- 922 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Çobansaray
İpek yolu üzerinde bir köy vardır bu köyün adı, Adı Çoban saray olarak bilinir. Bu ismin nereden geldiğini günün birinde merak ettim, ve neden bu köye neden Çoban saray dendiğini araştırdım.
Aşağıdaki öykü çıktı karşıma.
Günün birinde padişah İran seferinden dönerken asker aylarca yol aldıktan sonra gelir bu köyün kenarında dinlenmeye çekilirdir.
Çadırlar kurulur, sikkeler çakılır, atlar çayırlara çimenlere bağlanır yemek kazanları kaynamaya başlar otağ yerinde.
Padişah günlerden bir gün yanına paşalarını korumalarını da alarak köyün çevresindeki ormanda avlanmaya çıkardır.
Etraf ormanlıktır ve av boldur, o gün bol miktarda geyik ve kuş avlayarak geri dönerler.
Padişah ve yanındakiler dönerken yolda koyun otlatan bir çobana rastlar çoban koyunlarını salmış otlağa kaval çalardır.
Onun kaval sesi padişahın öyle hoşuna gider ki etrafındakilere emrederek onu otağına getirmelerini emreder.
Çoban ertesi gün olur ordunun kamp kurduğu otağa kaval elinde getirilir.
Çoban padişahın emriyle elinde kaval çalar, padişah da onu dinler. Kavalın her sesinden bir anlam olduğunu öğrenir kaval çalan çobandan ve padişah çobana bir ara sorar.
Der ki.
Sen şu kavalınla koyunları su içmeden karşı dereden geçirebilirsen seni altınlara boğarım ve seni sarayıma götürür sarayın koyunlarına çoban yaparım kabul eder misin der.Padişah emreder de kabul etmemesi mümkün mü,etmese kellesi gidecek çaresiz kabul eder.
Çoban kabul eder koyun sürüsü derenin kenarına getirilir sürüye önce koyunlara bolca bir tuz yedirilir. Tuzu yiyen koyunlar, susuzluğunu gidermek için dereden geçerken mutlaka su içeceğini herkes bilmektedir.
Çoban derenin karşı yamacına geçer ve başlar kavalını çalmaya en önde kara koyun onun arkasında diğer koyunlar sesin geldiği yöne doğru yürümeye başlarlar. Derenin karşı yakasındaki çobanın çaldığı kaval sesinin geldiği tarafa doğru yürürler.
Susamış koyunlar girer suyun içine çoban kavalını öyle bir çalar ki, koyunlar başını suyun içine bile sokmazlar.En başta kara koyun su içmeden karşı kıyıya geçerler ve çobanın etrafında toplanırlar.
Padişah bunu gözleriyle görünce, çobanı alır sarayına götürür. Çoban sarayda uzun süre kalınca aklıyla hareketleriyle kendisini padişaha sevdirir.
Padişah çobanı kendi cariyelerinden biriyle evlendirmek isterdir ama, çobanın gönlü hep kendi köyündedir.
Çünkü köyünde çok sevdiği yavuklusu vardır.
Çoban padişahın kendisini cariyelerden biriyle evlendireceğini öğrenince, bir gün çoban sarayın dağlara bakan tarafında bir ağaca yaslanır kaval elinde dertli, dertli çalmaya başlardır.
Kavalın sesinden dağlar kuşlar çırpınır ağlar duyanlar ağlardır.
Bu sese ağlamayan kalmazdır, çoban o kadar yanık çalar ki, kavaldan çıkan ses, en acımasız yürekleri bile sızlatırdır.
Padişah bile dayanamaz bu sese ve sonunda çobanı köyüne gönderir. Köyünde çobana padişahın emriyle anlı şanlı bir düğün yapılarak sevdiği kızla evlendirilirdir.
Onlar erer muradına, köylüsü çıkar kerevetine.
Ve o günden sonra işte bu köyün adı Çoban saray olarak kalırdır.
A.Yüksel Şanlı er
09 Ağustos 2011-08-09
Antalya
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.