- 1702 Okunma
- 11 Yorum
- 0 Beğeni
KORKAK (Bölüm 1)
KORKAK
Sizlere Eskişehir’de başlayan yaşanmış gerçek bir aşk öyküsünü hiç saptırmadan, bu aşkın tarafı olmama rağmen, taraf olmadan, hem nalına hem mıhına dokunarak , sıkmayacağımı umarak her aşamasını ayrı ayrı bölümler halinde anlatmak , dertleşmek istiyorum içimden geldiğince… Mekanlar ve olaylar gerçektir. Neler yaşadığımı , bulacaksınız bu satırlarda, kendime bile itiraf edemediğim… Bir inat uğruna ayrılan, yıllarca yaptıkları bu hatanın bedelini ödeyen iki insanı…
Aaa unuttum bir de bir anlık korkaklığın neticesini ve kimin ne kadar KORKAK olduğunu …
BİRİNCİ BÖLÜM
Her şey yağmurların başladığı,. havanın hafifçe soğuduğu 1979 yılının bir sonbahar günü Arkadaşım Arzu’yu işyerinde ziyaret ettiğimde başladı.. Onunla orada tanıştım, aslında daha önceden tanıyordum kendisini, ama kim olduğunu bilmeden… Hamamyolu Caddesinde gezinirken görürdüm hep O’nu , dört beş arkadaşı vardı onlarla ve kimi zaman da siyasilerle gezerdi; Belediye Başkanının, milletvekillerinin , bakanların, sivil toplum kuruluşlarının yöneticilerinin yanında görürdüm , diğer gençlerden farklıydı, daima ceketli , gravatlı geziniyordu, çok enderde olsa spor kıyafetle görüyordum, çok temiz ve ütülü elbiseler giyiyordu, giydiğini de yakıştırıyordu.. Kimdir ne iş yapar diye çok merak ederdim. Bu adamları nereden tanırdı, yaşı çok gençti çünkü… Yakışlıklı değildi ama çirkinde değildi… Devamlı gülerek bir şeyler anlatırdı… Bakımlıydı, tıraşsız görmedim onu hiç, hatta iki üç kere yakın temasımız oldu, şimdi duruyor mu bilmem Hamamyolu Caddesinde Akalın Pasajında ve Süleyman Çakır Kız Lisesinin (o zaman ki adı öyleydi) karşısından Hamamyoluna çıkan pasajda yan yana yürümüştük, değişik kokuyordu.. kullandığı parfüm insanı baymıyordu… İnanın birkaç kere laf atmayı düşünmüştüm ona… Kullandığı kolonyanın jülyet ile beyaz zambak karışımı olduğunu çok sonraları öğrendim. Şimdi ne zaman Beyaz Zambak kolonyası dökünsem onun kokusu gelir aklıma ve gülerim :)
Arzu ile aynı mahalledendik, benden 2-3 yaş büyüktü, Akarbaşında oturuyorduk…
Bir akşam Arzu’larda otururken
Arzu “ - Hale benim bir erkek arkadaşım var, ama flört olarak değil, abla-kardeş veya abi kardeş gibi dertlerimi paylaştığım, son derece güvenilir, muzip, hazırcevap birisi gel seninle tanıştırayım“ demez mi ?
Ben “- Neden olmasın , hem benimde biraz çevrem genişler, can sıkıntısından kurtulurum” dedim.. En büyük can sıkıntısının başıma geleceğini o zaman bilmiyordum :) … Ama güzel tatlı ve aynı zamanda acı bir sıkıntı…
Ertesi gün Arzu’nun çalıştığı iş yerine misafir olarak gidip, bekleyecektim, tanışmamız tamamen bir tesadüf gibi olmalıydı, yoksa utanırdım, görücüye çıkmış kasaplık bir et gibi görürdüm kendimi…
Arzu’nun masası giriş kapısına göre yaklaşık 20 m falan uzakta idi, arkam kapıya doğru olarak oturuyordum, Arzu Müdürü’nün yanına gittiği bir sırada arkamdan birinin sanki bizim masaya doğru geldiğini hissettim… Ve o tanıdığım koku burnuma gelmişti, acaba o muydu? Arkama baktığımda gelenin o olduğunu gördüm, acaba bizim masaya mı geliyordu? O anı hala unutamadım… Üzerinde krem rengi bir pardesü, beyaz bir kaşkol, koyu kahverengi çizgili bir takım elbise, kahverengi zemin üzerine çok ufak pitikareleri bulunan gravat , çok açık kahverengi bir gömlek ve ayağında da kahverengi boyalı temiz bir ayakkabı vardı, unuttum pantolonundaki kemer ile ayakkabısı aynı tondaydı… Şimdi en sevdiğim renk kahverengi… Kahverenginin bu kadar uyumlu kullanıldığını ilk defa o gün keşfettim ; O gün hayatımda bir çok ilki yaşamıştım..
Bu sırada Arzu’da gelmiş, masasına otururken , gülerek gelmekte olan ona hitaben
“- Hoş geldin, bak seni arkadaşım Hale ile tanıştırayım” demez mi ?
İlk göz temasımızdı bu bizim… Bana bakarak
“- Çok memnun oldum
Arzu’ya bakarak , hafifçe tebessüm ederek
“-Böyle güzel bir kız arkadaşın vardı da niye şimdiye kadar sakladın ? diye yarı şaka yarı ciddi sitemli bir soruşu vardı ki?
Toka etmek için elini uzatmamıştı, çok sonraları öğrendim ki ; Bayan toka etmek için elini uzatmadan erkek toka etmeye kalkmazmış… Çokta faydasını da gördüm bu tavsiyesinin sırnaşık erkeklerden bu sayede uzak durmayı başarabildim…
Hiç duraksamadan bana bakarak konuşmasına devam etti
”- Sizde memnun oldunuz mu çilli kız ? maksadını aşmasın ama bu çiller size her kez de olmayan ayrı bir güzellik vermiş, çillerinizin kıymetinizi bilin … “ şaşırmıştım , böyle laflara alışık değildim, yüzümün nar gibi kızardığını hissettim, ateş basmıştı beni…
Evet çillerim vardı, güneşte daha da belirgin olurdu ve sevmezdim çillerimi, o günden sonra barıştım çillerimle, şimdi bana gerçekten ayrı bir hava verdiğini söylüyor her kez… Çillerimi ve daha bir çok özelliğimi ilk kez o fark ettirdi ve sevdirdi bana … Sesi alaycı değildi, sırnaşık değildi, güven vericiydi…Kendine aşırı güveniyordu ve emindi … Normal şartlarda benimle böyle konuşmaya kalkan olsa hemen ya tokatı ya da çantayı yerdi … Hayret dünyaya küsmüş olan beni uzun zamandır gülmeyen beni güldürmeyi başarmıştı , birden birde… Daha ilk anda etkisi altına almıştı beni… çok konuşkandı, entelektüeldi, daldan dala atlarken, aralara fıkralar serpiştiriyor, fıkraları kendi başından geçmiş gibi anlatıyor, kendisi ile barışık birisiydi…Konuyu değiştiğinin farkına bile varmıyordum, dinlerken sürüklüyordu beni… Daha ilk görüşte etkilemişti beni hem de çokkkkkk… Çok çabuk geçen yaklaşık bir saatlik sohbetten sonra ayrılmak için ayağa kalktığında bende kalkarak bu sefer elimi uzattım gayri ihtiyarı, elimi tuttu, eli sımsıcaktı ( meğer üzeri kapatılsa da hala sönmeyen bir kürek kor atmış da haberim olmamış yüreğime, şaşkınlığımdan ) , içimi hoş bir şekilde ısıttı hafifçe elimi sıktı, toka etmekten biraz ileriydi sıkışı, bende elimi bırakmadım daha doğrusu bırakamadım, ayakta bir dakika falan sohbet ettik.. Çok etkilenmiştim, bu gençten… İlk görüşte aşk dedikleri bu olsa gerek, elimi tutup toka ederken, ayaklarım yerden kesildiğini, içimin zangır zangır titrediğini hissettim, inşallah belli olmamıştır diye düşündüm…
Ne yapıp ne edip onu elde etmeliydim. Vücudu daha gelişmesini tamamlamamış, zayıf, sıska, dikkatli bakılmadığı sürece belli olmayan kusursuz bir yüzü olan, dikkat çekmeyen genç bir kızdım… Şimdi 50 yaşındayım, çevremdeki en güzel kadın benim, bir yere gitsem bırak erkekleri dönüp bakan kadınlar bile var, çoğu arkadaşımın da kocalarından alenin beni kıskandığını fark ediyorum. En önemlisi iki yetişkin çocuğum olmasına rağmen onların ablası gibi duruyor, yaşımı göstermiyorum…
Neyse dönelim o günlere , bir sinema filmi gibi geçiyor hafızamdan anılar …
Aşık olmuştum , evet aşık…
Eve gittim , bir an önce akşamın olmasını, Arzu’nun gelmesini sabırsızlıkla bekledim … Fikrimi ona açacaktım önce… Destek arıyordum artık kendime…
Arzu’nun odasında gece yarısına kadar oturup O’nun hakkında sohbet ettik, Arzi anlattıkça daha da çok etkileniyordum...O’nu elde etmeliydim..
Arzu ertesi gün sanki kendi fikri imiş gibi bizi birbirimize yakıştırdığını, flört ederek birbirimizi tanımımızın iyi olacağını söylemiş O’na … O da kendi problemlerinden dolayı arkadaşlığımı kabul etmeyeceğini, bu teklifin kendisini onurlandırdığını, beni eğlenilecek bir kız olarak görmediğini, belirterek mutluluklar dilemiş bana, bunu duyunca yıkıldım, ağladım hıçkırıklarla… Aşık olmakta ne kadar haklı olduğumu anladım… Demek ki aynı zamanda çok dürüstmüş, başka bir erkek olsa balıklama atlardı…
Arzu O’nu ikna etmiş sadece dostça arkadaşlık edebileceğimize inandırmıştı .. Artık her gün öğleden sonra Arzu’nun yanına gidiyor, sabırsızlıkla gelmesini bekliyordum… Hemen her gün geliyor , gır gır şamata konuşuyor gidiyor…
Arzu ile hemen bir plan yaptık , uygulamaya koyduk … :) Arzu işyerindeki arkadaşlarının bu ziyaretlerden şikayetçi olduğunu söyleyecek , dışarıda baş başa buluşmamızı sağlayacaktı..
Bunu da başardı, artık günaşırı görüşüyorduk, hava su gibi temel ihtiyacım olmuştu , O’nu görmeden yapamıyordum, … Tam bir kara sevda olmuştu benimki… O’da bu sevdanın farkına vardı ve bir gün ansızın ortadan kayboldu… kısa bir süre sonra Arzu elinde bir paketle geliverdi…
Güzel bir şeker kutusu , içinde kırmızı bir gonca gün ve altında üç beş sayfalık bir mektup, mektup O’ndandı… Özetle ; Benden hoşlandığını, bu ilişkinin hem kendisine hem bana zarar vereceğini, kendisinin Eskisehir’li olmadığını, üniversiteyi dahi bitirmeyi beceremediğini, askerliğini yapmadığını, böyle uzun bir yolculuğa da kendini hazırlamadığını belirten duygu yüklü bir veda mektubuydu…
Bu mektubu satır satır ezberledim ve hala da saklarım…
Günlerce ağlamış, yemeden içmeden kesilmiştim, bir seferinde beni merak eden babam odaya girip mektubu bulmuş, okuduktan sonra O’nun haklı olduğunu, mektubundan anladığına göre de O’nun dürüst bir genç olduğunu, keşke damadı olsa temennisinde bulunmuştu… Bana hiçbir şeş söylememişti, kızmamıştı … hayret…
Yapacak bir şey yoktu … İçimdeki kor gittikçe büyüyor , bir yanardağ oluyordu, O’nu görmek için her gün Arzu’nun yanına uğruyor, Hamamyolu Caddesinde geziniyor, çok enderde olsa karşılaşıp, ayak üstü çok soğuk bir şekilde nezaket dolu sözlerle konuşup ayrılıyordu… Kos koca bir kış geçmiş , onu görmeyeli dört beş ay olmuş, güneş birden etrafı ısıtmış, kışlık giysileri çıkartmış, baharlık hatta yazlık elbiseleri giyiyorduk, havanın durumuna göre artık…
Hollanda’da bulunan teyzemin kızı Türkiye’ye gelmiş, onunla Hamamyolu’na gezmeye çıkmıştık saat öğleden sonra 3 gibiydi, O anı unutmayan O’nun ifadesine göre üzerimde beyaz üzerine kocaman dallar ve çiçekler bulunan bir elbise vardı, gözümde neredeyse suratımı kapatan bir gözlük… Birden karşılaştık Şah Taksi’nin önünde , üzerinde kısa kollu zannederim Karaca bir tişort, yine ütülü bir pantolon ve tertemiz boyalı bir ayakkabı… Aaaa o ne bir gemi gibi botoslama üzerime doğru geliyordu… Şaşırdım, gülümsedim O’na bakarak… O da her zamankinin aksine gülümseyerek yaklaştı bana, sonradan öğrendiğime göre beni tanımamış, sadece karşıdan gelen güzel iki kıza yani bize gülümsemiş… Merhabalaştık , her zamankinin aksine bize birlikte yürümeyi teklif etti , Emek Kafe vardı o zamanlar Hamamyolunun başında , bahçesi yaz sezonu için yeni açılmıştı , oturduk çay içtik , tekrar görüşmek üzere randevulaştık…
Evet , hemde kendi kendine gelişti aşkımız, arkadaşlığımız … Artık benden mutlu kimse yoktu…
Birbirimize aşık olmuştuk.. İtiraf ediyorduk her keze …
Bu aşk burada başladı, ama burada da bitmedi… Ne badireler ne zorluklar atlattı… Sizleri merakta bırakmayacağım merak etmeyin.. Birinci bölümü şimdilik bitiriyorum.
YORUMLAR
herşeyin bir başlangıcı bir sonu olacaktır.
ancak bence bu hikaye bitmemeliydi.hele korkaklık sonucunda.ilk bölümü okudum hızla..
akıcı olmasa yarıda bırakırdım..
kutlarım desem böyle bir sonucu özsözünde okumakla buna dili varmıyor.ama yaşam devam ediyor..
çok insan yaşamıştır bunu..ben kendimi yabncı hissetmedim şahsen.
saygılarrrrrr..
sevgili yazar, okumaya yeni başladım ama daha ilk bölümü bile bitirmediğim halde, yorum yapmadan geçemedim...
gerçekten inanılmaz güzellikte ve akıcılıkta bir hikayeye başlamanın heycanını yaşıyorum,
sonuna kadar okuduğumda, eminim hayatıma büyük bir katkısı olacak...
şunu da eklim ki, henüz başındayken söylüyorum, iç güdülerim hiç yanılmaz, daha dur birirnci bölümü bitirmeden bune tavsiye diyebilirsiniz fakat görecemde hiç yanılmam...
eklemek istediğim cümle; bunu al ve hayal gücüyle besle ve roman halinde yaz, kült roman olacağından eminim:)
ayrıca bunu tavsiye ettiğiniz için özel bir etiketle teşekkür ediyorummm
Ve bizler, o çoğul serüvenin kollarında olabilmek, bir sonraki bölümde yer bulabilmek, sonrasında da hayatla öykü kurgularında bir kahramana dönüşebilmek için yürek sırlarımızı sunarız yine hayata, ödülümüz yaşanmışlık, dünümüz ve bugünümüz de harcanmışlıktan ibarettir.
Anlatınız müthiş.
İlk bölümü okudum, devamını da okumak istiyorum.
Kutladım.
hale hekimoglu
Gerçekten de bi roman okur gibi okuyorum yazınızı. İş yerinde olduğum halde tutamıyorum kendimi yazınızı okumak için. Gerçekten sonunu merak ediyorum... Ellerinize sağlık. İyiki paylaştınız bizimle...
hale hekimoglu
Şiir Cadısı
baştan sona okudum aşk için kanatlarını açmış bir Anka kuşu kadar güçlüsünüz ona sahip olma duygusu aşkın özünde olan bir durum
ama sizden şunu dileyebilirim fikrimi söylemek zorundayım...
bu hikayeyi şiirsel bir şölene dönüştürelim bir tek bölümünden 3 şiir çıkar ve yaşayan bir şiir olur çünkü insanlar bu tür uzun yazıları okumuyorlar
herkes şiir okuyor onu bile sanmıyorum okuduklarını yorumlarda zaman ayırıp şiire eleştiri bile getirmiyorlar hale hanım çok güzel deyip geçiyorlar
bu yazı dizisini tekrar baştan ele almamız gerekiyor şiire dönüştürelim sevgiler
ilk bölümünden başladım ...
ama öylesine güzel ve duru bir anlatım ki ... umarım merağıma yenilip son bölümü okumam ...
sırasıyla okumak gerek ... :)
şimdilik sağlıcakla kalın !
hale hekimoglu
Anlattıklarım tamamen ama tamamen gerçektir, inanın ; eksiği vardır, fazlası yoktur...
Kendimle yüzleşebilmek, rahatlamak için yazıyorum sadece...
Bende sizin gibi sonunu çok merak ediyorum, yaşayıp göreceğim...
Selamlar...