- 426 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Delice Bir Düşünce: "Evren Tesadüflerin Eseridir"
“Evrenin şu anki yapısının tümüyle bir tesadüf eseri olabileceği düşüncesi, tümüyle delice bir düşüncedir. Delilik kavramını argovari bir hakaret niyetiyle değil, tamamen psikolojideki teknik anlamıyla kullanıyorum. Gerçekte bu tür bir düşünce ile şizofrenik düşünce tarzı arasında büyük benzerlikler vardır.” [Karl Stern, Montreal Üniversitesi Psikiyatristi]
Evren, derin düşünmemize ve Allah’a yaklaşmamıza vesile olabilecek örneklerden biri. Dünyanın ve uçsuz bucaksız evrenin yaratılışını düşünen insan, tüm evreni saran ihtişamı ve kusursuz dengeyi daha iyi anlar. İnsan uzayın sonsuz boşluğunda asılı duran küçücük bir kürenin üzerinde yaşar. Dahası bu küre her an uzaydan gelebilecek tehlikelerle karşı karşıya. İnsanın ise bu tehlikelere karşı alabileceği hiçbir önlem yoktur.
Örneğin milyonlarca ton ağırlığındaki göktaşları uzayda başıboş dolaşır. Bunların herhangi biri dünyaya çarparak yaşama zarar verebilir. Dünyayı tehdit eden bir başka tehlike kaynağı, güneşte oluşan patlamalar.Güneşteki patlamalar artabilir ve dünyaya gelen zararlı ışınların oranı yoğunlaşabilir. Yalnızca gökyüzünde değil yeryüzünde de insan yaşamını tehdit eden birçok tehlike vardır.
Yer kabuğunun biraz altı, mağma dediğimiz çok sıcak bir "ateş tabakası"yla kaplı. Ve yer kabuğu bir elmanın kabuğuna oranı ölçüsünde mağmadan korunur. Bu yüzden, her an bir yanardağ patlamasıyla yer altından lavlar yeryüzüne çıkabilir. Ya da yerkabuğunda meydana gelecek bir kırılma büyük bir depreme neden olabilir... İnsan, her an bu gibi tehlikelerle birlikte yaşadığını hiç unutmamalı. Dünyamız, bu olası tehlikelerden çok hassas dengeler sayesinde korunur. Bu gerçekleri düşünen insan anlar ki, dünya üzerindeki tüm canlılar, Allah’ın dilemesiyle ve O’nun yarattığı kusursuz bir denge sayesinde yaşarlar.
Uzay boşluğu alıştığımız yaşam biçiminden tamamen farklı. Şu anda oturduğunuz yerin 560 km yukarısında güneşteki patlamalardan kaynaklanan ve hızı saatte 100 binlerce kilometreyi bulan radyasyon fırtınaları gerçekleşmekte. Bir de uçsuz bucaksız uzay boşluğundaki kendi konumunuzu düşünün. Bunun için öncelikle dünyadaki uzaklık kavramıyla, evrendeki uzaklıkları kıyaslayalım.
Evrende en yakın iki yıldız arasında 30 trilyon km uzaklık var. Gökyüzünde parıldayan yıldızların en yakını ise sizden 500 trilyon km uzaklıkta.
Bir de kendi galaksimizin içindeki yerimize bir bakalım. Samanyolu Galaksisi, içinde yaklaşık 300 milyar yıldız barındırır. Bu 300 milyar yıldızdan yalnızca biri bizim Güneşimiz. Güneş’in etrafında 9 ayrı gezegen büyük bir uyum içinde dönerler. 12 milyar km2’den geniş bir alanı kaplayan Güneş sistemi içinde, Dünyamız çok küçük bir yer tutar.
Uzayda her an devam eden hareketlilik ise daha da dikkat çekici. Dünya, saatte 1670 km hızla kendi çevresinde döner. Aynı anda kendisinden 103 kat büyük olan Güneşin çevresinde de tam dönüş yapar. Bu sırada Dünyanın hızı saatte 108 bin km. Yani silahtan çıkan bir merminin hızının yaklaşık altmış katı… Dünya aynı zamanda Güneşle birlikte saniyede 200 km. hızla Vega yıldızına doğru hareket eder. Bu da, saatte 720.000 km gibi olağanüstü bir hız. Bu sırada galaksimiz de hareket halinde. Bizim ise her an yaptığımız bu kapsamlı yolculuktan bizim haberimiz bile olmaz.
Şu an oturduğunuz yerde hiçbir sarsılma olmuyor. Yatağınızda yatarken ya da yolda yürürken de dünyanın döndüğünü anlamıyorsunuz… Ancak dünyamız uzayda dev kütlesiyle saniyede 200 km. gibi muazzam bir hızla yol alıyor. Şu an 200 km. yol aldık bile ve 400... 600...
Allah’ın kurmuş olduğu kusursuz dengeler sayesinde bu yolculuğu hiç hissetmeyiz. Nasıl olup da böyle bir hareketliliği bir an bile hissetmediğinizi hiç düşündünüz mü?..
Yalnızca sayılar bile Allah’ın evrendeki muhteşem yaratmasını sergiler. Bilim, yaratılış gerçeğini kanıtlamıştır. Şimdi sıra, bilim dünyasının bu gerçeği görmesi ve öğüt alıp-düşünmesinde. Bu gerçeklere karşı kayıtsız kalmak, bir tür "büyülenme"den başka birşey değildir.
Fuat Türker