- 1590 Okunma
- 18 Yorum
- 0 Beğeni
DUL KADIN MI, ERKEKLEŞEN KADIN MI?
Çok öfkeliydi.Aslında öfkeden ziyade görmeyene gösterme, duymayana anlatmaya çalışıp; becermemenin hayal kırıklığı ve yorgunluğu içindeydi.Ellinde tuttuğu kahve fincanının etrafında gezdirdi parmaklarını uzaklara doğru baktı derin bir iç çekti..”Oooo uzattın ama, karşıki dağlarla sorunun var galiba hadi anlat” dedim…Uzun süredir tanışıyorduk bilirdim sıkıntıları olduğunu, ama hiç sormadım biliyordum bir gün gelecek ve anlatacaktı bana içinde kopan kasırgaları…
Anlattı da;
Tanışarak evlenmişler ailesi ilk etapta karşı çıkmış evlenmesine ancak vazgeçmeyince tamam demiş onlar da çaresizce. Ama hiç mutlu olamamış. Muazzam bir kültür farkı varmış aileler arasında. Zaman içinde eşinde de aile tabanından aldığı o kültürün yansımalarını gördükçe, üzülmüş haliyle. O arada ilk oğlan doğmuş..Değişir demiş kıskançlıkları, sudan bahanelerle ona el kaldırması..Heyhat nerede ?
İşsizlik, parasızlık....Kendi ailesi dışında adamın ailesinden de destek görmemişler. Ardından çalışmaya başlamış ikisi de. Çocuklara annesi ile babası bakmış. İlk maaşını aldığında bir elde toplanmalı ailenin parası dediğinde, hiç art niyet düşünmeden saymış alın terini eşinin avucunun ortasına. Kartını da teslim etmiş ardı sıra… İlk başlarda kılı kılına yetirmişler. Çocuğun masrafları, kira, yol parası, bir iki ufak tefek eşyada almışlar. Ancak eşi para yetmediğinden sürekli şikâyet ederken bir araba ile gelmiş o gün eve; almış kolunda kalan son bileziği, bir de evdeki televizyonu....Satmışlar para eder ellerinde ki tek eşyayı da ödemişler güç bela aldıkları hurdanın borcunu.
Tek karları olmuş önünde çekindikleri resim. Eşi; onu babasına göndermiş “Bak bana destek olmadın ama benim arabam bile var dercesine”…Çalışmaya devam etmişler koşturarak oradan oraya, özel bir şirkette pazarlamacı olmuş eşi, kendisi de bir sağlık kurumunda devlet memuru olmuş. Oh demiş kendince bitti yokluklar, işimiz var, en azından birimiz de devlet güvencesinde..
Aradan geçen zaman sorunları hiç azaltmamış aslında..Bir taraftan kendi kendilerine yetmeye çalışırken bir taraftan da eşinin önlenemeyen araba hırsı… Güldü..”Galiba otuzu geçti bizim araba sayımız.” Hep zarar ediyoruz artık iki çocuğumuz var daha dikkat etmeliyiz diye başladığı her cümleye; “Bindiğimiz kar sen anlamazsın “diyerek adam koymuş nokta. Arabaya binmediğini de fark etmiş bizim kız hayli zaman sonra….
Hafta sonları adam kahvehanede yeni dostlar edinmiş. Biraz da statüsü iş yerinde büyüyünce, adamın zevkleri de çeşitlilik kazanmış..Kadınlar ve gece hayatı da yaşamlarının içine girmiş. Bu arada adam geldiği noktadan yüz seksen derece ters istikamete sapıp eşine olan ilgisini kaybedip bir kadına da aşık olmuş…”Şaka yapıyorum sanma on sekizlikler gibi aşık oldu.”dedi gülerek ve Ona sadece, bana çocuklarımla yaşamam için evimi bırak ve git dedim senden başka hiç bir şey istemiyorum çocuklarıma da bakarım dedim...
Kadınla gidip tanıştım ona da yalan söylemiş bekarım, tek çocuğum var demiş... Kadına dönüp; "sen de mağdursun bende, sen bilirsin ister devam et yoluna ister ayrıl ama benle işi bitti gerisi size kalmış" diyerek, eşinin metresinin yanından ayrılmış… Boşanma davaları gel gitler, ben ettim sen eylemeler ,yalvarmalar yakarmalar, göçler barışlar en önemlisi çocuklar… Derken metresi ile ikinci bir tur adamın aşk yaşamasına rağmen bir türlü ayrılamamışlar.
Zaman geçtikçe; boşanamadık bari hayat benim hayatım yaşam kalitemi kendi adıma yükseltmek için çaba sarf edeyim kararına varmış kadın .El atmış enkazdan kürek kürek kül atmış, bir bakmış karşısındaki tükenmiş bir adam… Evin içerisinde bir köşe edinmiş ki adam kendine, bütünleşmiş orayla bir nevi aksesuar..Bu arada ergenliğe geçişte yanında olmadığı oğlu içinde biriktirdiği kinle asi olmuş babaya; evleneceğim diye tutturmuş bulduğu bir kızla.. Çaresiz kalkmış düğün dernek kurmuş, eş dostla el ele verip evlendirmiş yürek goncasını çok da mutlularmış. Küsmüş ya baba ne elini oynatmış, ne de bir lirası geçmiş evladına yuva kurulanda...Küçülmüş biraz daha adam,bir kez daha O’nun ve evlatlarının nazarında..
Eve vaktinde gelip vaktinde gider olmuş seviyorum demek dilinde kelam olmuş ama yüreği hiç söylememiş, gözleri hiç anlatmamış diline şahitlik etmemiş tavrı edası…İnanamadım bir daha diyor gözlerimin içine yaşlı gözlerle bakarak ; ya güvensizliğim sebep, ya Onun dönüşündeki samimiyetsizliği, tükenmişliği,hp eksik hep yarım kalması…. İnandırtmadı bir daha beni ona..
Ama onun hala bana dair beklentileri vardı. Evdeydi ya; tüm meseleler bitmişti varlığı nimetti öyle de komikti işte.Maaşımı sürekli ediyordu ima, artık aileyiz para belli bir yerde dursa ya..Korkuları vardı. İşten atılır, çıkarsam özel sektörü anlayamazsın bilemezsin sen diyerek bahaneler üretip eve dair harcamalarını da asgaride tutuyordu..Yeni bir şey talep edilmesi ödünü patlatıyordu…Hala evladına düşmandı, eşine ise aşırı düşkün bir koca edası…Anlatmıştı arkadaşım defalarca; “Eeee be adam anla çocuğun halini, Nuh deyip, peygamberi demekten vazgeçemedi adam içindeki kinle kendini yargılamadan ”…Vazgeçti kadın konuşmaktan, vazgeçti anlatmaktan, vazgeçti göstermekten.. Evlatlarım dedi.. Sadece evlatlarım…
Hiçlik dokunmuştu artık sayın müdürümüze… Bu arada laf aramızda adam üst düzey bir müdürdü ver yansın ettiği özelde..Ama evinde değil müdürlük, onbaşılılığa bile terfi edememişti çok sevdiği itibarı hala yer dibinde ...Susuyordu evdeki herkes,izliyordu; bu kendine yabancılaşmış adamı.
O gün eve gittiğinde arkadaşım gün içinden birkaç parça ayrıntıyı eklemiş laf olsun diye… Adam terslenmiş “dul kadın gibi oldun; ne bu entel dantel havan? Kocan kim, nerede tavrın hoş değil biline ” dediğinde çok şaşırmış arkadaşım. İlk etapta birkaç saniye susmuş sonra haykırmış; “ ne dul, ne entel dantelim; ben bildiğin erkeğim. Erkekleştim sayende bu evde olmayan erkeğin yükünü yüklenmekten kadın olarak bilinmemekten kollanmamaktan… Susmuş sonra..Her zaman ki gibi...
Acı bir tebessüm yayıldı yüzüne ağlamak gülmek arası bana döndü “Dediği lafı düşünebiliyor musun bana dul kadın diyor, benim hiç kocam olmadı ki, ben hem çocuklarımın anası hem de babası oldum birden fark ettim ki; ben kadından ziyade erkek olmuşum. Ne kadın olarak bir hevesim, ne hayata bakışımda bir estetik duygusu kalmış; ben erkekleşmişim..İşte bunu fark etmek beni üzdü hilkatim bu değildi..Hilkatimin dışında hayata karşı zorlanmak... Hadi geç zorlanmayı ve hala bu noktada yargılanmak bu beni çileden çıkarıyor…”
Bağırmak istedim; haykırmak, kusmak içimde"ki" tüm biriktirdiklerimi...Değmez nasıl olsa anlamaya ilişkin organları çoktan körelmişti ki. Sabah oldu sana geldim… anlatayım yaz dedim; “ Yaz ki kocalar erkekleştirdikleri kadınlarından, kadın olmasını, onlara tabii olmasını beklemesinler..Yaz ki Allahın emaneti diye aldıkları eşlerine Allahın hediyesi olan çocuklarına dünyayı zindan etmesinler “..Gün gelip kendi taşıdıkları odunla da yanarken de feryat, figan etmesinler…
Gülümsedi kocaman bir aydınlık yerleşti simasına hadi çocukları da alıp sinemaya gidelim derken koş hadi hazırlan diye bana bağırıyordu…
Hey be kadın dedim… Sen dağsın başı dumanlım… Eteklerinde ne çiçekler bitecek daha ne depremlere göğüs gerdin, daha gerecek azamettesin, güçtesin… Sıkma canını eteğin dibinde büyüyememiş bir güdük ağaç; ya kuruyacak, ya bu saatten sonra onun da boynu vurulacak var mı ötesi…
Perihan TUNÇOK KILIÇ
ESMİZE 12.7.2011
İzmir
YORUMLAR
Nefis bir kurgu,tertemiz arı duru bir dil ve bilindik bir içeriği özgünleştirebilen yetkin bir kalemden Maupassant tarzı (olay hikayeciliği) bir öyküleme...Bence kadınlar öyküde erkeklerden daha başarılı; zira öykü, yaşamın küçücük bir kesitini işlediği için ,gerek mantıksal bütünlük anlamında gerekse dilin şiiriyeti bakımından özen istiyor.Bu özeni de bayanlar erkelerden daha fazla gösteriyor kuşkusuz.
Perihan Hanım'ın hikâyesi oldukça başarılı ; çünkü üçüncü kişi anlatımında kahramanın iç dünyasına girmek kolay gibi görünse de zordur.Hele de metin içinde bir iç metin olarak "anlatılan geçmiş zaman kipi"yle kahramanın duygularını yansıtmak her babayiğidin kârı değildir."Kahraman şunu yapmış,bunu yapmış." demek kolay;zor olan :"Olay hikayeciliği" kurgusunda duyguları canlandırmaktır.Perihan Hanım işte bunu başarıyor ; öykünün akışını engellemeden,gerek betimlemelerdeki ustalığı gerekse kahramanın iç dünyasını, sanki bir çay sohbetinde onu dinliyormuş gibi bir sahne kurgulayarak, aralayıp okuru büyülüyor.
Zaman zaman Çehov tarzı (durum öykülemesi) tahkiyeden de faydalanıyor ; anlatıda olay bitince yerini kadın aforizmaları alıyor.Ama bunlar okuru sıkmıyor,çünkü hikemi değil;doğal bir söylem.
Yazar,özellikle son paragrafta , adeta "Cahit Kulebi"nin şiiri bitirişi gibi dehşet bir istiare yapmış ve nobran kocayı ağaca benzetmiş :))
(Tevekkeli değil geçen yıl dershaneye parfüm satan bir adamcağız geldi;bendeniz de dışarıdan gelen biri ,yerini yadırgamasın,garipsemesin diye misafirle ilgilenirim Allah için.Efendim her neyse öteden beri koku mevzusunda cahil olduğum için , kokoreç ve kelle paça kokusunu dünyanın en güzel kokusu zannederim.Kadın ve erkek kokularının neye göre ayrıldığını da oldum bittim merak ederim.Dayanamayıp sordum:
---"Ya erenler nedir bunun esbab-ı mucibesi,nedir bunun hikmeti ,neden farklı cinse farklı koku,hem bu kokular neyden yapılır?" deyince,sizinki ne dese beğenirsiniz:
---"Kadın kokuları çiçekten,erkek kokuları odundan, pardon ağaçtan yapılır Hocam:)) derken dudağının kıvrımında tuhaf bir hinlik belirmişti.Tabii bu arada bendeniz de onca bayanın içinde mortingen ştraze...
Saygılar efendim.
Mehmet Binboğa
Binboğalı tarafından 7/16/2011 4:49:46 AM zamanında düzenlenmiştir.
Eğitim bile halletmiyor evlilik içi sorunları. Bilgiden daha farklı, ilave olarak görgü, inanç, kültür birikimleri de çok etkili.
Hiç okul görmemiş eski ebeveynlerimizde gördüğümüz birbirine saygı kadar saygı yok şimdi.
Üzücü ve günümüzde çok rastlanılan modeldi.
Teşekkürler yazı için, sevgilerle
Sevgili Perihan, Bu yazı bana, kadının evi ve çocukları için nasıl çırpındığını bir kez daha hatırlattı.
Bütün erkekler demiyorum ama çoğunluğu neden eşleri ve çocuklarına yabancıdır? Neden hiçbir şeyleri ilgilenmezler onları?
Kadın her türlü zorluğa katlanıp çocuklarını yetiştirirken adam bir yabancıyı seyreder gibi onları karşıdan seyreder ve üstelik kadının kazancına da para ortada toplansın diye el koyar. Hayır diyen kadın dayağı yer(!)
Bu bütün kadın ve erkekler için geçerli olmasa da çoğunluk böyledir. Erkek liderdir görüşü hakim olduğu sürece, kadını sömürü gibi gördükçe bu düzen değişmeyecek gibi.
Değişen tek şey; kadının, biten sevgisi ve saygısı olacak. Kendisine ve çocuklarına sahip çıkmayan bir kocayı nasıl ve neden sevsin kadın?
Boşanamazsa bile asla onu koca olarak görmeyecek, erkek evin bir köşesinde yabancı hayatına devam ederken, kadın erkekleştiğinin farkına varacak.
Ne acı bir durum… Kocalı ve dul olmak(!) bu bizim toplumumuzda çokça var.
Böylesi güzel bir arkadaşlığın olduğu için, sana güvenip sorunlarını açtıkları için senin ne yürekli bir arkadaş olduğunu görüyorum sevgili Perihan.
Tebrik ediyorum canım .
Sevgimle.
EMİNE45 tarafından 7/13/2011 8:52:53 PM zamanında düzenlenmiştir.
Kadın ve şiddet hep erkeklerle birlikte anılır. Oysaki her erkek aynı zamanda “ana kuzusu” dur.
Her erkek ana kucağından geçmiş, ilk güzellikleri annesinde tatmıştır. İlk öğretmenleri “Anneler” dir.
Peki bu şiddet neden;
Ben bir anne istiyorum;
Oğluna güzellikleri öğretirken ,” karısını sevmeyi, karısını saymayı, karısını yüceltmesi” gerektiğini öğretecek,
Ben Bir anne istiyorum;
Tüm anne sıcaklığı ile oğlunu “kucakladığı” gibi, “el kızı” demeden, gelinini de “kızımmmm diye kucaklayacak”
Ben bir anne istiyorum;
Oğluna “evladım” diye sarılırken; gelinini de “evlat” gibi sahiplenecek,
Ben bir anne istiyorum;
Oğluna “çarp karının ağzına, kessin sesini” demeyip, “iletişim kurarak sorunlarınızı çözün” diyecek
Ben bir anne istiyorum;
Gelinime kötü davranırsan “sana analık hakkımı helal etmem” diyecek,
…
Tüm Annelere……………………….
Lütfen yorumum erkek savunuculuğu gibi algınlanmasın. Bu yazı ile toplumun aynası olmuşunuz. Kaleminize sağlık.
Esmize - Perihan Kılıç
Evet perihancığım yaşamdan kesit bu.Hiçte yapancı değil çoğumuza.Ben bu yaşanmış hikayeyi baştan farklı olarak değerlendiriyorum şöyle ki;Kadın ve erkek ta baştan ilişkilerindeki karşılıklı özveri ve sınırlarını belirlememekten kaynaklanan sorunlar bunlar tek sorumlusu erkek mi?bence hayır.Asıl sorun kadında.Vazgeçmeyi bilmemenın verdiği zavallılık.ev mesüliyetini sadece kadın üslenirse erkek misafir sanatcı olacaktır evde.bu kacınılmaz.çocukların sorumlulukları buna keza.Hepsi bir paylaşımdır tek taraf ele alamaz sorumluluğu.O kadın eminim ki tüm yaşantısı işi,çocukları olmuştur.Eşiyle yan yana ama asla onunla olmamıştır.kadın erkeğinin kadını olmalı sonra anne herşeyden önce kendini sevmeli.Kendini seven insan asla bencil değildir.bizde yanlış değerlendiriliyor.oysa üç günlük dünyada kendini ne çocuklarına ne eşine ne ailene adayamassın.buna hakkın yoktur.Kendine sahip olan ve kişiliğiyle dimdik durabilen insan kendisine yapılan haksızlıklarıda görür ve kabul etmez.Beni bırakır terk eder korkusuyla kendine ve karşısındakine sınır koyamayan insanlar böyle acı çekmek zorundadır.Sorun kendisidir.Silkelenip kendine gelmeyen kimseler ne yazıkki sonu böyle olacaktır.Karşısındaki aslında sorun gördüğü şeyi çok net olarak söylemiş tebrik ederim.kadınını kadın olarak görmek istiyor.neden herşeyi kontrol edip herşeyi yapmayı üslenir kadınlar anlamış değilim.28 yıllık evliyim sanki dün evlenmiş gibiyiz.tek yol herkez sorumluluğunu biliyor ve kimse birbirinin sınırlarını ihlal etmiyor zaten edilmesinede müsade edilmiyor.Ne yazıkki ülkemizde böyle abtalca fedakarlık rölünde olan kadınlar çok var.mutlu olmaları mümkün değil sadece kendileri değil eşleride çocuklarıda mutlu olamaz.çünkü kimse evdeki rolünü bilmiyor.yada birbirlerinin rolünü çalmışlar.Hiç bir şey için geç değildir.Kadın olun erkeğinizede erkek işlerini yapmasına müsade edin.eğer yapmıyorki ne yapayım diyorsanız sizde yapmayın ve ne olacaksa birlikte paylaşacaksınız.bırakın elektirik faturası yatmadığı için elektiriğiniz kesilsin pazar aışverişiniz eksikliği yüzünden yemek yapamayın.sularınız kesilsin v.s önce oturun konuşun bir iş ayrımı yapın ve birbirinizle sohbet yapmayı öğrenin.zararın neresinden dönülürse kardır.Amma döktürdüm ama için böyle mutsuz kadınları ve erkekleri görünce dayanamıyorum.kendiniz için yaşayın lütfen..Kendi taşıdıkları odunla yanmak kur'anda geçen sözdür kafirler için kullanılır.Cehennemde kimin yanacağı belli olmaz.ALLAH akıl vermiş kullanmayan sorumludur.Sevgilerimle Perihancığım
Esmize - Perihan Kılıç
Esmize - Perihan Kılıç
Ben bir yorum bırakmıştım ama eklemeyi başaramadım yazık ki. Özetle;
Aşklar el birliğiyle çürüttüğümüz duygular, taraflar kendi taraflarını düzeltmedikçe iyi niyetli hiç bir karşı taraf hamlesi kurtaramaz bir aşkı. Yeni bulunacak aşkları da beceriksiz ellerde çürütecek olduktan sonra zırt pırt aşık olmanın da bir manası yok. Şehir mezarlığına dönüyor kalpler sonra. Tebrikler sevgili esmize, sana yakın olmanın güzel tarafı bu işte. Bir dost aradığında omzun yetiyor ve dinlendiğini biliyor insan. Sevgimle...
Esmize - Perihan Kılıç
Esmize - Perihan Kılıç
Bir kadın 10 erkeğe bedeldir...Bunun adı erkekleşmeyse eğer, çoğu kadın erkektir...
Günümüzde artık evinin sorumluluğunu taşıyan erkekler çok nadir...Nesli tükendi tükenmek üzere...Çoğu erkek uçkurunun peşinde, onun dışında bir düşüncesi yok maaalesef...Dolayısıyla ev, evlat sorumluluğu kadının üzerinde...İş böyle olmasına rağmen ben diyorum ki, kadına zarar gene kadından geliyor...Ne zaman kadınlar hemcinslerini düşünerek yaşamaya başladılar, işte o zaman her kadın erkek olmak zorunda kalmayacak...
Konu müthiş daha işlenmesi gereken bir konu...
Kutluyorum arkadaşım, sevgiler...
Esmize - Perihan Kılıç
Tekil olaylar üzerinden bu işin içinden çıkmak çok kolay değil. Keskin bir değişim ve dayanılmaz bir göç kültürü yaşayan bir toplumdan, herşeyin normal gitmesini beklemek anormalliktir... Bu keskin değişimi göğüsleyecek eğitilmiş bireyleriniz yoksa, işin daha vahim sonuçlar doğuracağını da şimdiden görmek gerek ki, bunun ipuçları yavaş yavaş gözüküyor....Bu zaman diliminde insanlık topyekun yeni bir eşiktedir ve herkes bu yeni dünyanın birtür acemisidir. Dünyanın nereye doğru gittiğini bildiğini söyleyenlerse en büyük yalancı...Hızlı değişim, bir anlamda küçülen dünya, zengin ve çetrefil bir üretim tarzı ve tüketim...Bunu hergün yeniden algılamaya hazır birey...Bu yeni dünyada bu karmaşık algıyı karşılayacak eğitim sistemide yok gibi..Sadece provaları vardır, deneme yanılma yoluyla devam eden... Değişim keskin, sürekli ve zengin...Eğitim; atıl- durağan ve çok zamam isteyen bişey...Bu boşluğu doldurmak sanıldığı kadar kolay değil. Hele geri kalmış toplum yaftasını yiyenlerinse işi daha bir zordur..Biz bu zorluğu yaşıyoruz...Bir ağaç yeniden yeşermek için onca badire atlatırken, toplumların yara almadan bu değişimi başarması sosyolojinin de inkarı anlamına gelir. Sosoyolojik ilim ve durumlarda, en az değişim kadar birçok katmandan oluşur ve çok çetrefil bir durum arzeder. Değişim karşısında bütün müesseseler tezelden yıpranmaktadır. Yeni durumu karşılayacak müesseselerinde inşası sanıldığı kadar kolay değildir. Durum böyle olunca da yolda yaralananalar, ölenler ve yolunu kaybedenler elbet olacaktır.
Yine başa dönüyoruz; tüm bu yeni durumları, doğru algılayacak ve az hata yapacak bireyleri yetiştirmek zorundasınız. Bugün derininde hayatla tezat teşkil eden bir eğitim sisteminin bunun altından kakması güç. Böyle olunca da eğitilmemiş bu insanlar birileri tarafından parsa parsa tolanıyor ve istenilen amaçlarda kullanılabiliyor, bu kullanılmaktan da insanlar bir beis görmüyor. Hayatın istediği insan modeliyle, eğitimin ürettiği insan modeli arasında büyük bir makas vardır, bu görülmeli...Ekonomik gelişmişlik ve tüketimle, göçe katılan ve yerinde yaşamaya devam eden insanların, bu gelişmişlik ve çelişkili durumu algılamada derin problemleri vardır. Bu yuvalara bir ızdırap olarak her akşam dönmektedir...Özelde ise aslında erkeklerimizin omuzunda da inanılmaz ağır bir yük vardır. Anlıyamadıkları bir dünyada para kazanmak, üstelikte helalinden olsun diye bir telkinde bulunarak..Nasıl olacak ? Kendini ve işini anlamak ve algılamakta zorlanan bu birey, eşini ve çocuklarını nasıl algılayıp ve anlayacak ? Buna çoğunun zamanı bile yok. Halkın ekseriyeti için yaşam bir savaşa dönüşmüştür..Bunları eğitecek ne zaman, ne de şimdilik bir kurum vardır. Kadınlarımız kısmen de olsa halkeğitim merkezleri gibi kurumlarda zaman zaman oyalansalar da...Erkeklerimiz kesinlikle iyi eğitilmiyor, bunda da çok suçlu olduklarını sanmıyorum ki, çoğu bu boşluğun farkında bile değil. Birde bunun içine çaprazlama tutarsız evlilikleri eklerseniz, sonuçta varılacak yer bu mutsuz insanlar diyarıdır...Erkeklerrimiz ellisinde yetmiş yaş görüntüsü verirken, kadınlarımız acılarını içine gömerek hayatı sürüklemeye çaışırlar...
Bu badireden kendini kurtaracak bi takım ekonomik zorluğunu yenmiş guruplar olacaksa da, halk çoğunluğu büyük fireler vererek yoluna devam edecektir. Ta ki bir toslama duvarıyla karşılaşıncaya dek...
Çokgenli bir sorunlar yumağının ürettiği bu biricik örnek üzerinden, şu an aklımdan geçen ve içimden gelenleri paylaşmaya çalıştım...
Teşekkürler Hocam...Selam,saygı...
hyazici58 tarafından 7/12/2011 12:47:46 PM zamanında düzenlenmiştir.
Esmize - Perihan Kılıç
Uzun süredir takip ettiğimde ailedeki yozlaşmanın özellikle erkeklerde ardı sıra kadında dolayısı ile çocuklarda zincirler halinde birbirini takip eden bozulmanın ilk halkasının yine erkek olduğunu gördüm.İsterseniz savaşa varım sizle hodri meydan :))şaka bir tarafa bunu çok gözlemlediğim için biliyorum
Bir kere erkeklerimiz iki ayrı kişilikle dolaşıyor etrafta..( ben %70 lerden bahsediyorum aman %30 üstlerine almasın saygım sonsuz onlara)...Birinci kişi iş ve sosyal çevredeki adam,, ikincisi ise evinde olan adam..bu kendi aynı ama birbirine zıt karakterli erkek tipini gözlemlerseniz; sosyal çevrede modern özgürlükçü sevecen en en...eve götürelim aynı beyefendiyi kaba saba, güler yüzü bitmiş, çocuğu ilgi istese kendine külfet eşi ise emrine amade hizmetçisi...İnanın bu üniversite mezunlarında bile öyle çok ki ...
Peki bu erkek bilmiyor diyebilir miyiz? biliyor, hem de nasıl ...bilmese aynı potları sosyal çevrede de kırar ama yapmıyor.eve geldiğinde ise bildiğin maganda... sebep aile kavramı bilincinin oluşmaması, sürekli okşanmış erkek egosunun dayanılmaz hafifliği... feminist mi oldum ne? ama inanın yüzlerce kadınla konuştum yüzlerce koca gözlemledim öyle az ki karakteri oturmuş gerçek erkek şahsiyetine sahip insanları görmek..Eğitim bir yere kadar... bunları içten dürten genetik bir sıkıntıları var gibi... kadın değişti hem de çok... ama erkekler değişime ayak uyduramadı anneleri ile modern hayatın içinde kadın arasında açı büyüdükçe erkeğin bocalaması da bir o kadar arttı.. saygılarımla
hyazici58
Memuriyetten gelmem ve bir göç kültürü yaşaya gelen biri olarak şunu söylemem mümkün. Sizin doğup büğüdüğünüz, kişiliğinizin ilk şekillendiği yerde, sizi tutan, kontrol eden, mahalle baskısı da diyebileceğimiz bir yığın mekanizma vardır ki, burada hangi aileden geldiğiniz bile önemlidir. Göçe katıldığınıuzda bu baskı ve kınama kanalları dumura uğramaktadır, dolayısıyla birtür yanlışta olsa özgürleşme alanı önünüze açılıyor. Bu ticarette de böyle, ahlaki anlayıştada böyledir. Sürpriz olarak şehrin ağır baskısınıda bunun üzerine korsanız, eğittim dediğiniz insanın çırılçıplak kaldığınıda görürürsünüz...Bu erkek yapısını doğru analiz etmezsek işin içinden çıkamayız.
Kadın burada nerde duruyor, aslında yok gibi..O yeni dünyaya elyordamıyla alışmaya çalışıyor, çok zeki olanlar olayı çözüyor zaman zaman, tabi ki kadınlarda da aynı anormallikler gecikmeden suyüzüne çıkıyor ve toplumsal bir sorun haline geliyor...
Konuşacak çok şey var ama hocam sayfanı daha meşgul etmiyim.
Selam,saygı...
Ben bu filmi gördüydüm demek geldi...Ne çok benzerlikler çevremdeki bir çok kadından ve benden...Ne diyeyim ki ablacığım,yaşanmışlıklar yağdı bir bir üzerime ...babalar gününde babalar günümün kutlanmasını önce garipsemiştim,ama sonrasında benim göremediğimi çevremdekilerin görüp babalıkta eden ben olduğum için haklılıklarını anlamıştım...Baba olma hayalim yok tu ki,ama babada oldum ...
Hep derler ya büyükler şikayet etmeye kalkmayalım,biz neler yaşadık neler gördük seninkide bir şey mi diye...İşte yüklenen yük bu aslında omuzlara,hep etki,kadın kadın olarak karar veremiyor çoğu kez çevresel etkenler...Benim demeyi öğrendiğimizde aslında her şey olduğundan o kadar güzel seriliyor ki önümüze,bunu başarması dileğimle tüm kadınların...O süreç gel-gitler yıpratmıyor mu ,yıpratıyor ama açmayı başarırsa şayet o zaman birey oluyor kadın değil...İNSAN!!!
Toplumsal dayatmalar bizi biz olma yolunda engelliyor...Değerimiz yine içimizde ve çıkaracak güç bizde..Bunu başarabiliriz...Sadece cesaret!!!!
Ey kadın!!!
Bunu gör,duy,hisset.....
Sevgimle....
Esmize - Perihan Kılıç
Esmize - Perihan Kılıç
"Kim olduğumuza, bizden başka hiç kimse karar veremez." İzlediğim bir filmde duymuştum bu sözü ve çok uzun bir süre düşünmüştüm. Öykünüze tersten baktığımda, bu söz geldi aklıma.
Sevgiler, selamlar.
Esmize - Perihan Kılıç
Kendi eksiklerini, kusur ve yanlışlarını eşlerine yükleyen erkekler...
Sadakatsizlik, sevgisizlik karşısında, çoluk çocuğuna sahip olma duygusu, istemeden de olsa sertleştirir kadını.
Bir de paramız bir yerde toplansın, harcamayı oradan yapalım deyip, kendi kazandığı parayı kuruş kuruş yalvartarak veren kocalar tanıyorum.
Anlatımınız akıcı, ilgiyle okutturuyor yazıyı.
Tebrikler değerli kardeşim, selam ve saygılar.
Esmize - Perihan Kılıç
Esmize - Perihan Kılıç
Hayatın içinde ne suskunlar var dost
Yüreğindeki açamadığı gizli gerçeklerle yaşayan aslında
akarsu misali döktürsen her hayat bir roman
satırlara su gibi dökülmüş yaşam gerçeğini bizlerle paylaşan özgün kalemi kutluyoruM.
Söyleyecek fazla söz yok.Allah ıslah etsin böylesi yaşam sürenleri ne denilebilir ki
Esmize - Perihan Kılıç
Evet evet işte bu kalemi çok severek beğenerek okuyorum ,yorum yazmasamda sayfasına ışık hüzmesi süzülüp okuyorum.
yalın bir dil'le yazıyor ,okurken kavram kargaşası çekmiyorum .Hayattan yazıyor, bizden yazıyor, içimizden yazıyor ve çokça kaliteli yazıyor ,yüzünün aydınlığı yazılarına yansıyan bir istisnai bir kalem.
Tanımıyorum sadece yazılarını biliyorum ama sanki kırkyıldır tanıyormuş gibiyim, yüreğimde ...Esmize hep yaz çok yaz demicem ,hep burda ol ve herdem yüreğinden dökülen güzellikleri paylaş bizimle...
iYİKİ VARSIN !
Sevgilerimle ...
Esmize - Perihan Kılıç
Evlenmeler kadar ,boşanmalarda fazlalaştı.Adem sonradan görmemiş olsun farklı ortam ,özenti doyumsuzluk sonu hayıra gitmeyen yıkımlar.
Acı verici bir olay ailenin yıkımı ile anne,baba arasında yıkıntı yaşayacak çocuklar o kadar çok ki toplumumuzda.
Çok yazılacak var amma...
Bu değerli yazınız için teşekkür ederim.
Saygı ve selem ile.