BİR ZAMANLAR/ MEKTUPLAR VARDI
BİR ZAMANLAR/ MEKTUPLAR VARDI
Zayıf çıtı pıtı minyon, bir kızdı. Yazın güneşten kara, kışın beyaz oluyor. Çitlenbik meyvesi gibi; minik ve renk değiştiren.
Bu yüzden ona "çitlenbik" diyorlardı.
Eski bir ev, taştan yapılmış, küçük pencereleri dışarıdan tel örgülerle kapatılmış. Odaları küçücük, girişte mutfak var, ama;burası
hem mutfak hem oturma odası gibi kullanılıyor. Komşu nine nin evi burası; küçük kız burada; mektup yazmak için bulunuyor.
Bütün gününü yaşlı kadın tel örgülü pencerenin ardın da geçiriyor. Önünde kahvesi, elinde birinci sigarası,
postacıyı bekliyor. Ara sıra da, karşı evdeki kadının evini gözetliyor, kim gelir kim gider diye, merak işte...
Birde; işi olduğunda dışarı çıkan, eşini nin gelmesini. Sarışın, mavi gözlü, uzun boylu, zayıf bir adam eşi "mezarcı" ömer dede.
ikisininde ilk eşleri ölmüş yıllar önce. Bunlar birbirlerine aşık olmuşlar, ilk görüşte ve evlenmişler.
Öyle bir sevgi, aşk yaşanıyor ki! araların da; bütün mahalle, onları konuşuyor.
Bu yaşta böyle aşk..."Aşkın yaşı olmaz" derler, ne kadar doğruymuş ...
Mektup yazma zamanı geldi.Tel örgülü pencerenin önünde oturuyorlar. Altların da tahta bir divan. Yaşlı bir kadın elleri kocaman,
ayakları kırk numara düztaba, dudakları kalın ve etliymiş bir zaman, şimdi alt dudağı sarkmış.
ihtiyarlıktan mı? bilmem! neden? ama; ona; "dal dudak Nebile" derlermiş gençliğinde de. Esmeri biraz geçmiş teni,
babası türk, annesi ermeni.
Gençliğinde kaybetmiş ilk eşini hastalıktan, ondan sonraki yıllarda da ilk eşinden olan kızını yitirmiş.
Kızından kalmış bir "yadigar" ona şimdi mektup yazdıracağı torunu. Başında dikdörgen siyah bir örtü, her zaman ki gibi,
bir ucu sigara yanığından delinmiş, güneşten hafif solmuş tepesi, simsiyah yorgun yaşlı gözleri...
Pencere nin iç kısmı geniş, masa gibi. Yeni zarf ve kalın mavi çizgili bir kağıt kenarda duruyor,
kalemde yanında dikili, önceden hazırlanmış ,itinayla belli.
İçeri de kediler cirit atıyor siyah, beyaz, tekir, sarman, renk renk, küçük büyük, her çeşidi. Hepsinin bir ismi var.
Küçük kız aslında, biraz korkuyor kediler den, bir tanesi var; çok kötü tırmalıyor.
Yaşlı kadın koynundan son gelen mektubu çıkartıyor. Küçük kıza uzatıyor.
-Oku bakalım! tekrar diyor.
Türk kahvesini hazırlamış önceden, odun kömürlü mangalında, bakır cezvesinde.tütününü yakıyor,
bir nefes çekiyor içine, bir yudum da kahve, ağzını şapırdatıyor. Bu arada mektup okunuyor, yaşlı kadın ağlıyor, torununa dualar ediyor.
Küçük yaşta önce annesi ölmüş sonra babası torununun,hem öksüz, hem yetim kalmış, yaşlı kadın büyütmüş okutmuş, öğretmen olmuş.
Bu yıl ilk görevine başlamış, ayrılık zor geliyor tabii...
Okunan mektubu alıyor eline, kokluyor, öpüyor, tekrar koynuna sokuyor. Derin bir nefes alıyor, yaşlı kadın.
-Yaz bakalım! haydi! başla diyor. Söylemeye başlıyor.
-Biricik kızım G.......
Nasılsın? iyimisin? iyi olmanı; cenabı haktan duacıyız.
Bizleri soracak olursan; Elhamdülillah çok iyiyiz.
Gönderdiğin parayla; kışlık odunumuzu aldık.
Dr. A.... beye biraz borçlandık...
Mahalleden, komşulardan son havadisler ...
Mektubun sonuna geliniyor. Hasretle gözlerinden ellerinden öperiz.
Herkesin çok selamları var.
geleceğin günü; dört gözle bekliyoruz.
Mektup; okunuyor, öpülüyor. katlanıp zarfa koyuluyor...
Postaya veriliyor ve günlerce, gelecek cevap bekleniyor...
Bir zamanlar, böyle; yaşanırmış "aşklar"
Bir zamanlar, böyle; beklenirmiş yollar.
Bir zamanlar, böyle; çekilirmiş hasretler.
Bir zamanlar, böyle; öpülürmüş mektuplar.
V.Kayra
YORUMLAR
v.kayra
Allah bu günleri de aratmasın :)
Teşekkürler.saygılar...