bu tür düşüncelerden uzaklaşır, işlemez, hem de çevresindeki insanlarda tecelli ederek ekserisi zina etmez olurlar. Zat evliyası okuduğu takdirde ekseriyette, külliyen tecelli eder.
Uygun efal ve esma bunlar iken, zamanda da uygun bir saat seçilir. Örneğin zat zührede ve kamerde okursa Müslümanlarda bu sır tecelli eder. Yoğunlukla da kadınlar zinadan sakınır hale gelir. Çünkü sağ ayak cemal kuvvetidir ve kadınlar da cemal olduklarından hat safhada uyarlar. Başka bir saatte aynı efali yapmış olursa zat o saatin etkisinde olan şeriatlardan birindeki (örneğin; Hıristiyanlarda ) insanlarda tecelli eder. O şeriatın mensupları o tecelliden etkilenirler. Evkat ilmine vakıf olmayanlar günde yedi yahut sekiz vakit namaz kılarak bu yükselmeyi (miracı-tealiyi-dua kabul şartını) sağlayabilirler. Beş vakte kuşluk namazı ile gece namazını eklerler. Sekizinci vakit için de selati vitir namazını yatsıdan ayırır, yatmadan az önce kılarlar.
Olumlu anlamlı kelimelerle de ihtiyacımızı, ‘el’takısı ile veya ENE takısı ile veya YA takısı ile okumamız gerektiği bilgisini vermiş oluyoruz.
Aşağıda yazdığımız esmalar, menfi ve müspet ( olumlu ve olumsuz ), sağ ayakta okunabilen esmalardır.
Bu efali yapan, esmayı okuyan zat nuru tevhit ile mücehhez bir zatı şerif ise okuduğu esma bütün âlemlerde tecelli eder. Savaş açabilir, barış yapabilir. Rahmet kapısını açarsa bol bol rahmet alabilir yahut istediği gibi kurak yaşatabilir. Niyetine neyi alırsa okuduğu esmanın anlamını istediği kişi veya toplumlar üzerine tecelli ettirebilir. Bunun da adabı usulü vardır. Tam isabet için usullerine riayet edilir. O zat zamanın görevlisidir. Allah nuru tevhidinde her duasını kabul edeceğini vaat etmiştir. İsterse kıyam efaliyle dünyayı felakete sürükleyebilir. Efendimizi ahlakiyle ahlaklandığı ve O’nun mührünü taşıdığından rahmetle muamele etmesi tevhidinin izzetidir. Eğer celalda kırmızı nur ile tevhit olduysa bu demek ki o devirde insanların cezaya müstahak, terbiyeye muhtaç bir hal var demektir.
Zikir adabına göre beş esmadan fazla isimle zikir yapılmaz.
Beşten ziyade olursa celal tecelli eder, zarar oluşur. Hikmetullah’ta aceleye yer yoktur..Acele şeytandandır demek celalidir demektir.
İhtiyaca göre, beş esma tertip edilir.
Sağ ayak başparmağı, başladıktan sonra durmaksızın, aşağı- yukarı hareket ettirilerek, esma ve efal birlikte okunur. Kaç kere okunacaksa, okuma tamamlanıncaya kadar hareket devam ettirilir. Hareket kazara veya isteğe bağlı olarak, durduktan sonra yeniden başlamak kesinlikle yasaktır. Yeniden başlatarak okunmaya devam edilirse ezdat oluşur ki; yarar yerine zarar tecelli eder. Celale yarar. Celal tecellisinden, şeytan ve kâfirler faydalanır. Sen dua edersin küffar faydalanır. Zararı sana, faydası kâfire yani kötülere olur.
Ezdatın bir bedeli vardır. O bedeli ençok okuyan çeker.
Bu nedenle; depredilmeye başlanan aza, herhangi bir nedenle durduğu zaman, o efal, o kadarla kalmalı, devam edilmemelidir. İbadetin az da olsa devamlı olanı makbuldür. Yeni vakitte yeniden okunur. Yeniden belirtelim ki hikmette aceleye gerek yoktur. Acele şeytandandır.
Tecrübe ile sabit olmuştur ki herhangi bir dua tertibi, bu şekilde efal ile okunurken, beş esmayı geçmemelidir. Beş esmadan fazla olursa yine celal tecelli etmekte ve bundan yine kâfirler ve şeytan yararlanmaktadır. Bu sırlardan haberi olmayan evliyalar maalesef farkında olmadan hep celale hizmet etmişlerdir. Celal birçok evliya ve enbiyayı tuzağına düşürmüş, ya çile çektirmiş ya da canlarını almıştır.
Esasen insan hiçbir şekilde efalsız kalamaz. Oturmak bir efal, yatmak bir efaldir. Ancak, arşın dört direği, dört büyük meleki güç olan, eller ve ayakların hareketlerine belli bir disiplin getirildiği takdirde maksat hâsıl olmuş demektir.
Allah musta(-ha-)kını versin
Eskilerde Allah mustahakını versin diye bir deyim vardı.
Allah, neyi hak ediyorsan onu versin demektir.
Bilen bilir. Açıklamam bilmeyen gençler için. Bu bir duadır. Beddua değil.
İslamda beddua yasak gibidir. Şüpheden uzak durun kuralına göre yasaktır.
Çünkü yapılan her dua önce yapana gelir. Allahın âdeti böyledir. Adetullah denir.
Eğer beddua ettiğiniz kimse gerçekten hatalıysa ona da uğrar, size de.
Eğer karşı taraf hak etmemişse (çoğu zaman biz bunu bilemeyiz. Çünkü ameller niyetlere göredir. Niyet okuru olmadığımıza göre burada da şüphe vardır ve kaçınmak gerekir)o takdirde yalnız biz zarar görürüz.
O nedenle yine eskiden ’’Allah ıslah etsin. Allah hidayet versin ’’gibi… Veya yukarıda belirtildiği üzere’’Allah mustahakını versin ’’denilirdi.
Mademki laf açıldı Mevlevi adetlerinden bir hikâyecik;
Ağızdan çıkan her kelimenin dua nitelikli olduğu kabul edilir; az konuşmak önerilir. Ayrıca zorunlu konuşmalarda da en olumlu kelimeler seçilir. Örn;
Işığı yak denilmez. Yakmak kemalde bir esmadır. Çok anlamlıdır. Yerine ışığı uyandır denilir.
Işığı kapat, ya da söndür yerine ışığı dinlendir denir.
hz Mevlana buyurur ki; bu âlemde yani dünyada, olabilecek her bir olay için, misal âleminde sayısız ihtimal uyur. Siz ağzınızdan çıkardığınız lakırdılarla, o ihtimalleri uyandırırsınız. Güzel kelimeler(anlam yönünden demek istedim. Çünkü kelimenin güzelliği anlamında gizlidir)söyleyin ki güzel ihtimaller uyansın. İnsanın kaderine müdahalesi buradadır; buyurur.
Bu açıklama aslında bir hadisi şerifin tefsiri niteliğindedir.’’bir organınıza sahip olun, cennetinize kefil olayım buyuran Rasuli kibriyaya sordular: hangi organ ya Resulullah. O mübarek eliyle kendi dilini tutarak, diliniz. ‘’ Buyurdu.
Ayrıca ‘Mümin ya hayır konuşsun ya da sussun.’ derken de aynı noktayı işaret etmiştir.
Bir de atasözü hatırlatıp bitirelim.’’dilim, dilim; sen ettin beni dilim dilim.’’
Kendimizde veya toplumda gözlemlediğimiz olumsuzlukların karşılığı olan kelimeler, ihtiyaç derecesine göre, baş kısmına’ la ‘olumsuzluk takısı eklenerek, okunur. Durumun aciliyetine ve okuyanın zaman bulabilme derecesine göre, üç kere, yedi kere, dokuz kere, on dokuz kere, yirmi bir kere, otuz üç kere, yetmiş ve Doksan dokuz, yüz bir gibi sayılardan birine rastlatılırsa daha çabuk tecelli eder. Kişi tevhit olmuşsa çok az sayıda bile okusa yeterlidir. Duruma göre üç gün, yedi gün, yirmi bir gün, kırk gün okumak gerekir. Tecellinin değiştiğini görmek o işi bitirmek için yeter. Köklü değişimler ancak yirmi bir günde veya kırk günde olur. Artık işi bilen bilir. Habir sıfatından haberi alan alır. İhtilaç ilminden haberi olmayanlar, nur görmeyenler zahirden işaret alıncaya kadar bilemez.
İsimlerin gruplanmasına yani tertibine üç örnek verelim.
la haramı, vela gafleti vela dalaleti vela ihaneti vela cehaleti fil hayati.
Bu tertip beş esmadan ibarettir. Herkes tarafından ve her zamanda okunabilir. İnsanlar haramı terk eder, uyanık olurlar, yanlışa gitmezler, yanlıştan dönerler, her türlü nimetin değerini fark ederek nimetlere ve emanetlere ihanet etmezler. Ve en önemlisi cehaletten kurtulmaya çalışırlar.
Bir duayı ne maksatla okursanız okuyunuz o dua önce okuyanda tecelli eder. Sonra niyetle hedeflenen merciye gider.
Bu nedenle islamda beddua ancak hak edene yapılır. Zalimin zulmüne karşı dua müminin silahıdır. Ancak nasıl yapılması gerektiğini iyi bilmek lazımdır. Olur, olmaz şeyler için nefsine uyup beddua edilmez.
Kendisini korumayı bilmeyen, hikmetten haberdar olmayanların, celal esmalarını ağızlarına bile almamaları gerekir. Beddua yerine;
Allah Mustahakını versin,
Veya hasminallah ve niğmel vekil, şeklinde dua etmesi yeterlidir.
ene hayyün, ene muhyün, ene aliymün ene şafi ün ene habirün.
Bu tertip de yine beş güzel esma vardır. Her zaman ve herkes dilediği kadar okuyabilir. Esmaların anlamları okuyanda ve ailesinde, Müslümanlarda tecelli edecektir.
la renci vela zafiyeti vela ağrıları vela sancıları illa şifai fil hayati.(hasta için)
Dördüncü bir daha…
la zinai vela fuhşiyati vela livatai illa Kuddüs ettahirun.
Toplumdaki ihtiyaç düşünülerek benzeri tertipler yapılır. Üç gün, yedi gün, okunabildiği gibi tam tecelli için yirmi bir gün veya kırk bir gün okunur. Bu arada alınacak ihtilaç, nur görmek veya keşifle duanın kabul edildiği bilinirse, daha erken de bitirilir. Yeni bir göreve başlanır. Bir meseleyi halletmek için okuyan kişi duanın kabul edildiğine dair işareti almadan bırakmamalıdır.
Yalınız sağ ayak başparmağı deprenerek (aşağı yukarı sürekli indirip kaldırarak) zatın kendisi ve müminlerin saadeti için okunacak esmalar aşağıya alınmıştır.
Zat yeterince tecrübe sahibi olduğunda, bunlara eklenebilecek esmaları kendiliğinden ekler.
Esasen anlam bakımından güzel her esma ‘el ‘takısı veya’ ya’ takısıyla;
Anlamı celali olanlar’ la ‘takısıyla bu efalle okunabilir.
la terörü vela teröristi vela eroini vela sigarayı vb…
Esmaların efallerle birleşmesi duanın tecellisini,( kabulünü) çabuklaştırır, demiştik.
Duanın kabulü için bir de zaman kavramı yani evkat vardır. Bu nedenle nur görmeyen insanlar vakit namazlarını tam zamanında kılmak şartıyla ve namazlardan sonra efallerini yapmak suretiyle bu vakit şartını yerine getirmiş olurlar.
İlm-i ledün-ü öğrenmiş olan, nur görenler, müşteri, kamer, zühre saatlerinden birinde okumalıdırlar. Cemal saatlerinde okunmalı ki müminlere faydası olsun. Aksi takdirde sen çalışırsın kâfir yararlanır. Şeriatın namaz vakitleri tealiye göredir. Bu tür iş yapanlar, namazlarını tam vaktinde kılmalıdır. Vakti kaçırmamalılar. Beş on dakika belki, gecikilebilir. O da zaruret halinde. Asla kazaya bırakmamak lazımdır.
Esasen hakikatte kazaya bırakmak diye bir şey yoktur. Giden vakit gitmiş, tecelli aksamış, ya o zaman diliminden faydalanılamamış, yâda tecelli gecikmiştir. Sevabı ya hiç olmamış, yani kâfire yaramış, ya da çok az olmuştur.
Ene Hayyul bakiyyün,-Ene azizün-Ene malikel mülkün-Ene latıfün-Ene kaviyyün-Ene mü’minün-Ene metinün-Ene rahmetün-Ene alimün-Ene cemilün-Ene mağmurun
Ene ganiyyün-Ene şerifün-Ene saidün-Ene nur el kalbün-Ene camiun-Ene fettahun
Ene şifaün-Ene guddüsün-Ene tahirun-Ene mutahharun-Ene mukaddesün-Ene sahiyyün-Ene kerimün -Ene vasiun-Ene hakkun-Ene mahbubun-Ene mergubun-Ene muizün-Ene nurun-Ene hakk’el bakiyyün-Ene ruhun -Ene hayyün-Ene adl’el bakiyyün-Ene imam ez zemanün-Ene ruhul kuddüsün-Ene ruhul tayyibün-Ene ruhul bakiyyün-Ene ruhul hakkun-
Ene ruhul hayyün-Ene ruhul azizün-Ene mesrurun-Ene mesudun-Ene makbulün
Menfi olarak, başına la takısı getirilerek, okunacak esmalar bunlardır:
La küfrü, la isyanı, la fesadı, la gazabı, la fena el âlemi, la fena el hakkı, la zulmü, la zalimi, la hüznü, la kahrı, la hiddeti, la habaseti, la şerri, la şehveti, la fakiri, la fena el şeriat el muhammedi, la zilleti, la rezaleti, la fena-i,la helaki, la zevali, la mahviyeti, la emrazı, la illeti, la gafleti, la dalaleti,
La şeytani, la vesvese-i,la hakti, la hasedi, la gıybeti, la cevri, la cefa-i,la kederi, la zararı, la hüsranı,
La hata-i,la inadı, la kezbi, la sanemi, la vesni, la fena el kuvveti, la evsani, la tuğyani, la adaveti, la hıyaneti, la yemuti, la memati, la mevti, la kasveti, la zaifiyeti, la sehvi, la süfliyati, la sefahati, la ihtiyacı, la zahmeti, la zevali, la zeval el cismi, la noksanı, la noksan el ömrü, la havfi, la afatı, la zeval el ismi, la sui zanni, la inkâr el hakkı, la inkâr el şeriat el muhammedi, la inkâr el kitab el muhammedi, la terk el ibadeti, la selb el imanı, la fakrezzemanı, la mekri, la hetati, la şekki el hakkı, la rayb el kalbi, la elemi, la azabı, la gâhtı, la kala-i,la terörü, la teröristi. La enflasyonu,
La develiasyonu, vb.
YORUMLAR
hocan 5 esmadan fazla cekılmez demişsiniz aynı andamı yoksa gun içinde dgışik 5 ten fazla cekebılırmıyız mesela
sabah ya latıfun yalatıf
öglen ya kudusun ya tahir
akşam el habırun el alım gıbı olurmu
hacı ali
hocam çok güzel kanaatkar sözler okudum benim babamda hocaydı sağ el sağ ayaklarınızı nerde olurse olsun
öncül kullanın dışarı çıkınca önca sağ ayakla giyin ayakkabınızı her azada sağın yeri bir bakadır derdi
yüreğinize sağlık zizde çok güzel bir anlatım sunmuşsunuz daim olun kana kana kandım
Saygılarımla