Kerpe'de Deniz ve Ben.
Yaş 42 ye gelince geriye kalan ömrümü düşündüm.
Türkiye’de kadınlar 70, erkekler 65’inde hakkın rahmetiyle buluşuyor.
(Kadınlar mademki 5 yıl fazla yaşıyor erkeklerden, o halde kadınları değil erkekleri 5 yıl erken emekli yapacaksın ki dünyayı emekli olarak kadınlarla aynı süre yaşayabilsin. Şöyle eşiyle keyifli bir Dünya turu. Ama herkes seferber olmuş kadına pozitif ayrımcılığın peşinde. Kadın psikolojik sosyolojik şiddetin dikalasını yapar erkeğe, günlerce konuşmaz, buğuz eder, türlü cezalar verir kendince ,sonra erkek küçük bir dokunsa , beni duvardan duvara savurdu diye anlatır, ve inandırır. Benim gariban erkeğim de ben erkeğim diye arzı endam eder orta yerde.)
Bu uzun parantezden sonra dönelim asıl konuya.
Bir yazlık almalı, benden çok, eşim, oğlum ve yakın çevrem için. Bölgenin en iyisi, daha doğrusu bizim için en uygunu Kerpe idi. Oradan aldım, 2004 de.
Geçen hafta 3 günlüğüne gittim.
İki plaj var burada, bir de daha sakin olan kayalıklar. Umumi halkın gittiği plajı yalnız geçit olarak kullanırım, girilecek gibi değil, hele hafta sonları günlükçülerinde akınıyla, metrekareye 3-4 kişi.
Şezlonglar birbiriyle öpüşüyor, senin ayaklar öndeki adamın omuzlarında, senin omuzlarında arkandaki kadının ayakları. Belediye hafta sonları hizmet olsun diye bedava vatandaş taşıyor denize. Hakkını teslim etmek gerekir ki henüz bu taşımalar Kerpe’ye pek ulaşmadı, daha çok Cebeci ve Kefken’le sınırlı. Bir de Kumcağız. Öyleki Kumcağız’da 200 metrelik yolu 45 dakikada geçtik, bu yol derhal genişletilmeli, sinirler harap oldu. Kocaeli Büyükşehir belediyesi de Kandıra belediyesi de bu bölgeye biraz daha hizmet noktasında bir arada çalışmalıdır. Sokaklarda çöp almanın dışında yapılacaklar var. Bir bahçıvan yol kenarlarındaki otları Haziran başında bir kez biçse yeter. Ama nerde. Geçen yıl her iki belediye ile de temas kurmuştum bu ot meselesi için. Topu birbirlerine atmışlardı. Hatta Kandıra belediye başkanı Cengiz Kan orada bizim seçmenimiz yok ki diyecek kadar saçmalamıştı. Bu arada Kandıra belediye başkanının adı için belediyenin WEB sayfasına girdim , adamın hayatını yazmışlar adı yok. Neyse başka bir yerden adını buldum.
Artık hafta sonları ben denizde yokum, deniz de bende.
Kalabalığın girdiği yerde kulaklarımı tırmalarcasına zibidi Serdar’ın şarkıları (oğlum Ata bu tabirime çok güler)bitince Demet Akalın başlıyor. Denizin içine dalıyorsun Serdar orada da buluyor seni kulaklarını cilalıyor, denizin içine müzik kolonu yerleştirmişler zaar diye düşünüyor insan. Dip dalsan ne çare. Ulan diyorum ,bu Serdar bana dese ki konserim var gelip dinlersen 1 saatlik seans başına sana 500 Tl . Gitmem.
Vatandaş bunu dinlemek için para veriyor. Ya bende bir tuhaflık var yada bu ahalide. Zaten Serdar’dan bir şarkı dinleyince başka dinlemene gerek yoktur, sözler değişse de melodi aynı.
Neyse bizim yazlık en tepede, yani kalabalık bize ulaşmaz. Arabamı rahatlıkla park eder sahile inmeden kayalıklara doğru yürürüm. Denize dalmadan evvel Kerpe Diemde 2 bira eşliğinde denizi gözlerime doldururum. Sonra bedenim buluşur denizle.
Artık yalnız ben ve Karadeniz baş başayız. Beni içine alır.
Oooh işte yalnız denizin sesi, başımla beraber, yüreciğimle. Ne Serdar’ın sesi, ne Hande, ne de Demet burada yoklar.
Burada deniz ve ben bahtiyarım.
Çıkarım denizden kayaların üzerine otururum. Karadeniz’e gömülür gözlerim, hamsi vatanına, 15’leri yutan. Sonra denizin bittiği yere uzanır gözlerim, karşıya, Sivastopol’a , Odessa’ya. Denizimiz ortak, güneşimiz de. Ne çare ki fikirler başka.
Çekerim gözlerimi geriye, bizim kıyılara. Atam gelir aklıma, Kuvva, kurtuluş savaşı, top-tüfek, mermi , kağnı, can, kan,toprağın altındakiler.
Sonra üstündekilere bakarım toprağın.
Kayalıklar çekirdek ve cam kırıkları dolu, yemiş içmiş atmışlar, kahrederim. Son yazdığım siir düşer aklıma mırıldanırım.
Ve yetiyorsa yüreğin,
Nehr-i Sakarya’nın kıyılarına bak,
Göreceksin sulardan çıkmış şehit başlarının kanlı gözbebeklerini,
İşte biz bu vatanı, böyle kurmuştuk.
Bu şehr-i Sakarya’da senin deden,
Toprağın altında ısırırken dudaklarını öfkeden,
Sen toprağın üstünde ona bak, yetiyorsa yüreğin,
İyisi mi eğ başını önüne ve git,yolun sonuna değin.
İbrahim Erol
gazete54.com
24 Temmuz 2011