- 859 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
Yağmurla Gelen
Nusret, elindeki işleri bitirip, bilgisayarının düğmesine basıp kapattığında dışarıda çoktan karanlık olmuştu. Çok uzun zamandır onu evinde bekleyen Aysel’i yoktu artık. Bu yüzden de hemen her gün geç saatlere kadar çalıştığı ofiste fazla mesaiye kalıyordu. Yıllarını birlikte geçirdiği bu eve kimi zaman girmek bile istemiyordu da onun için de yeni bir eve taşınmayı planlıyordu.
Kapıdaki güvenlik elemanına iyi geceler dileyip arabasını park ettiği yere yöneldi. Henüz hareket etmişti ki, birden bastıran yağmur ayağını gazdan çekmesine ve daha yavaş yol almasına neden oldu. Ara sokaklardan kurtulup ana yola çıkınca hemen köşede yağmur altında şemsiyesiz bekleyen genç bir kadının ısrarla kendisinden durmasını ister gibi el kol hareketleri yaptığını gördü. Yolda bekleyen her hangi birini arabasına alma alışkanlığı olmadığı gibi, kendi güvenliği için de bu tür şeylerden uzak duruyordu.
Bardaktan boşanırcasına yağan yağmur onu bu düşüncesinden vazgeçirdi. Sağ sinyalini yakıp durdu. Dikiz aynasından genç kadınının acele adımlarla arabasına doğru geldiğini gördü.
Genç kadın, fena halde ıslanmış olarak, arabanın ön kapısını açtı, kafasını içeriye sokup, Nusret’e:
-Lütfen beni iskeleye kadar arabanıza alabilir misiniz? Biraz önce bir arabadan birkaç serseri tipli genç beni rahatsız etti. Dolanıp duruyorlar buralarda. Hem rahatsız oldum hem de korktum. Otobüsüm de geç kaldı. Alabilir misiniz beni? Rica etsem?
-Buyurun, buyurun dedi Nusret, fazla düşünmeden. Halinize baksanıza havuza düşmüş gibisiniz.
Genç kadın bir an Nusret’i süzdü ve aklından güvenilir bir adam diye düşünerek, fazla tereddüt etmeden ön koltuğa oturdu. Kapının açılması sırasında kendiliğinden yanıp bir süre açık kalan ışık sayesinde, Nusret de kadının yüzünü gördü. İnce, zayıf bir yüzü, kocaman siyah gözleri ve yağmurdan dağılıp karışmış omuzlarına kadar inen simsiyah saçları vardı. Temkinli ve biraz da ürkekti. Oturduğu ön koltukta arkasına yaslanmak yerine sağ omzuyla iyice kapıya dayanmış, her an arabadan çıkmak için hazır duran bir hali vardı.
-Eviniz şehir merkezinde mi? Çok uzak mı yürünecek yolunuz? Dedi, Nusret, biraz da genç kadının ürkekliğini üzerinden atması için.
Genç kadın, bu soru karşısında gözlerini karşıdan gelen arabaların farlarının ışığına odaklayarak bir süre daldı. Sonra Nusret’e dönüp birden:
-Uzak evet, yürünecek daha çok yolum var. Uzak, çok uzak, dedi. Ama şimdi siz benim yürünecek yolumu, evimin uzaklığını boş verin. Siz neden bu saatlerde yollardasınız?
-Ben, biraz önce çıktım iş yerimden. Evime gidiyordum.
-Bu saatlere kadar çalışıyor musunuz? Sizi evinizde özlemle bekleyen bir aileniz, eşiniz ya da çocuklarınız yok mu?
-Eskidendi o, dedi Nusret, dalgın bakışlarla.
Bunu söylerken de karısı Aysel ile yaşadıkları mutlu günlere geri gitti bir anda. O zamanlar bir tek gün bile mesaiye kaldığı yoktu. Kurulu saat gibi her akşam aynı saatte iş dönüşü evinin kap zilini çalardı. Çoğunlukla da çalmasına bile gerek kalmazdı çünkü Aysel onun geleceğini bildiği için kapıda hazır beklerdi onu. Her defasında Aysel’i belinden kavrayıp ayaklarını yerden keser, bir süre öylece kalırdı koridorun ortasında. Öpücüklere boğarlardı karşılıklı birbirlerini.
-Şimdi yok mu yani bekleyeniniz? Karınız yok mu?
-Karım, yani Ayselim iki yıl önce öldü. Onu kaybettim ne yazık ki.
-Çok özür dilerim. İstemeyerek üzülmenize neden oldum. Neden öldü karınız? Kaza falan mı?
-Kanser.
-Yeniden özür dilerim, dedi genç kadın.
-Önemli değil, özür dilemenize gerek yok. Siz hatırlatmış olmasaydınız da ben zaten bir an olsun unutamıyorum ki onu. Bu yüzden de her gece böyle geç saatlere kadar çalışıyorum. O evde yalnız kalmak istemiyorum. Aysel ile çok güzel günlerimin yaşandığı bu evi yakın zamanda satıp başka bir yere taşınmayı düşünüyorum.
-Bence de bunu yapmalısınız Nusret Bey. Yeni bir başlangıç için. Geçmişin özlemlerini, geri getirilemeyecek anılarını sırtınızda bir kambur gibi taşıyamazsınız. Kendinize yazık edersiniz. Hem tebdil-i mekânda ferahlık vardır, der büyüklerimiz. Taşınmalısınız bence. Ayrıca Beni şurada sağda indirirseniz sevinirim. İskeleye geldik işte. Çok teşekkür ederim yardımınız ve beni buraya kadar arabanızla getirdiğiniz için.
Genç kadının bu ani kararına şaşırmış olsa da Nusret, vitesi küçültüp sağa çekti arabasını. İskele birkaç adım geride kalmıştı. Genç kadına güle, güle demek için bile fırsat bulamadan daha, kadın, uzanıp Nusret’in yanağına bir öpücük kondurdu.
-Yeniden teşekkürler. Kim bilir belki başka bir yerde başka bir zamanda yine görüşürüz. Allahaısmarladık, dedi ve aceleyle arabadan inip kapısını kapattığı gibi hızlı adımlarla iskeleden yana uzaklaşıp kayboldu.
Nusret, tam bir şaşkınlık içerisindeydi. Durduğu yerde kalakalmıştı. Kendi kendine: “Bu kadın benim adımı nerden biliyordu da Nusret diye hitap etti bana? Ben adımı söylememiştim ki ona. Ayrıca gecenin bu saatinde bu iskeleden vapur kalkmaz ki artık.
Hızla arabasından inip kapılarını kapattı ve iskeleye doğru koşmaya başladı. İskele ve etrafı bomboş sessizlik içerisindeydi. Ne az önceki genç kadın ne de tek bir insan yoktu etrafta. Soluk lambaların ışığından başka yaşam belirtisi de yoktu. Genç kadının gizemli hali kafasını karıştırmıştı. Oradaki banklardan birine yağmakta olan yağmura ve bankın ıslaklığına aldırmadan oturdu. Burada olmadığına göre nereye kaybolmuştu böyle kısa bir zamanda? Turnikeleri aşıp içeriye girmiş olamazdı çünkü kapılar kapalıydı. Yine de yerinden kalkıp kafasını bekleme salonunun camına dayayıp loş ışığın aydınlattığı içeriye baktı dikkatlice. Kimseyi göremedi. Etraf alabildiğine sessiz ve sakindi. Bir mırıldanma sesi duyar gibi oldu. Hu çeken bir derviş sesi gibiydi. Bakındı etrafına. Yine bir şey göremedi. Bir çıtırtı duydu sonra da, sesin geldiği yöne bakınca, turnikelerin hizasında tavana yakın yerden geçen, beyaz boyalı demir borulara tünemiş, yağmurdan saklanan bir güvercini gördü sadece.
İskelenin küçücük saçağının altına sığınıp bir süre daha etrafa bakındı. Az önce genç kadının öptüğü yanağına dokundu eliyle. Parmak uçlarına Gül kırmızısı bir renk bulaşmıştı.
Aysel’in çok sevdiği ve her zaman kullandığı ruj rengiydi bu.
YORUMLAR
Edebiyat Defterini açar açmaz öykünüz olduğu gördüm. Hemen okumalıyım dedim kendime. Bir solukta bitirdim. Hüzün duygusu sardı birden. Allah kimseyi sevdiğinden ayırmasın. Aileden birini kaybetmek depresyon nedenlerinden biri. Çok güzel anlatmışsınız. Değerli öykü yazarımızı tebrik ediyorum. Saygılarımla.