- 2418 Okunma
- 43 Yorum
- 0 Beğeni
Fısıltıların Kahramanlarına Serenatı
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Anne!... Kanadımın birini onardıkça diğerini kırıyor yaşam... Tam her şey geçti diyorum bir tomurcuk gibi patlıyor güneşimin saçlarını yolanlar... Pencereme gelip o garip çığlığını atan martıyı gördüm rüyamda... Hani şiire başlamama sebep olan o kanadı çamura batmış martı!... Gözlerinde bir damla yaş vardı pencereme bıraktı gitti anne!... İstanbul çağırıyor beni anne!...
Yaşam beni sorguladıkça ben sorgulandığım yerde cevaplarımın kıyametini seriveriyorum gecenin yazgısına… Kimdi dediğim yerde başlıyor keşfimin kekremsi kehaneti… Adımlarımdaki ilk sorgu kahramanını soluğunda denizine kavuşturacak bir kıvranışın, tozu dumana katan velvelesinde saklıydı…
“Hadi sevgili okurlar; kahramanını arayan iki yıldızın atlasın gece tenli koynundan kayacağı ana kadar ki sefasına dem olalım… Ve bu demin toprağında gezinen İstanbul’u, bir özlemin inleyen yazgısında bekleyelim”
Kahraman kimdi? Yolculuğun her bir virajında tam uçuruma gelmek üzereyken seni tutan mı yoksa o virajı uçuruma düşmeden nasıl döneceğini öğreten miydi? Kahraman kimdi? Seni tuttuğu için bedelini kat kat ödeten mi yoksa şartsız bir esişle rüzgârın olan mıydı? Sahi kahraman kimdi!
Kahramanları yoktu okkalı kapılar kapanırken yüzüne, kahramanları ölmüştü rüyalarında gümüş tepsideki bardağı kırarken rüzgâr, kötü bir kâbustu aynı zamanda balonları kesik bir gökyüzü, kahramanları hiç gelmediler nefesine çekilirken son nefesi son terennümünden!
Kapanan kapıların ardında gözleri korkudan büzülmüş bir çocuğun yüreğini taşıyordu kocaman bedeni! Kahramanları varken yok olmanın garip ikileminde siliniyordu tek tek... Sonra gecenin ritmini sabaha salan poyrazın tırnaklarını geçiriyordu ruhunun ince sızısına... Ah bu sonralar yarınları sömüren ç/ağrılar!...
Son nefesiydi ağrıları, kalbine kayan bakışları, hiç görmedi ki güneşin oturduğu yeri, kahramanlarıyla uykuya yatan güneşi ve son nefesinde söylendi içindeki çocuğa
- gelebilir miyim yalnızlığının yanına
Yalnızlığının yanı başına giderken çıplak düşleri, bir sevinin öksüz saltanatını kayıyordu tepelere güneş... Nefesinin son demine yaslandı başı ve gök soyundu toprağın işveli duruşuna... Bir ney sesinin inleyişinde ıslandı dağın ıslak tepeleri... Birazdan ateşle yıkanacaktı gelincikler güncesi...
Ve bir yağmur yanığı başlayacak, sabah salası okunurken, kayıp gidecek düş kurduğu gelincikler avuçlarından toprak kokusunda. - kar beyazının yalnızlığı bilinmezdi önceden
nerede biterdi şubat düşleri
kuyuların göğsündeki gümüş yansımalar
nerede
inlerdi-
Kuyuların göğsünden akarken hüznün sıkılgan vuruluşu, saniyelerin nabzına dokunuyordu serkeş bir kıpırtının küflü seferi... Kar beyaz düşlerinin şakağına darağacını dikerken kasım ayazı bir ankanın suflesinde dikenlerini döküyordu küllü yazması!...
Küller ve çürümüş sazlar, biri düşmüştü düşlerden, diğeri topladı bakışlarını kalbinin üstünden büyük bir boşluğa doğru...
-kimse yok
-kimseler yok
acı duymuyorum artık kahramanlarımdan dolayı
Acı duymadığımız yerlerde mi başlar bitişin tınıları, belki de kuyuların şarkılarıdır bizimkisi, bir yusuf anlardı bizi, bir de kuyulara düşen serçeler öperdi kimsesizliği, belki de çığlıktı dost bildiklerime şaşıran, gururlu bir yağmurdu aynı zamanda kuyularda birikenler…
Ve kurgunun sorgusunu sağan düşüncenin salıncağında demleniyordu bir fısıltının avaz avaz çoğalan kahraman sanrılı adımları!... Göğünün dergâhını terk ederken iki yıldız, İstanbul tutuyordu onları anne şefkatindeki rengiyle…
Anne… Kahramanını bulabilenin avuçlarında mı kanar arınacak düşlerinin gerçek gülüşleri… İstanbul’u özledim anne!...
lacivertiğnedenlik / Mehtap Altan
YORUMLAR
bir yanım sessizliğe sığınır
diğer yanım melodiler sağar gecenin kollarında
zamanı gelmiş ölümlerin karanlığında kayıbım
adresim sokaksız
sokak göksüz
gök kahramanların ardında saklanmış
korkak bir nefes
şimdi avlusuna bıoraktığım güneşi görmeyen sen mi?
güneşi teninde unutan ben mi kahraman
bu arada ben de Niğde 'yi özledim desem...
günün güzel geçmiş zaten...diyecek bir şeyim yok dostum
sevgimle...
İki sevdiğim isim güne düşünce bana keyifle kutlamak düşer.Tebrikler dostlar...
Acemilik dönem şiirlerimden biri dolandı aklıma, onunla eşlik etmek istedim bu güzelliğe...
Yaralı Martı
Pas tutmuş güneşin gölgesinde
Umuda kanat çırpan martı gibisin
Kuzey rüzgârına mağlup kadar takâtsiz
En büyük harplerin galibiymişcesine mağrur
Boşluğunun farkında olman ne hoş!
Dağıt o zaman bir nefeste efkarını...
Gözümün içine bakma öyle kederli, sızlarım
Yıkıntılarının sebebi degilim ki
Nasıl imar edeyim uçmağa sırt dönmüş kanatlarını?
Beyazlıklarında kan damlacıkları
Ruhun ağır yaralı
Şifa bulmak istersin de,
Lokman fayda eder mi senin yüreğinde?
Bakma öyle gözlerimin içine!
Soyun kederinden çırılçıplak
Korkma üşütmez bu arsızlık seni
Soyun!
O zaman sen olacaksın...
Yazı tümüyle büyüleyici ama illa ki final...
İstanbul'u özledim anne!
Hem İstanbul'u, hem de annemi özledim.
Gönülden tebrik ederim her iki kalemi de, sevgim de yanında.
Güne düşen yazınız keyif verdi. İnceliklerle örülü, düşsel yapısı iradeli, bambaşka bir dünya vaad ediyordu kapalı tuttuğum gözlerime. Bundan sonra daha büyük ilgi ve merakla takip edeceğim sizi. Tebrikler.
Eline kalem yakışanlardan sevgili Mehtap Altan...Ne yazarsa yazsın hakkını vererek yazıyor,haklı başarısını içtenliğimle kutluyorum...
Lacivertiğnedenlik rumuzlu arkadaşımı da gönülden kutluyorum,ikili bir çalışma olduğunu daha sonradan anladım...Verimli ve güzel bir paylaşımdı...
Sev_tap tarafından 7/19/2011 12:53:51 AM zamanında düzenlenmiştir.
Özlemiştik yazınızı Mehtap hanım.
Lacivertiğnedenlik ve seni kutluyorum.
Mehtap ALTAN
Sayfamda düşünce desteğinizi görmek güzeldi...
Sevgili Aysu ile ortak bir kıpırtıydı bu paylaşım...
Yeniden teşekkürler...
Karşımda bir serçe vardı. Serçe her akşam üstü, güneş batmadan önce kalın ve yüksek taş duvarları arasındaki yuvasına gelir, yavruları ile uyuya kalırdı. Serçe gün doğarken uyanırdı.Bilirdim uyandığını..Kanatları pır pır ederdi. İliklerime kadar titrerdim. Sonra gürültüyle demir kapılar açılırdı. Serçe korkardı, uçup giderdi. O an aklıma annem gelirdi. Bir kaç damla gözyaşı akardı yanaklarımdan aşağı. O günlerde kahramanlar ölmezdi.
Ama annem her görüşte ölürdü.
Şimdi şuramda yaşıyor hala..
.......
Şair kocaman tebrikler. Yüreğimden...
Sonsuz saygımla..
nasıl bir kutsallıktır anne olmak.
Yazıya, şiire, romana, öyküye büyü katıyor adeta, satırlara konuk olunca.
Denemenin kendisi zaten mükemmel de, bir de anneye sesleniş olunca işin içinde, hüzünle ama bir o kadar da severek, igiyle okunuyor.
Tebrik ediyorum ortak çalışmanızı.
saygı ve sevgiyle kalın...
edebiyat defteri, siz, usta kalemler sayesinde daha bir albenili... iki hocamı da tebrik ediyorum...
EDEBİYAT DEFTERİNDE YAZILARINI KEYİFLE TAKİP EDİP, OKUDUĞUM İKİ YAZARIN İKİ YAZISI GÜNE SEÇİLİNCE, DAHA BİR KEYİFLİ OLUYORMUŞ. U.KAYGUSUZ'U DA, SİZİ DE, SEÇİCİ KURULU DA TEBRİK EDİYORUM...TEBRİK EDERİM
kemnur tarafından 7/19/2011 12:13:31 AM zamanında düzenlenmiştir.
Ortak çalışmalar zordur. İki kalbin tutkusunu, acısını, sesini ve sevincini yapıştırmak ne denli zor ise. Ama ikinizin frekansı uymuş, ortaya güzel bir eser çıkmış. Bana nasip olmadı seninle ortak çalışmak. Biraz da kıskandım hani. Ondan biraz da :)
İki şair/ yazarı da yürekten kutluyorum.
Sevgiler şiirim.
Sevgiler Aysu.
Aynur Engindeniz tarafından 7/18/2011 5:06:57 PM zamanında düzenlenmiştir.
Kapanan kapıların ardında gözleri korkudan büzülmüş bir çocuğun yüreğini taşıyordu kocaman bedeni! Kahramanları varken yok olmanın garip ikileminde siliniyordu tek tek... Sonra gecenin ritmini sabaha salan poyrazın tırnaklarını geçiriyordu ruhunun ince sızısına... Ah bu sonralar yarınları sömüren ç/ağrılar!...
Son nefesiydi ağrıları, kalbine kayan bakışları, hiç görmedi ki güneşin oturduğu yeri, kahramanlarıyla uykuya yatan güneşi ve son nefesinde söylendi içindeki çocuğa
- gelebilir miyim yalnızlığının yanına
Su misali yedi renkli gökkuşağını selamlayan bir üslubu izledim pencerenizden. Bu pencerede bizlere de yer verdiğiniz için teşekkürler...
Anne...
İstanbul ne çok anne, ama sen olmayınca İstanbul........yok.!
Başarı da çok anne ama ellerime alıp yayamıyorum ki kuru toprak üstüne, bir dua yeter diyorsun.
Gözlerime bir damla yaş bıraktın gittin anne
Pencereme gelip o garip çığlığını atan martıyı gördüm rüyamda...
dedi ki,
-kimse yok
-kimseler ÇOK İSTANBUL'da.!
-gelme, kuyulara düşmüş şarkıların yanına...nasılsa bir martı bulursun oralarda.
İnsan beyni şu uçsuz bucaksız evren kadar büyüktür. Öyle zamanlar olur ki insan şaşırıp kalır.
O müstesna güzelliğin içinde ise harükülade düşler vbardır.
Ve düşleri renklendiren kahramanlar.
Kahramanları ölen bir beyin yosun tutmuş durgun su gibidir. Bir süre sonra berraklığını yitirir.
Kahraman bazen insan, bazen bir martı bazen de derya, denizdir.
Kahramanlar güzeldir şair. Kahramanlıklarda.
İstanbul ? Bir kahraman mıdır ? Tüm güzellikleri ile İstanbul içimizde yaşayan bir kahramandır.
Küçük bir çocuk iken kahramanlarımız daha çoktu..Benim bir çok kahramanım vardı. Dünyayı falan kurtarırdım.:))
Sonra güç bela dünyadan kendimi ancak kurtardım :))
Dünyada ki tüm şairlerde bir dileyiş, haykırış vardır; "Güzeli özlemek"
Bu kaleminize yansımış. Bir çığlık..
Yok be şair yok..Olmuyor bir türlü..Dünya güzelleşmiyor. Daha fazlası imkansız..Öyle ise ne yapacağız ?
Düşlerimizde ki kahramanlarla birlikte yaşamaya devam edeceğiz. Ta ki tıprağa değin.
Oysa ben isterdimki yaşamak denen olgu Güneş kadar sım sıcak olsun.
olur mu ?
Belki bir gün, niçin olmasın...
Kocaman tebrikler..
Saygımla..
Birden sevgiler çekilince ellerimizden,gönlümüzden, denizin kıyıyı yalayan dalgalarının geri çekilmesi gibi,nasıl kuma çizilen şekilleri siliyorsa dalgalar,öyle siliniyor renkleri hayatın .
Yaşlanıyoruz galiba,sevgiler değişiyor .
Bir zamanlar çocuk sevgisine muhtap olanlar artık kocalmış insana duyulan yorgun sevgilerin muhatabı oluyor.
Anneler bir tek.
Çocuklarını hep çocuk gibi seven ve arkalarından tuzlu gözyaşının en hakikisini dökebilenler sadece anneler .
Bütün naz,bütün dert,sıkıntı ve ızdırabı onların kucağına bırakıp ,terkedip kurtuluyoruz sanki.
Bütün kahramanlar annelerin koynunda büyür.
Annlerin sütünü içer.
Ve bize öyle güzel görünür.
Saygılarımla değerli derin yazarım.
Beni ağlattın.
Nedense her yazıda artık ağlayacak bir şeyler bulabiliyorum.
:))
Kahramanlarım neydi anne ,kimdiler ki birden kayboluverdiler ,tıpkı yıldızlar gibi kayıp gittiler
ama ,ama her gece yıldızlar çıkardı değil mi anne,her gece görünürdü yeniden kalbimin üstünde ve ben bilirdim yine gidecekler ama dönecekler yeniden gözlerimde.
Kahramanlarım kimdi anne pamukşekeri gibi eriyip gittiler düşlerimden
.
Teşekkür ederim.
Mehtap ALTAN
Keyifliydi teşekkürler sevgili Aysu...
....aldım yazıyı yanıma...sonra yemyeşil rüzgarlar savururdu ilmekleri iz bırakmayan maviliklere temizlemek için çarpardı alın yazımızda tüm yazgıları özlem dolu derelerde doğardı güneş ikilemler üstüne...özlem özlem.........yok yok şairler zorlamayın zorlamayın........yokki....bende istanbulu özledim.................çok güzel yazıydı..................saygımla
tebrikler
...!
Bak anne!
Görüyor musun yaşamayı, yaşamak denilen çileyi
Garip çığlıklarında bir martı
Ve yaşamak denilen şey ellerimde masal artığı
Duyuyor musun beni anne?
Bir kahin var anne
Bir kahin düşlerimizin sevinçlerinde
Hep üzülmek ve ömür boyu toz duman
Ardı sıra beklediğim hayallerimin hepsi
Deminde bir çay koy anne
İçelim kahramanı olmayan tarihlerimize
Virajda devrilmiş gökyüzü hikayalerine
Efil efil esen patlak balonlu rüzgalara
O son nefes gibi afili terennümlerimize
'Ah bu sonralar yarınları sömüren ç/ağrılar!'
Duyuyorlar mıdır sence anne?
Tüm uykudaşlar uyanır mı bu uykudan
Bu uyku ölüm kadar çaresiz midir?
Son nefesinde rüzgarlar silkeler mi bizi?
Gelebilir mi yalnızlığın cüceleri
Cücelerde devleri sevebilir mi?
Çıplak düşlerimizde neyiin güncesi bu?
Hangi su arlandırabilir yalnız kalışlarımızı?
Bir gülücük yeterken oysa huzura
Ve tebessümler ağlatırken sulhun gözlerini
Biraz işveli mi kalır isyanlarımızın dili
Sorduğum sorular mı beni yorar yoksa anne?
Kimseler yok hiç kimse duyumsamıyor bunları
Acılar artık figuran bir düşsel yığını
Nerde başlıyor bunların tüm hikayesi
Ve hangi yazar kaleme alabiliyor bu kadarını?
Korkuyorum anne, korkuyor ve yanıyorum
Kuyuların şarkılarına dilbeste bir yaz güneşi
İçimdeki hayat denen şeyei yankısı olur ateşi
Kim sorabilir, kim açabilir bu kadar derin yara
Yaşamak, yaşandıkça hangi sarıda duraksayabilir?
Anne!
Bir İstanbul pişir yüreğinde
Arındır avuçlarında Marmara'yı...
Yaşamayı çok özledim Anne!
...!
HakkınSesi tarafından 7/18/2011 2:47:37 PM zamanında düzenlenmiştir.
HakkınSesi
Anne...!
Dalgalı denizlerde sığınılacak liman..
Anne...!
Zamansız esen ölümlerin en acısı ve en kederlisi..
Anne...!
Gözlerinin rengi önemsiz ve ırksız çocukların insansı meleği...
Anne...!
Yağmurların layezel sarsıntılarında, yanağa damlayanları hangi yaşta olursa olsun sabilerin yanaklarından toplayan Meryemsi ruh...
Anne...!
...
Kutladım ablacım...
Mehtap ALTAN
harikasın desem...
teşekkürler...