Kişiliklerim(2) Özgürlük
- Aralık ayındayız. Farkında mısın?
- Evet, farkındayım. Ne demek oluyor yani bu?
- Bir doğum günün daha geldi demek oluyor.
Yirmi yedinci kişiliğim haklıydı. Unutmuşum. O söyleyene kadar doğum günümün yaklaştığından haberim yoktu. Hatta doğduğum ayın içinde olduğumuzdan da haberim yoktu. Ah şu unutkanlık. Bırakmadı bir türlü yakamı, on yedi yaşımdan beridir.
- Ben onu tamamen unutmuşum!
- Unuttuğunun farkındayım.
Gülümsedi yirmi yedinci kişiliğim. Ne zaman böyle gülümsese içime bir huzur dolar. Bu gülüş ister kötü bir zaman da olsun ister güzel bir zaman da olsun. Hiç farkı olmadan her daim günlümü ferahlatır yirmi yedinci kişiliğimin bu gülüşü.
- Baksana! Kaç yaşına basacaksın?
- Otuz iki.
- Otuz iki yaşındasın ve hala evli değilsin. Farkında mısın? (Yine o malum gülümseyiş)
- Elbette ki farkındayım.
- Bu yaşına kadar evlenmemenin sebebi ne? Yoksa… O halen aklında mı?
O diye kast ettiği gençlik yıllarımdan kalma ve sular seller gibi aşık olduğum bir kızcağız. Yürüdüğün de bir çizgi film karakterini, durduğun da nazar boncuğunu, konuştuğun da ise üç yaşında konuşmayı yeni öğrenmiş bir bebeği andıran, benim gibi kaçık bir kız.
- ‘o’ diye kast ettiğinin bir ismi var! … Sana şöyle söyleyeyim. Hayat benden yana değil.
Sende biliyorsun ki eğer hayat sana bir kere küsmüşse sadece hayattan değil akrep ve yelkovandan da umudu kesmelisin. Eğer hayat seni bırakırsa onlar da bırakır.
- Yani bu yaşına kadar evlenememenin sebebi akrep ve yelkovan mı?
- Ve hayat!
- Akrep, yelkovan ve hayat … Peki, o kızdan haberin var mı?
- Lütfen o kız diyip durma! Onun bir ismi var. Ayrıca bu konuyu kapatabilir miyiz? Lütfen! Kafam o kadar yoğun ki, bunu kaldırabileceğimi sanmıyorum.
Silahlı bir soyguncuya teslim olur gibi ellerini havaya kaldırıp aheste aheste odadan ayrıldı, Yirmi yedinci kişiliğim.
Aslında yalnız oturmak istemiyordum. Geri çağırabilirdim onu ama yapmadım, yapamadım.
Hiç bir şey söylemeden gidenlere karşı zaafım var. Dön diyemiyorum. Sadece susuyorum. Gidişini izliyorum. Hele ki yavaş yavaş, hicaz makamın da gidiyorsa kilit vuruluyor dudaklarıma. Bütün zerreciklerim çığlık çığlığa oluyorlar ama dudaklarım kıpırdamıyor.
Keşke ruhum da ayrılsa bu şekilde bedenimden. Hiçbir şey yapamasam. Yerim de duramasam ama dursam. Çığlıklar atsam ama sussam. Damarlarım basınçtan çatlasa, ruhum ise melek misali yükselse gök yüzüne. Nisbet yapsam hayata. Akrep ve yelkovan yönlerini şaşırsa, zamandan soyutlanmış ruhuma hakim olamasalar.
İşte gerçek özgürlük bu… Zamanın müdahil olduğu hiçbir kavramın özgürlük olduğuna inanmıyorum. Ne an ki, akrep ve yelkovan sayıların peşini bırakırlar. İşte o an, ki! özgürlük başlar.
Mustafa YADİGAR
YORUMLAR
Çok başarılı buluyorum bu diziyi. Tadında sürüyor. Kendini karşına alıp siga'ya çekmek mi dersin, külahını masaya koymak mı okuyucunun kendine kalmış. Ama hiç dalavereye bulaşmadan samimane konuşmalar, özgün, huzurlu, sakin ve barışık. Tebrik etmek isterim. Selamla...
YadigarR
Övgüleriniz beni oldukça mutlu etti ..
Vakit ayırdığınız için tekrar teşekkür ederim ..
Saygılar sunuyorum Üstad'ım ..