- 786 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Kaderi Göz Ardı Etmek
İnsan kendi fiziksel özelliklerini seçemez; yaşayacaklarını da isteğine göre kendisinin belirlemesi söz konusu değildir. Ancak Allah’ın belirlediği kaderi göz ardı eden kişi, dünyadaki milyarlarca insanın arasında rastlantılarla yaşadığını düşünebilir. Bu bakış açısı da insanın, kendisinin Allah’tan bağımsız bir varlık olduğunu düşünmesine ve gaflete düşmesine sebep olur. Oysa ne herhangi bir insan ne de herhangi bir başka varlık, Allah’ın kendisi için belirlediği kaderin dışına çıkamaz.
Kuşkusuz insanların tavırlarının nasıl olduğunu görmek için, Allah’ın onları denemeye ihtiyacı yoktur. Çünkü tüm olayları, zamanları ve mekânları yaratan Rabbimizdir. Allah, zamandan ve mekândan münezzehtir. Bizim için geçmiş ve gelecek olan olaylar, O’nun katında tek bir andır. Allah, yarattığı imtihan ve sebepler içinde, kendi tavırlarına şahit olmaları, neden cennete veya neden cehenneme gittiklerini bilmeleri için, insanlara bunları yaşatır. Allah’ın dost olduğunu, sonsuz adaletli, merhametli ve şefkatli olduğunu bilen bir insan, Allah’ın bu yaratmasından razı olur.
İnanan insan, tek mutlak varlık olan Allah’ın her yerde olduğunun bilincindedir. Gördüğü her şeyin Rabb’inin tecellileri olduğunu tefekkür ederek Allah’a yakınlığını artırır, imanını derinleştirir. Yaşadığı olayı değerlendirirken ‘Acaba bu olay karşısında nasıl davranırsam Allah’ın hoşnutluğunu kazanırım?’ şeklinde düşünür. Bu şuur açıklığı, her amelinin ‘salih’ olmasına özen göstermesini sağlar. Rabb’i de ona, “… iman edip salih amellerde bulunanları müjdele... (Bakara Suresi, 25) ayetiyle müjde verir.
Günlük hayatta izlediğimiz her görüntü, an an bizim için yaratılır. Sinemada izlediğimiz herhangi bir film, ya korku filmidir, ya macera, ya aşk ya da komedi filmidir. Allah bizim için bütün bu konuların hepsini içeren bir film yaratır. Korku duyarız; korku filmi olur, severiz; aşk filmi olur… O filmin oyuncusu olma çabası yerine, teslim olarak izleyicisi olmak büyük konfordur.
Ancak bir musibet karşısında fiili anlamda hiçbir şey yapmadan konuyu Allah’a bırakmak şeytani bir tevekkül olur. İnanan insan fiili dua anlamında sebeplere sarılır; elinden gelen her şeyi yapar. Hastalık durumunda doktora gitmek, verilen ilaçları kullanmak gibi. Çünkü Allah, sebepleri de bizler için yaratır.
Kuşkunun bataklığına düşen kişiler, yalnızca kendilerine zulmederler. Unutulmamalıdır ki, insan Allah’a tam olarak teslim olduğunda, rahatlık, huzur ve güven içinde bir yaşamı olacaktır. Bir ayetteki "... Allah Kendi (dini)ne yardım edenlere kesin olarak yardım eder..." (Hac Suresi, 40) ifadesi, olayların kesinlikle inananların lehinde sonuçlanacağını haber verir. Çünkü Allah iman edenlerin dostu ve yardımcısıdır. Allah’ı vekil edinen müminler -Allah’ın izniyle- dünya hayatında yaşadıkları her imtihan karşısında, dengeli bir ruh haline sahip olurlar ve "Allah’ın bizim için yazdıkları dışında, bize kesinlikle hiçbir şey isabet etmez. O bizim mevlamızdır. (Tevbe Suresi, 51) derler.
Yükümlülüğümüz, Allah’ın buyruklarına uymak, O’nun sınırları içinde yaşamaktır. Allah’ın ilminden ancak, "... Dilediği kadarının dışında, O’nun ilminden hiçbir şeyi kavrayıp-kuşatamazlar..." (Bakara Suresi, 255) ayetindeki gibi O’nun dilediği kadarını bilebiliriz. O, bize bir hiçken can veren, bizim sahibimiz, velimiz, tek dostumuzdur. Yapmamız gereken, bize sayısız nimet ve güzellik bahşeden Allah’a güvenip dayanmak, O’nun sonsuz ilmiyle yarattığı her şeyden razı olmaktır.
…Kuşkusuz doğrusunu Rabb’im bilir.
Haberin Gündemi