- 1040 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
318 – EL BAİS
Onur BİLGE
Mademki dünya hayatı, bir oyun ve bir eğlenceden ibarettir, yaşatılmakta olan hayatlarımız adeta evcilik oyunudur, mutlaka bitimlidir, er veya geç, bir ses: “Haydi bakalım! Vakit tamam!” diye çağırıverecek, acı tatlı bütün yaşananlar, sevenler sevilenler, duygular düşünceler, unutulmak istenmeyen güzellikler, son derece önem verilen anılar yok olup gidecektir, film bitince beyazperdedeki gibi hiçbir iz kalmayacaktır, oynatılan oyundan. O zaman, yakalayabildiklerimi sabitleştirmeye çalışmalıyım, elimden geldiği kadar. Önemli gördüğüm her şeyi kaydetmeli, kaybetmemeliyim.
“Yaşayıp tüketmekte olduğum hayattan öğrendiğim tek gerçek var, Semiray. Her zaman söylerim, sen de ezberlemişsindir ama bir daha tekrar edeyim: İnsan, bu gezegende doğar, büyür, yalandır. Öğrenim yapar, iş güç sahibi olur, yalandır. Çoluğa çocuğa karışır, dede nine olur, yalandır. Aşama kaydeder, ağa olur, paşa olur, padişah olur, yalandır. Vadesi yeter, ecel gelir, ölür, yalandır. Dirilmek de var. Dirildik, yalandır! Ne zaman Allah’ın karşısına çıktık, işte O Gerçek’tir!.. O güne, dediğin gibi ‘Ba’s Günü’ denir. Çok ama çok çetin bir gündür! Buradaki ölüm kalım meselesi gibi… Ondan çok daha vahim!.. Ölür, toprak olur gider, kurtulursun ama orada o da yok! Ölüm de öldürülmüştür ve sonsuza kadar yaşanacaktır. Ya cennette ya da cehennemde… O gün asla hafife alınmamalıdır, asla!.. Görevler, titizlikle yerine getirilmeye çalışılmalıdır! Bu iş çok ciddidir! Şakaya gelmez!..”
“Biliyorum… Biliyorum da… O görevleri yerine getirmek, belki sence kolay, bir de bana sor!”
“Madem Müslümansın… Senetleri imzalamışsın… Vadesi gelen ödenecek! Kaçış yok!”
“Evet, öyle… Acaba ‘Ba’s’ ne demek, babacığım?”
“Herhangi bir nesneyi, belirlenmiş bir istikamete sevk etmek…”
“O kadarcık mı? İyi bari… Bu defa kısa kestin!”
“O gün sevkıyat vardır. Cennete ya da cehenneme… Neresi hak edildiyse, oraya…”
“O günün önemini biliyorum. Huzuruna hazırlıksız gitmemem gerektiğini de… “Resulünün ve Senin aşkınla geldim! Beni affet!..” desem, henüz O’nu bile aşk raddesinde sevebildiğimden emin değilim. Aşk yeterli olsaydı, Resulü ibadet etmezdi. Çünkü O’nu en çok bilen ve en çok sevendi. Üstelik cennete müjdelenmişti. Buna rağmen ibadetini aksatmadan yapmaktaydı. Umursamaz göründüğünü fakat benim için endişelendiğini de biliyorum.”
“Bir baba, evladının cehennemden kurtuluşu için ateşe kendisini atabilir! Orası, buraya benzemez! Orada, kimsenin kimseye faydası olmaz! Allah izin vermedikçe, Peygamberler bile ağız açamaz!.. Onun için endişeleniyorum, kızım. Şimdi yeryüzündeyiz. Sınav bitmiş değil. Henüz vakit var. Orada: “Eyvah!..”diyenlerden olmamak için burada: “Allah!” demeye devam etmeliyiz!”
“Onun için soruyorum, ben de… Dinimi, tüm detaylarıyla öğrenmek istiyorum ki hata yapmayayım. Her sözcüğün anlamını kavramaya çalışıyorum.”
“Ba’s, beşeri yönden, ’bir canlıyı harekete geçirmek, bir yere göndermek’ anlamında düşünülebilir. İlâhi bakımdan, ‘bir şeyi yoktan var etmek ve ölüyü diriltmek’ demektir. Kur’an-ı Kerim’de çok ve değişik anlamlarda geçer. Resul göndermek, tayin etmek, birisini veya birilerini musallat etmek, ölüleri diriltmek, uykudan uyandırmak, hâkim tayini, kabirden çıkarmak, hayırlı işlere yöneltmek için ilhamlar göndermek gibi…”
“İyi ki sordum! Sadece, ‘Peygamberler gönderen, mahlûkatı Mahşer Günü diriltip kabirlerinden çıkaran, sebep ve vesile olan’ anlamına geldiğini sanıyordum.”
“En yaygın anlamı: Kıyamet gününde Allah’ın, ölüleri yeniden canlandırması, onları kabirlerinden çıkarması… Kuran’da, ”göndermek’ fiili, sadece ’Peygamber göndermek’ konusunda değil, farklı olaylar için de kullanılmıştır. Talut’u hükümdar olarak gönderişi, onların üzerlerine güçlü kuvvetli kullarını gönderişi, birisini öldürüp yüz sene bırakışı, sonra tekrar dirilişi, birbirlerine sormaları için yedi imanlı genci ve köpeklerini uyandırışı; her ümmetten bir şehit göndereceğini, kabirlerdekileri kimseleri diriltip kaldıracağını bildirmesi gibi…”
İnsan hayatının, hiç bitmeyecek bir ahiret hayatına oranla uzunluğu, devede kulak… Okyanusta bir damla bile değil! Aslında istiyorum ki ölümle tamamen yok olmayayım, kurtarabildiğim parçacıklarım kalsın kalabildiği kadar, bu gezegende. Zamanı gelince gitmek istemiyor değilim. Direnecek gücüm de yok, tercih hakkım da... Gerçek olan şeyler var, oysa. Yaşanmış olan, kimsenin tam inanamayacağı ve doğruluk derecesini kesinlikle benim bile bilemediğim, yalnız Allah’a malum... Onları yazıyorum.
Şimdi, her istediğimde neşeyle kanat çırparak gelip avucuma konuveren o kuşlar, yıllardır belleğimde yaşatabilmek için hafızamda biteviye evirip çevirerek canlı tutmaya çalıştığım, bu zamana kadar üzerlerine şefkatle kanat gererek yok olmamaları için titizlikle sahip çıktığım, en küçük bir ayrıntısını zayi etmemek için tekrar tekrar düşünüp inceleyerek güncellediğim, tümünü tüm detaylarıyla güne getirebilmek için var gücümle gayret ettiğim, kaybetmeden kaydetmek için can havliyle kaleme aldığım anılarım, öykülerim, denemelerim...
“O güne inanmak, imanın şartlarından... Fakat nasıl olacağı konusunda çeşitli rivayetler var. Sence nasıl olacak?”
“Sür üslendiğinde kıyamet kopacak, ikinci üflemede ba’s hadisesi gerçekleşecek, insanlar kabirlerinden kalkıp belli bir hedefe doğru koşarcasına Allah’ın huzuruna çıkacaklar. O güne, Yevmü’l- Ba’s ve Yevmü’l- Hurûc da denir.”
“Kıyam et! Ayağa kalk! Kıyamet, ayağa kalkmak mı acaba? Neyse… Tekrar yaratılışımız nasıl olacak?”
“Yeniden diriliş, Acbü’z- Zeneb denen, bedene ait olup yok olmayan maddi unsurların, gökten inecek bir yağmurla, yani bir nevi hayat suyuyla canlanmasıyla gerçekleşecek. Topraktan bitki çıkar gibi tekrar yaratılıp, karıncalar misali kabirlerimizden çıkacağız.”
“Hepimiz birden mi?”
”İlk canlılık kazanan, Peygamber Efendimiz olacak.”
“Sonra herkes… Hepimiz… Ya ana karnında ölenler?”
“Herkes diriltilecek, herkes… Organları teşekkül etmiş düşük çocuklar dahi… Hatta hayvanlar… Hesaplaşma için tekrar yaratılacaklar. Sonra onlara: “Türap olun!” denecek. Cehennemlikler: “Keşke biz de onlarla birlikte toprak olup gitsek!” diyecekler. Mümkün olmadığını bir kez daha idrak ettiklerinde, yeryüzüne gelmek için bir şans daha isteyecekler ama o fırsat, kimseye bir daha verilmeyecek!”
“Çıplak mı olacağız?”
“Hadislere göre; çıplak, tüysüz, sünnetsiz, sağlıklı, otuz yaşlarında…”
”Ayetlere göre, yeniden diriliş, cismani olacak. O konuda ne diyorsun?”
“Kaf Suresi’nde bir ayet vardır. Mealen şöyledir: “Biz toprağın onlardan yiyip tükettiklerini de geride bıraktıklarını da çok iyi biliriz, katımızda her şeyi muhafaza eden bir kitap vardır ” İnsan topraktan gelir ve ona döner. Bu arada, yaratılışında ondan aldıkları da, yok oluşunda ona geri verdikleri de molekül molekül, atom atom kaydedilmiştir. Nasıl yaratıldıysa öyle yok edilecek, yok edildiği gibi de var edilecektir. Örneksiz yaratılanların, örnekli halde tekrar yaratılmaları zor değildir. Allah için hiçbir şey güç değildir. Tek kişinin yaratılışı da evrenin yaratılışı da: “Ol!..” emriyle gerçekleşmiş olup birini de hepsini de yaratmak aynıdır.”
“Yani bir çiçeği de bir baharı da… “Ol!..” desin, murat etsin, yeter! Bunu biliyorum da yine de merak ediyorum.”
“Neyi merak ediyorsun, Semiray?”
“Tekrar diriltilmeyi… Acaba sen de benim gibi mi düşünüyorsun o sıralamayı?”
“Nasıl bir sıralama var senin beyninde? İnsanın teşekkülü kemiklerin yaratılışıyla başlar, onlara et giydirilir. Ölünce et çürüdükten sonra kemik çürür. Tekrar diriltilmede de…”
“Toprak olup kurtulacaklarını, sorgulanmayacaklarını sanan: “Bu çürümüş kemiklere kim can verecek?” diyerek çürümüş kemikleri gösterenler için Yasin Suresi’nin son ayetlerinde: “Onları ilk defa yaratan diriltir. Onları örneksiz yaratanın, aynısını yaratmaya gücü yetmez mi?” buyrulmakta.”
“Madem biliyorsun, neden soruyorsun? Neyi merak ediyorsun? Onu anlayamadım.”
“Acaba, başka bir yaratılışla mı yaratılacağız? Ara sıra aklıma böyle bir şeyler takılıyor.”
“Önce ne yaratılabilir? Kemikler… Çürümüş kemiklere dikkat çekiliyor. Etlere değil… İlk etapta kemiklerin diriltilmesine işaret edilerek dirilişin cismanî olacağı vurgulanmış ”
“Hatta: “Parmak uçlarına kadar düzelteceğiz!” buyrulmuştur ki parmak izlerimize kadar aynen yaratılacak, kimliklerimizi asla inkâr edemeyeceğiz!”
”O zaman, anlaşılamayan bir şey kalmamış, demektir. Artık sen, bunları bilmeyenlere de öğretecek, onların yeni bir dirilişle dirilmelerini sağlayarak dinimize hizmet edeceksin.”
”Bazen içimde bir takım zanlar oluşuveriyor. İmanım zedelenecek, diye ödüm kopuyor!”
”Bâîs ismini, anlamını düşünce şeridinden geçirerek tekrarlamaya devam edersen, Allah seni, yüce düşünce ve eylemlere yönlendirir, bütün vesveselerden, vehimlerden uzaklaştırır, heva ve heveslerden arındırır, fiillerini güzelleştirir. Tamam mı güzel kızım? Şimdi bana müsaade et! Alışverişe gideceğim.”
“Ben de çıkacağım, baba. Virane’ye gideceğim.”
***
Onur BİLGE
BİN BİR GECE ÖYKÜLERİ - 318
YORUMLAR
Ameller niyetlere göredir niyetin halis'se Mevla seni yönlendirir hayır ve şer ondan Hayra meyli!!şer'e şerh'i vardır bir daha düşün der "“O gün sevkıyat vardır. Cennete ya da cehenneme "Cennet Cehennem Müminler için inancımız onu söyler arınma ve dinlenme yeri Temizlik imandan derinlemesine bir mevzu emeğin değerdi kutlarım.