- 686 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Şeytan “İnkar Et!” Dedi...
Kur’an’ın, "Şeytanın durumu gibi; çünkü insana "İnkâr et" dedi…" (Haşr Suresi, 16) ifadesiyle bildirdiği gibi, şeytan insana ilk olarak Allah’ın varlığını inkar etmesi emrini verir. Ardından diğer emirler birbirini izler. İnsana büyüklenmesini, okumamasını, öğrenmemesini ve düşünmemesini emreder.
Oysa düşünmek insana dünya hayatında bahşedilmiş en önemli nimetlerdendir. Çünkü insan, ancak düşünerek Allah’ın sonsuz gücünü, evrendeki muhteşem sanatını ve kendi yaratılışının amacını kavrayabilir.
İnsan etrafındaki yaratılış mucizelerini derin düşündükçe Allah’ın varlığının kanıtlarını, O’nun hikmetle yarattığı detaylardaki güzellikleri görür, Allah’a teslim olur ve yalnızca O’nun hoşnutluğunu amaçlayarak yaşar. Bu gerçeği bilen şeytan, insanların gaflet içinde bir yaşam sürmelerini, Kur’an’dan uzak durmalarını, bu nedenle de düşünmemelerini ister. Kur’an şeytanın bu hedefini şöyle haber verir:
... Onlar(ı insanları saptırmak) için mutlaka Senin dosdoğru yolunda (pusu kurup) oturacağım. Sonra muhakkak önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım... (Araf Suresi, 16-17)
Allah ayrıca, "Onlardan güç yetirdiklerini sesinle sarsıntıya uğrat, atlıların ve yayalarınla onların üstüne yaygarayı kopar, mallarda ve çocuklarda onlara ortak ol ve onlara çeşitli vaadlerde bulun..." (İsra Suresi, 64) ayetiyle de şeytanın bu yöntemine dikkat çeker.
Şeytanın etkisindeki inkarcılar Allah’ın varlığına dair sayısız delili görmezden gelir, yaratılışın başıboş tesadüflerle oluştuğunu söylerler. İnsanın bedenindeki kusursuz sistemleri, canlılardaki yaratılış mucizelerini, meyvelerin, çiçeklerin kokusunu ve muhteşem görünüşlerini, yıldızların, Dünya’nın, Güneş’in ilginç özelliklerini kör tesadüflere bağlar, Allah’ın yaratışını kabul etmemek için her yöntemi denerler. İşte gerçekleri görmezlikten gelmelerinin ardındaki asıl neden, insanların inkar etmeleri için ciddi çabası olan şeytandır.
"Kim Rahman’ın zikrini görmezlikten gelirse, Biz bir şeytana onun ’üzerini kabukla bağlattırırız’; artık bu, onun bir yakın dostudur. Gerçekten bunlar (bu şeytanlar), onları yoldan alıkoyarlar; onlar ise, kendilerinin gerçekten hidayette olduklarını sanırlar" (Zuhruf Suresi, 36-37) ayetleriyle bildirildiği gibi şeytan, bu insanları doğru yoldan alıkoyar. Allah’ın kusursuz ve benzersiz tasarımları her yerde gözler önünde iken, şeytan bu insanları dünyevi uğraşlarla oyalayıp, gerçeklerden uzaklaştırır.
Şeytan inkara sürüklemek için insanlara şiddetli bir büyüklenme duygusu verir. Böylece kişi herşeyin en doğrusunu kendisinin bildiğine inanır. Çevresinden gelen uyarı ve eleştirilere açık olmaz, dolayısıyla öğüt de alamaz. İnancı uğruna, yanlış olduğunu gördüğü şeylerden bile vazgeçemez. Şeytan gibi akılsızca kendi düşüncesinde direten, asla ikna edilemeyen, inatçı ve sabit fikirli bir kişiliğe sahip olur.
Kur’an, büyüklük gururunun kişiyi isyana sürükleyebileceğini, Ona: "Allah’tan kork" denildiğinde, büyüklük gururu onu günaha sürükler, kuşatır… (Bakara Suresi, 206) ayetiyle haber verir.
İnsana bu müstekbir ahlakı emreden şeytanın isteği, topladığı taraftarlarının da kendisiyle birlikte Allah’a karşı isyan içinde olmalarıdır.
Şeytan doğru ve iyinin duyulmasından rahatsız olur; engellemek ister. Bu nedenle taraftarlarını Kur’an’dan ve Kur’an’ı tebliğ eden müminlerden uzak tutmak ister. Çünkü Kur’an’ı duyan ve dinleyen insan vicdanının sesine uyarak, iyilerin sistemine geçebilir; gerçeği yaşamaya ve yaşatmaya başlayabilir. Şeytanın emirlerine uyan birçok kişi, güzel ve doğru olana yapılan çağrıyı duymamak için ellerinden geleni yaparlar. Kur’an’da, "İnkar edenler dediler ki: ’Bu Kuran’ı dinlemeyin ve onda (okunurken) yaygaralar koparın. Belki üstün gelirsiniz’." (Fussilet Suresi, 26) ayetiyle bu kişilerin yaklaşımları haber verilir.
Şeytanın emrindekiler, Kur’an ayetleri ve iman edenler hakkında alaylı tartışmalar yapar, dini espri ve fıkralara konu ederek inkarlarının bir üstünlük olduğunu düşündürmek isterler. Oysa alay, çaresizliğin ve güçsüzlüğün belirtisidir. Karşısındaki fikre karşı ileri sürebileceği bir delili olmayan kimseler, bu cahil yöntemle zayıflıklarını ve komplekslerini gizlemeye çalışırlar. Ancak, "(Asıl) Allah onlarla alay eder ve taşkınlıkları içinde şaşkınca dolaşmalarına (belli bir) süre tanır" (Bakara Suresi, 15) ayetiyle de bildirildiği üzere, bu alayları uzun sürmeyecek; ölüm gelip çattığı zaman "… alay konusu edindikleri şey de kendilerini çepeçevre kuşatmış..." (Zümer Suresi, 48) olacak ve müthiş zorlu bir ortamla karşılaşacaklardır.
Şeytanın emirlerine uyan ve onu dost edinenlerin cehennemdeki yakarışları ise ne kadar yanlış bir yolda olduklarını insanlara apaçık gösterecektir. Çünkü o gün inkar edenler telafisi imkansız bir pişmanlık içinde yapayalnız bırakılacaklardır.
İşte o gün, gerçek mülk, Rahman (olan Allah)ındır. İnkar edenler için oldukça zorlu bir gündür. O gün, zulmeden, ellerini (hınçla) ısırarak (şöyle) der: "Ah keşke, elçiyle birlikte bir yol edinmiş olsaydım," "Vah yazıklar bana, ne olurdu da filanı dost edinmeseydim." "Çünkü o, gerçekten bana geldikten sonra beni zikirden (Kur’an’dan) saptırmış oldu. Şeytan da insanı ’yapayalnız ve yardımsız" bırakandır." Ve elçi dedi ki: "Rabbim gerçekten benim kavmim, bu Kur’an’ı terkedilmiş (bir kitap) olarak bıraktılar." (Furkan Suresi, 26-30)
Fuat Türker
YORUMLAR
Allah hic kimseyi dogru yollardan ayirmasin.
Yüreginize emeginize saglik ve tesekkürler böyle birbirinden degerli paylasimlariniz icn.
Sonsuz saygimla