- 858 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
AĞAÇ KADIN ( ÖYKÜ DENEME ) - 1
Bahçeyi çevreleyen çitlerden gelen sese kulak kabartmaya başladı. Belli ki davetsiz bir misafiri vardı.
-Bu da kim ya? Dedi.
Usulca oturduğu yerden kalkarak, sesin geldiği yöne döndü. Gördüğü manzara karşısında şok geçirmemek işten bile değildi. Yarısı insan, yarısı ağaç karışımı bir yaratık çitleri yerinden söküyordu. Bir süre donmuş vaziyette onu izledi. Berbat görüntüsünün yanında, tepesindeki kocaman göz dikkatini çekiverdi. Neredeyse başının üst kısmını tamamen kaplamış ve gökyüzüne bakan kocaman bir göz!..
Evi, şehre ve köylere oldukça uzak olduğundan, pek ziyaretçisi de gelmezdi ama bu bambaşka bir şeydi ve ne yapacağını şaşırmıştı. Ses çıkartmadan adım atmayı denedi, yapamadı. Çünkü daha ayağını yerden kaldırmadan, yaratığın tepesindeki göz oynamıştı. Aynı hamleyi bir kez daha yaptı, yine aynı şey oldu. Bir daha. Bir daha. Her seferinde aynı hareketin olması biraz ürkütmüş hatta korkutmuştu onu. Olduğu yerde ne kadar kaldığını hesap edemiyordu ama oldukça uzun bir zaman hareketsiz kalmaktan bacaklarındaki ağrıyı hissetmeye başlamıştı.
Bu arada yarı ağaç, yarı insan olan yaratıkta çitleri sökmeye devam ediyordu. Bahçe çitlerinin hemen, hemen üçte birini sökmüştü. Yorgunluğun verdiği bir kas hareketi olsa gerek ki, dizleri titriyordu. Bağırsa sesini duyacak bir Allah kulu da yoktu ki etrafta. Kendi kendine;
-Nasılmış, kaçar mısın insanlardan, diye tekrarlayıp duruyordu.
Birden yaratığın üzerindeki elbise dikkatini çekti. Teninin rengi tıpkı solmuş yaprak rengi gibi sapsarı ama üzerinde ise yemyeşil bir yaprağın renginde, omuzlarını açıkta bırakan upuzun, yerleri süpürür cinsten elbise vardı. Elleri sanki ağacın köklerini andırıyordu. Olağandan uzun parmaklar ve yine olağandan çok, çok uzun tırnakları vardı. Yüz ifadesin de ise, oldukça ürkütücü ve çok garip bir gülümseme mevcuttu. Saçları tıpkı yeni büyümeye başlamış ağaç dallarını andırıyordu. Boyunun uzunluğu ise gözden kaçacak cinsten değildi. Yaklaşık iki metreyi aşkın boy uzunluğu vardı.
-Neydi bu ve nereden gelmişti? Ne zamandır buradaydı? Başka bir gören olmuş muydu acaba? Tek miydi yoksa bunun gibi başkaları da var mıydı?
Beynini kurcalayan, cevabını bilmediği sorularla boğuşurken, yaratık birden bire durdu ve göz göze geldiler. Gözlerinde sanki acının bir damla yaş içinde titrediğini fark etti. Gözleri ince ve uzun suratının içine çökmüş gibi çukurdu. Kaşlarının yerinde kemik çıkıntısı ve gözlerinde insanın tüylerini diken, diken eden garip bir pırıltı vardı. Uzun süre öylece bakıştılar. Ceren içinde büyüyen korkuya esir olmak üzereydi ki, yaratık yere oturdu ve bir insanmış gibi elleri ile dizlerine sarıldı.
-Ne olur bir an olsun başka yere bak lanet olası. Bak ki, evime kaçayım, dedi kendi kendine.
Yarı ağaç, yarı insan yaratık bunu duymuş gibi başını önüne eğdi.
-İşte, tam zamanı. Haydi durma, fırla hemen, dedi.
Hızla döndü ve evine doğru koşmaya başladı. Bir an da kulaklarını tırmalayan korkunç sesle olduğu yere çakıldı kaldı. Yavaşça geriye dönerek yaratığa baktı. Ellerini uzatmış ve ağlayarak ona sanki ‘yardım et’ diyordu.
-Allah’ım nedir bu olanlar? Ne olur yardım et bana. Sana ihtiyacım var. Ne olur, ne olur bana yardım et!..
Tüm cesaretini toplayarak bağırdı;
-Kimsin sen? Ne istiyorsun benden söylesene? Nereden geldin buraya, diye bağırdı.
Yaratık bir an sustu ve Ceren’e baktı. Yutkunur gibi bir hareketle birlikte elini boynuna götürdü. Boynunda elbisesinin omuz hizasındaki garip taşlarla çevrili kolyemsi şey ışık saçmaya başladı. Yeşil ve mavi renkler de yayılan ışık, tepesindeki gözler tarafından emliyordu. Aklını kaçırmak üzereydi. Işık bir süre daha yayıldı ve yaratık elini boynundan çekti. Sanki tüm gücü yok edilmişçesine elleri yana düşüverdi. Yaratığın hafif, hafif titremesi de gözünden kaçmamıştı.
Tam o an da az ilerisindeki bir dal parçası dikkatini çekti. Ani bir hareketle dalı aldı ve yaratığa doğru salladı.
-Bak, derdin ne bilmiyorum ama benden ne istiyorsun söyle, diye bağırdı.
-Aaauuuğğğğ!
-Allah’ım ya! Yeter ama! Ne istiyorsun benden?
Elindeki odun parçasını kılıç tutar gibi yapıp, tüm cesaretini toplayarak usul, usul yaratığa doğru ilerledi. Biraz daha ilerledikten sonra küfle karışık ağır bir kokuyu fark etti. Yaratıktan yayıldığını anladığı bu koku midesini bulandırıyordu. Yaratıkla arasında yaklaşık on metre mesafe kala başını kaldırıp ulur gibi ses çıkardı yaratık. Panikleyen Ceren korkuyla, bir çırpıda geri giderek dakikalardır durduğu yere döndü.
-Ne istiyorsun Allah’ın belasııı, diye bağırdı. Yaklaşmama da izin vermiyorsun. Ne yapayım söyleee?..
Bu arada öğle olmak üzereydi. Güneşte tam tepelerinde dikiliydi. Ceren, yaratığın tepesinden çok garip bir sıvının sızdığını fark etti. Yaratığın tepesindeki gözü hızla sağa sola dönüyor ve yuvasından fırlayacakmış gibi etrafında dönüyordu. Ceren, tekrar ağır ve dikkatle attığı adımlarla yaratığa doğru ilerledi.
(Devam edecek.)
Okuyan gözlere saygımla.
HÜZÜN ŞAİRİ; NİĞMET YILDIZ.
YORUMLAR
hüzün şairi
Ilgincti devamini merak ettim.
Yüregine saglik sevgili hüzün sairi
Sevgim sonsuz
hicbitmez tarafından 6/19/2011 2:56:43 PM zamanında düzenlenmiştir.