- 841 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Hoş Geldin ve Hoşça Kal
Bir gün birisi beliriverir hayatımızda. Aniden, birden bire…Daha önce varlığından bile haberdar olmadığımız “O” kişi, biz bile anlamadan bizimledir artık. Yaşamdaki sayısız yoldan ikisi kesişmiştir bir noktada ve hikayeler ortak akmaya başlar o andan itibaren.
Kimi zaman bir dost, kimi zaman bir sevgili kimliğine bürünür. Kimi zaman ikisi de olamaz, ortadadır ama oradadır…Farklı sahnelerde nefes alıp veren iki kişi yoktur artık. Farkında olmadan aynı sahnenin tozunu yutmaya başlamışızdır.
Eğer bir dostsa hikayemizi ucundan da olsa paylaştığımız, kelimelerimiz birlikte karışır gökyüzüne. Anlar dakikalara, dakikalar saatlere, saatler günlere doğru çoğalır. Ve anlarız ki artık “eski” iki yabancıyızdır. Paylaşırız, paylaştıkça çoğalırız. Artık hikayelerimizi aynı cümlelerle kurarız, bazen kimin hikayesini yaşadığımızı bile anlamaksızın.
Karşısında kapılarımızı açık bulduğumuz bir sevgiliyse eğer; tenlerin dokunuşunda kayboluveririz bir anda, sanki tek bir kalbi yaşatıyormuşçasına. İçeriye nasıl aldığımızı bile bilmediğimiz yabancının, aslında hep bizimle olduğunu hissederiz. Sanki hikayemizin ilk kelimesini birlikte yazmışızdır. Nefeslerimiz artık birbirine karışır…
Bazen karşımıza ne bir dost, ne de bir sevgili olarak çıkar gizemli yabancımız. O kadar hızlı girmiştir ki hayatımıza, ne biz onu nereye koyabileceğimizi biliriz, ne de o kendisini koymak istediği yeri seçebilir. Sıradan yaşamlardan da değildir. Çünkü sıradan yaşamlar kapı önü sohbetleri kadar girebilirler hayatımıza. Oysa o, geçmiştir kapının diğer tarafına. Dost olmak isteriz, isteklerimiz havada çarpışmaz birbirleriyle, beceremeyiz. Sevgiyi yaşamak isteriz, ama “sevgili” diyemeyiz, yanlış zamanda yanlış yerdeyizdir. Hayatımızın bir köşesinde öylece ortada asılı kalmasını seyrederiz.
Bir gün birisi beliriverir hayatımızda. Aniden, birden bire…ya dosttur, ya sevgili, ya da ikisinin arasına sıkışmış gizemli kişi. Ve bir gün ansızın terk ediverir sahnemizi, sessizce… Nasıl ki hissettirmeden girmiştir yaşamımıza, öylece çıkıverir, bizim dışımızda. Kendimizi akışa kaptırmış rolümüzü oynarken, duyduğumuz artık sadece akan zamanın “tik” “tak”larıdır. Artık ne aynı kelimeler karışır gökyüzüne, ne aynı bedenler dokunur birbirine; ne aynı hikayeyi yazarız birlikte, ne aynı perdenin kapanmasını bekleriz. Ansızın var oluşu nasıl ki sessizce kabullenmişsek, ansızın gidişi de sadece sessizce izleriz…
YORUMLAR
bir gerçek flozof^^el yazısı okuyamadık,bir bilgelik bulamadık ,psikolejik durumların kolaycı anlatımı;filozof araştıran ,geliştiren yeni paradigmalar üretendir,bilgiye aşık peşinden karşılıksız koşandır.
yinede eline sağlık
filozofel
KESKİNZAMAN
siz bileceksiniz sınır tanımamak sizin yazınızda varsa yanılmışım:)
ne kadar sınır tanımazsa yazınız bende hatalıyım ,kendinize
iyi bakın fılo^^el