- 2752 Okunma
- 8 Yorum
- 0 Beğeni
Allah Ne Muradınız Varsa Versin
Allah ne muradınız var ise versin diyerek başlayan ve sonrasında sokaklarda insanların
dini vicdani duygularını istismar eden dilenciler.
İlk başta kolay gibi görünse de bir dilencinin ağzından ne kadar zor bir meslek olduğunu
öğrendim.Zorlukları bile acaba bende dilensem mi ? diye düşünmemi engelleyemedi:)
Ayşe üç çocuklu bir kadın .Daha yirmi altı yaşında gencecik çiçeği burnunda.
‘’-Neden dileniyorsun dedim?’’ İlk başta yokluk ihtiyaç dese de anlatmaya başladı.
‘’-Eşim hapiste iki kaynım var .Bize bakan eden de yok.Evimiz kira annem babam köydeler.
Çocuklar küçük bırakacak kimsem yok.Allah aşkına söyle ben ne yapayım .İz bilmem yol bilmem.’’ dedi.
Şöyle bir düşündüm kendimce kızamadım.Acaba bu kimin suçuydu?diye düşünmeye başladım.Sabahın ayazında, yağmurun altında ,elinde üç çocuk, dilenen bir kadın.
Kolay mıydı hiç tanımadığı insanlara el açması para istemesi.Anneydi o ,ona sahip çıkmayan ailesi utanmalıydı.Belki de onun durumundaki insanlara yardım edecek bir kurumu kurmayanlar utanmalıydı.
Acaba ona bakınca ilk bakışta kızan, ben ya da benim gibi insanlar utanmalı mıydık?Gerçi tüm dilenenler bir Ayşe değil.Bunu meslek haline getirenlerde var.
Birden aklıma Kadıköy meydanında elinde ağzı sarılı çocuğu ve günü geçmiş sağlık raporuyla dilenen o kadın geldi.İlk başta acımıştım .Aldım raporu inceledim .Belli ki günü geçmiş eski bir rapor.’’Basın mensubuyum sana yardım edeyim telefonumu al ya da telefonunu ver.’’ dediğimde.İstemem diyerek bana avaz avaz bağırdı .Çocuğu da alıp koşarak kaçmaya başladı.
Gün ola devran döne, aynı kadına vapurda rastladım.Beni görünce tanımadı ama ben onu hiç unutmamıştım ki.Kalktım vapurun orta yerine ‘’-Ey ahali dedim eğer bu kadına yardım ederseniz yanlış bir iş yapmış olursunuz.Bakın yüzü burada çocuğuna yardım edeyim dedim istemedi.’’Kadın yine kaçak.Sanırım bu kadınla kaderimiz bağlanmış. Beni bir hastanenin bahçesinde görünce direk kaçmaya başladı…Dünya küçük derlerdi de inanmazdım…
Bir de mağdur olanlar var tabiî ki .Altunizade üst geçidinin ayağında iki senedir gözlemlediğim, bedensel engelli ve gözleri görmeyen bir kardeşimiz var.Annesi sanırım, bir bayan ,sabahın köründe yaz demez kış demez ,o kardeşimizi oraya getirir.
E be kadın hiç vicdanın sızlamaz mı senin? Kış olur titreyerek oturur.Yaz olur güneşten yanar kavrulur.
Bir de küçük yaşta dilenmeye alıştırılan pırıl pırıl çocuklarımız var.Onlara ne demeli ?
Nerde bizim çocuk haklarını koruyan sosyal kurumlarımız?Sokaklarda bunun için özel polisler olmalı diye düşünüyorum.
Taksim deyim tahminen 9 yaşında bir kız çocuğu adı Neşe.Yüzünden düşen ise bin parça.
Neşeden eser yok.Elinde mendili hem mendil satıyor hem dileniyor.
’’-Gecenin bu saati seni merak etmezler mi ? ’’dedim.
’’-Abim ışıklarda cam siliyor.Annem bak ileride, oda mendil satıyor .
Bana bir şey olmaz .’’dedi gülümseyerek .
‘’-Peki okula gidiyor musun dedim.? ‘’
‘’-Birinci sınıfı okudum sonra bıraktım.Ama okumam yazmam var.’’ Dedi
‘’-Eee okula gitmek istemez miydin dedim ? ‘’
‘’-Aman okula gideceğimde ne olacak.Onlar okula gidiyor da ne oluyor.Ben para kazanıyorum.’’ dedi.
‘’-Ayda kaç para kazanıyorsunuz ? ‘’ dedim.
‘’ –O belli olmaz abla ama hepimiz sıkı çalışırsak ayda en az beş bin lira kazanırız ‘’dedi..
Ağzım açık kızı dinlerken şoka girdim başka soru soramadım.
Sanatçı dostum Zeynep Bulutlu ile metro çıkışında insanlara yaklaşıp ‘’Allah ne muradınız var ise versin ‘’ diyen dilenciye on lira veren beyefendiyi koşarak takip ettim.
Önce omuzuna dokundum sonra gülümsedim.Şaşkın şaşkın yüzüme baktı .Acaba ona ne söyleyecektim?
-‘’Allah ne muradınız var ise versin beyim ‘’dedim .Adam şaşkınlıkla bana bakmaya devam etti.’’Nasıl yani’’ dedi.-Bende size az evvel ki bayan gibi dua ediyorum dedim.Ve elimi ona doğru uzatarak açtım.Bana bakarak ‘’-siz ciddimi siniz ‘’dedi.
-Yüzümde ciddi bir ifadeyle evet ciddiyim dedim.
Bu arada zavallı Zeynep şokta yanımda gülümsemekle gülümsememek arasında bir ifade sergiliyor.Adam beş lira çıkartıp bana uzattı .Bende kendisine teşekkür ettim.
Adam uzaklaşırken hala gülümsüyor ve dönüp dönüp bize bakıyordu.Evet münübüs paramız
çıkmıştı .Kolay para kazanmak zevk vermedi gerçi ama bu da hayatımda enteresan bir anı olarak yerini aldı.
Kıssadan hisse son sözüm şudur ki ;Anlayana tabi ki:
Allah Ne Muradınız Varsa Versin
Canan Ekinci…
YORUMLAR
Daha önce de yorum yazmışım ama güncelleyeyim ben de.
Geçenlerde üst geçitte tekerlekli sandalyede yaşı doksandan aşağı olmayan gözleri kör elinin teki kesik, cildi yaralar içinde bir teyzeye uzun uzun baktım. Sanki birazdan son nefesini verecek gibiydi. Önce polisi arayıp "falan yerde yaşlı ve çok hasta bir kadını dilendiriyorlar" diyecektim. Vaz geçtim direkt kadının yanına gidip sordum " Buraya seni kim getirdi" aldığım cevap "Kendim geldim." "Bu mümkün değil, doğru söyle" dedim. Başladı senkronize küfürlere. Hayatımda duymadığım çeşit küfür. Şimdi o kadın şu karda kışta seve seve dilenmiyordur bu kesin. Ama hayatından şikayetçi de değil bu da kesin. İstese o an onu barınma evine aldırırdım. Ama o beni kovmayı tercih etti. İşin garibi bütün bu olanları izleyenler de yaşlı kadına saygısızlık ettiğimi falan düşünmüş olacaklar ki ona para verdiler ve çekip gittiler. İşin daha da garibi, ben otobüse varmadan arkamdan üç genç takip etmeye başladı. Akşamın körü, aldık mı belayı. Neyse ki durakta bekleyen tanıdık birileri daha vardı. Onları görünce biraz duraksayıp defoldular.
Çocuğun teki yalın ayak dileniyor. Ertesi gün ona çorap veriyorum "Para ver" diyor. Aslında biliyorum yalın ayak oluşu meslek icabı. O bebelerin anne kucaklarında incecik kıyafetlerle dilendirilmeleri de. Onlar olmasa kim acır gencecik kadına. Git çalış deriz. Onlar da bunu pekala biliyorlar. Ve biz onlara para verdiğimiz sürece o bebekler soğukta donmaya mahkum. Çoğu kendi bebekleri bile değil. Kiralıyorlar, evet bebekleri kiralayan çok. Deniz'in dediği gibi bu çocuklar nasıl bu kadar uslu durur, onca saat nasıl uyur diye soran yok. Evdeki çocuklarımızdan da mı pay biçmeyiz. Dur durdurabilirsen öyle kucağında. Mümkün değil. Çocukları kimyasal bir şeylerle uyuttukları kesin. İnsanın aklı da vicdanı da almıyor ama gerçek bu. Bir de karı koca yan yana dilenenler var ki tam sopalıklar. Biriniz çocuklarla evde kalsın bari diyorsun. ses yok. Kadına bebeğin için giysi ister misin diyorum yok diyor, alışkın değil kalın giymeye. Mama parası ver." Gel belediyeye yerim şurası bir yıllık maması verilir çocuğun diyorum. Bir yıllık mama parası verirseniz olur diyor. Bütün bunların toplamında ben artık dilencilere asla acımıyorum. Yardım da etmiyorum. Yazının bir yerinde "Bunlara yardım edecek kurumu kurmayanlar" demişsiniz ama böyle kurumlar var. Ve bu dilenciler emin olun o kurumlardan da yardım aldığı halde dileniyorlar.
Neyse, ben daha bulaşmam.
Yıllar önce bir acil nöbetinde dilencilik yaptığını sonradan öğrendiğimiz bir anne 5 yaşında çocuğu koma halinde bize getirmişti. Yapılan testler sonucunda çocuğun uyuşturucu komasında olduğu anlaşıldı. Bir sürü adli işlem ve tıbbi tedavi uygulandı. sözün özü çocuk kurtuldu ve yetiştirme yurduna verildi. Anne ise cezaevine gönderildi. Meğer haımefendi dilenirken çocuk onu rahatsız etmesin diye düşük doz uyuşturucu veriyormuş bebekliğinden beri.. bu son seferinde dozu pek ayarlayamamış ve sonuç koma.
Bir şeye daha şaşırın son olarak bu sadece bir örnektir. Sırtlarında veya kucaklarında saatlerce uyuyan çocuklu dilenciler görürseniz lütfen polise bildirin. Çünkü çoğu uyuşturucu ile çocukları etkisiz hale getiriyorlar.
Sevgilerimle..
Aynur Engindeniz
Den(iz)
Güncel bir konu olma özelliğini kıyamet kopana dek koruyacaktır. Dünyanın en eski mesleklerinden birisi malum olduğu üzere fahişelik ise; bir diğeri de dilenciliktir. Bir farkla; ilkinde bedenini satan, daha doğrusu bedenini kiraya veren kadındır. Her ne kadar tersine döndü ise dünya, hemcinslerimi bu fahişe sınıfına koymayacağım.Bir isim de veremiyorum ki, çünkü insan doğasınma aykırı sonuçta. Erkek, ameliyat olacak, cinsiyetini değiştirecek, sonra da piyasaya düşecek.. İğrenç bir konu. Dilencilikte ise kadın olsun, erkek olsun, çocuk olsun, genç, ihtiyar olsun fark etmiyor, bu da bir anlamda bedeni kiraya vermek değil de nedir? El açıyor, duygu sömürüsü yapıyor, sonra da alın teri dökmeden para kazanıyor.
Bu işi meslek yapmış insanlar var. Öyle birine rastladım ve adam yaşlıydı, elinde bastonu da vardı. ''Bir simit parası verin ''diye dileniyordu. Acıyanlar da herife para veriyorlardı. Baktım herif bir türlü doymuyor istemekten. Gittim yanına, dedim ki '' Koskocaman adamsın, utanmıyor musun dilenmeye? Simit parası istiyorsun, ama aldıktan sonra istemeye devam ediyorsun. Dilenme buralarda. Zabıtaya haber vereceğim şimdi. ''dedim. Adam biraz tedirgin oldu önce. Sonra da, '' iyi, tamam.. '' dedi. O herifi bir daha oralarda görmem diyordum ama, yanılmışım. Adam kolay yoldan para kazanıyor. Resmen para basıyor.
Acımam dilencilere. Sığınma evleri var, devlet hapiste olan kadına kol kanat gerer. Başvurusunu yapsın, çocuklarına da bakar devlet. 26 yaşında genç bir kadın. 3 çocuk... İnsan üzülüyor tabi. Çaresizlik ve yoksulluk ne acı. O genç kadın cesaret edemiyor devlet kapısına gitmeye. Bilemeyiz işin iç yüzünü. Bu şekilde mesleğini devam ettirmek, para kazanmak adına yapmak daha hesabına uygundur belki de. Zaten bir dilenci başka ne söz eder ki? Nasıl savunur ki kendisini. İstedikten sonra iş bulur, mesela bir lolantada bulaşıkçılık yapabilir. Dikiş filan da mı dikemez? Çocukları var, evet, evet ama, dedim ya, devletin şefkatli kolları o çocukları korur, çünkü babaları hapiste. Aile sosyal politikalar bakanlığına bağlı müdürlükler bu durumda olan kadınların sorunlarıyla yakından ilgileniyor.
İnandırıcı gelmiyor dilencilerin söyledikleri bahaneler...
Allah ne muradınız varsa versin... :)
Adımın Murat olması dua gibi oluyor bazen ve tebessüm ettiriyor beni.. Amin diyorum kendi kendime.
Sağlıcakla..
Sevgili Canan, ben de sizin gibi bütün dilenenlere acır, elimden geldiğince yardım etmeye çalışırdım. Bir gün işten çıktım evime gidiyordum. Hava oldukça soğuktu, yaşlı bir kadın önümü kesip; "Kızcazım, yolda kaldım bana bir yol parası verir misin? Akşam oluyor son arabayı kaçırırsam bu şehirde kimin yanında kalırım?" dedi. Neren gelip nereye gittiğini sorduğumda; "Başka bir ilçeden hastaneye geldiğini yol parasının kalmadığını söylemişti. Hiç düşünmeden kadına istediği parayı vermiştim.
Aradan bir yıl geçmişti, baktım bana doğru bir kadın yaklaşmakta ve aynı hikaye... Ben kadını tanımıştım ama kadın beni tanımamıştı. Ben o an çıldırmıştım. Halbuki ilk karşılaşmamda kadına çok acımış, evine ulaşıp ulaşmadığını uzun süre merak etmiştim. Kadına; " Teyzeciğim, bir yıldır hala köyüne gidemedin mi sen!" diye bağırınca inkar üstüne inkara kalkıştı ama ben çok üzülmüştüm duygularımın istismara uğradığı için.
Gerçek ihtiyaç sahiplerini gözlerinden tanırsınız; onlar mahcup bakar ve dilenmeye utanırlar.
Allah ne muradın varsa versin emi Canan, böyle güzel bir yazıyla bizleri hatırladığın için.
sevgimle. Seni çok özlemiştim haberin olsun.
Kocaeli'de dilenci çoktur. Doğup büyüdüğüm ömrümün yarısını geçirdiğim ilçede ise sadece bir dilenci vardı. Herkes onu tanırdı. Kadrolu gibi bir şeydi, dilenci de sayılmazdı yani. Bizimdi. Bu kentin dilencilerini görünce zavallı ben nasıl üzüldüm nasıl üzüldüm. Verdiğim paraların haddi hesabı yok. Birgün bir arkadaş dedi ki para vermekle İzmit'in dilencisi bitmez, böyle giderse sen de onlara katılacaksın. Sonradan alıştım tabi, gerçekleri de gördüm. Bir de işim dolayısıyla kim vijdan taciri kim hakiki muhtaç anlar oldum.
Kız çocuklarını gece gündüz demeden dilendirenleri özellikle kınıyorum. Yarın o kızların ne olacağı meçhul mü malum mu?
Bir de sanayi bölgelerinde yüklü tazminat alabilmek için büyük şirketlerin tırlarının önüne çocuklarını atan cani aileleri kınıyorum.
Güzel bir yazıydı. Allah ne muradınız varsa versin:)
Sevgiler.
Aynur Engindeniz tarafından 6/14/2011 3:22:06 PM zamanında düzenlenmiştir.
şiirlikız
Sevgiyle kal bu arada Allah ne Muradın var ise versin....:))Güzel Temenni :)))
şiirlikız
Ülviye Yaldızlıı
sevgi ta kalpten..
Dilencilere tek kuruş uzatmayan şahsım ilgiyle okudu bu yazıyı.Dilencilerin hiçbiri bana gerçekçi gelmiyor maalesef.İşi meslek haline getirdiklerini her daim düşündüğümden onlara tek kuruş uzatmam.Kolu bacağı olmayan birini görürsem o zaman belki.
Sizinki farklı bir deneyim olmuş.Onların hayat hikayelerini kurcalama,heleki tanımadığınız bir şahsa el açmanız ayrıca tebessüm ettirici.
Güzel bir yazıydı,sabah mahmurluğunda keyifle ve düşünerek okudum.Sevgiler
şiirlikız
Bir_Kucuk_Ask
Gülmek ile gülmemek arasında kalan yalnız arkadaşınız değil, ben de o durumdayım şu anda...
Hayat ne kadarda garip değil mi, efendim...
Kaçırmadığım için sevindim yazıyı..
Güzelliklerle kalın, hürmetle...