- 1031 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
Bir Küçük Adım
İki yanı ağaçlı yolda yürüyorduk.
“Demek astronot olmak istiyorsun.” dedi babam.
“Evet” diye cevap verdim.
Nedenini açıklamama gerek var mıydı? Astronotluktan daha havalı hangi meslek olabilirdi? Keşke kış olsaydı. O zaman parkamı bir uzay aracından çıkmak üzereymişcesine giyer, ağır ağır fermuarını çeker, kapüşonumu başıma geçirir ve uzayda yürümeye hazır olurdum. Ama yazdı. Bir yandan okulların kapanmasına seviniyordum, diğer taraftan tişört ve şort eşliğinde astronotçuluk oynamanın benim hayal gücümü bile aşacağını hissediyorum.
“Bence astronot olma.” dedi babam.
Anlayamamıştım.
“Neden?”
“Astronotun bir kobaydan farkı yok da ondan. Uzay gemisini bile kendisi kontrol etmiyor, gemi uzaktan yönetiliyor.”
“Öyle mi? O zaman astronot ne yapıyor?”
“Hiç. Füzesini nereye gönderirlerse oraya gidiyor. Varınca da göstermelik dışarı çıkıyor, o kadar. Hiç heveslenme. Onun yerine astronotu uzaya gönderen bilim adamı ol.”
“Bilim adamı mı?”
Bu kesinlikle çekici değildi.
“Tabi, bilim adamı ol. Her şeyi onlar kontrol ediyorlar. Dediğim gibi astronotlar kobaydan ibaret. İpler ise bilim adamlarının elinde.”
Gölgelerin arasından yürümeye devam ediyorduk. Yerdeki şekillere bakarken iplere sahip olmanın bu kadar önemli olup olmadığını düşünüyordum. Arabayı babanız kullansa bile tatile siz de gitmiyor muydunuz? Kobaydan sayılsa da, bir uzaylıyla karşılaşacak olan yine astronottu. Bilim adamı olmaya pek ikna olmamıştım.
Birden yerdeki gölgelerin arasında bir kurbağa gördüm. Pörtlek gözleriyle bu dünyaya ait değil gibiydi. Babam durduğumu farketmemiş, yürümeye devam ediyordu. Usulca diz çöktüm. Sonra elimi kurbağaya...
...
... doğru uzattım.
“Bu kurbağaların doğru seçim olduğuna emin misin? Zamanımızı boşuna harcıyormuşuz gibi geliyor.”
Winnie elinde geçen Cuma’nın test sonuçlarını bana sallıyordu.
“Xenopus laevis’ler mi? Bence bu araştırma için idealler.”
Xenopus! Garip ayaklı anlamına da geliyordu, yabancı ayaklı anlamına da. Gövdesine göre oldukça iri ayaklarıyla elimden kurtulmak için debeleniyordu.
“Korkma kızım. Bir kaç yumurtanı alıp seni bırakacağım.”
Topladıklarımdan aldığım örnekleri mikroskopun altına sürdüm. Xenopus ise on yedi numaralı vivaryumuna geri döndü.
Mikroskoptaki görüntüyü monitöre aktardım. Gördüklerim karşısında geriye doğru sendeledim. Sonra uzanıp görüntüyü büyüttüm. Olmuştu. Başarmıştık. İlk on altı vivaryumdaki deneyler başarısızdı ama on yedincide becermiştik.
Yine de acele edip Winnie’ye seslenmedim. Örnekleri dna testlerine sokmam gerekiyordu. Bunun için de öğle yemeğine kadar bekledim. Herkes çıkınca testleri başlattım.
Sonuçlar gelene kadar binanın önüne çıktım. Bir sigara yaktım. Sonra onu söndürdüm. Bir başkasını yaktım. Tam onu da söndürecektim ki ne yaptığımı bilmediğimi farkettim. Yakındaki bir banka oturdum. Temmuz sıcağında nispeten serin bir ada gibiydi. Serinliği borçlu olduğum akağacın yerdeki gölgesine baktım. Aklıma babam geldi. Haklıydı. İpleri elinde tutmak güzeldi. Sadece on yedinci vivaryumdakilerin değil, tüm insanlığın iplerini. Artık hiç bir şey aynı olmayacaktı, tabi neler olduğunu Winnie’ye söylersem.
Sigaram bitmişti. Kalktım, izmariti küllüğe atıp binaya geri döndüm. Laboratuara gidene kadar karar vermem gerekiyordu. O koridorda yürürken bir an kendimi Mars’ta yürüyor gibi hissettim: Kurbağalar için küçük bir yumurta, insanlık için yeni bir çağ. Buna ben karar verecektim.
YORUMLAR
Çok hoş olmuş yazınız,tebrik ettim.İleri görüşlü Bir babaya sahip olmanız büyük şans bence.Kurbağanın ortaya çıkma zamanı da iyiymiş tabi...:)
İlhan Kemal
Astronot olmak isteyen bir çoçuk ve babanın ipleri elinde tutmak düşüncesi...ve final harika.
Yazılarınız gerçek yaşamın içinden alınmış, tek kelimeyle harika bir öykü.
Tebrikler, başarılarınız devamını diliyorum, sevgilerimle...
İlhan Kemal
Sevgilerimle.
Eğer ki; kahramanımızın veya babasının üzerinde, tatile gittikleri arabanın torpidosunda veya bagajında, laboratuarda, tezgâh altında, masa üstünde bir yerlerde bıçak veya benzeri herhangi bir kesici alet yoksa bir tabuyu yıktım sayılır bu akşam.
Hele ki; birileri bıçak fetişistliğim hakkında henüz savcılığa suç duyurusunda bulunmadan..
Eskiler, bir çocuğun istikbali ile ilgili bir yorumda veya temennide bulunacakları zaman “Adam olacak çocuk” diye başlayan bir deyim kullanırlardı. Dilimin ucunda bir türlü aklıma gelmiyor devamı. Adam olacak çocuk bir şeyinden belli olurdu ama neyinden.... Huyundan mıydı acaba? Cık.
Neyse aklıma gelirse yazarım artık.
Bizim zamanımızın, erkeklerde moda mesleği genellikle havacılık sektöründendi. Pilotluk favori, astronotluk plase, sürpriz ise minibüs şoförlüğü ( Malumu aliniz minibüs şoförleri bir nevi ehliyetsiz pilot sayılır) İsimleri ile konumları ilginç bir cinas teşkil ettiği gibi hepside harbiden havalı mesleklerdi.
Astronotluk sayılır mı bilmem ama havacılık zevkimi kozlu mezarlığındaki çitlembik ağaçlarında “Uzay Yolu” culuk oynayarak giderdiğimi söyleyebilirim. Oyunda "Mr Spak" çok olmak isterdim, nahlet gitsin hep kulaktan kaybederdim. Kepçe kulak Yılmaz "Mr Spak" olurdu. Bende "Dr Mc koy’lukla idare ederdim. Çok sonraları büyüdüğümüzde gruptan; "Kaptan Körk Rahmi" havaalanında güvenlik görevlisi oldu, "Mr Spak Yılmaz" ise bir müddet minibüs muavinliği yaptıktan sonra “air kondeyşin” işine girdi.
Kahramanımızda her ne kadar babasının zoru ile kültür kurbağası üretme çiftliğinde “tüp kurbağa” işi ile uğraşsa da içinde ukde kalmış astronotluk gün geliyor işte böyle kendini belli ediyooor.
Adam olacak çocuk, adam olacak çocuk.... Suyundan mıydı acaba? I-ıh! Neyse.
Klasik bir “İlhan Kemal” klasiği daha.Tebrikler, saygılar, selamlar
Not:Ne olur söyleyin bıçağı nereye gizlediniz, lütfen :- )
İlhan Kemal
İçiniz rahat olsun, Uzay Yolu da astronot Niyazi'nin yoludur. Uzay Yoluculuk oynamış her çocuk bilim kurgu dünyasına adım atmış sayılır. Mr. Spak bir şekilde insanımıza hitap eden bir karakterdir; ben de dayanamamış, sekiz yaşındayken kendisinin oyuncağını aldırmıştım.
Adam olacak çocuk, anlattıklarınıza bakılırsa kulaklarından belli oluyor. Yılmaz çocukluğunda havalı rolleri kapmış, sonra havalı bir işin muavinliğine geçmiş, oradan da yine havadar bir işe transfer olmuş. Biz ise kurbağa peşinde koşturalım.
Renkli yazınız için teşekkür ederim. Saygılarımla.
Bu hikayenin gerçeklik payı nedir bilmiyorum ama çocukken ne olmak istediğimi sorduklarında astronot olmak istediğimi söylerdim.Ben aldırış etmezdim ama genellikle komik bulunduğunu farkederdim.Bir tek öğretmenim gülmemişti.O da çocukların hevesini kırmamak, hayal gücüne müdahele etmemek ilkesinden hareketle sanırım...Bir gün gülmeyen tek kişi olduğu için öğretmenime sormuştum.Neden astronot olmak istediğimi söylediğimde gülüyorlar olamaz mıyım?
o da bana, olabilirsin elbette, ama bu çok zor çok para gerekiyor.(o zamanlar bilgisayar sahibi olmak bile ciddi bir servet gerektiriyorken haklıymış tabi.)
Çok uzun zaman para biriktirdiğimi hatırlıyorum. Ben büyüyene kadar çooook param olacak ve ben astronot olacaktım
Sonra,çok yıllar sonra, yani astronot olamadıktan sonra biri bana sormuştu; çok hayalperest birisin merak ediyorum küçükken ne olmak istiyorsun diye sorduklarında ne derdin?
-astronot olmak istediğimi söylerdim.
-hımm demek ta o zamandan belliymiş senden birşey olmayacağı.Zira taş atmaya niyeti olmayan en ağır kayaya sarılırmış diye boşuna dememişler--------------
Bir hikayede de olsa, aynı hayali paylaşan bir çocukla karşılaşmak çok güzeldi. Tebrik ederim.Zira siz iyi bir yazarsınız.İçimden de olsa çok defa tebrik etmişliğim vardır.Saygı ve selamlar...
İlhan Kemal
Özetle NASA da eş dost var. Aya ya da Mars a cirit götürülecekse kargoya verebiliriz.
Güzel yorumunuz için çok teşekkür ederim. Saygılarımla.
Üç noktaya sığdırılan bir büyüme süreci.
Çok harcı alem kullandığımı düşündüm bir anda bu sevimli bitmemiş sözlerin simgesel ifadelerini. Ne de güzel yakışmış arada geçen zamanın ifadesine. Başlayan bir cümlenin devamına taşırken oldukça da şık olmuş. Kurgularınız kahramanlarınız bakmaya alıştığımız tarzın ötesine taşıyor bakışlarımızı. Selamla.
İlhan Kemal
Yazmayı sevmemin sebeplerinden biri de gerçek bir olaydan yola çıkıp soluğu Mars'ta alabiliyorsunuz. Bu sefer de öyle bir şey oldu. Saygılarımla.
asran
Yazmak yaşadığım en güzel delilik anları üstelik oldukça da zararsız çevreye :)
Kimse tutamaz hayallerde kurulduğum tahteravanın demirini benden başka ve ister ayaklarımı vururum yere ister zıplarım en yükseğe. :)
İyi ki yazıyorsunuz İlhan bey, büyük keyifle okunuyorsunuz ve okurunuz sizi her geçen gün daha iyi anlıyor hiç kopmuyor yenilikleriniz de. Selamla...
İlhan Kemal
Yakında öykülerin altına şöyle bir not düşeceğim galiba:
Bu öykünün yapımında hiç bir byte zarar görmedi.
Eskiden kağıt üzerinde ordular kurar, ülkeler kurtarırdık. Bilgisayardan sonra havaya yazar olduk. Saygılarımla.
Laboratuardan tarih öncesi çağlara kadar geniş bir konu yelpazesi...Güçlü bir birikim...Mükemmel gözlem yeteneği. Ben artık size "Hayranım" dan başka diyecek kelime bulamıyorum.
Kutluyorum.
İlhan Kemal
Yorumu okuduktan sonra klimanın düğmesine bastı. Bu da yetmeyince gidip kafasını duşun altına soktu. Islak başını kaldırıp aynada kendine baktığında hala yüzünün kırmızı olduğunu gördü.
Saygılarımla.
Aynur Engindeniz
Bir klima bir soğuk su...Sayın yazarımız yakında nezleyle ilgili bir öykü yazacak korkarım.
Söylediklerimin hepsi doğru. Ben sizin amatör bir yazar olduğunuza asla inanmadım ki zaten. Ta fenafil'den beri...
İlhan Kemal
Profesyonelliğe gelince, hala şiddetli şekilde amatörüm, hatta oturup yazabilmek için cebimden para bile veriyorum (Köşedeki kafeye).
Aynur Engindeniz
Kaç öykünüzü kaçırdım bilmiyorum. Ama içeceksiz üst üste iki yazı yazın saçımı keserim. O derece kült olmuş içecek tutkunuz.
İlhan Kemal
Aynur Engindeniz
Biz seviyoruz öykülerinizi. Yolunuz açık olsun daima. Hayırlı geceler diyeceğim de...aynı zamanda mıyız emin değilim.
Saygılar.