- 4852 Okunma
- 32 Yorum
- 0 Beğeni
Çatlayan Atlar
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Bu gece bendensiniz !!
Öylesine hızlı bir biçimde atlara atlayıp gölgeleriyle kaçtılar ki, ağacın diğer kapısından giren başka gölgeleri görmediler.
.
Dışarısı bol sıcaklı bir mevsim, sardunyalar kaplamış bahçe duvarlarını, yoksa hanımeli mi onlar, her neyse bir önemi yok. Testiye doldurduğum su ısındı gölgelere değdi akşam güneşi ve yoldan geçenler dönüp sormadılar bana,
‘Bu gölgeler kimler, bu gölgeler nereye gidiyor, nereden geliyor’. Ben yağmuru bekleyen koala gibi bahçe duvarına bakan ağacın altında uzanıyorum. Zaman bir arı vızıltısı, şaşı gölgeler beynimdeki kör ikindi arasındaki boşluk.
…
Siz sanıyor musunuz beynimdeki merdivenlerden tek başına yavaş-yavaş inerim derinliklere.
Asla! O daracık merdivenlerden inerken birçok insanı alırım yanıma ve öyle girerim mağaralarıma. Sanıyor musunuz ağacın gövdesindeki kapıdan çıkıp gidecekler. Söndürdüm mü gemideki kameranın ışıklarını onlara şekiller yüklerim, karmaşık konuşmalar yaparım. Baştan çıkarıcı ruhumla şöyle demlendiririm tartılarımı, yeşeririm karşılarında kurallara aykırı olarak. Onlar karanlıkta yankılanan tiz sesimi duyarken beklemekten çatlar atları.
-Kalemimin ucu şeytan mı melek mi?
Sana diyorum en baştaki gölge, zaman kendiliğinden bir hoşça kal dedi mi sana, dediği zaman ölmüş olacaksın, küt diye gideceksin. Oysa yaşarken birileri terk ediyor seni, ya da sen birilerini terk ediyorsun. Su kendiliğinden hiç yürümüyor. Yani diyorum bir serçe öpseydi senin gagandan benim mağaramda ne işin olurdu gagasız şey.
Ya sen ortadaki gölge, güzel bir gece değil mi. İnsan isterse kendi mağarasında bakabilir yıldızlara. Bak ne güzel görünüyor. Doğrusu samanyolunun bu kadar güzel olduğunu hiç görmemiştim. Peki, sen hayatında kafanı kaldırıp baktın mı samanyoluna. Çam ağacının gövdesine kurulan bir çardakta uyumaktansa gidip koca poponu gökdelene hapsettin. Bir türlü gecenin sessizliğini dinleyemedin değil mi?
Hayde söyle bakayım bu ormanın ve kuşların sesi nereye kayboldu. Ya şu yıldızlar, bir düşünsene şu an sen de onların içindesin –ne mağarada mısın? Hayde gölge oyunu yapalım seninle. Bir kartal kanatlarını nasıl açıp havalanırsa sen de öyle yap bakalım. Hayde bir el feneri bul ve ışığı arkaya koyup gölgeni önüne al. Ah işte bak muhteşem görünüyorsun. Kollarını iki yana doğru kaldır,tıpkı kartalın kanatları gibi başla kollarını çırpmaya. Hayde hızlan-hızlan, hızlandıkça samanyoluna doğru uç bakalım. Uçamadın değil mi ?Çapsız, beceriksiz, zaten uçma vaktin de gelmedi henüz.
Canımı pek fena sıkmaya başladınız. Şu ahşap balkonun altında oturan kadın sana defalarca seslendim. Senin için çenemi bahçe duvarının üstüne koydum.-Hey bahar geldi be kadın hiç görmüyor musun? Hayde avuçlarını aç ve baharı avuçla dedim. Âmâ sen kendi rüzgârına öyle çok kapıldın ki bakışlarını o aptal adamın bahçesinden bir türlü çekemedin. Hımbıl bir kedinin üzgün bakışlarını kendi gözlerine doldurdun. Az ileride sığırcıkları kovalayan çocuğun haykırışını duymadın. ‘Işığı söndür, kapıyı kapa, son ver koridorda terliklerini sürüklemeye, topla pılını pırtını yelken aç. ‘demesini önemsemedin Fernando Pessoa’nın.
Ya sen, sen niye gülümsüyorsun o aptal ekmek gülüşünle. Koğuşun balkonuna çıkıp kelime baloncukları yuvarlıyorsun kendi kendine konuşuyorsun. Sende bir delilik anatomisi var mı-Derin bir nefes al yağmuru bekle diyorsun.-Nah gelir yağmur. Pek fena sinirlendiriyorsun beni o ekmek gülüşünle. Sen şu tarafa geç chaotica’ nın iliryalısı saçını ustura ile kazısın .
....
-Kalemimin ucu şeytan mı melek mi?
Benim mağaramın hayalet yüzleri, bu gece hanginize birer kimlik yüklesem. Karıştırsam sizi beyazın içinde harmanlasam, çevirsem, sonra fırlatsam siyahın içine. Oradan toplasam hepinizi, karşınıza geçip Dies İrae ‘nin sesini sonuna kadar açsam ve dinamit gibi patlatsam bağırsaklarınızı. Sonra maviye yüklesem kendim de mavi olsam aksam peşinize. Kulede nöbet tutan asker kılığına bürünsem uzun menzilli fişekle vursam , kül rengi ölümün yüzüne yatırsam mı sizi..
Eğildim sordum çatlayan atlara
-Gölgeleriniz nerede ?
-Benim adım lacivert yaşamın rengiyse bu gece bendensiniz!
Aysu
YORUMLAR
Aysu, senin kaleminin gücüne hayranım. Senin gibi Afilli cümleler kurabilmeyi isterdim doğrusu. Kendi öykülerimdeki eksiklik, budur diye düşünüyorum.
lacivertiğnedenlik
teşekkürler
lacivertiğnedenlik
Lacivert rahatlığı ve ustalı vardı yazıda baştan aşağı. Hem de okuyanı çatlatacak kadar.
Tebrik ederim.
sevgimle.
lacivertiğnedenlik
Çatlayan atlar fısıldıyorlar...
Gölgeleri ce/he/nette...
Kalemin ucu?...
Şeytan gerçekten melek mi?
Belki de hepimize yeni birer kimlik yüklemeliydin kim bilir... ( en lacivertinden)
Harikaydı, gönülden tebrikler.
lacivertiğnedenlik
lacivertiğnedenlik
Adın yazmasaydı bu Aysunun diyebileceğim kadar seni yansıtan bir paylaşım, tebrikler Aysu kardeşim, lacivertinden ben de alıyorum, üzerime huzurlu bir geceyi örtüp, sessiz ve sakin uyumak için.Tebrikler ve sevgiler ....
lacivertiğnedenlik
Peki, sen hayatında kafanı kaldırıp baktın mı samanyoluna. Çam ağacının gövdesine kurulan bir çardakta uyumaktansa gidip koca poponu gökdelene hapsettin. Bir türlü gecenin sessizliğini dinleyemedin değil mi?
Yooook....Bu ben değilim çok şükür diye geçirdim içimden. Çardağım ve içinde beni denize karşı ılık ne fesiyle üfleyen meltemler eşliğinde uyuyorum sıkça. Ne saman yolları gördüm, ne kendi başına sessizce göz kırpan yıldızlar karanlıkta. Ardından hep şükrettim kendi minik dünyamda ve sağlıkla yaşadığıma.
:))))))))))
lacivertiğnedenlik
lacivertiğnedenlik
lacivertiğnedenlik
karanlıkta işledi kasnağı
teşekkürler chaotica
Sevgili Miskin Koala, ne derin düsünmüşsün burada.Ben ise her yarı baygın gördüğümde seni yapışmış yatağına '' Oh olmuş sana ! Yersen o kadar koka yapragı uyuşur böyle uyursun, şirin ama savunmasızca.'' diye düşünür severdim seni.Oysa sen yattıgın yerden ne hayatlar gözetlermişsin, ne fikirler üretirmişsin yaşanmışlıklarında...
Saygı duyarak okudum yazını da.Ama demeden gecemedim şunu da; samanyolu böyle bir ögretmen görmemiş olmalı ki hem öven hem de döven:))
Şaka bir yana keyifle okudum.Kaleminize saglık.Saygılarımla...
lacivertiğnedenlik
çok teşekkürler sevgili nuray hanım.
nuray telli
Böyle güzel yazılarınızın devamını okuyabilmek dilegimle...
lacivertiğnedenlik
ezom
seni okuyunca iyi oluyorum
:)))
lacivertiğnedenlik
Bu gece de sendeniz yarın geceye kadar da...
Aysu, sen yaz kardeşim yaz...
Tebrikler. Sevgilerler.
lacivertiğnedenlik
lacivertiğnedenlik
yorumların bile google destekli yapıldığı bir sanal hayatta kalem ve yazı nedir sorusu bilgi kirliliği dışında bir anlam ifade etmiyor sonuçta…
kalem; kendisini tutanın faili meçhulü,
bir binek kalem miraca giden burakçasına,
diye düşündüğünü söylüyor şair,
ama ben katılmıyorum buna,
düşüncenin zehri bulaşıyor bazı anlar kalemin ucuna, zehre bulanmış mızrağın temreni gibi
diye ekliyor
kim bilebilir ki yazılanları demek geliyor içimden,
yine söyleyemiyorum diye bana kırıldığını düşünüyorum kalemin diyor şair…
bahçeye girmeye cesaret edenlere bahçe içinde ki sesler uzaktan gaip geliyor sanırım….
ve gölgeler arabiyi ölüme, jungu deliliğe, hallacı derisinin yüzülmesine götürüyor,
yazıda bir gölge kalem,
Rabbin çivi gibi topuklarımıza çaktığı ve vahiyle bildirdiği,
ve bir şair gölgelerle konuşmaya başlamışsa artık düzenli olarak okumak ve gölgelerle yaptığı savaşı kaybedişini izlemek düşüyor bize sanırım,
diye düşündüğünü söyledi ama ben katılmıyorum,
kalemin ucunda canlanır insanın içinde gizli olan melek ya da şeytan,
toplar Hakk olan Camii sıfatıyla,
ve Ruh dile gelir her kalemin ucunda rengini yazanın nefesinden ve nefsinden alarak…
söz bedene gelir, yazılanlar nedene,
bir molla kasım gelene dek, sular bükülüp ateş yanana dek,
hep söyledik zamanın efendisi hızır ölecek ve yazılanlar aslolan hariç hükmünü kaybedecek,
herkes aslolanın peşinde, merdiven başlarında,
ya inecek ya çıkacak ama kalabalık bir yalnızlıkla hep tek başına olacak…
yazı çok güzeldi diye düşünüyorum, şair bana katılmasa da...
tebrik ederim,
saygılarımla…
lacivertiğnedenlik
tan 1919
kişinin hayal dünyası değil, gerçek olan, aslolandır içe doğru olan yolculuklar:)
hayalle gerçek, gölgeler rengini kaybetmeye başladığı zaman ayrılır sadece,
evet yolculuk yalnızdır ama bu yazıda olduğu gibi öfke ve sitem dolu bir yalnızlık :)
yazı çok çok güzeldi, tekrar tebrikler..
saygılarımla...
Yazıyı okurken neler hissetmedim ki;
Ateş böceklerinden başladım ilk önce. Sonra çekirge seslerinde rahatladı gecem. Huşu doldu her bir yana. Belki anlatılmak istenen çok farklı bir şeydi ve benzetme icabı toprak kokusu sinmişti cümleler içine. Önemli değildi galiba, önemli olan toprağın kokusunu yeniden hissedebilmek ve hatta sivrisineklere dostça ellerini uzatıp, ısırmaları için beklemekti..
Biraz lacivert dokunmuştu, siyahın yağdığı gece şehrine..
Biraz acı...
Biraz neşve...
Biraz keder...
Biraz ümit...
Her şeyden bir şey, ama aslında hiçbir şey! Yazının isyancıl bir yanı da birazları silip, her şeyin bir kızgınlıkla başladığını söyler gibi..
Rock saçmalarını yazar teker teker fırlattığı mevzilerden toplarken, kaleminin ucunda ki şeytanın melekleştiğine dair bir heyecana kapılıyor; oysa melekler çoktan en güzel şarkısını dinletebilmek için play tuşuna basmışlar bile..
Sinesine bir çengel iliklenen denizin hoyratlığında atların cidiko kemiğine saplanan sersemlikler gibi:
'... navy blue shadows...'
Güzeldi gerçekten de, biraz daha fazla doğasal betimleme yakışırdı..
Hürmetle..
lacivertiğnedenlik
“Doğrusu samanyolunun bu kadar güzel olduğunu hiç görmemiştim.”
Yok, bee neresi güzel sabahtan akşama kadar hükümet yalakası bir yayın politikası izliyorlar..l. Şey pardon, pardon! Yanlış ata oynadık galiba tekrar pardon.
Dies İrae, Fernando Pessoa, chaotica’ nın iliryalısı...
Şimdi “google” yazıp bu isimleri tıklasam sonrada döktürsem, vay şöyle şairler böyle yazarlar diye... Ne kadar bayağı bir hareket değil mi? Ne yazık ki hiç birini tanımıyorum.
Yazı güzel lakin fazla “ayan”a hitap ediyor veya ben yazıya fazla “avam” kaçtım.
Olsun ne gam! Bir yerlerde söylemiştim, ben siteye girerken komplekslerimi kapının dışında bırakıyorum.
Tebrikler, saygılar, selamlar
lacivertiğnedenlik
valla tanımam hiçbirini abi :))biri müzk,diğeri portekizli şair,ve yazıda bir tipleme ,bunları tanırım ama :)
eyvallah abim ,teşekkürler
Sözler kelimelerin yolundan yürürken akıl onlara yol gösteren deniz feneri gibi en uçta ve en yüksekte seyreder deniz gibi hafızanın yüzeyini.
Ve akıl yol gösterince insan hakikati mecburen bulur.
Değerliydi yazdıklarınız.
Selamlarımla.
lacivertiğnedenlik
-Kalemimin ucu şeytan mı melek mi?
Kalemi kim tutuyorsa ona dönüşür renkler,
Kalemi lacivert tuttu.
Lacivert yazdı
zaten uçma vaktin de gelmedi henüz.
Uçma vakti.. Kimi erkenden uçuyor, kimi bir ömür sahte sahte kanat çırpıp duruyor
kül rengi ölümün yüzüne yatırsam mı sizi..
Kül rengi ne çok yakıştı ölüme...
Sevgimlesin can!
lacivertiğnedenlik
Uçuk ama kaçmadan:) Zeka dolu ama tetiğe basmadan. Korku var ama seri katile bulaşmadan... Seviyorum kaleminizi:) Tebrikler.
lacivertiğnedenlik
geniş hayal gücünüzle atları gerçekten çatlattınız
güzel bir çalışma olmuş lacivertten maviye doğru
kutlarım
çok iyi laci, çok iyi yazıyorsun
delice ve akıllı yazılan şeyleri seviyorum
eyvallah..
lacivertiğnedenlik
Fulya CODAL
sende ikisi de mevcut zaten
her iki durumda da hayranlığım söz konusu..