- 599 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Kalpteki Hastalıklar: Kin ve Nefret
Tartışmak, çekişmek, sürtüşmek, düşmanlık, kin ve nefret beslemek inanan insanların titizlikle kaçınması gereken ve Allah’ın Kur’an’da tarif ettiği ahlâka aykırı kötü özellikler. Mümin hiçbir zaman bu duygulara kapılmamalı, her zaman samimi, mütevazı, şefkat ve sevgi dolu olmalı. “Allah’a ve Resulü’ne itaat edin ve çekişip birbirinize düşmeyin, çözülüp yılgınlaşırsınız, gücünüz gider. Sabredin. Şüphesiz Allah, sabredenlerle beraberdir. (Enfal Suresi, 46) buyruğuna uyarak, diğer müminleri incitebilecek söz ve davranışlardan özenle kaçınmalı, sevgi ve güven ortamları oluşturmalı.
Kin, kıskançlık, rekabet ve küsmek, güzel ortamın önündeki önemli engeller. Müminler arasında herhangi bir rekabet yaşanmamalıdır. Çünkü her samimi mümin, bir diğerine engel çıkarmadan Allah’ın dinine hizmet edebilir. Tek bir bedende, birbirleriyle uyum içindeki organlar gibi, her mümin bir diğerinin yardımcısı ve destekçisidir. Yapılan işler sonucu Allah’ın verdiği başarı da bu ortak çalışmanın sonucunda gerçekleşir.
Allah’ın dinine yardım amacıyla yapılan “hayırlarda yarış” rahmani bir yarıştır ve bu yarışta kıskançlık, rekabet gibi duygulara yer yoktur. Hiçbir mümin kendisinden daha fazla hizmet etmiş olan kardeşine karşı içinde kin ve haset gibi duygular barındırmamalı. Onların duaları Kur’an’da bildirildiği gibidir: "Bir de onlardan sonra gelenler, derler ki: "Rabbimiz, bizi ve bizden önce iman etmiş olan kardeşlerimizi bağışla ve kalplerimizde iman edenlere karşı bir kin bırakma. Rabbimiz, gerçekten Sen, çok şefkatlisin, çok esirgeyicisin." (Haşr Suresi, 10)
Mümin, Rabb’inin rızasını kazanmak için dinin ve müminlerin çıkarlarını gözetmeli, inananların refahını artırmaya çalışmalı, Allah’ın hoşnutluğunun her zaman en çoğunu arama konusunda ödün vermemeli, şeytanın hile ve vesveselerine kanmamalı, imanını arttırma çabası içinde olmalı, nefsinin bencil arzularına kapılmamalı ve kalbini karartacak kıskançlık, kin ve nefret gibi duygulardan arınmalı.
Kin ve nefret, kalbinde hastalık olan kişilerde bulunur. Kur’an’da, “Yoksa kalplerinde hastalık bulunanlar, Allah’ın kinlerini hiç (ortaya) çıkarmayacağını mı sandılar? (Muhammed Suresi, 29) buyrulur. Kalplerinde hastalık bulunanlar kine, nefrete, öfkeye, dedikoduya, tartışmaya ve saldırganlığa yatkındırlar. Kin, bu kişilerin içlerinden gitmez; adeta bir tutku gibidir. Müminin kalbinde ise bu duygulara yer yoktur.
Sevgi, merhamet, şefkat, hoşgörü ve tevazu imanın en önemli kanıtlarındandır. Sevgi, yaşamı güzelleştiren çok büyük bir nimettir. Gerçek sevgi ise ancak derin bir iman, Allah sevgisi ve Allah korkusuyla yaşanır. Kur’an’ın öğrettiği sevgi, samimi inananların kalplerini yumuşatır, Allah’ın güzel sıfatlarının, üzerlerinde tecelli etmesine vesile olur.
Müminlerin sevgilerini en fazla yöneltmeleri gereken varlıklar ise Allah’ın birer tecellisi olan diğer müminlerdir. Çünkü, "Mü’minler ancak kardeştirler..." (Hucurat Suresi, 10)
Müminler arasındaki kardeşlik, derin sevgi ve muhabbet cennet halkının özelliklerindendir. Orada gerçek mutluluğa kavuşmuş insanların kalplerinde hiçbir kötü duyguya yer olmayacaktır. "Onların göğüslerinde kinden (ne varsa tümünü) sıyırıp-çektik, kardeşler olarak tahtlar üzerinde karşı karşıyadırlar." (Hicr Suresi, 47)
Dolayısıyla içinde kibir, kıskançlık, çekememezlik gibi Allah katında hoş karşılanmayan duygular barındıran insan, kendini gözden geçirmeli ve Rabb’ine sığınmalı. Gözleri ve vicdanları körelmiş insanları, içinde yaşadıkları mutsuzluktan kurtaracak tek yol Kur’an ahlâkını yaşamaları. Allah’ı gönülden seven insan, O’nun yarattığı insanları da sever. Bu sevgi, şefkati, merhameti, acımayı, özveriyi, güzelliklerden zevk almayı, huzur ve mutluluğu beraberinde getirir. Ancak o zaman birbirine sevgiyle bakan, nimet ve güzelliklerin değerini bilen insanların oluşturduğu güven ve huzur dolu bir yaşam kurulabilir.
“Sizden önceki toplumların derdi size de bulaştı: Haset ve kin. Kin beslemek, kökten kazıyan şeydir. Allah’a yemin ederim ki iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe iman etmiş olamazsınız.”(Tirmizi; Huccetü’l İslam İmam Gazali, ihya’u Ulum’id-din, 3. cilt, Çeviri: Dr. Sıtkı Gülle, Huzur Yayınevi, İstanbul 1998, s. 425)
Fuat Türker
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.