- 794 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
BİZ BİRLİKTE TÜRKİYE'YİZ, BİRLİKTE
Türkiye tarihinin en önemli seçimini az önce sonuçlandırdı. Sonuçları değil, kimileri galibi dünden belli olan seçimlerin sürpriz sonuçları bekleniyordu.
1946’da başlayan çok (aslında iki) partili demokratik mücadele boyunca derin çizgiler belliydi. Kim, ne kadar oy oranıyla iktidar olursa olsun ülkenin yönü değişmezdi. Nasıl değişsin ki? Hemen hemen bütün özgürlük alanları yasaklarla örülmüş, kırmızıçizgileri vatandaşın temel hak ve hukukunun üstünden geçip yerle bir eden bir rejimle yönetiliyorduk. Kendine demokrat, kendine özgür bir anlayışın 65 yıl boyunca vatandaşına reva gördüğü yasaklardı, suçlamaktı, kan ve gözyaşıydı.
Bizler bu 65 yıllık çok partili hayatta “siyasi iktidarlar ülkeyi yönetemedikleri için!” her 10 yılda bir askerin direkt-endirekt müdahalesi ile karşılaştık. Neymiş? “ülke uçuruma gidiyormuş!”. Osmanlı tecrübesinden gelip, bu asırların engin mirasını yok sayarsanız sizi uçurumdan ben bile kurtaramam. Vesayeti elinde bulunduranların yüzünden hakikaten bu ülke defalarca uçurumdan döndü. En son 21 Şubat 2001’de tarihinin en büyük krizlerinden birini yaşadı. Beceriksiz, yetkin olmayan, halkın duyarlılıklarını taşımayan siyasetçiler yüzünden ülke olarak neredeyse şarampole yuvarlanacaktık. Bu yetkin olmayan siyasetçileri başımıza manipülasyonlarla işte o vesayetçi anlayış musallat etmişti.
Türkiye’de yaşayan halkın sosyolojisine zerre kadar vakıf olmayan, demografik yapıdan bihaber ve halkın esenliğine ehemmiyet vermeyen bir anlayışla yıllarca ülke inim inim inletildi.
Son seçimler bu yüzden büyük bir önem arz ediyordu. 3 yıldır vesayet anlayışıyla mücadele de Ergenekon adında bir illegal yapılanma, TSK içinden cuntacı gruplar deşifre edilmişti. 12 Eylül 2011’de mini anayasa referandumla kabul edildikten sonra vesayetin yargı ve asker ayağı (tam olmasa da önemli ölçüde) pasifize edildi.
Ülkede katliam boyutuna varacak şekilde terör estirerek ülkede kaos ve sonunda darbeye yol açmayı hedefleyen karanlık güçlere indirilen darbelerle beklenmedik olumsuz gelişmelerin önüne geçildi.
Sonunda beklenen tarihi seçim sürecine girildi.
Seçim kampanyası boyunca hırçınlaşan liderler şunu çok iyi biliyorlardı:
Millet bu seçimle ya vesayetlere son diyerek hakiki anlamda halkın egemenliği sağlanacaktı. Ya da vesayet geri gelecek, son 8 yıldaki kazanımlar bir bir kaybedilecekti. Liderler de birbirlerine bu sebeple ağza alınmayacak hakaretler savurdular. Bunlardan Kemal KILIÇDAROĞLU’nun başbakana yönelik “…ana…”sı siyasi tarihe kara bir leke olarak geçecekti.
Gelinen nokta halkın % 50’si Ak Parti, dolayısıyla “değişim ve dönüşüm devam etsin” dedi. Kanaatim o dur ki halkın bu talebi iktidar partisi tarafından doğru okunacak ve “ileri demokrasi” için gereken anayasal değişiklik “yeni ve sivil anayasa” ile gerçekleşecektir. Yoksa halkın büyük çoğunluğunun oylarıyla 3. kez iktidara gelmenin bir “travmaya yol açacağı” endişesinin yanlışlığı açıklanamaz.
Şimdi,
Daha önce iktidar partisinden pek çok kez görüştüğüm şahsiyetlerin; artık “yasaksız ve yeni bir anlayış olmalı, herkes için eşitlik ve özgürlük olmalı” sözlerinin gereğini yapmalarını bekliyoruz.
Artık mazeret kalmamıştır. Ak Parti arzu edilen anayasa değişikliğini diğer partilerle birlikte öncelikli görev olarak görmelidir. Destek görmemesi halinde ise erken seçim kozunu kullanmalıdır.
Yazıyı bitirirken başbakanın ünlü “balkon konuşması” başladı. En çok dikkatimi çeken konu, bizim de öteden beri dile getirdiğimiz “herkes ve her kesimin kendisini özgür hissedeceği bir ülkeye yakışan sivil anayasa”ya değinmesiydi. Gerçekten de bu ülkenin 74 milyonuna yaraşır ve yakışır bir anayasa şart. Sivil, demokrat, özgürlükçü; 21 yüzyılın ihtiyaçlarına cevap veren sivil bir anayasa bu ülkeye yapılacak en büyük iyiliktir.
Yarın sabah uyandığımızda bugünkü modan çok farklı bir moda gireceğiz. O mod sakinleşmiş, kendini öz eleştiriye tabi tutan ve nasıl “iyi bir iş” yapması gerektiğini düşünen mod olacaktır.
Herkes yeni güne herkese hayır isteyerek başlamalı.
Ve
Çok iyi bilmeliyiz ki hepimiz aynı topraklarda ve aynı kadere sahip olarak yaşıyoruz. Keza bize isabet eden acının da ortak olduğunu unutmamalıyız.
Kendimiz için istediğimizi başkaları için de istemediğimiz sürece “adam” olamayacağımızı da…
Hayırlı olsun.
YORUMLAR
olumlu her bakışın ve sözün faydası var...artık normalleşiyoruz...ama bırakmayacaklar...sınırdan pkk geçişine izin verildi...niyemi...anayasa değişikliğinde sansasyonel nokta atışları lazım....