- 1518 Okunma
- 29 Yorum
- 0 Beğeni
DUYGULARIMIZ BAŞIMIZIN TACIDIR
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Duygusallık nedir? Kimler duygusal statüsünün içine girer? Duygularını; ulu orta, herkesle paylaşan daha mı duygusaldır? Duygusunu ruhunun derinliklerinde bir sır gibi saklayan duygusuz mudur? Yoksa duygusallık; gözden doğup, kirpiklerden süzülüp, bir kolu şakaklardan diğer kolu burun kenarlarından akıp, yürekte çağlayan, his dünyası haritamızdaki bir nehrin ismi midir? Veya duygusallık; bizimle nam salmış bir hanedanlık mıdır?
Bir ağacın yaprakları, üzerindeki damarları, gökyüzüne dua eder gibi açılmış kâh çiçek kâh meyve veren kolları, kabuklu gövdesine nasıl bitişikse duygularımız da özümüze aynı şekilde kökten bağlıdır. Gözü, kirpiksiz hayal edemiyorsak insanı da duygularından ayrı düşünemeyiz. Et kemikten nasıl ayrılmıyorsa akıl ve mantıkla örülmüş insanoğlundan da duyguyu söküp atamayız.
Duygu; bir nevi seldir ve o selin önüne katıp sürüklediği ise bazen aşk, hayranlık, gurur, mutlu olma, utanma, ümit, kendini üstün hissetme, sevinçken bazen de acı, panik, merhamet, korku, öfke, isyan, kuşku hırs vs. dir.
Konuya biraz farklı bir noktadan bakalım isterseniz. Dış görüntüsü ve biçim olarak bütün limonlar az çok birbirine benzer tıpkı biz insanlar gibi. Limon; rengi sapsarı, ılıman iklime sahip bütün memleketlerde kültür şekilleri yetiştirilen yaprak dökmeyen, uçucu yağ taşıyan küçük ağaçların meyvesidir. En çok bilinen narenciye türlerinden biridir. Fakat; bazıları öyle serttir ki avuçlarınızın arasına alıp ne kadar sıksanız da, tüm gücünüzle üstüne bastırıp, bildiğiniz tüm işkenceleri uygulasanız da suçunu itiraf etmeyen suçlular gibi size karşı direnir. Meşhur “Dışı seni, içi beni yakar ” deyimini; o dakikada “Dışı seni içi beni kurutur” diye değiştirmek istersiniz. Çorak toprak gibidir. Ne yapsanız bir damla suyunu göremezsin, uğraşıp didinseniz de akmaz. Sıcak su içinde haşlasanız bile o istediğiniz kıvamda yumuşamaz. Oysa daha çocukluğunuzda ”bir küçücük fıçıcık, içi dolu turşucuktur” bilmecesinin cevabının; “limon” olduğunu öğrenmişsinizdir. Ama hormonlarıyla mı oynanmıştır bilinmez, o, limon tanıma asla uymaz. Sanki bu tip limonlar; bizlere duygusuz insanları mı hatırlatıyor? Ne dersiniz?
Bazı limonlar da küçücük bir bıçak çiziğinde bile içlerini; bereketli yağmurlar gibi boşaltıverirler . Sulusepkenlerdir; tıpkı duygusal insanlar gibi.
Bir de duygunun doğru anlamlandırılması da çok önemlidir. Solon’a oğlunun ölümünde, güçsüz ve yararsız gözyaşları dökmenin doğru olmadığını söylemişler; Güçsüz ve yararsız oldukları için dökülmeleri daha iyi ya! demiş. Sokrates’in karısı “Ah! Bu insafsız yargıçlar! Seni haksız yere öldürüyorlar diye ağlayıp sızlanırken, Sokrates: Ya haklı olarak öldürseler daha mı iyi olurdu? demiş. Görüşler ne kadar farklı değil mi?
Küçükken “falanca kişi, mide kanaması geçirmiş. Hastaneye zor yetiştirmişler” diye duyunca olayın tamamen içte yaşandığını bilmezdim. Üstüne giydiği her ne ise kan revan içinde olduğunu hayal ederdim ve korkardım. “Bunun konumuzla ne alakası var?” diye sorduğunuzu duyar gibiyim. İzninizle açıklayayım. Bazı olaylar karşısında “hemen tepki vermiyor” diye duygusuz, ağlamadığı için “acımasız” diye peşin hükümde bulunduğumuz bazı insanlar, aslında gözyaşlarını içine akıtırlar. Maalesef dış görünüş çoğunlukla bizleri yanıltabilir. İçi sulu olan var susuz olan var ama bu; limonun limon olduğu gerçeğini değiştirmez. Aynı şey; biz insanlar için de geçerli.
Duygusallık; içinde vicdan, merhamet, sağduyu gibi pek çok güzelliği barındıran insani bir olgu olsa da kontrolden çıkarsa, ayarı kaçarsa insana fayda yerine zarar getirebilir. Daha da önemlisi hedefimizden uzaklaştırır. MONTAIGNE’nin şu sözünü çok severim. “Okunu hedeften öteye atan okçu, okunu hedefe ulaştırmayan okçudan daha başarılı sayılmaz. İnsanın gözü karanlıkta da iyi görmez, fazla ışıkta da”.
Bazı kişileri; olaylar karşısındaki soğukkanlılığı nedeniyle “metanetli” diye tanımlarız. Metanetli olmanın açılımı kesinlikle duygusuzluk değildir. Olaylar, bazen istemediğimiz yönde gelişebilir. Acılarla, haksızlıklarla, burun buruna gelebiliriz.. Eğer gözyaşlarımıza dur diyemezsek yanlışlar yapabiliriz. Şöyle düşünürüm hep. Gözler, yaşla doluyken net bir görüntü sağlayamayız. Her şey gözümüze bulanık görünür. Tıpkı sileceklerin hızının yağmura yetişemediği hallerde araç kullanan şoförün önünü görmede çektiği zorluk gibi. Fiziksel anlamda yaşanan bu zorluğun hemen hemen aynısı psikolojik olarak yaşanır. Nasıl mı? Sağlıklı düşünemeyiz. Yanlış kararlar alabiliriz. Boşuna mıdır ağlayan insanlara “Önce git bir elini yüzünü iyice yıka da kendine gel” ya da “bir dışarı çık da ciğerlerine temiz hava çek” diye telkinlerde bulunmamız. Böyle durumlarda, yüze soğuk bir su serpmenin, ciğerlere temiz hava yüklemenin her derde deva olduğu pek çok kişi tarafından test edip onaylanmış bir yöntemdir.
Duygusal insan hassas kalplidir, çabuk kırılır. Oysa hayat; hiç de kadife yumuşaklığında değildir. Bazen fırtınalar estirir, bazen de önümüze boyumuzu aşan dalgalar çıkarır. Bunları aşan insanlara şöyle bir bakın! Hepsi nasıl da sabırlı ve güçlüdür. Oysa onların da duyguları vardır ama savrulmamayı, yıkılmamayı çoktan öğrenmişlerdir. Belki düşmüşlerdir yere ama çabucak kalkmasını bilmişlerdir. Çünkü hayat yolu; uzun ve meşakkatlidir. Dur, kalkla verdiğimiz zaman kaybını, önümüze sağlıklı bir şekilde bakarak geri kazanabiliriz.
Bazı mesleklerin icrasında insanlar bildiğiniz üzere o mesleğin kıyafetlerini giyinmek zorundadırlar. Bir doktorun ve hemşirenin beyaz önlükleri, bir hâkimin cübbesi, pilotların üniforması gibi. Fakat onlar, çoğu zaman kıyafetlerini giydiklerinde, duygularını ruhlarından soymak zorundadırlar. Çünkü duygular; insanın kalbinin gereğinden fazla çarpmasına, ya da avuçlarının terleyip, titremesine yol açabilir. Böyle bir ruh halindeki doktor , hayati önem taşıyan bir ameliyatı gerçekleştirebilir mi? Ya da bulutların arasından bir kuş gibi geçen pilot, olağanüstü bir durumla karşılaştığında kendisine emanet olan yolcuların hayatı için sağlıklı bir strateji izleyebilir mi? “Kesinlikle hayır” dediğinizi duyar gibiyim.
Duygular bizlerin olmazsa olmazıdır. En büyük zenginliklerimizdir. Özellikle güzel duygular; her bedene hemen uyan ve çok yakışan cıvıl cıvıl desenleri olan elbiselere benzer. Şimdi söyleyeceğim şey belki size ters gelebilir ya da gelmeyebilir. Ama ben, duyguyu en çok kime yakıştırıyorum biliyor musunuz? Dünyanın en eşsiz varlıkları olan annelere ve babalara. Bir de duygularını, nakış gibi satırlara işleyen şair ve yazarlara. “Yaşasın Edebiyat!” ve “bizi biz yapan duygularımız!”.
Aysel AKSÜMER
YORUMLAR
Aysel AKSÜMER
ikna gücü yüksek eğitici başarılı paylaşım
tebriklerim günün yazısına hayata kattığınız sevgi yürekli eşsiz güzelliklere iyi ki varsınız değerli Aysel dost..:)
sevgim saygım selamlarımla..
Aysel AKSÜMER
Aysel AKSÜMER
Aysel AKSÜMER
Aysel AKSÜMER
Her insan taşıdığı duygularla değer taşımaktadır. Sevmak duygusu da insana verilmiş en güzel ve anlalı duygulardan birisidir.
Bu duyguyu en mükemmel yaşayan, en mutlu insandır. Farklı yönleriyle konuyu çok iyi işlemişsiniz.
Çok harika bir konu, emekle yazılmış, tebrik ediyorum. Sevgilerimle...
Aysel AKSÜMER
Aysel AKSÜMER
kutlarım Ayselcim, limon benzetmesi, güzeldi, ama dilim damağım :)) sormaaa, fena oldum, limon demiştin değil mi canım?
sevgimle..
Aysel AKSÜMER
çok güzel tespitlerin olduğu bir çalışmaydı,kaleminize sağlık
tebriklerimi bırakıyorum...saygımla
Aysel AKSÜMER
Duygusallık; içinde vicdan, merhamet, sağduyu gibi pek çok güzelliği barındıran insani bir olgu olsa da kontrolden çıkarsa, ayarı kaçarsa insana fayda yerine zarar getirebilir. Daha da önemlisi hedefimizden uzaklaştırır. MONTAIGNE’nin şu sözünü çok severim. “Okunu hedeften öteye atan okçu, okunu hedefe ulaştırmayan okçudan daha başarılı sayılmaz. İnsanın gözü karanlıkta da iyi görmez, fazla ışıkta da”.
BAŞARILI GÜZEL BİR ÇALIŞMA YAZARI KUTLUYOR SAYGILARIMI SUNUYORUM.
Aysel AKSÜMER
Bu yazıda kendime bir yer beğenecek olursam, galiba ben içten yanmalı gurubunda yer alırım. Ağlamayı çok bilmem ve hep içime akarım, olayın ne boyuttta olduğu çok önemli değildir. Sanırım insanların gözlerine iyi baktığımızda çok şeyi derinlerinde de olsa seçebiliriz. En katı insan bile bu değişimi yaşar. Belki gözyaşına o an engel olabilir ama, gözlerinde mutlaka acıların kalıntısı vardır, bunu kimse gizleyemez...
Güzel yazı...
Yürekten kutladım.Selam,saygı...
Aysel AKSÜMER
"Gözler, yaşla doluyken net bir görüntü sağlayamayız. Her şey gözümüze bulanık görünür. Tıpkı sileceklerin hızının yağmura yetişemediği hallerde araç kullanan şoförün önünü görmede çektiği zorluk gibi."
Harika benzetmelerle süslü, çok güzel bir yazıydı. Kutluyorum kaleminizi Aysel Hanım. Sevgilerimle.
Aysel AKSÜMER
Bir arkadaşım babası "Dil, derdi, mantığın bir ürünüdür. Bu yüzden duyguları ifade etmeye elverişli değildir." Belki de tüm kurgu yazarlarının sıkıntısı bu gözlemde saklı. İfade etmesi bile güç olan duyguları nasıl kağıda dökersiniz? Yazınızın amacı tam olarak bu ikileme değinmek değildi belki ama ben, bana yansıyan yönüne dikkat ettim. Bu da ciddi bir kabahat sayılmamalı. Elinize sağlık. Saygılarımla.
Aysel AKSÜMER
Duyguları farklı bir boyutuyla ele alan, ve gerçekten duyguların ağırlığını, önemini ve güzelliğini vurgulayan DUYGU dolu yazınızı yürekten kutluyorum Aysel Hanım.
Tebrikelrim ve sevgilerimle...
Aysel AKSÜMER
Arkadaşım tahminimde yanılmadım, severek okuduğum yazın güne geldi, tebrikler.
Selam ve sevgilerimle.
Aysel AKSÜMER
Duygular...
Her canlıya yakışıyor arkadaşım.
Canlı olduğunu unutmadıktan sonra...
Paylaşım için teşekkürler, saygı öncelikli sevgiler.
Aysel AKSÜMER
Benim duygulu arkadaşım, duyguları ne güzel kaleme almışsınız yine. Bekir Bey'e aynen katılıyorum. Duyguların esiri olmadan duygulanacağız.
Tebrik ederim.....sevgimle
Aysel AKSÜMER
Bazı limonlar da küçücük bir bıçak çiziğinde bile içlerini; bereketli yağmurlar gibi boşaltıverirler . Sulusepkenlerdir; tıpkı duygusal insanlar gibi.
muhteşem bir benzetme.....usta işi ....saygılar
Aysel AKSÜMER
Duygular, bir ormanın en yeşil en verimli ağaçlarıdır...
Duygular, ruhumuzu aklın kıyılarında büyüten yürek işçiliğidir...
Duygular, bir bütünün içindeki en asıl ritmdir eksik olduğu vakit depremler doğurtan!...
tebrikler...
Aysel AKSÜMER
Duygular, ruhumuzu aklın kıyılarında büyüten yürek işçiliğidir...
Duygular, bir bütünün içindeki en asıl ritmdir eksik olduğu vakit depremler doğurtan!..."
Sevgili Mehtap ALTAN, sözcükler sizin dilinizde inanın mükemmelleşiyor. Harika bir yorumdu. Teşekkür ederim. Sevgilerimle.
Ben siteden çıkmışım yazınız eklenmiş Aysel'ciğim.
Duydu ve insan , hiçbir zaman ayrı düşünülemeyen ikili.Güzel kaleminden can bulmuş satırlarda.
Tebrikler arkadaşım , günün yazısı olmaya aday bir yazı , selam ve sevgiler.
Aysel AKSÜMER
Çok güzel sorular ve çok isabetli yorumlar. Kalem güçlü. Birikim yerinde.
Güzel çalışma çıkmış ortaya.
Saygı duydum. 10 numara.
Aysel AKSÜMER
Duygular konusu ile ele aldığın yazı örneklemelerinle zengi bir hal almış çok güzeldi canım...duygusuz insan olmaktansa duygulu olmayı yeğlerim ama dediğin gibi bazı insanlar acıların içinde o kadar kabuları sertleşmiştir ki onlar katılaşmış taşa benzerler..fakat ummadıkları anda da duyguları su yüzüne çıkabilir...edebiyat gerçekten derya gibi içine daldıkça duyguların sel olabiliyor onun için bende hayranım...ancak dediğin gibi giydiğin ünüformanın sorunluluğunu taşıdığın zaman soğukkanlı olabiliyorsun ki tam yerine değinmişsin canım..sevgilerimle...
Aysel AKSÜMER
Beğenerek okudum yazınızı yine...
Hem sulu bir limon gibi, Hem de dış görünüm çook katı, içi yumuşacık ceviz gibi olanlara selam ve sevgilerimle :))
Aysel AKSÜMER
Beğeniyle okudum. Cümle içinde soru işareti koymalarınız dışında yazım yönünden de başarılıydınız.
Başarılarınızın devamını diliyorum. Saygılarımla.
Aysel AKSÜMER
Aysel AKSÜMER
Duygularımızın esiri değilsek eğer, duygulu olmak fena bir şey değil galiba.
Yazınızı beğenerek okudum. Tebrik eder, saygılarımı sunarım.