- 1076 Okunma
- 8 Yorum
- 0 Beğeni
Taze Umutlarla Başlıyor Hafta
“Seni hastalığında, sağlığında da yanımda görmeliyim
Güneşin doğduğunu da, battığını da senle izlemeliyim.”
………………………….
“Bizde bu sevda sürdükçe, ölsek de yan yanayız.”
Çok dinlemişimdir bu şarkıyı… Kulaklıktan gelen müziği beni etkilemiş ve sözlerini duymamışımdır hiç. Duymuş olsam bile anlamamış, kendime anlam olarak yakın bulmamış, öylesine geçmişimdir melodisinin güzelliğini özümseyerek.
Zaten insan olarak da hep böyle değil miyiz ki? Binlerce avuç suyu boşa akıtır ve karşısına geçip, bir de zevkle izlemez miyiz yapay şelaleleri? Belediye’ye ait açık kalan musluğun yanından geçerken, “Adam sen de!” demez miyiz, en can alıcı vurdumduymazlık halleriyle?
Akıtırız ve izleriz… Yaparız bunu. Hem de rengârenk ışıklarla süsler ve herkesin izlemesini sağlarız zevkle. “Adam sende” lafını da deriz gülümseyerek. Musluk bizim değildir; su da bizim değildir hatta.
Kızgın çölün kumlarına düşersek bir gün, ayak tabanları ısıdan hissini kaybederse, ciğer yanarsa su hasretiyle, dil çıkarsa dışarı, gözler kısılarak bakarsa ufka, serapta görülen harika vahalara ulaşamazsak; işte o an anlarız bir avuç suyun değerini.
Örnekler çoğaltılır susuzluk haline benzer kavramlarda. Çoğalmasına çoğalır da, konudan uzaklaşılır olabildiğince. Biz yine konumuza dönelim; su nasılsa kendi yolunu bulur. O yolu değiştirmeye kalkışanın da, öfkeden köpürerek başına vurur.
Yalnızlık adlı güçlü pehlivanla güreş tutayım derken, fena tuş olmuştum bu hafta sonunda. Beni yerden yere vurmuş, sırtımı mindere yapıştırdığındaysa, onca kalabalığın uğultusunu duyabilmiştim sadece.
Yüreğini ortaya koyup kalabalıktaki yerlerini alanları, varlıklarıyla, sesleriyle beni “Yalnızlık” denen pehlivana karşı tek bırakmayanları yakalayıp, kalbimin “Dostluk ve kardeşlik” bölümüne hapsettim teker teker.
Firari hapsolmuşlar mı? Üzülmesinler ve firari unvanıyla yaşayarak zorda kalmasınlar diye beraat ettiler ve hürriyetlerine kavuştular. Özgürlüğün tadını çıkarıyorlardır güzelce.
Ne güzel bir görüntü vardı tribünde. Rengârenk…
Kalbiyle haykırıp destekleyen dostlar ve kardeşler, taraf iken bitaraf olmayı uygun görenler, tribündeki boşluklara rağmen bilet bulamadığını beyanla dışarıda gezinenler…
Bugün bitiyor hafta sonu. Taze umutlarla dolu bir hafta başlıyor. Gücüm geliyor ve “Yalnızlık” adlı pehlivanın galibiyeti kısa sürüyor böylece. Rövanş teklifini bile kabul etmeden kaçtı “Yalnızlık”.
Çok dinlediğim melodinin sözleri de birlikte geliyor kulağıma. Hatta artık melodisini değil, sadece sözlerini duymakta kulaklarım.
“Seni hastalığında, sağlığında da yanımda görmeliyim
Güneşin doğduğunu da, battığını da senle izlemeliyim.”
…………………..
“Bizde bu sevda sürdükçe, ölsek de yan yanayız.”
YORUMLAR
Beğeni ile okudum.Herkese umutlarla dolusu haftalar dileğimle.
Kızgın çölün kumlarına düşersek bir gün, ayak tabanları ısıdan hissini kaybederse, ciğer yanarsa su hasretiyle, dil çıkarsa dışarı, gözler kısılarak bakarsa ufka, serapta görülen harika vahalara ulaşamazsak; işte o an anlarız bir avuç suyun değerini..
İşte o zaman anlarız bir dostun değerini..
Bazen suçu karşımızda ararız hiç düşündükmü bizde hata var mı diye? Yanlışı hep burada yaparız. Her zaman kendimize değil karşıda suçu ararız. Belkide biz kendimize düzen versek iyi bir dost, iyi bir arkadaş, iyi bir eş , ya da iyi bir sevgili olmayı başarabilirsek o kızgın çöle düşmeyiz hiç.
Bu olumlu yönler varken bizde hiç mi düşmeyiz o sahra'nın ortasına.Tabi ki evet. Ama önce kendine batırmalı çuvaldızı..Çünkü her zaman herkes karşı tarafı suçlar .Karşı tarafı dinlesen oda kendine göre haklıdır.
Ve o çöl...
Bir düşmeye gör ortasına , susuzluktan ciğer yandıkça belki umudu ile bir dilenci gibi her yüze gülene gönül çuvalı açılır, belki bir dost, belki bir sevda için..Hastalıkta, sağlıkta diye başlar bu sevdalar. Ve bu tribün boyutu olur her zaman..Dıştan bakınca kalabalık gözükür , sen hele içine girmeye gör..İşte o zaman analrsın içlerde taşınna firari yanlızlıkları.
Daha yeni bir arkadaş anlatıyor. Etrafı gerçekten çok kalabalık, bir birine süslü sözlerle dostluklarını ifade ediyorlar. Hatta benide aralarına davet ediyor. Dıştan seyirciyim sadece onlara. Ve bu arkadaş bir gün bana diyor ki; Etrafımda ki kalabalıktan çok sıkıldım, senle konuştuğum gibi kimseyle konuşmuyorum sana güvendiğim gibi değil onlar.
Belki etraf kalabalık olur ama ben firari bir yanlızlığı tercih ederim..Bilirim ki ihanet edeni olmaz.
Önce Kendi kendine bu sözü verebilmek..
“Seni hastalığında, sağlığında da yanımda görmeliyim
Güneşin doğduğunu da, battığını da senle izlemeliyim.”
…………………..
“Bizde bu sevda sürdükçe, ölsek de yan yanayız.”
Tabrikler hocam..Her yazınız başka güzel ama bunda çok sorgulamaya düştüm. Zaman zaman buraya uğrayacağım sanırım bir şeyler karalamak için..
Kaleminiz daim olsun. Hayata dair tüm düşüncelerinizi kağıda dökmeniz dileğiyle..Saygılar..
Turgay COŞKUN
Şöyle bir düşündüm yine; geçen zaman içinde olumlu bir gelişme olmamış, aksine artış olmuş hastalıklarda.
Ve aşağıda kopyalayıp yapıştırdıklarım... Yani bir yılda hiç değişmeyenler... Yine aynı herşey... Değişmeyen ben miyim yoksa "Hepimiz" kavramı mı?"; yani toplumun kendine özgü doğası mı?
"Yüreğini ortaya koyup kalabalıktaki yerlerini alanları, varlıklarıyla, sesleriyle beni “Yalnızlık” denen pehlivana karşı tek bırakmayanları yakalayıp, kalbimin “Dostluk ve kardeşlik” bölümüne hapsettim teker teker.
Firari hapsolmuşlar mı? Üzülmesinler ve firari unvanıyla yaşayarak zorda kalmasınlar diye beraat ettiler ve hürriyetlerine kavuştular. Özgürlüğün tadını çıkarıyorlardır güzelce.
Ne güzel bir görüntü vardı tribünde. Rengârenk…
Kalbiyle haykırıp destekleyen dostlar ve kardeşler, taraf iken bitaraf olmayı uygun görenler, tribündeki boşluklara rağmen bilet bulamadığını beyanla dışarıda gezinenler… "
Bence bu yazı hep taze kalacaktır. Sadece ben için değil; okuyanlar için de....
Yorumlarınızı ve olaylara bakışınızı hep takdir etmişimdir... Son zamanlarda pek yazıp çizmedim, sayfa ziyaretlerine tek tük gittim. Umarım bayram sonu hareketlenir kalemler...
Saygılarımı ve selamlarımı sunuyorum size ve kaleminize...
Bu karmaşık hayat yolunda ayağınız taşlara takılsada
Hayat sizi yorsa da, her gece güzel bir günle aydınlanır sizin için umarım..
beğeni ile okudum yazınızı...
Mutlu olmanızı dilerim...
selam ve saygılar...
Turgay COŞKUN
Teşekkürlerimle birlikte sağlıklı, mutlu günler diliyorum...
Selamlar...
Turgay COŞKUN
Geç kalmış teşekkürlerimi kabul buyur lütfen...
Selamlar...
Turgay COŞKUN
Ayrıca kaybettiğiniz kardeşinize Allah'tan rahmet ve size sabırlar diliyorum...
Sağlıkla kalın...
Saygı ve selamlarımla...
Kendimle ilgili bir zaman dilimini hatırlattı, yazın. Köşeme çekildiğim günlerde, dostlarımı yargılamaya girişmiştim, aklımn bir köşesinde. Hatta işi, suçlamaya kadar vardırmıştım: Beni, aramıyorlar. Nasılsın? demiyorlar. vs...vs.. Sonra düşündüm; ben, kavunmuydum ki insanlar koklayarak, iyimiyim, kötümüyüm anlasınlar? Ve tabi bir de görüşmek istediğim dostlarımla, görüşüyordum. Diğerlerini bilgisiz bırakıyordum. Diğerleri de haklıydılar, tabi ki...Onlar da kendi içlerinde: "Aramamı istemiyor ki ne durumda olduğundan habersiz bırakıyor" diyorlardı.Haksız olan, haksız beklenti içine giren, bendim...
Sonrasında tüm dostlarımı tribüne topladım ve toplu bir özür seansı düzenledim. Çok da iyi oldu. Onlar beni anladılar, ben de onları... Bu da bir vakış açısı olabilir mi? Arada karşı taraftan da bakmalıyız, kendimize...
Sevgiler, selamlar.
Eser Akpınar tarafından 8/15/2011 10:13:39 AM zamanında düzenlenmiştir.