- 401 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Kurumsa Olanın Toplumsa Olanda Mülahazası 3
3-]Yine böylesi eksik, düşüncesiz bir mantıkla toplum kurumlarından birini abartıp, birini kabartıp, halka değin olan ayrımcı kararları gibi, kurumlara değin ayrımcı kararlarla, toplumsal üretimi ve paylaşımlarını yapamazsınız. Her kurumun kendine özgü yapılaşması, finansmanı ve yararı vardır. Bu durumlara özel bir gayretle ayrımcılık yaparak tan, birini baş üstü, birini ayak altı yapacaktan; topluma zarar verilmemelidir.
Sizin toplum adına vereceğiniz kararlar, halkın öznel bulunuşları adına olmayacaktır. Zaten üretim alanlarının kendine özgü zorunluluklarına göre olacaktır. Yani toplum adına kararlar, halkın zorunlu sağlayışlarını,refahını temin adına toplumun verimli işleyişinden yana olacaktır.
Bu kararlar toplumun kurumlarına o dalda verimli üretim yaptıracağından, buranın ilgilisi olmayan birey bu alandan üretilen üründen istediği zaman sağlayışlar yapmakla memnun olacaktır. Verilecek bu kararlar da her bir iş ve üretim alanlarının kendi sözleşmesi ile olacaktır.
Özel kurumsa verimlilikler adına verilen kararlar da, genel sağlayışın memnuniyetine dönüşür yansıma olacağından, o halkın; toplumunu sahiplenmesini ortaya koyacaktır. Birlik kendilik ortaya çıkacaktır. Eğer siz halk adına kararlar verirseniz; “birlik beraberlik içinde olalım” diye bağırmağa başlarsınız.
Toplumun her kurumlarının, kendi yapılaşma ve iş akışına ilişkin kurum işleyiş özel memnuniyetini ortaya çıkarırsanız, kurumların çalışma verimliliğini sağlarsınız. Bu kurum memnunlukları genel toplum memnuniyetine yansır olmakla, toplumsal olanda birlik olacaktır.
Halkta daha başta kararlarla geneli memnun etmek esastır. Bunu da birinin öznelliği adına alınan kararlarla yapamazsınız. Halkın öznelliği farklı olacağından genele ilişkin seslenmeyi her zaman yapamazsınız. Ama halkın zorunlu sağlayışlarının ve refahının kaynağı olan toplum işleyişi adına seslenişle üretim yapıp, pay vererek güvenliğini sağlayarak sağlığını koruyarak vs. halkın tümünü memnun edersiniz. Yani toplum adına kararlar alıp seslenerek, halkı memnun edersiniz.
Halk, şimdisine göre somut, olgusal olmayan nedenlerden dolayı parçalıdır. Halkın, her bir soyuttu anlaması diğerlerini memnun etmeyeceği gibi halk birliği de sağlayamaz. Ama toplumda ayrı ayrı yapısal ve üretimse işlevlerden ötürü somut nesnel bağın parçalılığı, bir birine zincirleme oluşla ağ sal bağlarla bağlı bulunurlar. Siz toplumda halkın ve toplumun ortak sağlayışlar teması olan üretime seslenirsiniz. Toplum içinde bir üretim alanına seslenişiniz, diğer alanı direk ilgilendirebileceği gibi biraz dolaylı da ilgilendirebilir.
Toplum adına seslenişte, bireylerinin ve halkın sağlayışlarına değin ortak bir genel yarar birliğini ortaya koyarsınız. Söz gelimi bir hava iş kolundaki sorun sizi etkiler. Bu etkileniş sizin, toplumun bu parçalı oluşuyla iletişilen bir ses almanızdır. Toplumun buradaki iş bırakma eylemine vereceği karar, buradaki iş bırakmayı önlerse, siz bir sağlayış yapar olacağınızdan bu karar sizin zincirleme ağ yapılı bir sağlayış yararınıza dönüşecektir. İşte buradan siz,toplum adına vereceğiniz kararla halk olacakta, toplum olacak la birlik çıkarıp, tümele seslenmiş olursunuz. Buradaki toplum adına alınan karar, o kurum için özel, toplum ve halk için genel yararın algılanma duyarlılığıdırlar.
Toplumun kurumlarının insan yanı, öznel hatalar yapar. Hatta kişisel çıkarlarını, toplum çıkarlarına yeğleyerek kirli çıkar iş birlikleri içine girerler. Bu kurumların bir kusuru değildir. Kurumların nevi şahsı yoktur. Kurumlara insan emeği (bilinci) ruh verir. Kurumların araç gereciyle, insanlar girişir.
Kurum ruhuyla, kurumun nesnel yasal düzeneği girişmesi tüzelliği ortaya koyar. Hatalar kişilerin hatasıdır. Toplumun her hangi bir kurumu bu gibi kişiler elliyle yapılan hatalar yüzünden, ne kadar yıpranırlarsa, asker ve polisti kurumlarımız da o kadar yıpranırlardı. Ne bir eksik, ne bir fazla, bu böyle.
Bir sağlık skandalı patladığı zaman, skandal nedeniyle, sağlık kurumlarından nasıl vazgeçmiyorsak. Bir güvenlik kurumu skandalı çıktığında da, güvenlik kurumlarımızdan vaz geçecek değiliz. Nasıl bir sağlık skandalı karşısında sağlıkçılar bizim göz bebeğimizdir demeyip te, derhal olayın üzerine gidilmelidir deyip; sağlık bakanlığımız ve adliye uyuyorlar mı? denişinin haklı olacaktan, bir çok istemini yapıyorsak; aynı hassasiyette oluşun sorgulanırlığını, güvenlik güçleri için de beklemeliyiz.
Bir kurum dış eleştirilere göre, kendisine yönelik eleştirilere göre, hatalarını eleyip ayıklayarak, bir sistem düzeltmesi yapışla, yeni yapılaşmalarıyla ancak; o toplumun göz bebeklerinden biri olurlar. Değilse bir kuruma siz; “ gözümüzün bebeğisiniz” denmekle, o kurum sizin göz bebeğiniz olamaz. Bu bir, hissi ve öznel bilmezlikti kof söylemdir. Öyle gönüle göre olsa; her sakallı dedemiz olurdu.
Böyle öznelce, kof abartılarla; ’gözümüzün bebekleri’ gözümüzün göremediği bir kör nokta olup çıkıyordular. Politikalar da bu kör noktalara sırtını dayayıp, ensemizde boza pişiriyorlardı. Kör noktalar haybeden ahbap çavuş ilişkileriyle, arpalık olaraktan değerlendirilecekti.
Bu neviden bir ahbap çavuş ilişkilerinin örtüldüğü bu gibi göz bebeği kurumlarının emeklileri dahi politikacılarca meslek olarak yabancısı olduğu alanlarda, ayrıcalıklı olmanın yeni bir beleş istihtam olanağı olacakla; bir zamanların, gerekten olur bir teamülü yapılmıştı!
Bilmem ne demir çelik fabrikasına hesap uzmanı, bilmem ne kamu bankalarına yönetim kurulu üyesi, bilmem ne kamu şeker fabrikasına danışman kadro, mütevelli heyetinden olma gibi akla ziyan, onlarca arpalık işte istihdam ediliyordular. Toplum bu istihdamlardan yararlanmış mıydı? Bilmem! Bunların onlarca örneğini söz gelimi “suçlular ve güçlüler” gibi birçok Uğur Mumcu kitaplarında belgesi ile bulabilirsiniz.
Hatta bir ara mutlulukla(!) ve demokrasi gereği asker emeklisini kontenjandan senatör yapmayı ve Cumhurbaşkanı yapmayı tutum ve gelenek dahi yapmıştık! Hem de yarışırcasına! Birinin asker emeklisi cumhurbaşkanı adayı karşısına, diğerinin asker emeklisi; adayları yarıştırılırdı! Vesayetsiz edemiyorduk vesselam. Ya da baştakiler böylesi bir vesayet gücüne sırtlarını dayayarak toplumun parçası olan bir kurumu, toplumun kendisine yabancılaştırarak, o kurum ideolojisini toplumuna kapsatışla, o kurumun yapabilirliklerini toplum dışına taşırmaya başlamıştık! Ki demokrasinin bile gücü yetmiyordu artık, bu göz bebeklerine.
Yine bir zamanların en büyük uçak satan firmalarından biri olan Amerikan Lockheed firması tüm dünyaya şamil oluşla ve hükumetler düşüren açıklamalarıyla; isim isim Türkiye’de de, “asker ve politikacılara uçak alımları için rüşvetler verdik” demesine rağmen; ’milli birlik ve beraberlik ruhu içinde çıt çıkmamıştı’.
“Böyle bir şey yoktur, bizi bölmek isteyen düşmanların kin ve nefret dolu olan yalanlarıdır denecekten”; “Yüce Türk milleti adına “ çatır çatır kararları vermişlerdi. Aslında biz hiç kimseye iltimas geçmezlikle “Yüce Türk milleti adına “ yargının kararını alacaktık almasına da, ne yazık ki gözümüzün bebekleri, kör noktamıza denk gelmişti her halde!
Aslında göz bebeği diye savunduğumuz ne bir kurumdu, ne bir kurumun kaybolan itibarıydı. İş birliği yapılan politikacı, asker saç ayağından oluşan suçluluklarıydı. Daha siz ağzınızı açmadan “göz bebekleri orduyu aşağılayan, küçük düşüren sözler” denişle, hemen bertaraf ediliyordunuz.
Sürecek