BİR AŞK OYUNU SON BULDU
Bugün sana verebileceğim en güzel hediyeyi vermenin tatlı heyecanı içindeydim. Bugün özgürlüğü avuçlarının içine, kalbimi kalbinin derinliklerine bırakacaktım sessizce...
Heyecanla o gün sana verilecek benim için en anlamlı hediyeyi sunacaktım sana... (Eğer izin verseydin.)Senin anlayacağın bir heyecan dalgasının içine atmıştım kendimi korkusuzca... Zaman artık benimdi... Bundan sonra hayalini kurduğum, hiç bitmesini istemediğim, uzun yıllar harcadığım emek verdiğim ....seninse (yitik yıllar)olarak gördüğün hasret bugün bitiyordu.Bu heyecanla biten bazı şeylerin farkına bile varamamıştı.Sevgi de süre olmazdı ama bir süre vermişlerdi birbirlerine... İstiyordu ki bu mutluluk özel bir güne gelmeliydi aynı bir şarkının sözleri gibi "Doğum günün bana geldiğin gündür." Kimsenin veremeyeceği bir şey olmalıydı... Gözle görülmeyecek, elle tutulmayacak sade hissedilebilceği bir şey diye düşündü... Yoksa bir gömlek, bir kravat, bir kol düğmesi bitirirdi işi.. O ise armağan olarak özel gördüğü kişiye özel olan bir şey vermeliydi... Yüreğindeki sevgi kanatlarında getirdiği özgürlüğünü. Bundan çok daha fazlasını hak ediyor diye düşündü.Hiç bir şey olmamış gibi sevinçle göndermişti günaydın mesajını daha nasıl olsa bir sürü günü vardı... Hazırlanmak için... Şimdi düşünüyordu da acaba hiçbirşey olmamış gibiymiydi ? Gelen mesajla aydınlandı yüreği gene haksızlık ettiğini düşündü kendisine hazırlanan en büyük haksızlığın farkında olmadan... Aslında ağızında pek te bakla ıslanmazdı için için cıvıl cıvıl anlatırdı olup biteni ama bu sefer nedense saklamak istedi. İyi yaptığını çok sonra anlayacaktı.....
Uzun sayılan zaman içinde arkadaşlık dostluğu dostluk sevgiyi sevgide aşkı doğurmuştu yüreklerinde... Daha doğrusu böyle olmadığını da sonradan farkedecekti... Ama biliyordu ki ilişkilerinde sonuç ne olursa olsun birbirlerini tanıyorlar ve hayattaki yerlerinin kalplerinin derinliklerinde hep baki kalacağını biliyorlardı... Görüşüyorlardı görüşmedikleri bir gün geçmiyordu son zamanlar hariç ama doğal dı bu aralar o kadar fazla görüşmenin ne anlamı vardı iyi olduklarını biliyor sevdiklerini dile getiriyorlardı gün içinde daha ne ola ki diyordu.Bir ad oturmamışlardı bir tanem - her tanemin dışında ama yüreklerindeki bu sevgi selini biliyorlardı ister istemez kuruyordu köprüleri...(Sonra anladı ki bunu sadece kendi yüreği yapmaya çalışıyormuş.) Aralarında yaşanan bir sürü acı tatlı duyguların yanında paylaştıkları(paylaştığını sandığı) o kadar çok şey vardı ki toplasanız değme aşk romanlarına taş çıkartırdı.
Tutkular vardı, pişmanlıklar vardı, isyanlar vardı ama kopan bütün fırtınalara ikiside isteyerek göğüs germişti sonunu bilerek ama ayrı sonları çizerek...
Ama zamanla bu fırtınalar unutuluyordu. Çok gel-gitleri çocuksu kaprisleri olmuştu birbirlerine... İkisinin de yitikleri vardı hayatlarında birbirlerini tamamladıklarını düşünürdü hep imkansızlıklarına rağmen. (Tek taraflı olduğunu çok geç anlamıştı.) İşte belki de üzen ayrılık değil tekrar dünyaya gelsem tekrar yaşarım dediği duygularından pişmanlık duymasıydı... "OLMAZ" diyen arkadaşlarını bile kırdığını hatırladı, güvenmemesi gerektiğini söyleyenlere gülümseyerek bakıp dinliyordu.Olmaz dı söylüyordu uzaklığın işlemediği zamanlara tanıdıktı yüreği... Bir masal anlatılıyordu sanki ona... Halbuki o zaten masalın içindeymiş kendisi de farketmemiş ama nasıl farkedebilirdi ki Bir Pamuk Prenses gibi hissederken kendini... Tanıştığında kül kedisi gibi olduğunu düşünürken... Neleri borçlu olduğunu düşünüyordu kendisine neleri.... Kendisi de bunları düşünürken aslında lafı nereye getireceğini bilemiyordu.
Aşkın güzelliği yaşadığın şeyi herkesten farklı ve özel olarak yaşandığını düşünmekten öte bir şey olmadığını farketti... Aşkı özel kılan kişiye hissedilen değil kendi duygularının özelliği ve güzelliğiydi. Bu kadar oyun oynanmazdı ki aşkla...
Düne kadar sevgi sözcükleri düşmeyen sevdası bu gün kendi dürüstlüğünden bahsederek bu oyuna nokta konması gerektiğini, hemde kendi fikri alınmadan hiç yaşanmamışcasına duygulu kelimelerle veda ediliyordu.Bu nasıl dürüstlüktü adelet bunun nedesindeydi hadi onu geçmiş sevgi nerdeydi nerdeydi... Bu kadar mı değersizdi değerlisin diye gönderilen bir mail parçasında bitirivermişti hiç konuşma gereği bile duymadan....
Aslında bu hikaye böyle bitmemişti içindeki kopan fırtınalarını her zaman ki gibi sineye çekmişti... Her zaman ki gibi sessiz kalmayı tercih etmişti. Asıl olan bundan sonrasıydı ağrına giden nokta buydu gözlerine inanamadığından kulaklarıyla duymak herşeyden ama söylenmemiş yarım kalanlardan bir demet oluşturup sunmak istiyordu.
Aradı aramadı geldi gitti hep gidip geldi duyguları takvime bir çizik attı o tarihi sildi hayatından... Aslında duymak bile istememeliydi inanmalıydı bütün bu olanlara beyni kabuleniyor yüreği haydi isyana diyordu. Gene de sessiz
kalmak istiyordu kendisine ve asil olarak nitelendirdiği sevgisine karşılık diyorum ya sebebi ne olursa olsun ister istememezlik ister bir başkası ikisi de aynı şeydi tercihini bir başkası yönünden kullanmak istemesi ne olursa olsun gene de için için üzülmesine rağmen fedakarlığın kendisine düştüğüne inanması için kandırıyordu kendini. Çünkü onun deyimiyle borçluydu kendisine çalınan zamanların bir bedeli yoktu yanıda aslında çalınmış değil oynanmış zamanlardı bunlar ve aynen hadi şimdi beni rahat bırak ve öde borcunu diyerek yüzüne vurulmuştu. Şu bir gerçek ki anlamıştı hayatta herşeyin bir karşılığı vardı ona sunulan bu erişilmez sevginin bedelini ödüyordu şimdi.
Ve şimdi artık bu aşkı öldürmenin ve kalbine gömmenin zamanı gelmişti ama nasıl işte bu defa bilmeden yardımcı oldu sevdiği ilk defa gerçekten bu isyanını anlatmaya karar verdiği bir zamanda eli telefona gititi ve hemen vazgeçti. Arkasından gelen bir mesaj ona anlatmıştı aslında sadece bir hataydı diyebildi ve anlatmak istediklerini ve susmayı tercih ettiğini söyledi canım dediğine istiyordu ki aklı karışmamalıydı. Canım dediği kişiden hiç beklemediği ummadığı bir tepkiyle karşılaştı işte o an yıkıldığı andı sevdiği sevdiğini sandığı kişi onun küçük oyunlar peşinde olucak kadar alçaldığını acı bir ifade ile dile getirdi... Zamanla ayrılığı da kabullenecekti ama bu kadarı da pes ti doğrusu...
Canım bu kadar ucuz bir kelimeydi bir tanemin hiç mi anlamı yoktu kim yapabilirdi sevdiğine bunu kim nasıl mutsuz olmasını isteyebilir di ki? Bütün haksızlıklarına rağmen Çünkü yüreği hala seviyordu. O sadece hiç olmayan sevgisini, hiç olmayan aşkını, hiç olmayan anılarını gömdü ve öldürdü. Onun şu an gözünde kalan kendisinin bile farkında olmadığı hiç olamayacağı gözleriydi...
Ve bugün yeniden doğdu kendisiyle bir bütün olarak mutlu mutlu gülümsedi hala onu gülümsetecek bir sürü şeylerin olduğunu gördü. Şimdi rahattı hayat ona gene uzaktan da olsa gülümsüyordu.
Sen şimdi hiç üzerine alınma dedi bu aşk oyununda... Sen bu oyunda artık figuran bile olamazsın dedi...
YORUMLAR
Yürek sesiniz ferahlık veriyor, çok içten bir anlatım. Öyle ki ulaşılmaz sanılan bir yol birkaç adım sonra gözle görülür hale geliyor. Ellerim kelepçesiz... Sürüyorum gözlerimin üzerine. Tebrikler.