- 853 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
DOĞU'DA KADIN OLMAK...
Ağır işçi, ırgat, maraba kadın ne dersen de...
Tarlada, ahırda, evde, mutfakta, gece, gündüz, hep o vardır,
uyanıktır, ayaktadır, hizmettedir. Kadının dövülmesi, azarlanması
normal bir işleyiştir. Evlendiği adamla gerdek gecesi tanışmasının
doğal bir sonucu mu bu itilmiş-kakılmış ilişki.
“kes sesini be kadın, işine bak” en saygın ilişkilerin içinde yer alır.
Kızlar 15’ine basmadan zorla evlendirilir bu yörelerde...
Ne çocukluğundan haberi vardır nede yaşamından! Gelenekler ve
töreler yüzünden, başlık parasına, “satılmıştır” Ve bitmiştir kuramadığı
hayalleri ve çocukluğu. Kız çocuğu biraz büyüdüğünde ya kısır olduğu
için, yada erkek çocuğu olmadığı için, üzerine bir kuma getirilir ve
hayat onun için yaşanılmaz bir hal alır. Boşanma gibi bir hakkı yoktur.
Başka bir hayatı seçme şansı yoktur, okuyamadığı, yol yordam bilmediği için, yaşayarak ölmektir onun için gelecek zaman.
Gelenekler ve töreler sadece kadına değil, erkeklere de
hayatı zindan eder. Güzellikler, sevgiler, umutlar çok az yer alır
hayatlarında. Köylerde yaşayan çilekeş ve ezilen kadınlar lafın
kısası her görevi görüyor. Görücü usulüyle evlenmek erkek içinde
eziyettir. Aileler arasında söz kesildiği andan itibaren töreler gereği
erkeğin de aile büyüklerine karşı koyma şansı yoktur. Erkeğin kadından
farkı,fiziki olarak kadından güçlü olması ve kadına baskın gelebilmesi,
birde eşinin üzerine bir kuma alabilmesidir.
Batıda insanların bir çocuğa bakmakta zorlandığından farklı olarak, annem 13-14 yaşlarında evlenerek dokuz çocuk doğurmuş.
Annem sabah erkenden kalkıp, namazını kıldıktan sonra tarlaya çalışmaya gidiyordu. Sabah yedide eve dönüp hayvanları sağıyor onlara ot veriyor, sonra bizleri uyandırıp kahvaltı verdikten sonra kirli çamaşırları bulaşıkları çıkartıp dışarıda ocakta kaynattığı suyla yıkıyordu. Bunları yaptıktan sonra yine bağa bahçeye çalışmaya gidiyordu. Sonra dönüp öğle yemeği hazırlıklarına başlardı. Bütün bunlar için çocuklarının hayatta kalması anlamında gereklidir ve sırf bu umut yaptıklarını ona sevdiriyordu. Birde babamdan azar işitir, dayak yerdi. Her şeye rağmen güler yüzünü esirgemezdi bizden. “HAYAT ONUN İÇİN BİZDİK! “