- 1042 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
TARİHİN TOZLU SAYFALARINA ALTIN HARFLERLE KAYIT EDİLEN TARİH :19 Mayıs 1919
19 Mayıs…… “Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı “ olarak geçiştirilir her yıl memleketimizde .Af edersiniz dilim sürçtü. İlk yazı heyecanıma verin.“Kutlanır her yıl “ demeliydim.Bir ay önceden başlar çalışmalar bizde bu özel gün için.Öğrencileri bu günü sevdirecek (!) çalışmalar hani ..... Ne bestesi ne de güftesi belli olan cıstık cıstık müzik (!) eşliğinde arka fonda ise hocaların “öyle yapma demedim mi sana “öğrencilerin “uff ne zaman bitecek bu ya” sesleriyle devam eden çalışmalar . Büyük çalışmalar neticesinde nihayet o gün gelmiştir .Çoğu kişi için hafızalara resmi tatil ve daha fazla uyku olarak kayıt edilen o gün gelmiştir .Memleketin yarısından çoğunun ıscacık yatağında yastığına sarıldığı vakitte kutlamalar yapılır .Akşam da kara kutuda Ali Veli ile bakkaldan ekmek alırken görüntülendi haberinden (!) önce Gençlik Bayramı tüm yurtta coşku seli ile kutlandı cümleleri tekrarlanır.Tamamdır işte bir 19 mayıs daha geçmiştir daha ne olsun. Bir coşku seli de öbürkü senelere olsun …
19 Mayıs 1919 .Lisedeki hocamın sesi kulaklarımda çınlıyor sanki .Ve ortaokuldaki ve ilkokuldaki hocamın sesi de.Hepsi de aynı cümleyi aynı ses tonuyla söylüyor.”19 mayıs 1919’da Samsun’dan bir güneş doğdu”.Bu özel tarih tek bir cümleye sığdırılarak anlatıldı bizlere ne yazık ki .Ee ne mi olmuş yani öyle anlatıldıysa .Neticesinde şu oldu .Gerçekleri saptıran aslında öyle olmamıştı şöyle olmuştu diyen bir sürü tarihçi(!) türedi ve bunlara inan bir sürü insan.Hadi birkaç örnek verelim .Diyorlar ki :
Mütarekenin koyu karanlığında İstanbul`dan bir ümit ışığı göremeyince yüzünü Anadolu`ya çeviren ve bunun için planlar yapan birçok vatansever gibi Vahdettin`in hemİngilizleri idare eden, hem de aynı zamanda bir Anadolu mücadelesinin başlatılmasını temine çalışan bir politika izlediğini görmezden gelemeyiz”
Dediklerine göre Vahdettin Atatürk’ü Anadolu’ya kurtuluş mücadelesini başlatmak için gönderiyor ve böylece o mücadeleyi başlatmış oluyor. Atatürk ve silah arkadaşlarının idam fermanını imzalayan,Kuvva-i Milliye’ye karşı Kuvva-i İnzibatiye’yi kurduran,cebindeki üç bin altın yirmi bin İngiliz Lirası ile İngiliz gemisiyle ülkeyi terk eden ,bu asil millet için “Millet koyun sürüsü! Bu sürüye bir çoban lazım! İşte o da benim!” diyen Vahdettin’den bahıs ediyorlar bu insanlar. “Atatürk İngiliz Valisi olmak istedi”deme cüretini gösterebilecek kişileri bir kenara bırakalım da biz gerçeklere ,kendi tarihimize dönelim.
19 Mayıs 1919…..Tarihin tozlu sayfalarına altın harflerle kayıt edilen tarih….Bir milletin onurlu hür bağımsız başı dik uygar bir geleceğe kavuşması için meşalenin yakıldığı tarih . Ahtopot kollarıyla dört bir yanı sarmış emperyalizme biz buradayız dediğimiz tarih…Azgın dalgalara karşı küçük ama azim ve inanç dolu bir gemiyle savaşın başlatıldığı tarih… İstiklal Savaşı’nı başlatmak üzere Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün Samsun’a Anadolu’ya ayak bastığı tarihtir 19 Mayıs 1919.
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ten dinleyelim ne olduğunu bu tarihte.Gazi Paşa Nutuk’ta şöyle diyor :
“1919 yılı Mayısının 19 uncu günü Samsun’a çıktım. Genel durum ve görünüş: Osmanlı Devleti’nin içinde bulunduğu topluluk, Genel Savaşta yenilmiş, Osmanlı ordusu her yanda zedelenmis, koşulları ağır bir "Ateşkes Anlaşması" imzalanmış. Büyük Savaşın uzun yılları boyunca, ulus yorgun ve yoksul bir durumda. Ulusu ve yurdu Genel Savaşa sürükleyenler, kendi başlarının kaygısına düşerek, yurttan kaçmışlar. Padişah ve Halife olan Vahdettin, soysuzlaşmış, kendini ve yalnız tahtını koruyabileceğini umduğu alçakça yollar araştırmakta. Damat Ferit Paşa’nın başkanlığındaki Hükümet, güçsüz, onursuz, korkak, yalnız padişahın isteklerine uymuş ve onunla birlikte kendilerini koruyabilecek herhangi bir duruma boyun eğmiş.
Ordunun elinden silâhları ve cephanesi alınmış ve alınmakta...
(…..)
Böyle bir ulus, tutsak yaşamaktansa yokolsun, daha iyidir.
Ö y l e y s e, y a b a ğ ı m s ı z l ı k, y a ölüm! İşte gerçek kurtuluşu isteyenlerin parolası bu olacaktı. Bir an için, bu kararın uygulanmasında başarısızlığa uğranılacağını düşünelim. Ne olacaktı? Tutsaklık. Peki efendim, öteki kararlara uymakla da sonuç bu çıkmayacak mıydı? Şu ayrımla ki, bağımsızlığı için ölümü göze alan ulus, insanlık onur ve şerefinin gereği olan her özveriye başvurduğunu düşünerek avunur ve elbette, tutsaklık zincirini kendi eliyle boynuna geçiren uyuşuk, onursuz bir ulusla karşılaştırılınca, dost ve düşman gözündeki yeri çok başka olur. Sonra, Osmanlı soyunu ve devletini sürdürmeğe çalışmak, elbette Türk ulusuna karşı en büyük kötülüğü yapmaktı. Çünkü ulus, her türlü özveriye başvurarak bağımsızlığını sağlasa da, padişahlık sürüp giderse, bu bağımsızlık güvenli sayılamazdı. Artık yurtla, ulusla hiç bir vicdan ve düşünce bağı kalmamış bir sürü delinin, devlet ve ulus bağımsızlığının
ve onurunun koruyucusu durumunda bulundurulması nasıl uygun görülebilirdi? "
"...
Son sözlerimi özellikle memleketimizin gençliğine yöneltmek istiyorum.
Gençler !
Cesaretimizi artıran ve sürdüren sizsiniz. Siz almakta olduğunuz terbiye ve irfanla, insanlık meziyetinin, vatan sevgisinin, fikir hürriyetinin en kıymetli timsali olacaksınız.
Ey yükselen yeni nesil ! .. Gelecek sizindir. Cumhuriyeti biz kurduk. Onu yüceltecek yaşatacak olan sizsiniz..."
"...
Bu konuşmamla, millî hayatı sona ermiş sanılan büyük bir milletin bağımsızlığını nasıl kazandığını; ve bilim ve tekniğin en son esaslarına dayalı, millî ve çağdaş bir devleti nasıl kurduğunu anlatmağa çalıştım.
Bugün ulaşmış olduğumuz sonuç, yüzyıllardan beri çekilen millî felâketlerden alınan derslerin ve bu aziz vatanın her köşesini sulayan kanların bedelidir.
Bu sonucu, Türk Gençliğine emanet ediyorum..."
Gazi Paşa , “Bütün ümidim gençliktedir” dediği; bıraktıkları mirası daha ileriye taşımak için yorulmadan sıkılmadan çalışacak ; şifa dağıtmak için, cehalete karşı savaşmak için,ülkenin dört bir yanını demir ağlarla örmek için,adaletsizliklere karşı savaşmak için dağ ova bayır fark etmeden zorluklara göğüs germesini bilen ,hayatlarını alın teriyle emekleriyle ,dişiyle tırnağıyla kazıyarak kazanacak biz gençlere;şanlı bayrağımız ı göklerde özgürce dalgalandıracak ,uygar bir gelecek için dedelerinin nenelerinin mücadelesini yarıda bırakmayacak biz gençlere sesleniyor.
Genç derken yanlış anlaşılmasın .Gençlik biyolojik yaşta değildir bence .Benim anladığım :
“Benim anladığım gençlik, bu devrimin fikirlerini ve ideolojisini benimseyip gelecek kuşaklara götürecek kimselerdir. Benim nazarımda 20yaşında bir yobaz ihtiyar, 70 yaşında bir idealist ise zinde bir gençtir “M.Kemal Atatürk
Tüm gençlerin ve kendini genç hissedenlerin Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı kutlu olsun !!!!!!!!!
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.