büründüğü kadın elinde viyolonsel
Pandora ; Tanrı’lar armağanı....
Suyla karıştırılan bir parça toprakla ölümsüz ve güzel bir yüze sahip oldu.. İsteğe boyun eğdirmek için bulunmuş bi çareydi.. Ölümlü insanlara bela diye gönderilen ilk kadın ...
Ve denmiştiki; sakın Zeus’tan armağan alma! Ölümlüleri kedere sokarsın...
Güzelliğine kapılarak hayat arkadaşı seçilen Pandora çeyizinin ne olduğunu bilmediği sandığını merakla açarken dağılanlar ölümlülerin yüreğine paylaştırıldı.. Tam UMUT da çıkacaktı ki panikleyen güzel sandığı kapattı ve bir tek umut kaldı dışarı çıkmadık ..
Kaç kez sokulmak istedi yanına, kaç kez içini açmak istedi... Kısnançlığın ve öfkenin Tanrı’sı konuşmamaya tutsak etmeseydi, hala tekrarlar mıydı son sözcüğü, erir miydi bedeni dağ prensesinin çıkabilseydi umut dışarı...
Çizmenin içinde yaşayan ahşap imalatçısının kulaklarındaydı o ses.. yere düşerdi damlalar.. Ve kadının göbek deliğinde birikirdi.. Sonsuzluğun simgesi gibi şekil alırken ahşap iki göbek deliği armağan etti Tanrılar’ın Tanrı’sı Zeus; ölümlüler kederi unutmasın diyerek..
Sonsuzluğun simgesi; sekiz(di) ve kadın bedenine benzerdi.. O kadar çok ağladı ki kadının şekline soktular.. Yedi günü simgeledi ve yedinci harfi temsil etti göbek deliği .. Yüzyıllardır ağlar durur bir kadın, aşkı için.. * f * şeklini andıran göbek deliği biriktirdiklerinin yuvasıydı ve en çok büründüğü kadın elinde inledi.. Kimse bilmese de keman bildi; tellerin arasından akan terin kadına ait göz yaşı olduğunu ...
Pandora bilseydi açar mıydı çeyiz sandığını... Adam aldanır mıydı Tanrı’nın armağanına... Ve konuşamamayla cezalandırılmasaydı NİSA damlar mıydı gözyaşı..Ve çıkabilseydi UMUT; kadın elinde ağlar mıydı viyolonsel ....
21.o6.2o11
gümüş
YORUMLAR
bu hikayeyi bir kez yarım yamalak dinlemiştim senden
tamamını bulmak, bilmediklerimi öğrenmek güzeldi..
'f' harfiyle bir daha gururlandım şahsen, bizzat kendim :))
sevgimle can'ım..
dali'nya
ilhamı sensin çünkü..
kalemi elime senin yazın aldırdı;
cokk teşekkür ederim..
*f* harfini ben de çok sevdim..
yüregimdesin.
sevgilerimle..
Tanımıyorum seni şu anda...
Ve o tanımsızlık ile yorum yapıyorum...
Sayfanın düzen şekli bir kere yazızı okunası kılıyor...Bu birinci artı..
İkinci olarak Pandora ile başlamak yazıya, büyük cesaret...
Üçüncü olarak; Pandora'yı sonlandıran viyolonsel tınısı kulaklarımıza değiyor ve anlamsız kalan tüm tümceler çırılçıplak üşüşüyor bezgin düşlerine...Nisa damlıyor, nisa erkeğin zıttı; nisa biraz deli, çoğu zaman sevilesi..Hatta her zaman..
Dördüncü olarak, yazılarımın ana temasını yakalamış ve çizmiş bir resim gibiydi yazı...
Mesela şu cümle;
''O kadar çok ağladı ki kadının şekline soktular.. ''
Göbek deliği kavramından tezahür ede yamaçların sırlı güzelliğine varılması, yazıyı gözümde daha da güzelleştirdi..
Beşinci olarak; eski yazılarınızda geçen düzensiz ve itinasız yan gitmiş ve daha kadınsı dokunuş vardı yazıda..
Altıncı olarak tanıyorum seni ablacım; düştüğüm kaldırım taşı gibi güzelleşti yazı ben de..
Kimsenin anlaması gerekmiyor, değil mi?:))
''Kimsenin beni mutlu etmesi gerekmiyor, ben kendimi mutlu edemekten sonra'' felsefesi ile..
Son iki günde anlamsız dünyanın berbat ve kastçı halini çok gördüm:) Bu yazı iyi geldi...
Ve böyle bir yorumu inan ki her zaman yapmam...
Hürmetle her daim:)))
dali'nya
kimsenin anlaması gerekmiyor....
edebiyatın şairi biliyorum ki sen beni anlıyorsun..
iyi ki varsın..
sevgi
saygı
ve hürmetle
:)