- 411 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Dünya Hayatına Sevinenler
İnsanların çoğu, eğer çok çalışacak oldukları takdirde, dünyadaki yaşamlarının kendilerini gerçek anlamda tatmin edecek kadar eksiksiz ve kusursuz olabileceğini zanneder. Bunun da, gösterdikleri çabanın karşılığında elde edecekleri maddi imkanlarla gerçekleşeceğine inanırlar. Kazandıkları dünyevi metanın, onları mutlu bir aileye, toplumda saygınlığa ve böylece huzur ve mutluluk dolu bir yaşama kavuşturacağını düşünürler.
Ömürlerini bu saydığımız değerleri önce kazanmak, ardından da kaybetmemek için tüketen bu kişiler, büyük yanılgıdadırlar. Çünkü yaşamlarını dünya hayatındaki mutluluğu elde etmeyi amaçlayarak geçirmiş, asıl sonsuz yaşamın ahiret olduğunu unutmuşlardır. Gerçek ve en önemli sorumlulukları Yüce Allah’a kulluk etmek olduğu halde dünyaya aldanmış, sahip olduklarını kendilerine veren ve nimetlendiren Allah’a şükretmeleri gerekirken, Allah’ı unutmuş ve insanları hoşnut etmek için çaba harcamışlardır.
Kuran’da da dünyevi değerlerin geçiciliğine, önemsizliğine, aldatıcı ve çekici olduğuna dikkat çekilir:
Bilin ki, dünya hayatı ancak bir oyun, ’(eğlence türünden) tutkulu bir oyalama’, bir süs, kendi aranızda bir övünme (süresi ve konusu), mal ve çocuklarda bir ’çoğalma-tutkusu’dur. Bir yağmur örneği gibi; onun bitirdiği ekin ekicilerin (veya kafirlerin) hoşuna gitmiştir, sonra kuruyuverir, bir de bakarsın ki sapsarı kesilmiş, sonra o, bir çer-çöp oluvermiştir. Ahirette ise şiddetli bir a-zap; Allah’tan bir mağfiret ve bir hoşnutluk (rıza) vardır. Dünya hayatı, aldanış olan bir metadan başka bir şey değildir. (Hadid Suresi, 20)
Pek çok insan dünyada elde ettiği zenginliğin hiç yok olmayacağını zannederek, dünyayı ahirete tercih eder. Hatta bu büyüklenmesi nedeniyledir ki, ahireti uzak görür veya hiç inanmaz. Yüce Allah’tan yüz çevirerek yaşayan bu kişilerin ruh hali, “Bizimle karşılaşmayı ummayanlar, dünya hayatına razı olanlar ve bununla tatmin olanlar ve bizim ayetlerimizden habersiz olanlar; işte bunların, kazandıkları dolayısıyla barınma yerleri ateştir. (Yunus Suresi, 7-8) ayetiyle haber verilir.
Tarihte de zenginliklerinin kendilerini ölümsüz kılacağını zanneden krallar, hükümdarlar ve firavunlar yaşamıştır. Yaşamın en önemli değerinin zenginlik olduğunu düşünen bu kişilere imrenen ve onlar gibi olmak isteyen insanlar olmuştur. Ancak zevk içinde yaşayan bu kişilerin sonunun hiç de umdukları gibi olmadığını Kur’an ayetlerinden anlıyoruz:
Onlar sanıyorlar mı ki, kendilerine verdiğimiz mal ve çocuklarla Biz onların hayırlarına koşuyoruz (veya yardım ediyoruz)? Hayır, onlar şuurunda değiller. (Müminun Suresi, 55-56)
Şu halde onların malları ve çocukları seni imrendirmesin; Allah bunlarla ancak onları dünya hayatında azablandırmak ve canlarının inkar içindeyken zorlukla çıkmasını ister. (Tevbe Suresi, 55)
Bu kişiler tüm zenginlik ve kendilerince değer verdikleri herşeyin yalnızca Allah’a ait olduğu gerçeğini göz ardı etmişlerdir. Mülkün gerçek sahibi olan Allah’tır ve dilediği kişiye dilediği kadarını verir. Bu, kişinin şükredici olup olmayacağı ve Allah’a gereği gibi kulluk konusundaki imtihanıdır. Aklı ve şuuru açık olan mümin bu gerçeğin farkındadır. Ancak Yaratıcısını ve ahireti unutan insan, “Allah dilediğine rızkı genişletir-yayar ve daraltır da. Onlar ise dünya hayatına sevindiler. Oysaki dünya hayatı, ahirette (ki sınırsız mutluluk yanında geçici) bir meta’dan başkası değildir.” (Rad Suresi, 26) ayetindeki kişiler gibi bundan tamamen gaflettedir.
Dünyadan geçmek, yaşarken ölmek ise muazzam güzel bir şeydir. İnsan dünyadan vazgeçip geçmediği konusunda kendini kontrol etmelidir. Bu konunun taklidi olmaz; insan tüm bağlılıklardan kurtulup Allah’a yöneldiğinde; işte o zaman gerçek kurtuluşu bulacaktır.
Fuat Türker
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.