- 638 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Kaderine kahr eden Felçli öğretmen.
-Şimşek çakıyordu. Islanmak istemiyordum biraz sonra yağacak olan yağmurdan, hazırlıksız çıkmıştım çünkü yola. Yağmur taneleri atıştırmaya başlamıştı bilirdim başıma geleceğini yine iki üç gün önce olduğu gibi gökteki siyah bulutlardan birden bardaktan boşanırcasına sağanak yağmurlar boşanacaktı üstüme. Ve yanında şemsiye olmayan ben yine ıslanacaktım şehrin caddelerinden ırmaklar gibi seller giderken.
Yağmur başlamış hızlanmak üzereydi, saçakların altında sicim gibi yağan yağmurdan koruna, koruna giderken bir ses işittim yolun kenarındaki müşteri bekleyen lokantadan.
-Garson benim halimi görmüş ıslanacağımı anlamıştı anlaşılan. Döndüm baktım bana sesleniyordu.
-Gel amca, gel ıslanma, yağmur geçsin sonra yine gidersin
- -dedi oradan.
-Ben de kabul ederek lokantanın yola bakan kısmındaki saçak altındaki bir masaya çöktüm. Ve yağan yağmurun bitmesini beklemeye başladım.
-Orta yaşlı temiz giyimli makyajlı bir bayan vardı yan masada oturan, o güne kadar ne görmüştüm ne tanışmıştım o orta yaşlı genç bir bayanı.
Hiç tanımadığım halde bana döndü selam verdi ve hal hatır sordu bana. Sanırım elimdeki bastonu ve yürüme şeklimi görmüş yaşlılığıma hürmeten hal hatırımı sormak istemişti benim.
Ben onunla konuşurken beni yağmurdan korunmaya davet eden garson içeriden bir çay kapmış getirdi önüme koydu.
-Buyur amca sıcak, sıcak yağmurun dinmesini beklerken çay iç dedi ve çayı önüme bıraktıktan sonra benim konuştuğum ve bana hal hatır soran yan masadaki bayanla içli dışlı konuşmaya başladı o garson.
Konuştukları konular aslında geyik muhabbeti denen cinstendi, ama önceden tanışık oldukları da konuşmalarından belliydi.
Ben bana hal hatır soran genç kadına bakınca onun bir garsonla orada geyik muhabbeti yapmayacak kadar görgülü, tahsilli biri olduğunu anlamıştım.
-Bayana sordum.
-Siz tahsilli görgülü birine benziyorsunuz.
-Siz ne iş yapıyorsunuz ?
-Dedim.
-Bayan
-Öğretmenim amca dedi.
-Ve sonra kendisinin il halk eğitim müdürlüğünde çalıştığını halk eğitim müdürlüğünde okuma yazma bilmeyenlere okuma yazma öğrettiğini söyledi.
-Ben şaşırmıştım.
-Bayan daha çok gençti ve tam bir okulda okul çocuklarına ders verecek çağdaydı. Biraz konuştuktan sonra kendisinden bahsetmeye başladı hayatını amca olarak gördüğü bana özetle şöyle anlattı.
İyi bir aile kızı olduğunu iyi bir tahsil aldığını iyi bir puanla ünüversiteye girdiğini, ve Ankara ünüversitesi, kimya bölümünden mezun olduktan sonra kazandığı imtihan sonucu milli eğitim bakanlığının yaptığı atamayla, ismini saydığı birkaç yerde öğretmenlik görevini yaptığını, ama şimdi mecburiyetten doğan bir durum nedeniyle halk eğitimde okuma yazma bilmeyenlere okuma yazma öğrettiğini söyledi.
-Bu arada kendi yaşının daha 35 olduğunu söyleyen bu bayan bir haylı dertliydi ve derdini dökecek birilerini bekliyordu ve beni de, orada iyi bir dinleyici olarak görünce de hayatını özetle anlatmaya başlamıştı.
-Ne diyeyim önce ben o bayanı, akıl hastası olmuş biri olarak görmüştüm, ama, o konuştukça bu fikrimden vaz geçtim.
-Bu bayan öğretmen olduktan sonra görev yaptığı yerde bir gün, bir pilot üsteğmenle tanıştığını ve birbirlerini beğenerek severek evlendiklerini güzel bir otelde ve dillere destan gösterişli bir düğünle evlendiklerini ve mutlu bir yuva kurduklarını söyledi önce.
-Ve sonra daha evliliklerinin ilk haftasında bir kaza sonucu beyin kanaması geçirerek sol tarafından, felç kaldığını, sol el ve sol ayağının tutmaz olduğunu bu halini görünce severek evlendiği kocasının da kendisini bir anda terk ettiğini boşadığını anlattı bana.
-Sonra hamile olduğu halde, kendisini acımadan boşayan eşinden olan çocuğunu da aldırdığını anlatırken bu genç kadının hayata tamamen küstüğünü anlamıştım anlattıklarından.
-Çünkü…
-Bu genç öğretmen konuşmasının arasında ikide bir ölmekten intihar etmekten bahsediyordu ve hayattın kaderine isyan ediyordu.
-Garson iyi tanıyordu kendisi, o anlatırken arada bir o da lafa karışıyordu. Çünkü havadan mı nedendir o saatlerde, lokanta ne kadar lüks ve tanınmış bir yer olmasına rağmen sinek bile uçmuyordu.
-Lokantada yıllardan beri çalıştığını söyleyen o anda boş olan garson ikide bir bizim çaylarımızı tazeliyor ve ben de yan taraftaki öğretmen genç bayanla konuşmamıza devam ediyordum.
-Bir ara laf dolaştı geldi kaza geçiren İbrahim Tatlıses den açıldı. Onun da sonunun aynı olacağı dünyanın tüm doktorlarını toplasalar dahi onun da felç olmaktan kurtulamayacağı falan konuşulurken ben başladım kendisine moral vermeye.
-Çünkü ben’ de aynı olayları birerbir yaşayan felçli biriydim. Bir tek farkım vardı benim, ben de öyle olmama rağmen, asla çevreden kendini soyutlamayan toplumdan kopmayan, yaşamanın her haliyle güzel olduğunu bilen biriydim.
-Bir müddet ona, kendimden bazen de bildiklerimden örnekler vererek karamsarlık içine düşmüş olan hayatının ilk baharında felç kalmış yalnızlık içinde kıvranan bu genç bayana bir doktor, bir psikolog , ve bir baba bir dost şefkatiyle yaklaşarak ona yaşadığı hayatı sevmesini,”Hayatın her zaman için yaşamaya değer olduğunu” anlatmaya çalıştım.
-Onun telefonu durmadan çalıyordu arayan birkaç sokak arkasındaki evlerinde bulunan annesiydi.
-Nihayet yağan yağmur da dinmişti o da ben de kalktık, vedalaştık. Lokantacıya da çaylar için teşekkür ederek oradan ayrıldık.
-Bilmem ona orada ne kadar faydalı olabilmiştim.
-Hayatının ilkbaharında, feleğin sillesini yemiş olan, ve hayatını cıvıl, cıvıl yaşayacakken birden felç olan, dünyasına nerdeyse tamamen küsmüş bu genç öğretmene 65 yaşındaki aynı kaderi yirmi bir yıldır paylaşan ben, bilmem ne kadar faydalı olabilmiştim.
-Umarım konuşmalarımızdan o biraz moral bulmuş içinde bulunduğu karamsarlıktan kendini biraz kurtarmıştır.
A.Yüksel Şanlı er
09 Haziran 2011
Antalya
YORUMLAR
tabi olmuştur
önce azim lazım benim eşimde 6 yılı bitirdi felç olalı ama hiç yılmadı sağ eli tutmadığı halde arabada kullandı
hayatını normal yaşadığı günlrerdeki gibi geçirdi hiç yılmadı çok şükür ayakları üzerinde duruyor
ben ona hiç bir zaman hasta muamelesi yapmadım kendi işini kendinin görmesini sağladım çok iyi şimdi
o hanımda umarım toplar kendini ve hhayata sıkuca sarılır
güzel anlatımdı
saygılarımla