- 958 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
OKYANUSTA BUHAR OLMAK
Değerli kardeşlerim, iki üç gün evvel bir bacım sultanımızın bir sorusu oldu bu fakire. Biz de buna istinaden kendisine cevaben bu naçizane değersiz yazımızı yazmayı uygun gördük. Bu büyüğümüzün sorusu "Okyanusta buhar olmak." Evet değerli kardeşlerim. Okyanusta buhar olmak konusunu bu fakir kardeşiniz İlm-i Tevhid öğretisi içerisinde cepalamaya gayret edeceğiz. Okyanus deyince ilk aklımıza gelen,ucu bucağı gözükmeyen sonsuz bir su parçası olduğu düşüncesidir ve bu doğrudur. Bizler,yani ilm-i Ledünni okuyan fakirler Okyanus denilince aklımıza o büyük su kütlesi gelmez. Bizlerin düşüncesinde Okyanus. Tevhid ilmidir ve ucu bucağı olmayan sonsuz bir ummandır. Biz Allah’ın kulları da bu sonsuz Tevhid Okyanusunda birer su katreleriyiz, ister bunun farkında olalım ister olmayalım.Bakınız kardeşlerim hemen hemen herkes gibi bizlere de her yaz olmasa da zaman zaman denize gitmişizdir. Bu fakir kardeşiniz de geçen sene denize gitmiştim ailemle. Deniz kenarında kumsal da otururken suyun üzerinde oluşan buhar dikkatimi çekti ve şunu düşündüm.Acaba bu su dan çıkan buharla birlikte tuzu da göğe yükseliyormu diye ve bunun mümkün olmadığını,suyun buharlaşıp gökyüzüne çıkarken tuzunu yani ağırlığını denizde bıraktığnı haklı olarak düşündüm.
Tabii ki su buharlaşınca varlığını su da bırakmak zorundadır yoksa varığıyla gök yüzüne çıkması mümkün değildir. Diyeceğim şu ki, Tevhid okyanusunda birer katre olan bizler kendi benliklerimiz yani ağırlıklarımız dururken nasıl olur da Tevhid deryasında buhar olup özümüze dönebiliriz?.Dönmemiz mümkün değil.Su bile su olması itibarıyla tuzunu terk ederek buhar olup özüne dönerken,bizler nasıl olur da kendi benliklerimizle Hakk’a ulaşmayı amaçlayabiliyoruz şaşırmamak mümkün değil.
Bakın sevgili kardeşlerim biz insanoğlunun amacı Hakk’a vasıl olmaksa, o zaman kendimize ait olduğunu zannettiğimiz üç fenamızı İfna(Yok) etmedikçe Tevhid deryasında buhar olup Hakk’a vuslat olmamızı unutalım.İnsan kendisine nisbet ettiği Hakk’ın malı olan Efli,Sıfatı Zatı,Hakk’a iade etmediği müddetçe, Tevhid deryasında buhar olup özüne dönemez. Ancak her kim ki Kendine nisbet ettiği fenai efalini,fenai sıfatını,fenai zatını terk eder de bunların Hakk’a ait olduğunu kabul ve tefekkür ederse ancak o zaman buhar olup özüne döner. İnsanoğlu özünün su olduğunu unutup kendisine vücut nisbet etmekle su olduğunun farkında değil. Peki, bu neden böyle?.Çünkü insanoğlu özünü bilmediği için,gökyüzünde soğuk bir tabakada buz katmanına dönüşen buz kütlesi gibi kendine varlık isnad etmektedir ve bu yüzdendir ki sıcakla temas etmesi onun eriyip aslına dönmesi demek olduğu için daima sıcakla temastan kaçınması hep işine gelmiştir. Yani insanoğlu kendisine özünü bildirecek,onu büründüğü buz kütlesinden aslına döndürecek bir Kâmil-i Mürşide intisabı olmadığından,yani güneşe dönmeden eriyip buhar olması olanaksızdır. O her zaman,kendine biçtiği varlık zannıyla,vücut sahibi olduğunu düşünür ve zanlarıyla Hakk’a kulluk yaptığını sanar durur ve bir gün bu Tevhid deryasında buhar olup aslına döneceğini düşünür durur çaresizce.
Hakikat de,bedenin özü topraktır toprağa dönecektir ve o toprakta kendisini yaradan Hakk’ı göremeyecektir. Çünkü su misali buhar olacak olan beden değil zanlardır,cüzi anlayaşıştır, nefstir ve dünya işlerini belirleyen ilimlerdir buhar olup gitmesi gerekenler. Sevgili kardeşlerim,yazımın başında da söylediğim gibi kim ki,Hakk’a ait olan Ef’ali,Sıtatı,Zat-ı Hakk’a teslim ederse işe o dur Tevhid deryasında buhar olup özüne dönmeye aday olan su katresi. Ama bunu tek başına gerçekleştirmesi mümkün değldir,çünkü onun buhar olaup gök yüzüne çıkabilmesi için güneşe yani bir Kâmil-i Müride ihtiyacı vardır ki, o mürşidi onu buhara çevirip Hakk’a vasıl etsin.Sevgili gönül dostlarım;Niyazi Mısri Hazretleri bir beyitinde şöyle buyuruyor.
Mürşid gerktir bildire,
Hakk’ı sana Hakk’el yakiyn.
Mürşidi olmayanların,
Bildikleri güman imiş.
Demek ki, aslımız su olduğu halde buz kütlesi gibi kendimize vücud nisbet eden bizlere bir Güneş (Kâmil-i Mürşid) lazım gerekir ki bizleri eritip buhar haline getirip özümüze yani Hakk’a ulaştırabilsin. Yoksa sevgili kardeşlerim,benliklerimiz yerindeyken ve benliklerimizi bir güneşin karşısına geçip eritmeden, Hakk’a varmak kolay olmaz. Şimdi bir çoklarınızın şöyle dediğini duyabiliyorum. Yahu efendi,nasıl olsa bir gün ölüp toprağa girdiğimizde buhar olmayacakmıyız?.Hayır kardeşlerim böyle bir şey hiç bir zaman da ve dönemde olmamıştır olmayacaktır. Hazreti Resulullah efendimizin buyurduğu ölümü hayattayken gerçekleştiremediğimiz sürece asla Hakk’a vultat olmamız mümkün değil. Ne diyor Peygamber efendimiz (s.a.v) Ölmeden evvel ölün ki özünüze şimdi dönün. Özümüz olana dönmek çok zordur. Bizler her anımızı kara kış olarak yaşarsak yaz gelmez,güneşi göremez ve buza dönüşmüş kütlemizi eritemez ve özümüz olan su haline gelip buhar olamayız ve Hakk’a vuslatı da gerçekleştiremeyiz. Hakk’a vuslat olabilmemiz için varımızı terk etmemiz gerekmektedir ki, yârmizi bulup ona kavuşabilmek için. Bakınız gönül dostlarım, Allah erenlerinden bir hanım evliya olan Zeynep Arıcan hanımefendi annemiz şöyle buyuruyor.
Terkeyle varı,
Bulasın yârı,
Nâmusu,ârı
Perde eylersin.
Bil birliğini,
Bul dirliğini,
Şairliğini
Zeyneb nidersin?
Evet değerli kardeşlerim, biz insanlar kendimize biçtiğimiz vücud varlığımızı Hakka teslim etmemiz gerekir,bunu başarabilenlere ne mutlu. Efal,Sıfat ve Zât’ı gerçek sahibi olan Allah’a ait olduğunu bilmemiz,kabul etmemiz ve yaşamamız için bir Kâmil-i Mürşid huzurunda erimemiz gereklidir.Mürşid Güneş gibidir tüm buzları eritir ve Tevhid deryasında su katresi edip buhara dönüştürür biz ihvanları. Evliyanın büyüklerinden ve melâmi ulularından Hasan Fehmi Tezdoğan Efendi Hazrtleri, bir ilahisinde bizlere şöyle buyuruyor güzel bir ilahisinde.
BİLDİRDİ BENİ BANA
Mürşidim Ali Rahmi Bildirdi beni bana
Ol irşad-ı manevî Bildirdi beni bana
Aşktır bana bidâyet Yokluk oldu nihâyet
Erdi Hak’tan inâyet Bildirdi beni bana
Sermâyemdir yokluğum Hak varlığıdır kârım
Gönlümdeki mihmânım Bildirdi beni bana
Teredince varlığım Gitti gönül darlığım
Zevk ile irfânlığım Bildirdi beni bana
Oldum Tevhîd’e dâvet Hemen ettim icabet
Ol sıdkile şehâdet Bildirdi beni bana
Neylem ben bu dünyâyı Hem istemem ukbâyı
Buldu gönül Mevlâyı Bildirdi beni bana
FEHMİ buldu vahdeti Ol dost ile halveti
Nûr Muhammed himmeti Bildirdi beni bana
Değerli kardeşlerim, demek ki, bizi bize bildirecek, özümüzü özümüden olduğunu bildirecek, buz kütlesine benzeyen vücud varlığımızı eritip Okyanusta yani Tevhid deryasında bizleri buhar’a döndürecek bir Kâmil-i Mürşid gereklidir cümle canlara. Yoksa kardeşlerim her birimiz zanlarımıza kulluk etmeye devam ederiz. Allah’ü Teala (c.c.) hazretleri cümle canlara okyanusta buhar olmayı nasip etsin ama evvela Güneşi bulmayı nasip etsin inşallah. Amin. Cümle canlara Aşk-ı niyaz eder,saygılar sunarım. Hepiniz Allah’a emanet olunuz Amin.
Huuu...
Fakirullahmelâmî
21/01/2011/Cuma
Kaynak: www.fakirullahmelami.com/?Syf=22&Mkl=107060
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.