- 1090 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
BENİM SİNEMALARIM….KILIÇOĞLU SİNEMASI
Jack Lemmon,Marlyn Monroe, Tony Curtis in rollerini paylaştığı ‘’Bazıları Sıcak Sever’’ filmiyle yaklaşık 50 yıllık serüvenine perde açan Kılıçoğlu Sineması 16.05.2008 tarihinden itibaren sonsuzluğa gönderileceği günü beklemektedir.1959 yılında Eskişehirlilerle tanışan ve adeta Eskişehir Sevdasına dönüşen Kılıçoğlu Sineması 856 kişilik sinema severi,bambaşka bir dünyaya götürmek için kucakladığı gün ben 6 yaşındaydım ve Eskişehir in dışında yaşıyordum.Kılıçoğlu ile ilk tanışmam 1970 yılında öğrencisi olduğum Eskişehir İktisadi ve Ticari İlimler Akademisin de öğrenci olduğum yıllarda olmuştur.
Siyah Beyaz filmlerle büyüyen benim kuşağım için Sinema ve Tiyatronun çok ayrı bir yeri vardır.Ayrı bir dünyadır Sinema.Ne olursanız olun,hangi sosyal sınıfın insanı olursanız olun,siyasi düşünceniz ne olursa olsun,o mekana adımınızı attığınız andan itibaren sinema sizi diğerleriyle eşitler.Karanlıklar içinde yüzünü dahi seçemediğiniz ve tanımadığınız yanınızda oturan insanla aynı anı yaşar,farklı dünyalara,farklı mekanlara yolculuk edersiniz.
Sinemaya girerken farklı psikoloji içinde olan ruhunuz ,filmin başlamasıyla birlikte adeta huzura kavuşur,tüm sorunlarınız geçici olarak ertelenir.Film bitip de sinemadan ayrılmak için attığımız her adımda gerçeğe biraz daha yaklaşır,acısını yaşarız.Bu nedenle;daima sinemayı bir rehabilitasyon Merkezi olarak düşünür ve sık sık rehabilite olmanın yollarını arardık 1970 yıllarda.Sinema bir hayaldir.
Eskişehir de geçmişte,bu hayallerimizi yaşadığımız yer de Kılıçoğlu Sinemasıydı.Kılıçoğlu Sineması sadece bir bina değil,ruhu olan bir mekandı.Emsallerinden farklı olarak sadece sinema olarak düşünülmüş ve ona göre dizayn edilmişti.Binanın projesini çizen Yük. Müh. Mimar Abidin Mortaş ve sinemanın inşaatında emeklerini ortaya koyan insanların sevgi ile kardıkları harçta tabiî ki ruh olacaktır.
1970 yılların başında ve izleyen yıllarda Eskişehir de çok farklı izleyiciye sahip sinemalar vardı.Genelde kovboy filmlerinin izlendiği sinema Yurt sinemasıydı.Çoğunlukla 18 yaşın altında ergenlik döneminde kendini arayıp bulmaya çalışan çocuklar giderdi.Büyük Sinemanın,Yeni Sinemanın,Atlasın,Şan’nın Marmara’nın Asri’nin,Adalarda ki yazlık sinemaların daha farklı izleyicisi vardı.Bu sinemaların en büyük özelliği yaş gruplarının farklı olmamasından kaynaklanıyordu.Ancak;Kılıçoğlu nun çok elit bir izleyici kitlesi vardı.Her yaş grubundan insanın buluşma mekanıydı.
Tüm randevular,Kılıçoğlu sinemasının önü olarak verilirdi.Tüm Üniversite geçliğinin buluşma noktasıydı.O dönemlerde her ne kadar Sadece İ.T.İ Akademisi varsa da özel bir kanunla kurulan ve daha sonra devletleştirilen Hastaş’ı da unutmamak lazım.Şimdiki Eczacılık Fakültesinin olduğu yer.Bu iki okulun öğrencilerinin bindiği Belediye otobüsü (14 numara) Kılıçoğlu Sinemasının önünde bulunan durakta yolcularını hürriyetlerine kavuştururdu.Otobüs genellikle balık istifi gibi dolar,damperli bir kamyon gibi öğrenciden oluşan yükünü boşaltırdı.
Anılan dönemlerde; Belediye otobüslerinde sadece bilet kullanılırdı ve otobüsün içindeki biletçi kalabalıktan ve ‘’yürüyelim beyler’’ demekten dolayı daha otobüsün yarısına bile gelemeden Kılıçoğlu durağına otobüs yanaşmış olurdu. Çoğumuz, bilet parasını Belediyemize ödeyememenin derin üzüntüsünü yaşardık!!!
Ulaşım aracı olarak bir de Köprübaşında Göksu dan kalkan Skoda kaptı kaçtılar vardı.Normal boyda bir insanın rahat oturmasının mümkün olmadığı bu ulaşım araçları da Kılıçoğlu nun önünde müşterini ya sinemaya, yada; 68 kuşağı Üniversitelilerin ve tüm gençlerin hayatlarında unutamayacakları kadar güzel ve doyumsuz anıların yaşandığı ve halen nostaljik bir değeri olan Kılıçoğlu sinemasının dışarıya açılan kapılarının bulunduğu Nur Pastanesi ne teslim ederdi.1970 yılların başından itibaren,Kılıçoğlu Sinemasında izlediğimiz filmlerle rüya alemlerine dalar,Nur pastanesinde gerçeklerle yüzleşirdik.Nur Pastanesi adeta bizim için okulumuzun yarısıydı.Pastane müdavimleri arasında sözsüz bir anlaşma vardı.
Ders çalışanlar,arka taraflarda otururdu.Eğer muhabbet için geldiyseniz,hayatta arka taraflara oturmazdınız.Bilirdiniz ki o bölüm ders çalışmak için gelmiş insanlara aittir.Sınav günlerinin yaklaştığı dönemde pastanenin neredeyse tamamı sabahın erken saatlerinde dolardı.Anadolu Üniversitesi öğrencilerinin bugün sahip oldukları sosyal imkanlara o tarihte bizler sahip değildik.Akademi için de bir tane amfimiz,bir tane kantinimiz ve bir kütüphanemiz vardı.İki de yurt binası.Üniversitemiz şimdi adeta bir şehir gibi.
Nur pastanesinin çalışanları sık sık değişmediğinden dolayı müşterileri ismen tanırlardı.Çok sık gidenlerle adeta dost gibiydiler. Trabzonlu olan Sahiplerinin de çok para kazanmak gibi bir düşünceleri yoktu.İl dışından gelip de parasız kalan arkadaşlar harçlıklarını çıkarmak için burada çalışma imkanı da bulurlardı.Nur pastanesi gündüz farklı,gece farklıydı.Gece sohbet hakimdi.
Bahsettiğim yıllarda adalardaki ikinci sahil yolu yoktu.Nur pastanesinden sonraki bölümler,genelde iki katlı evlerin bahçesiydi ve yeşilliklerle doluydu.O evlerde oturmakta ayrıcalıktı
Gitarını alıp porsuğun kıyısında insanlara farklı bir gece yaşatmak isteyen geçlerin sayısı hiç de az değildi. Eskişehir de yaşamış her üniversitelinin,her gencin burada yaşanmış bir aşkı muhakkak vardır.Burada öykülere konu olabilecek aşkların ilk harçları atılmıştır.Bazılarımız evlendikten sonra dahi bu alışkanlığından vaz geçmemiş,çocuklara biberonlar burada uzatılmış,çocuklarının altını burada temizlemiş,gazları burada çıkarılmıştır.Malumunuz o tarihlerde ozon tabakası da daha delinmemişti..Şimdi bu mekan için hiç birimiz kılımızı dahi kıpırdatmadan sonunu bekliyoruz.
Günün her saatine pastanemiz de kızların sayısı erkeklerin sayısından daima fazla olurdu.Kılıçoğlu Sineması ile Nur pastanesi ayrılmaz bir bütündü.Her ikisini de farklı düşünmek mümkün değildi.Halen de benim kuşağım için bu farklı değildir.Her ikisi de şu an asli görevlerini yerine getirmiş ve Eskişehir tarihinin kendilerine ayrılan bölümüne seyahati bekleseler de yüreğim bir türlü tarihe gömülmelerini kabul etmiyor.Bizden önceki kuşağa,bizim kuşağa ve bizden sonraki kuşaklara hizmet etmiş olan, kuşakların ortak dostu Kılıçoğlu Sineması şimdi kendisine hizmet edilmesini beklemektedir.
Kılıçoğlu kompleksi bu hizmeti,hizmet verdiklerinden bekliyor.Oysa biz bu işi de Yılmaz hocamıza havale etmişiz.Stadın açık tribünü’nün üstü kapatılacak,kapat hocam.Her türlü sosyal projenin hayata geçirilmesini,korunmasını Yılmaz Büyükerşen den bekliyoruz.Hiç bir şey için elimizi taşın altına koymayacağız,ama Eskişehir Türkiye genelinde övüldükçe koltuklarımız kabaracak.Ne kadar kolaycı bir halkız biz.Esasında yapılanların hiç birini hak etmiyoruz.
Kılıçoğlu Sineması belki bugün ki gençlik için bir anlam ifade etmeyebilir.Kırk yaşının izlerini ruhunda taşıyan her Eskişehirli nin anılarında bu mekanın muhakkak büyük bir izi vardır.O dönemlerde cafe ler bu kadar revaçta değildi ve cafe olarak da anılmazlardı.Pastane olarak anılırdı.En klas pastane de Venedik Pastanesiydi.Ustabaşının Fransız olduğu bilinirdi. Sosyetik olması nedeniyle her keseye hitap etmezdi Venedik.İlk şubesi Göksu daydı.Süreyya pastanesi, orta gelirli insanların uğrak yeriydi. nişan ve düğünlerin pastası buradan karşılanırdı.Üçüncü pastane Nur Pastanesiydi ve öğrenci kesesine uygundu.
Kılıçoğlu Sinemasının diğer sinemalardan ayrılan en büyük özelliği,Pazar günleri saat 12.00 deki gençlik matinesiydi.Öğlen 12 de orkestra eşliğinde başlayan müzik, film saati olan 14.30 kadar devam ederdi.En son bu görevi Asiller Orkestrası üstlenmişti.Tamamı Eskişehirli gençlerden oluşan bu orkestranın üyeleri halen hayattadır.Kılıçoğlu nun içinde bulunduğu koşullara ve bugünkü haline en çok üzülenlerden biri de onlar olmalı.Kamil,Turgut,Seyfi,Cengiz aklımda kalanları.Kamille yıllar sonra İzmir de meslektaş (Bankacı) olarak karşılaştık.Turgut ile birkaç yıldır görüşemiyoruz.
Her ikimizde emekli olup eleğimizi duvara asmamıza rağmen emekçiliğimize devam ediyoruz.Bu konserler yıllarca sürdü.Pazar gününün, bizim gençlik yıllarımızın en popüler günü olmasının en büyük nedeni de orkestra ile başlayan 14.30 matinesidir. Bu matineye tek başına gitmeyi hiç kimse istemezdi.Kız arkadaşınızla buluşabileceğiniz en önemli buluşma yeri burasıydı. Yaşınız ne olursa olsun tüm randevular Kılıçoğlu sinemasının önü olarak verilirdi. Saat 12.00 ye kadar Nur pastanesinde vakit geçirilirdi. Günün hit parçalarının ardından film ile birlikte düşlerimize dalar giderdik.Hiç sevmediğim olay,filmin bitmesi ile birlikte birden karanlık ortamın aydınlanması ve ‘’kalkın artık,düşlerinize ara verin’’ diyen görevlililerin koridorlara açılan bölümleri kapatan kadife perdeleri süratle çekerek kornişte yarattığı iç gıcıklayan ve insanı irite eden sesti. Şimdi bu sesi bile özlüyorum.
İsmi Kılıçoğlu Sineması ile bütünleşmiş kişileri de saygı ile anmak gerekir.Ethem Arda yı gençliğimde sinemanın sahibi olarak düşünmüşümdür hep.Sert görüntüsünün altında nasıl bir kişilik barındırdığını hiç öğrenme şansım olmadı.Ancak; can yoldaşı Ramiz Arda yı daima bir baba olarak tanıdım ve saygı duydum.Bugün elli yaşına ulaşmış her Eskişehirspor hastası Ramiz Ardayı tanır.İkimizin arasında Akademi yıllarımda kurulmuş çok sıkı bir dostluk vardı.Allah rahmet eylesin.Mümkün olsa gittiği yerde de Eskişehirspor için çalışır,futbolcu izler,yönetime önerirdi.
Yaşadığı dönemlerde Abdurrahim Kunduh ile birlikte Türkiye yi karış karış dolaşırlardı. Ramiz Arda Eskişehirspor’un belki de tek isimsiz kahramanıydı.Kendine özgü konuşma tarzıyla insanların daima sempatisini toplamıştır.İsmail Arca ile masör İsmet Turhan (Eskişehirspor lokalinde birlikte çalıştığım İsmet ile ben ,rahmetli Ceylan Çelik’i kızdırabilen iki insandık.Bilardo ıstakasıyla bizi az kovalamamıştır.) Ramiz Ardaya takılmadan edemezlerdi.
Kılıçoğlu kompleksini sadece sinemasıyla tanımlamak da hata olur diye düşünüyorum.Kılıçoğlu dükkanlarının da anılarımızda önemli bir yeri vardır.Asla unutulmayacak anılar.Eskişehir de yaşamış hangi erkek,hangi genç,hangi bürokrat acaba Berber Adem Babamızın koltuğuna oturmamıştır.Eminim en az bir kez o koltukların birine muhakkak oturmuştur Eskişehir de yaşayanlar.Rahmetle andığım Adem Erkul,kadim dostum,canım arkadaşım Bülent Erkulu’un babası olup,babasının vefatından sonra aynı mekanı farklı bir şekilde belli bir süre işletme sansını yakalamıştı.Ancak;işleri rast gitmedi.
Eskişehir de yaşayan hangi genç 1968-2008 tarihleri arasında kız arkadaşına Oktay ağabeyimizin çalıştırdığı ‘’Anı’’ dan bir hediyelik eşya almamıştır.Almıştır değil mi? Optik deyince ilk akla kim gelir?Tabi ki Yılmaz Markacı.Eskişehir gençliğini Bisiklet sporu ile ilk tanıştıran ve Bisiklet Federasyonun da görev almış ilk Eskişehirli dir Yılmaz Markacı.Vefatından sonra uzun Yıllar Deniz-Ayşe Markacı tarafından işletilen Güçlü Optik bugün Reşadiye Camii nin karşısında hizmet vermeye devam etmektedir.Optik Fuat ı da unutmamak gerekir.
Kılıçoğlu Sineması yarım asırlık döneminde tek başına yaşamamış,başka insanların da yaşamalarına olanak sağlamıştır.Hiç birini tek başına tanımlamak mümkün olmadığı gibi birbirinden ayırarak tanımlamak da hem bir anlam ifade etmez hem de yarattığı büyüyü bozar.Biz şimdi bu toplumsal ve kültürel varlığımızı ebediyete yolcu etmeye hazırlanıyoruz.Onu, Savaş Özaydemir değil,Ethem Arda değil,makinist Gavur Ali değil,Bürokrasi değil,onun bu haline bir yıldan fazla bir süredir seyirci kalan bizler,Eskişehir halkı gönderiyor sonsuza.Onu en çok üzen 50 yıldır hizmet ettiği Eskişehir halkının vefasızlığı,duyarsızlığıdır.
İnşaatı için ilk kazmanın vurulduğu günü belki çoğumuz görmedik,yaşamadık. Ama, Eskişehir de bulunanlarımızın , yaşanmış ve unutulması mümkün olmayan anılarının geçtiği bu mekanın yıkılmasına belki şahit olacağız.Sabri Kılıçoğlu,Yalçın Kılıçoğlu hayatta olsalar dı bizim yüzümüze tükürselerdi onları kınayabilir miydik.Asla kınayamazdık.Buna hakkımızda yok.Başlarımız önümüzde eğik, bekleşmenin ve ruhlarımızın ,yüreğimizin bir parçası olan bu tarihi mekanın yıkılmasını seyretmek biz Eskişehir halkının ne kadar tepkisiz bir toplum olduğunun açık bir kanıtı değil mi?.
Bu bağlamda,facebook sosyal paylaşım ağında,Kılıçoğlu sinemasının kaderine terk edilmesi ile ilgili olarak arkadaşım,Soner ‘in gayretleri ile bir hareket başlattık.Sanal ortamda da olsa insanları tepkili hele getirmek için bir gündem yarattık.Gruba dahil insanların Kılıçoğlu sinemasının yıkılmaması için sanal eyleme katılıyor musunuz diye bir soru sorduk.Bugün kü tarih itibariyle katılmıyorum,yıkılsın diyenlerin sayısı yıkılmasın diyenlerden daha fazla.
Eskişehir bugün bir Avrupa kenti olabilir. Gelecek süreçte bir cazibe merkezi de olabilir.Ülkemizin yaşanabilir üç kentinden biri de olabilir.Prag,Budapeşte gibi duran suyu akarsuya dönüştürerek üzerinde ,botlarımızla,gondollarımızla düşmanlarımızı da çatlatabiliriz.Her geçen gün ülkemiz insanının odak noktası olarak yerli turist sayımızı da artırabiliriz.Tüm bu değişimleri tek bir insana borçluyuz.
Yüreği , Eskişehir’e hizmet için her gün farklı farklı projelerle atan ,yaşına rağmen korkunç bir enerjiye sahip, neredeyse tüm Eskişehir halkının tamamının sevgilisi olmuş değerli hocamız Prof.Dr Yılmaz Büyükerşen’ nin üzerine yıkmışız her işimizi.Bir kente yön veren en önemli dinamiklerden biri de sivil toplum kuruluşlarıdır.Kuruluş felsefelerinde toplumu bilgilendirmek ve insanları toplum lehine motive etmekle yükümlü olan sivil toplum kuruluşları bugün emekli insanların zaman geçirdiği mekanlardan öteye geçememiştir.
Gençlikte dinamizm vardır. Gençlikte atak ve ani karar verme , güç oluşturma enerjisi vardır.Gençlerimiz anılan bu sivil inisiyatiflerin lokomotifi olmalılar.Kılıçoğlu Sineması nın akibetiyle ilgili olarak kurulmuş bir sivil inisiyatif var.Kapıları gençlere ve düşünen beyinlere sonuna kadar açık
Vefasızlığımızı ve duyarsızlığımızı bir kenara atalım.Doğal,tarihi ve kültürel varlıklarımıza betonlaşan dünyamızda bir şans daha verelim.Bu kenti yönetenler,burokratlar,meslek odalarının saygıdeğer yöneticileri,üniversite rektörleri,dekanları,öğretim üyeleri,sivil toplum kuruluşlarının başkanları,yaşlılar,gençler,erkekler,kızlar,,öğrenciler,siyasiler (pardon bunu yanlışlıkla yazdım.Onlara ihtiyaç duyulduğunda hiçbir yerde bulunamayan kişiler olduğundan dolayı siyasileri muaf tutuyorum.Onların çok yorulmamaları gerekiyor)esnaflar,tüccarlar,sanayiciler,gelin birlik olalım.Kültürel varlıklarımızı koruyalım.Her ne kadar sürçü lisan ettimse af ola.Hiç bir şeyin değişmeyeceğinden o kadar eminim ki yanılmış olmayı çok arzu ediyorum.
ŞEVKİ TEKİN
ESKİŞEHİR
29.06.2009
YORUMLAR
Çok zaman önce bir yazı yayınlamıştım: Bir cinaytein öyküsü başlıklı. Doğduğum ve büyüdüğüm yer olan Akçay'ı ziyaretim sonrasında yazdığım bir yazıydı. Görmeye ve yaşamaya alışık olduğum güzelliklerin yok oluşları çok üzmüştü beni. Bu yüzdendir ki ne hissettiğinizi çok iyi anlıyorum, arkadaşım. Ne değişti?
Saygılar, selamlar.