Karaağaç
Yine amaçsızca, hayvansal bir içgüdü misali bir istekle, şuursuzca oturdum bilgisayarın başına. Yapacaklarım, girdiğim adresler hep bellidir hiç şaşmaz. Galiba tek sabitliğim bu noktada. Oturdum ve bir sigara yaktım, iradeye istinaden. Hemen sanki bir yere yetişiyormuşum gibi girdim nete. Biraz müzik eşiliğinde satranç oynayarak geçerken zaman, birden oyundan düştüğümü gördüm. Kendi çapında bir satranç ustası için yenilgi ne kadar hazmedilemez birşey ancak oynayan bilir. Telaşla internetin tekrar gelmesi için uğraştım, uğraştım, uğraştım ama yok. Bu sefer gelmedi inatçı keçi. Kablolar bana düşman kesildi, yolu birşeyler kesti.Esrarengiz şeyler. Hissediyordum. Napalım internet yok diye oturmayı seven biri, işi gücü de yoksa niye kalksın sandalyeden? diyerek klasörlerde gezinmeye başladım tabi yine müzik eşliğinde. Neden sonra resimlere girmişim, uzun zamandır yapmadığım birşey...
Birkaç resmimden ziyade birşey yoktu. Onlara bakarken Sezen Aksu nun ’Karaağaç’ şarkısını söylüyordu Levent Yüksel. Kendime bakarken , özlem, pişmanlıkla yoğrulmuş, bu hüzünlü şakıda kaybetmişti beni. Sigara dumanını daha efkarlı çekerken ciğerlerime, birden onu gördüm, 2 sene evvel kaybettiğim babamı. Donakaldım. Gözlerim nemlendi. Elinde sigara amcamla oturuyordu. Amcama bakmadım bile. Babamın gözlerinde aradım babamı. Sigara dumanını efkarlı efkarlı ciğerlerime çekerken, şarkı ise;
-’Gurbete giden döner mi dönmez mi belli değil, ben bir karaağaç gölgesi buldum cebimde ümitlerim ’ kısmını tekrarlıyor. Sanki beynimde yankı yapıyordu.
Söz vermiştim babama. Onu bu hayattan, benden alan sigarayı bırakacaktım. Ama şimdi onun karşısında, ona nispet yapar gibi içiyordum. O zaten hep içerdi. Ama ben verdiğim söze ihanetle adi bir şekilde çekiyordum dumanı.
’Baba şey, ben bırakamadım ama bırakacağım.! demek artık işe yaramazdı. Yakalamıştı beni. Bana acırcasına, merhametle bakıyordu sanki. Gittiği yerde mutlu gibiydi. Orda da bırakmamıştı sigarayı. Ama o artık ölmeyecekti. Ben ise yaşamadığımı hissettim. Veripte tutamadığım bütün sözler aklımda dolaşmaya başladı.
Babam beni severdi, ama ya bu yalanlar olmasa. Belki de kokusu hala yanımda olurdu’ diye düşündüm mana aramadan. Hemen şarkıyı değiştirdim. Karaağacın altında çok oturmuştum. Artık yalanlı, dolanlı o yola tekrar dönme zamanıydı...
Zifiri(O.Y)