Yamalarımı Sergileyen Yüreğimin Ressamlığı
hayrettin taylan
Düş’eriz .
En diplerimizden en istediklerimize.
-Seni bulan sendendir ötesi mutluluğa öğreti.
Ritim var oluşa etüt. Ayıklanmış kaybedişler.
-Ve dünyanın en büyük cezası tek edişini çizemediğim anlar.
Ve düş’ten , kalibrasyonu bozulmuş akıllı tahtanın bahtına yazılmış düşünüşlerine ömrümü tuval eyledim Dilyara.
Tılsım sessizce en tanındık yerimi sarmalar.Kutsanmışlığın yaşam boyu ödülü alan betik ustanın dilindeyim.
-Ilık ılık translar yaşıyor, yaşayamadıklarımız. Derinlere inmek gerek.
Bu egonun direktörü kim? Bu ben miyim. Kahve gözlerinin kaynattığı
Kırk yıllık içimlik sevda tadı nerde.
-Neden y’adını ruhumun közlerinde kaynatmıyor aşkın hayatı.Hayatın aşkını yaşayan benden neden sana gelişte geliştirilmiş yeni imgelemler varken.
-İnfaz ettiğim geçmişimi neden cümlenin vurgulanan öğesi yapıyorsun.
Oysa arasözlerden ona çıkaralı çok oldu.Temiz bir sen temizliğindeyim.
-Bensiz her adım yer kirlenmiştir bence. Gidişlerinin çöpçüsüyüm.
-Bastığın her yer kutsanmış gibi.Adım adım , adım kadar temizliyorum her şeyini.
-Esişlerini topladım yellerinden. Senden geçmeyi senle esmeyi öğretti.
Dahası bir gün gelirsin diye umudun kendisine kandım.En ufak tavrın hediye gibiydi.Ben zaten sensizliğin derbeder çocuğu. Oyuncaklarımı kırdı ayrılık. Tek oyuncağım sevgin. Tek avuntum sendin Dilyara.
Hasrete gebe kalmış iç güdülerimin iç güveysi damadıyım .Senin olduğun her şeye taşındım. Taşımı bağrımdan, bağrımı taşında ve gözyaşından kazandım. Bağları bağlayan hangi bağ varsa ağ’larım orda.
Bilinmezliği bilmek; kendini bilmeye yakın olmak ya da ruhun marangozunda loblarını temizlemek gibiydi sensiz kalışım.
-Kendime tanımsızın anlayacağın.Derbederliğimin son uçurumunda ses tonunun en sevdiğim şarkıya denk düşmesi nefesime yetti.Belki de nefsime
Alıştırdığım hayallerin tadıydı sende kalanlar.
Betikten etiğe, etikten eteğin kapattığı gerçeklere dönük dönütler-
-Zeki bir kadının gravürünü çizdin.Sosyal atlasından her renk bin renk ekledi kendince. Doyumların gökkuşağı gibiydi.Doyumsuzlukların giyotin ağzındaydı.İç çocuğun yıllardır aç kalmış olmalı ki içsel volkanların hep patlardı.Lavlarını gizlice akıtırdın. Gözbebeklerinin anlatamadığı sözsüz isteyişleri sezerdim.
-Seni ancak ben mutlu edebilirdim. Ki denkleminin iç mimarisiydim.Zamansızlığım düşmandı sana. Kendimle kumar oynadığım emperyal uğraşılar his köşkünde yaşamaya engeldi belki.
-Kafanda kurguladığın o üst benden esintiler çoğu kez bulamazdın.
-Üst kimliğim biraz dinlemede.Düz bir kişilikle yalnızca maddi cebi doldurma koşucusuydum belki.
-Kaybettiğim beni bulduğumda sen de yoktun.
Kirlenmiş , modern ritüellerin ekmeğiyle nefsine emekçi olan haz çerçisi bir Mecnun’dum. Bilinç ile karakter duvarım arasında zehirlenmeler vardı.
-Ya da iç çocuğum sarhoştu.Ben çok ayık ;ama iç çocuğum zil zorna sarhoştu hazların dürtüsel yolunda.
Seni yücelten senden olanlardı. Varsıl hayallerine halimi sundum .
Masallar yazdım içindeki çocuğu uyutmak için.Bildiğimiz masallara benzemez .
-Senin benliğini tümleyen ufka yakın güneşler anlatan meseller.
Ve ben gelemeyişine kavalye. Sen suskun ve uzak kalarak periliğinin perdesini kapatıyorsun.
-Oysa aşk sahnede başlar.
-Tut ellerimden.
-Tut sen’den.
Ömre düşer bir kavuşma .
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.