- 742 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
ÖTEKİ BEN
...Okulda,son derste yarı uyur haldeydim.Son dersin bittiğini belirten,ders zilinin çalması ile içimde küçük bir seviç tohumu yeşerdi,en kısa zamanda kurumak üzere.O an işittiğim zil sesi,benim için en güzel sesti;çünkü üzerimdeki yorgunluğu,stersi bir nebzede olsa almıştı.Biraz hareketlenerek,mutluluğu simgeleyen tebessümle(tabi hissedilemeyen mutluluk),kitaplarımı aldım sınıftan çıkmak üzere,sınıfın kapısına doğru hızla yol aldım.Sınıftan çıktıktan sonra,üzerimde çok büyük rahatlama ve hafifleme hissettim.Bu rahatlık ve hafiflikle,bulutların üzerinde yürüyor gibi hissediyordum kendimi.Merdivenleri inerken,basamak basamak,adım atarak değil,uçarak iniyordum adeta ne muazzam duyguydu.
Sonunda okulun kapısından dışarı çıktık,ilkindinin o serin rüzgarı tüm sevgisi ve şefkatiyle alnımı okşuyordu.Bir süre gözlerimi kapattım kendimi,rüzgarın hışırtısına,kuşların cıvıltısına bıraktım,sesler çok hoş geliyordu kulağıma.Gözlerimi biraz kaldırınca,bana huzursuzluk yükleyen o kara bulutları gördüm gökyüzünde.Neden huzursuzluk yüklüyor,diyecek olursanız,karanlığı geceyi anımsatan bulutlar güneşi gizliyor ve o iğrenç rengin,siyahın,birazcık açık tonunu,yeryüzündeki güzelliklere işliyordu,yeryüzünde baktığım herşey çok soğuk ve itici geliyordu bana...
Kısa süre içinde ruhuma,zor kurtulabileceğim hüzün yüklemiştim ve artık koğuşumdaydım,bürokratı anımsatan,beni ciddiyete yeltendiren,küçük bir sahte sevinçle çıkardım.Büyük bir yükten daha kurtulmuştum.Üzerime sivil elbiselerimi giydim.Yüzümdeki hüzün mührünün silinmesi ümidiyle,yüzümü yıkamak üzere lavoboya doğru yol aldım.Su soğuktu,ilk başta yüzümü yıkama tereddütünde kaldım.Biraz gözlerim aynaya ilişti,aynadaki gözlerle benim gözlerim göz göze gelmişti.Aynada hüzünlü,sönmüş hayattan bıkmış bir göz görüyordum.İçimden bu benim suratım olamazdı dedim.Bir gerçek vardı,sonuçta baktığım cisim bir ayna idi ve karşısındakine,karşısındakini sunuyordu,aynadaki başkası olamazdı;ama bende olamazdım.Neden diyeceksiniz.Gözlerimdeki eski ışıltıyı,berraklığı,masumuyeti,saydamlığı,pozitifliği yansıtamıyordu yansıtmak istesede.Yüzümde ise genel bir donukluk vardı,gülücüklerim ise beni yalancı yapıyordu,çünkü en ufak bir mutluluk yansıtamıyordu,olmayan bir şeyi de yansıtamazdı zaten...Yüzümü yıkadım,yüzüm biraz rahatlaladı ve ferahladı.Aynaya tekrar bakmak istemiyordum;çünkü değişen bir şey olmayacaktı,yüzümdeki su taneceklerinden başka...
Koğuşuma döndüm tekrar,bitkin bir halde.Dolabımdan şemsiyemi alıp,öteki beni,kaybettiğim beni,gerçek beni,kaybettiğim yerde arayıp bulmaya yola çıktım.Havayı işgal etmiş olan,rengi karamsarlığı ve hüznü anımsatan bulutlar,gökyüzünü güneşin aydınlığına bırakacağa benzemiyordu.Aksine bana kızgınmışcasına,geçen her an kararıyordu,şemsiyemi her an açabilirdim.Biraz ırmağın kenarındaki banka oturdum,Suyun akışı o kadar güzel desen oluşturuyordu ki,tablıya yansıtabilsem bu şahaser görüntüyü dünyanın en ünlü ressamlarından birisi olabilirdim.Irmağın özgürlüğü anlatıcasına istediği gibi dalgalanan,savaşırcasına çarpışan,çarpışmaları sonucunda ki muazzam görüntüyü benden esirgemeyen ırmağan suyuna daldı gözlerim,bu eşşiz güzellikteki görüntüyle,zihnimde kök salmak üzere yeşeren negatif düşüncelerden arındırıyordum kendimi.Zihnimi güzel bir şekilde arındırdıktan sonra,tekrar yola koyuldum.En çok değer verdiğim şeyi öteki beni aramaya devam ediyordum.Çarşıda bir süre gezindikten sonra pansiyonun yolu gözüktü bana.Kendimi bulamamamış olmanın hüznüyle,yüreğimi burkan acısıyla,gökyüzüne baktım,öteki beni istercesine;gökyüzü bana kızarcasına ve kükrercesine gürledi.
Yol güzargahını değiştirdim,ırmağın kenarından gidiyordum.Gökyüzü zamanla iyice kararmıştı.Esen rüzgarın kulağımı soğukluğuyla donduran serinliğini hissediyor ve o güzel sesini işitiyordum.Irmağın yüzeyindeki eşsiz güzellikteki ışıltılar dikkatimi çekti.Biraz bu ışıltıları izlemek için bakakaldım,gerçekten de çok güzeldi,o minicik dalgalar adeta birbiriyle boğuşuyordu ve her çarpışmalarında kıvılcım sıçratırcasına etraflarına ışık saçıyordu.O güzelliği anlatmak için,kelimelerin yetersiz kaldığına eminim,sizlerinde o güzelliği seyretmenizi dilerim.Ansızın gökyüzü bendeki o küçücük mutluluğu yok etmek istercesine,hüzünü ve gözyaşlarını anımsatan su damlacıklarını beni zedelemek istercesine üzerime saldı,artık yağmur yağıyordu;ama direnmeliydim.Belki ıslanmak,güzel olur düşüncesiyle şemsiyemi açmadım,şemsiyemin görünüşü,dedelerimizin bastonunu anımasatıyordu,bende baston gibi yere vurarak ilerliyordum,çıkan sesler sağ tarafımdaki binalarda yankı yapıyordu ve bana tüfek sesini hatırlatıyordu.Bulutlar bana sürekli,kurşun yağdırırcasına,su damlacıklarını yağdırıyordu ama beni öldüremiyordu;çünkü bu çağresizliği yaşamaya mecburdum,ne tuhaf ve ilginç şeyler hayal ediyordum.Üzerimdeki elbiseler ıslanmaya başlamıştı,semsiyemi açtım sonunda daha fazla direnecek gücüm kalmamıştı.Yere bakarak ağır adımlarla,ilerlerken muhteşem bir güzellik daha farkettim,yere hızlı bir şekilde düşen damlacıklar,yerle temas ettiği anda bimbir parça oluyor ve sokak lambalarının yere ve damlacıklara ışığıyla,eşşiz bir ışıltıyla parlayarak eşsiz bir güzellik oluşturuyordu.Bir banka oturdum,gözlerimi kapattım,rüzgarın hışırtısı kulağımın derinliklerini okşuyordu ve yeryüzündeki kaldırım taşlarına ve göleti anımsatan su birikintilerine damlayan su damlacıklarının sesi çok güzeldi,bir de ırmağın şırıltısı karışınca,mükemmel bir müzik oluşuyordu.Bu mükemmmellik beni yine mutlu edemiyordu.Öteki beni,içimdeki beni,kaybettiğim beni özlüyordum.
Neredeydi o enerji dolu günlerim,neredeydi yüzümdeki gülücüklerin kaynağının mutluluk olduğu günlerim,ruhumda huzurun eksik olmadığı günler neredeydi...
Tek çarem yaradana el açıp dua etmek ve beklemekti bunu biliyordum;ama neden dua etmiyordum,istemsiz isteksizliğimden olsa gerek.
Küçük bir ilahi işaret görsem dua edecektim ama göremedim,ne bir yıldız kayması ne ırmakta yüzen köpekbalığı gibi ilginç birşey.Geçmişimi kapayarak derin düşüncelere daldım,geçmişimi tekrar yaşar gibi düşünüyordum.Geçmişimi düşünürken yaşadıklarımın hiç birinin tesadüf olamayacağını farkettim,aradığım ilahi işaret bu olsa gerekti.
Asıl tedavime başlamak ve güzel günlere kucak açmak üzere,ellerimi açıp,yaradana önce şükrettim sonra dua ettim.
’Hayatı yaşamanın iki seçeneği vardır;
birincisi sanki herşey mucizeymiş gibi yaşamak,
ikincisi ise sanki hiçbir hiç birşey mucize değilmiş gibi yaşamak.’
EINSTEIN
Mesut ZEYTİN
04.03.2010
YORUMLAR
Yazınızı büyük bir dikaktle okudum. Sürekli acaba nereye varacak sorusu vardı aklımda. Baştan söyleyeyim, cümle kuruşlarınız başarılı geldi bana. İçinizden geldiği gibi, tıpkı yaşarcasına yazmışsınız. Bu bir yere kadar çok iyidir ama, bir yerden sonra yazı monotonlaşır okuyucu sıkılabilir. O yüzden bence çok ince teferruatlara girmeseniz daah iyi olurdu. Örneğin ilk paragraf, yani giriş; iki en fazla üç cümleyle anlatılabilecek durumda. Bir de giriş yani vitrin olması münasebetiyle daha etkili sözler kullanmak yerinde olur. Bütün yazınızın sırrını içinde barındıran bir giriş olmalı ki, okumaya başlayan ilerlemeyi arzu etsin.
" Kısa süre içinde ruhuma,zor kurtulabileceğim hüzün yüklemiştim ve artık koğuşumdaydım,bürokratı anımsatan,beni ciddiyete yeltendiren,küçük bir sahte sevinçle çıkardım. "
Yukarıdaki cümlenizde neyi yazmayı unuttunuz. İkinci cümlenizde bunun ne olduğu anlaşılıyor. Ama yine de bu cümle yarım kalıyor.
Paragraf aralarını açmalısınız. Okumak daha kolay oluyor o şekilde.
Başta da belirttiğim gibi, gerçekten başarılı cümleler kuruyorsunuz. Anlatmak istediğinizi çok detaya girmeden etkili cümlelerle aktarırsanız, çok daha başarılı olacağınıza inanıyorum. Bunu da ancak çok yazarak ve çok okuyarak gerçekleştirebilirsiniz.
Hoş görünüze sığınarak...
Saygılar.
Aynur Engindeniz tarafından 7/19/2011 4:03:01 PM zamanında düzenlenmiştir.
rıhtımdakigemi
İlginiz ve yorumunuz için teşekkürler diğer yazılarımıda okursanız çok sevinirim....
Saygılarımla...
Aynur Engindeniz
Size acil şifalar diliyorum.
Saygılar.