- 1884 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Şiir,Delilik ve Şamanizm
Şiir, Delilik ve Şamanizm
Yapmış olduğumuz araştırmalar sonucunda konunun, insanlık tarihinden günümüze dek araştırıldığını görmekteyiz. Kişilere, özellikle de şairlere özgü şiirin tarifini bir kenara bırakacak olursak, önce deliliğin tarifini bilimsel olarak yapmaya çalışalım. Sonrası şiir ve deliliği bu açıdan ele alarak bir bütün içinde irdeleyebiliriz.
Delilik; sorunlardan, gerçeklerden, sıkıntılardan, stresli durumlardan kaçınmak için doğuştan gelen bir süreç olduğu ve insanın kendi özel dünyasının içine kaçmak için, kendi özel dünyasını yaratması, hayal ürünü bir çeşit dünyada yaşamaya başlamasının yolu olduğu şeklinde yorumlanmaktadır. Burada kişinin rasyonel zihnin aşağısına düştüğü savlanmaktadır. (Osho , Delilik Üzerine Parapsikoloji, Mistisizm, Spiritualizm). Bunu Şamanizm’in her bölümünde (özellikle Şamanların esrime durumlarında) göreceğiz.
Mistisizm : Mysticism Yunanca (mystikos) Elensis Gizemlerine katılan kişi (initiate) ve gözlemlere katılan anlamına gelir.
Mistisizm ve Tasavvuf Mistisizmde ise: İnsanı ahlaken yüceltmek, rûhi saadete erdirme, özündeki hakikati kavrama, görünen dünyanın üstünde ve ötesinde görünmeyen şuuruna erdirme çabası olarak özetlenmektedir. (Ana Hatlarıyla Tasavvuf ve Tarikatlar, Prof.Dr. H.Kamil Yılmaz / Ensar Neşriyat 2007-02-14).
Ömer Hayyam, Attar (Kuşlar Meçlisi), Mevlana Celalettin-i Rumi (Divân-ı Kebir), Şirazlı Sudi, Hallac-ı Mansur, Nesimi vb. Sufi içerikli düşüncelerin savunucularıdır. Genel olarak ön görülen fikir ve düşünceler; şeriatın (Dışsal Yasa), Ruhsal Kurtuluş (Tarikat) ve içsel hakikatın (Ruh Hali) üzerinde yoğunlaşmıştır. Hatta bu düşüncenin ardıllarından bazıları öylesine ileri gitmişler ki inanılması çok zor. John Baldock’un Sufizm’in Gizli Öğretisi adlı yapıtında Hujwiri’nin , (Kash al Mahzup 44): “Tasavvuf gerçeği herkesin içindedir” diyerek Peygamber A.S. ve onun yoldaşlarının sadece ilk Müslüman olduklarını söylemekle kalmayıp, aynı zaman da onların da mistikler oldukları gibi çok tehlikeli bir savda bulunmuştur.
Yukarıda da değindiğimiz gibi “Şiir ve Delilik” konusunu insanlık tarihinden yani kün öncesinden günümüze Şamanizm başlığı altında incelemeye çalışalım. Şamanizm bugün dahi yanıtsız kalan sorulara yanıt aramış, kendi kültür ve düşünce bazında evrenin ve insanın yaradılışıyla ilgili ve kıyamet gününe dair birçok konuda düşünce üretmiş, destanlar yazmış, dualar geliştirmiştir. Kün öncesinden günümüze uzanan değişik yapılanmalar geçirmiş olan Şamanizm kendi kimliğini değişik ırk ve kavimlerde bulmuştur. Şamanizm’in vatanı Altay, Ötüken ve Baykal’dır. Budizm ve İslam dinlerine karşı bugün Sibirya Ormanları’nda ve Altay Dağları’nda barınabilmektedirler. Araştırmalarımıza kaynak; söylenceler, folklorik öğeler, örf ve adetler, tözlerdir. Ayrıca Göktürk / Orhun Yazıtları, Manas Destanı, Edige-Toktamış Destanı, Çin Vakanüvisleri (Tarihçileri), Batı ve İslam Tarihçileri başvuru kaynaklarımızın olmazsa olmasıdırlar. Bunların haricinde bilimsel araştırmalara da değinilmesinde yarar var kanısındayım. Dil ve kültür niteliklerini, soyca bir olan kavim ve milletlerin törelerini araştıran Budun, Budunbetim ve Budunbilim bunların başlıca örnekleridir. Bunlar insan cinsinin ırklara ayrılışını, nereden çıktığını, yeryüzünde yayılışlarını, aralarındaki bağlarını, töre ve adetlerini, madde kültürlerini bilimsel olarak irdelerler. İlkel topluluklardaki folklorik öğeler, sözel ve kültürel töre ve adetleriyle ilgili bir örneği İbaden yakınlarındaki Makanjuola adlı köyde doğan (Nijerya) Akeem Lasisi adlı şairin dizelerinden verelim.
…………………………………….
…………………………………….
Ah ah aah
Lasisribika
Mutumuyate!
İremoje bir turnusol deneyidir diş çıkaran bir şair için
Çok yukarılarda bir düğün şarkısı için
Bir isim verme ilahisi için
Giyiyorum tören giysilerimi
Ölülerle konuşmaya gidiyorum ağıtlar yakarak
………………………………….
(Denizin Başına Gelenler “Akeem Lasisi” Çeviren İlyas Tunç / Cumhuriyet Kitap sayı 1074)
Yukarıdaki alıntıda da görüldüğü gibi, soyca bir olan kavimlerde Budun, Budunbetim’e örnek olacak bu şiirdeki dizelerde Şamanizm’in etkisi açık olarak görülmektedir. Özellikle de Yoruba dilinde özel bir anlamı olmayan (Lasisribika Mutumuyate) büyücü sözlerden yalnızca biridir. (İremoje Nijerya sözel kültüründe, ölen avcılar için düzenlenen törende bütün gece okunan şiirlere ve bu dinsel törene verilen isim olarak belirtilmiştir.)
Şaman adayları şişofrenik hastalar, saralar, devamlı şuur altına düşen kişiler arasından seçilirler. Şaman adayları bir zaman ortadan kaybolarak bilinmeyen yerlerde (Örneğin; sık ormanlar, mağaralar, derin uçurumlar vb) vecd (Trans) haline gelirler.( Yine araştırmalarımıza göre, bir çok adayın uyuşturucu alarak trans haline geldiklerini görmekteyiz. Sufilerde de bu böyledir. Bir Zerdüş torunu olan Beyazıt Bestami’nin esrimiş, sarhoş olmuş, ya da ayyaş olmuş Sufilerden ilki olduğu söylenir. Kendinden geçmiş konuşmalarla tanınır. Dini otoriteler bunlara dinsiz Zındıklar gözüyle bakarlarmış (John Baldock).
(Cehenneme iniş ya da ikinci doğum denilen bu olgularda “Ölmeden Önce Ölüm” Şaman adayının vücudu sembolik olarak parçalanır. İç organları ve etleri kemikten ayrılır. Her biri ayrı bir ruh tarafından (Şamanın bir kam, bir şair, bir rahip, bir psikolog olmasına göre) yenilenir. Belli bir müddet sonra transtan uyanır. Bilahare belli deneylerden geçerek yaşlı Şamanlar tarafından eğitilir. Sonunda Şamanlığa yükseltilir. Şaman olmanın onlarca yolu ve tekniği vardır. Yöre ve ırklara göre değişir. Sibirya’dan tutun da Afrika yerlilerine, Amerikan Kızılderililerine kadar değişiklikler gösterir.
Şaman’ın (Kam) bir doktor, bir psikolog, bir rahip, bir şair olduğu, esrimeye yani ruhlarla iletişim kuran kişi olduğu düşünülecek olursa, gizemli efsaneler ürettiği, şiirler söylediği, dualar ettiği şüphe götürmez. Ancak ne var ki esrime halinde ruhlarla iletişim kuran Şamanlardan kanıtsal bir şiir ve benzeri örnekler bilinmemektedir. Şaman kendine geldiğinde ne okuduğunu hatırlayamamaktadır. Bu durumda Şaman’ın (Kam) esrime halinin (Transa girme) haricinde okuduğu ve ettiği dualarla ilgili bir iki örnek vererek, nasıl ve kimlerin Şaman olacağı üzerinde duracağım. Burada şunun da altını çizmekte fayda var; birikim ve edinimler ışığında her olayın bir açıklaması olduğu, bilimsel araştırma yapanların ortak görüşüdür. Her şey doğada vardır, beş duyu ve sezgilerin algılaması kişilere özgü değişiklikler gösterir. Örneğin, Karmatiler’de “Kur’an” ’ın gerçek manasını ancak Batini imamlar bilir. Kemal ikinci doğumla başlar. Âlem bir tecelliler bütünüdür. Türlü şekillerde görülür, görünür. Madde bir hicap (Perde) tır. Bu hicap kalktığında kozmik bir zihin şuuruna erişilir ki işte ikinci doğum budur. Bu doğum, bir kozmik “Ben”e ulaşma halidir. Kozmik “Ben”e ulaşmayı engelleyen; gök, tabiat, kanunlar, devlet ve zarurettir. Bunlardan kurtulmak hem ibadet hem de amacın kendisidir.
Şamanizm ilkel kavimlerde görülen bir inanç sistemi, deneyim (Esrime tekniği) dir. Ruhlarla insanlar arasında aracılık yapar, hastalıkları iyileştirme gücüne sahip olduğu kabul edilir. (Örneğin, cin çarpmasına karşı üfürük). Burada önemli olan bir şeye daha değinmek istiyorum. İnsan; gözlemleri, doğayla birebir veya dolaylı ilişkileri ve duydukları efsaneler sonucunda belli düşünceler kazanmıştır. Her ne kadar evrenin ve insanın yaratılış felsefesiyle yakından ilgileniyor görülse de, aslında kendisini aramıştır. Araştırabildiği, açıklayabildiği ve düşünebildiği kadarıyla bu kısır döngüde dönenip durmuştur. Bilinmeye güç ve güçler tarafından ölüme ve kulluğa koşullanmış olan insanın, dünyanın idamesi için bir görev üstlendiği bilinmektedir. Yaşamın idamesi için üremek başta olmak üzere tüm koşullarla donanımlı kılınmıştır insanoğlu… Öncesi ve sonrasını araştırır . Rasyonel zihnin aşağısına düştüğünde de delilikler yapar.
Kerek tut otacı, kerek kam
Ölügligke her giz asıg kılmaz em
Gerek hekim (tabip) tut, gerek kam tut
Eceli gelene ilaç fayda vermez
Şiirde de görüleceği üzere ölüme çare yoktur. Trans haline gelme özelliğine sahip otacı (Kam) bütün hekimler gibi iyileşeceği olası hastaları sağaltır. İlkel ve çağdaş bütün sihirbazlar gibi fakirsel mucizeler, psikolojik yollar gösterir. Ayrıca rahip ve ozandırlar. Sihirsel ve dinsel yaşam hep Şaman’ın çevresinde döner. Esrimenin baş ustası Şaman’dır. Esrime: Ruhun bedenden ayrılarak göğe tırmanması, yer altına inmesidir. Ölmüş birini ruhu olabileceği gibi bir doğa ruhu mitsel bir hayvan da olabilir. Kendi ruhuna egemen olan Şaman, ölülerin, cinlerin, doğanın ruhlarıyla iletişim kurar. Sibirya ve Orta Asya Şamanlarının ; sihirli uçuş, göğe çıkış, yer altına iniş, ateşe egemen gibi esrime yeteneğinde üstünlükleri vardır. Kehanette bulunmak, büyü ve efsun yapmak, kurban kesmek, ruhlarla temasa geçmek, ölülerin ruhlarını öbür dünyaya göndermek, avlanmadaki şansızlığı gidermek, ağır hastaları tedavi etmek gibi görevler üstlenmiştir Şamanlar… Şamanizm’de Tanrı en büyük semavi ruh, 7, 9, 11 olan semanın en üst tabakasında insan şeklinde bir varlık olarak tasavvur edilmiştir. Bu büyük ruh, insanları, ovaları, ateşi, yeri, göğü, güneşi, ayı, yıldırımları yaratmış, kâinatın nizamını sağlamıştır. Yerde ve gökteki doğa olayları ruh ve tanrıların eserleridir. Altaylı Şaman dua ve ilahilerini ilk kez tespit edenin, etnografyacı rahip Verbitski olduğu söylenmektedir. Türk lehçelerini çok iyi bilen, Altaylılar arasında kırk yıl yaşayan Verbitski’den küçük bir örnek verelim:
Tarancı Bakşılarının Duaları:
(L. Ansari , Uygur İl Edebiyatı, s.128, 191-193)
Sultan Satık Buğra han, sizge oyun saldık biz
Oynap oynap kelingle, yolda hayal bomangla!
Yolda hayal bolsangla yüzüm kara kılmanla
Yüzüm karakılsangla saçingni yolarman
Sultan Satuk Buğra Han, bu oyun (âyini) size yaptık,
0ynaya oynaya geliniz, yolda gecikmeyiniz!
Yolda gecikirseniz yüzümü kara kılmayınız (beni utandırmayınız).
Yüzümü kara kılırsanız saçlarını yolarım,
5 )......................................
50)......................................
(Abdülkadir İnan, Tarihte ve Bugün ŞAMANİZM, 2006
Atatürk Kültür ve Dil Tarih Yüksek Kurumu)
Şamanizm Dinler Tarihi’nde incelenmektedir. Her ne kadar Şamanizm bir din olarak kabul edilmiyorsa da diğer bütün inanışlar gibi irdelenmiş, araştırılmış ve araştırılmaya devam edilmektedir. Özellikle Sami dinlerinden olan Musevilik, Hıristiyanlık ve Müslümanlık, Şamanizm’i bir din olarak görmez. Sami dinlerinin Tevrat, İncil ve Kuran gibi kitapları ve Musa, İsa, Hz. Muhammed gibi peygamberleri, cemaatleri, ibadet gibi net özellikleri vardır. Ancak ne var ki çok tanrılı inanışlardan tek tanrılı dinlere gelinceye kadar tüm felsefi görüşler birbirlerinden etkilenmiş, düşünceler dürtülmüş ve birbirlerinden beslenmişlerdir. Kısaca evren ve insanın yaradılışında; tufan, kıyamet günü, ruhlar ve tanrılarla ilişkilerde, birbirleriyle örtüştükleri ve de birbirlerinden tamamen ayrıldıkları noktalar vardır. Efsanelere dayalı bu görüşler; doğa ve doğaüstü ilişkilerde insanın korku ve merakları sonucu oluşmuş, daima somuttan soyuta gidilmiştir. İnsanların beş duyu organı ve sezgilerinin zaman ve olaylar karşındaki duruşları önemli olmuştur. Bu ilişkilerde yaşanan ve anlatılan efsanelerin ortak paydaları kuşkusuz yadsınamaz.
Şamanizm ile Sami Dinleri’nin ortak payda ve birbirlerinden ayrılan özelliklerini şu şekilde örnekleyebiliriz:
- Tanrı ve hakan için savaşıp ölenler cennetliktir.
- Yaşamında iyilik yapmış kişiler cennetliktir.
- İntihar edenler cehennemliktir.
- Zenginlerin mallarına göz dikenler, hırsızlar ve başkasına düşmanlık edenler de cehennemliktir.
- Sami dinlerinde kâinat yoktan var edilmiştir, Şamanizm’de ise vardan...
- Sami dinlerinde ruh ölümle birlikte vücuttan ayrılır. Sur Borusu’nun çalınmasıyla, yani kıyamet gününde Sırat Köprüsü’nden geçerek günah ve sevaplarına göre Cennet ve Cehennem’e gönderilir. Şamanizm’de ise, definden sonra ölünün ruhu Cehennem’e gider, kırkıncı gününde göğe çıkar.
Dante’nin İlahi Komedyası’nda da ( Cehennem, Âraf, Cennet / Türkçesi, Rekin Teksoy) ölülerin ruhu öncelikle Cehennem’e, oradan Âraf’tan geçerek Cennet’e gönderilir. Bu üç konu kitapta geniş olarak şiirleştirilmiştir.
İnançla ilgili düşüncelerin doğuş yeri, insanlığın ilk ulu tevekkülü olduğu yer kabul edilen Orta Asya’daki Tanrı Dağı’dır. Burada sadece Türklerin yaşadığı söyleniyor. Türklerin ilk yurdu da Günortaç’tır. Doğu kesimi Hatay Ülkesi, Batı kesimi Horasan İli, Kuzey kesimi de Kıpçak Ülkesi’dir. Evrenin yaratılış düşüncesi “Hüsn-ü Mutlak (Mutlak Güzellik)” Günortaç Şamanizm’de görülmüştür. M.Ö.5000’lerde Türklerin Orta Asya’dan Mezopotamya’ya göç etmeleri sonucu, Sinear bölgesinde Sümerler Şamanizm tevekkülüyle tanışmıştır. Sümer Türklerinin medeniyet merkezi Uruk’ta yeni bir inanç gelişti. Uruklu heykeltıraş Azer’in oğlu İbrahim “Tek Tanrı” fikrini oluşturdu. Sonra da bu tevekkül, medeniyetin mirasçısı olduğu savlanan Sami kavimlerine geçti. Böylece Musevilik, Hıristiyanlık ve Müslümanlık olmak üzere üç semavi din doğdu.
Mısır’da oluşan en gelişmiş Şamanizm ise Hermetizm (Hermestot) tevekkülüdür. Hermes’in ne zaman yaşadığı kesin olarak bilinmemektedir. Kırk iki tomar yazı yazdığı rivayet edilir. Hermetizm tevekkülü evrenin sırlarını aramaktır. Bu sırlara vakıf olmak isteyenler esrarengiz törenle gizli mabete alınır orada eğitilip aydınlatılır. Ne bir mezhep ve ne de bir dindir. Doğanın yollarını araştırma yoludur. Astronomi, fizik, geometri, felsefe, ahlak ve teoloji bilimleri gibi müspet ilimle uğraşır. Bu mabetten yetişenler, Mısır’da devlet idaresi ve Firavunluk mertebesine gelirler.
Hermetizm Mısır’daki İbraniler vasıtasıyla Filistin’e geçerek Kabbela tevekkülü olarak gelişti. Hz.Yusuf vasıtasıyla (M.Ö. 1650) Mısır’a yerleşen İbraniler (İsrailoğulları) Mısırlılar tarafında hakir görülüp zulüm edilince, II. Ramses’in yeğeni, Hermes Mabet’inde yetişmiş Hz. Musa, yetmiş kişiyi de yanına alarak Mısır’dan ayrılır. Kabbela Tevekkülü olarak anılan bu tevekkülü Hz.Musa "Zohar" adlı kitabında toplar. Zohar (Nur Kitabı) ilahi ruh, hava, su ve ateş olmak üzere dört esas üzerinde odaklanmıştır. Şamanizmin Hermetizm’den sonraki şeklidir. Zohar, başta güneş ve ay olmak üzere yıldızlar aleminin gizlerini irdeler. Evrenin sırlarının Yahudilerin kutsal kitabı Tevrat’ta değil Zohar’da yer aldığı söylenir. İçeriği Şamanizm’in "Hüsn-ü Mutlak" tevekkülüne dayanır. Tevrat’ın Babil esaretinden sonra yazıldığı savlanır. Kitapta yer alan birçok olayın Sümer’lerden alındığı görülür. Örneğin Tufan Olayı. Hermes ve Kabbela, Suriye ve Anadolu’da gizli mezhepler olarak yaşamaktadır. Musevilik ve Hıristiyanlık dinleri içinde yer almamaktadır. Gizli Tevekkül ve Ahilik ise Haclı Seferleri’yle Avrupa’ya taşınmıştır.
Şamanizm, İslam aleminde özellikle Anadolu’da tasavvuf kisvesiyle temelleşmiştir. İslâm felsefesi olan kelam, mezhep ve tarikatlar olmak üzere ikiye ayrılır. Tarikatlar sadece Türklerde vardır. Arap, Hint ve İran Müslümanlarında yoktur.
Şamanizm, Tasavvuf Edebiyatı olarak Anadolu’ya Horasan Erenlerinden Ahmet Yesevi tarafından getirilmiştir. Üç yüz yıllık bir mücadeleden sonra Müslümanlığı kabul eden Türkler, tarikatlar aracılığıyla Tasavvuf Edebiyatı’yla tanışmışlardır. Göç yoluyla Anadolu’ya gelen dedeler, babalar, atalar, abdal ve gaziler, Orta Asya’daki misyonlarını sürdürmek için dergahlar açmışlardır. Mevlana, Hacı Bektaş Veli, Ali Evran, Abdal Musa, Sarı Saltık, Taptuk Emre ve Yunus Emre bunların en önemlileridir. Tasavvuf Edebiyatımızın temel taşlarından sayılan bu ozanlarımız, doğada yansıyan mutlak güzelliği, şiirlerinde bir biçimde günümüze kadar yaşatmışlardır. Bu yoldaki saz ve halk şairlerimizi de anmadan geçmeyelim. Şiirlerini; atasözleri, deyimler, masal kahramanları, tarihi olaylarla süsleyen ozanlar, inanç ve duruşuyla ilgili dizelere de özellikle ağırlık vermişlerdir. Örneğin Hatayi, Karacaoğlan, Köroğlu, Pir Sultan Abdal ve daha niceleri...
Günümüz örf ve adetleriyle yaşatılmaya çalışılan Şamanizm’deki gelenek ve görenekleriyle ilgili birkaç örnek vererek yazımı sonlandırmak istiyorum:
- Dede Şaman: Dede olmanın temel koşulu dede soyundan gelmektir.
- Tolu, Dolu / Dem: Alevi Bektaşi tarikatlarında içkiye verilen ad.
- Mezartaşı: Ruhun ölmezliği nedeniyle "Dünya değiştirdi / Don değiştirdi / Hakka yürüdü" denir.
- Mum Yakılması: Ateşe, suya, taşa, türbeye dua edilmesi. Anadolu’da yatıra, türbeye dergâha, mezartaşına mum yakma geleneği vardır.
- Bez bağlama, paçavra bağlama.
- Güneş’e ve ay’a niyaz.
- Mevlit Okutmak : Şamanlarda şaman davulu, tefi ve topuz olmadan tören yapılmazdı.
- Kümbetler: Çadırın mimariye taşınması Gök-Tanrı inancından gelir. Kubbelerin rengi mavidir.
- Eşiğin kutsanması.
- Halı-Kilim Desenleri: Yılanı, akrebi, çıyanı, kunduzu kaçıracağına inanılır.
- Nazar: İstenmeyen bir olay duyulduğunda el veya tokmak ile tahtaya üç kez vurulur.
Kaynakçalar;
- Abdülkadir İnan, Tarihte ve Bugün Şamanizm / Türk Tarih Kurumu 2006
- Sadettin Buluş, Şamanizm / Derlemeler
- Mircea Eliade, Çeviren: İsmet Birkal, İmge Kitabevi 1999
- Mevlana Divân-ı Kebir, 8 Cilt, Hasan Ali Yüce / T.İŞ.B.Y, 2007
- Yunus Emre, Abdülbâki Gölpınarlı /Hasan Ali Yüce, T.İŞ.B.Y, 2006
- Prof.Dr.H.Kamil Yılmaz, Ana Hatlarıyla Tasavvuf ve Tarikatlar / Ensar Neşriyat 2007-02-14
- Osho, Delilik Üzerine / Parapsikoloji, Mistisizm, Spiritualizm
- John Baldock, Sufizm Gizli Öğretisi, Sınır Ötesi Yayınları /Mayıs 2006
- İsmet Zeki Eyüpoğlu Hatayi (Şah İsmail) , Geçit Kitapevi-İstanbul 1991
- Recep Kırıkçı (Kuşların Dilinden Masallar), Kutupyıldızı Yayınları- İstanbul 2007