- 2120 Okunma
- 23 Yorum
- 0 Beğeni
SENİN UĞRUNA !
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
‘’Sen nasıl bir adamsın be!’’ diye bir çığlık koptu birden. Genç kız sesin kendi içinden geldiğini anlayınca afalladı. Kısa bir şaşkınlıktan sonra, defalarca yutkundu talihsizce sarfettiği sözleri geri yutmak istercesine. Hiç söylenmemişçesine…
O yıl son senesiydi tıp fakültesinde. Koca bir ömür geçmişti sanki. Ailesinin yoksulluğuna rağmen, ite kaka bitiriyordu işte okulu. İhtisasını da yaptı mı ver elini memleket ! Doğuda küçük bir kasabada geçmişti çocukluğu, ergenliği. Ne çok severdi oraları. Oranın insanlarını… Başını kitaplardan kaldırıp da şöyle doyasıya yaşayamamıştı gerçi dağını, taşını, yağmurunu. Ama yine de hep yüreğinde tütmüştü buram buram.
Şimdi hayal meyal hatırlıyordu bazı şeyleri. Bir genç vardı iki sokak arkalarında oturan. İlkokuldan liseyi bitirinceye dek hep yanında yöresinde görürdü onu. Uzun boylu, esmer, yeşil gözlü, ince ama güçlü yüz hatlarına sahip, ciddi ve sert bakışlı biriydi Murat. Sürekli yardım etmeye, sahip çıkmaya çalışırdı Aslı’ya. Ama hiç yaklaşmamıştı fazla. Uzaktan izlendiğini hep bilirdi Aslı. Korunduğundan emindi hep.
Üniversiteyi kazandığı gün hayatının en buruk sevincini yaşamıştı. Yatalak babasını, hasta annesini nasıl bırakıp gidecekti. Küçük bahçelerine ektikleri zerzevatla geçiniyorlardı. Derslerden, kitaplardan art kalan vakitlerinde Aslı uğraşıyordu bahçeyle, evle. Şimdi ne yiyip, ne içeceklerdi o da gidince? Hıçkırıklarını ve gözyaşlarını yüreğine bastırarak hazırlamıştı bavulunu. İstasyona giderken uğurlayacak kimsesi yoktu yanında . Ya da o öyle sanıyordu.
Şimdi onca yıldan sonra ilk kez gidecekti evine. Mektuplarla, yılda bir-iki kez telefonla haber alıyordu annesinden. İyilermiş. Komşularının yardımıyla geçiniyorlarmış. Dul kadın ve yaşı geçmiş bekar kızı hem evlerinde kalıyor hem de bakıyormuş onlara. ‘’Hemi de gözleri gibi!’’ ymiş. Bu vefaya, bu sadakata anlam veremiyordu Aslı. Ama yine de içi rahattı.
Diplomasını aldığı gün sevinçten uçuyordu. Hemen bavulunu hazırladı. İstanbul’a son kez baktı trenin penceresinden. Sanki ilk kez görüyordu bu şehri. Öyle ya, okuldan ve yurttan başka neresini görmüştü ki bu metropolün. Ay gibi gelen saatlerin ardından kasabalarının istasyonunda durdu tren. Bir taksiye bindi. Yüreği kuş gibi çırpınıyordu annesine kavuşmanın heyecanıyla. Bir ara durdu taksi. Daracık yolda önüne çıkan belediye çöp kamyonun burun direğini sızlatan kokusuyla baş başa kalmışlardı. Ve kamyonun arkasında tek eliyle asılı duran genç bir adamla göz göze geldi Aslı. Kirli, sakallı, eşkıya suratlı bu adamı bir yerden tanıyordu sanki. Yol açılınca kamyon pis kokularını da alarak gözden kayboldu. Adamın hüzünlü bakışları da …
Artık evindeydi. Önce bahçesine baktı. Hiç değişmemişti. Çeşit çeşit zerzevatlar ekiliydi muntazaman. Kapıyı kendi yaşlarında bir kız açtı. Tanır gibi oldu, ama zorlamadı kendini. Asıl görmek istediği annesiydi çünkü. Holde aynı yaşlarda bir kadınla örgü örerken buldu annesini. Öyle koyu bir sohbete dalmışlardı ki geldiğini epey sonra fark ettiler. İnce bir zılgıtla yerinden fırladı annesi. Var gücüyle sarıldı yavrusuna. Öptü, kokladı, öptü … Yatağında oturan babasına sarıldı sonra, hıçkırıklarını bu kez koyvererek. Yatalak bıraktığı babası daha iyiydi artık. Oturabiliyordu. Hatta yardımla ayağa bile kalkıyordu. Daha bir gençleşmişler, daha bir canlanmışlardı sanki. Uzun bir vuslat şöleninden sonra kadınla ve kızla tanıştı Aslı. Aslında tanıştıklarını anımsamayarak. Hikayelerini dinleyince beyninden vurulmuşa döndü hınçtan, sinirden. Evin babası ölünce, birincilikle sürdürdüğü okulu bırakmış evin oğlu. Kendini içkiye ve serseriliğe vermiş. Annesini ve kız kardeşini büyük eziyetlerle kapıya koymuş. Onlar da kalacak yerleri ve kimseleri olmadığı için buraya sığınmışlar. Yıllardır aile gibi geçinip gidiyorlarmış. Ve daha ne hüzünler …
Haksızlığa asla tahammülü yoktu Aslı’nın. ‘’Şu herifin evini gösterin bana!’’ dedi Aslı. ‘’Daha doğrusu sizin evi !’’. Evdeki genç kız ‘’Şu an çalışıyor. Akşama gelir anca. Ben şimdi evi göstereyim size, o yokken. Siz akşama gidersiniz. Beni oralarda görürse çok kızar sonra!’’ dedi korkulu gözlerle. Bunları da duyunca iyice hiddetlendi Aslı.
Akşamı iple çekti. Büyük bir gürültüyle yumruklanan kapıyı çöp kamyonunda gördüğü adam açtı. Kısa bir şaşkınlığın ardından gözleri çakmak çakmak haykırmaya başladı genç kız. ‘’Sen nasıl bir adamsın be!’’ . ‘’Hangi tür bir insan dul annesini yetim kız kardeşini sokağa atar!’’ . O bağırdıkça karşısındaki adamın yüz ifadesi yumuşuyor, yeşil gözlerinin ışıltısı giderek artıyordu. Haykırışlarının molasında adamın gözlerine kilitlendi Aslı. Murat’tı bu. Şaşkınlığı kat kat artarken beyninde soru işaretleri atlı karınca gibi dönmeye başladı. onu gözünden bile sakınan, sürekli koruyan, gözeten Murat nasıl böyle vicdansız, böylesine merhametsiz olabiliyordu. Bunları düşünürken sakinleştiğini fark etti. En yakınındaki koltuğa çöktü. ‘’Neden ?’’ dedi. Murat gözlerini yerden kaldırmadan anlattı olan biteni. Gözlerini Aslı’nın halıya damlayan gözyaşlarından ayırmadan.
Aslı’ya karasevdalıymış Murat. Hep liseyi bitirmesini beklemiş açılmak için. O yaz babası vefat etmiş Murat’ın. Toparlanmaya fırsat kalmadan üniversiteyi kazanmış Aslı. Aşkını yüreğine gömmüş ve hayatını ona adamış. Birincilikle kazandığı üniversiteye gitmemiş. Lise diplomasıyla da bir iş bulamayınca belediyeye girmiş. Aslı’nın anne babasına bakmaları için annesini ve kızkardeşini evden atmış. Önceden kendine çekilmez bir ayyaş süsü vererek. Ve kalabilecekleri tek yerin Aslılar olduğuna dair onları önceden hazırlayarak. Kendi maaşının çoğunu annesine bağlatmış belediyeden. ‘’Dulluk maaşı’’ adı altında. Ve gözü hep üstlerinde olmuş. Doktorundan tarım ilaççısına kadar her tür ihtiyaçlarını ayarlamış.
Gözleri kan çanağı, yüzü allak bullak, yüreği yangın yeri Aslı’nın. Titreyen elleriyle dudaklarını mühürlemek istercesine ağzını kapatıyor. Gözleri hala yerde. Ama bu kez utancından. Yüzüne bakacak cesareti bulsa alnından öpecek genç adamı. Ayaklarına kapanacak. Ellerini yüreğine bastıracak. Ama ne fayda. Kımıldayamıyor . Sadece şu cümle çıkıveriyor titreyen dudaklarından :
‘’Bütün bunlar… benim uğruma mı ? !...’’
YORUMLAR
Canım benim; bu yazıyı okurken demiştim, "işte günümün yazısı" ve yanılmadım. Yazı hak ettiği yerde. Senin burada olmana öyle çok seviniyorum ki kuru gülüm benim. Daha sık yaz olur mu?
Tebriklerim günün yazarına
sevgimle
gülkurusu
çok tembelim ...
okumayı sevmiyorum hiç ...
senin ve Aynur Engindeniz'in bile yazdıklarını okuyabilsem ne kadar ilerleme kaydederim ... ama üşeniyorum ... şiirde de bu böyle ... kendimi kendime bırakıyorum ... belki de tembelliğimin sebebi budur ... etkilenmek istemiyorum ...
ama dediğim gibi şevk geldi ... elimden geldiğince sizi takip etmeye çalışıcam artık ... bence de seninle aynı kulvarda koşmak çok güzel olacak ...
çünkü yüreğin çok güzel koşuyor sevgiye :)
Emine UYSAL (EMİNE45)
gülkurusu
gerçek sanırlar sonra ;)
Annem,hikaye güçlü aslında ama bölümlere yaysa idin diyeceğim ama bu sefer de takip edilmiyor.Hikaye gerçekçi anlatımın ise akıcı idi.Güne de düşmüşsün ya haketmişti.Tebriklerimle güzel yürekli..
gülkurusu
parça parça yazmayı da düşündüm... ama takip sorunu olacak ve bu kez hiç birşey anlaşılmayacak ...
çok teşekkür ederim Bir_Dev_Vefa'm ... :)
defterdeki adaletsizlikten ya da eşitsizlikten dert yanan dostlar var ... tam da bu konuda güzel bir örnek oldu bu yazım ... evet, kusrsuz değil, kurgusu, finali oturmamış ve aceleye getirilmiş ... yazım hataları da var çoğu okuyanın farketmediği ...
ama güne seçildi ... mükemmel olduğu için mi ... hayır ... eminim eş zamanlı nice muhteşem yazı eklenmiştir deftere gün içinde ...
ama bu benim deftere astığım ilk ciddi yazımdı ... diğer 3-5 öylesine denememden sonraki en iyi eserimdi ... işte seçki kurulu bunu değerlendirerek seçti bunu ...
sürekli en iyi şiir, en iyi yazı güne seçilirse diğerlerine şans kalmaz ... kendilerini geliştirmek için motivasyon sağlanmaz ...
ki bunu şu an yaşıyorum ben ... içimde büyük bir şevk var daha iyisini, daha güzelini yazmak için ...
birkaç gündür bu konuda serzenişlere şahit olduğumdandır bunu paylaşma sıkıntım ...
tüm dostlara sevgilerimle ...
HakkınSesi
Çok doğru dediklerin...
Eyvallah:)
Çok acıklı...Ama biraz hızlı seyretmiş hikaye...Uzuuuuun uzun yazsaydın, yazı dizisi olur takip edilirmiş...Ben hala devamını bekliyorum ama haberin olsun CENNET yürek... :)
gülkurusu
bu, hala bitiremediğim romanımın özeti sadece ... epey uzun olacak ...
sabrım beni beslerse tabi ...
teşekkür ederim güzel yüreğine ...
(( Seçil Nimet ))
CENET yürek, bekliyorum romanını...
Anlatım'ın şiirselliğinde kopukluk yok. Dil içten,özentisiz ,yalın ve de duru ancak, çok değişik yani farklı kurgulanabilir,bitiriş çok daha çarpıcı "etkileyici" olabilirdi.
Bitirilmemiş ,yarım kalmış bir öykü bu bence.Yine de hoşlanarak,duygulanarak okuduğumu da söylemeliyim.
Demem o ki,sevgili yazarımız,aceleye getirmeyip biraz daha özen göstermiş olsaydı , Harika olurdu.
Kutlarım,saygılar.
Açık konuşmak gerekirse kurgu anlatılmak istenene tam oturmamış. Çok fazla kopukluk var. Çok aceleci davranılmış öykünün sonu bağlanılmak istenirken. Üzerinde çalışılsaydı daha iyi olabilirdi.
Baki selam...
gülkurusu
çok aceleye getirdim ...koptu ...
baki teşekkürlerimle ...
Öyküsüz bir kalemim sanırım... Ve yazılan her öyküye hayranlıkla bakıyorum...
Ve elbette kutluyorum...
gülkurusu
sıradan, diğerlerinden farkı olmayan bir yazı olduğunu ne de zarif bi şekilde söylüyosun....
sanatını kutluyorum Mehtap ...
Mehtap ALTAN
ben öykü de zorlanan çıplak yazışlarda zorlanan bir kalemim ve bunu iyi yapanları elbette gönülden kutluyorum...
Öykü konu olarak çok güzel gerçekten...
Son kısımda bir acelecilik olmuş...kesiti özetler gibi...
Ama yine de öykünün güzelliğini fazla bozmamış...
Fedakarlığın böylesi, aşkın böylesi diyor insan...
Sade dilin kullanımı da güzelleştirmiş eseri..
Eee, ne diyelim ...
Kutlarım ablacım...
hürmetle...
gülkurusu
bu yüzden yorumun kat be kat mutlu etti beni ...
evet ...çok iyi tespit ... aceleye getirdim ...
çok teşekkür ederim ablacım ..
İlk defa okuyorum bir çalışmanızı. Çok başarılı. Yaşanmış olup olmamasıyla ilgilenmiyorum güzel bir kurgu olmuş. Kadınların fevri çıkışlarını ve peşin hüküm verişlerini bir başka kadından dinlemek çok ilginçti. Kadınları anlatan kitapların çok tuttuğunun kaç kişi farkında sahi.
Aynur Engindeniz
gülkurusu
erkekler kadar sade bir yapıda değiliz çünkü ...
bu karmaşık yapıyla çekiyoruz zaten hem karşı cinsi hem de hemcinslerimizi...
okunma oranımızın çok oluşu bundandır ...
çok teşekkür ederim ...
İlk beklentilerin aksine farklı bir finalle sonuçlandı öykü. Okuyucuyu şaşırtmak hünerdir.
Konuya gelince; içimden "Sahi var mı böyle insanlar acaba" diye geçti. Öyküde de olsa iyi insanlar görmek güzel.
Anlatımıyla cümle yapısıyla -bana göre- başarılı bir öykü. Üstelik nesire daha sık gelişin de çok sevindirici. Kutluyorum.
Sevgiler gülkurusu...
gülkurusu
gerçek anlamda nesire başlamama vesile olduğun için, dostluğun için çok teşekkür ederim ...
sevgimlesin her daim ...
Aynur Engindeniz
Bir kişi daha kazandığımıza sevindim.
Tekrar tebrikler. Dilediğim bir sonuçtu.