- 2445 Okunma
- 49 Yorum
- 0 Beğeni
ELİNDEN NE GELİYORSA YAP
ELİNDEN NE GELİYORSA YAP
Lüleburgaz…1993 yılları ülkemde terör en üst noktada. Günlerce mesaide kaldığımız ayağımızdaki postalları çıkaramadığımız haftalarca banyo yapamadığımız o kara günler.
Şehit cenazeleri, törenler, evlatlarını son yolculuğa uğurlayan anaların, eşlerin, evlat ve bacıların feryatları günlerce içimizden çıkmazdı. Moralim bozuk tarifi mümkün olmayan yorgunluk içindeyim. Bir gün Komutan beni çağırdı.
“Buyurun komutanım beni emretmişsiniz”
“Tacettin bu çocuk senin bölüğünde görev yapacak”
“Emredersiniz komutanım”
Belli torpilli… Yakışıklı, bakımlı, güler yüzlü, hareketli biri, bölüğün günlük işleriyle uğraşırken pek gözükmezdi. Bölüğe geleli iki ay olmuştu.
Odamdaki şehirlerarası telefondan hep bu çocuk aranır. Her hafta sonu çarşı iznine çıkar. Ziyaretçisi eksik olmazdı.
Her gün birliğe anası babası enişteleri ablaları gelir. Pastalar tatlılar, çikolatalar, sigaralar getirir. Halil de bunları arkadaşlarına dağıtır hep beraber yerlerdi.
Bölük çavuşumu çağırdım.
“ihsan, Halil nasıl biri”
“ Komutanım Malatyalı çok zengin bir ailenin tek oğlu, ama İstanbul’da oturuyor. Dört evli kız kardeşi var. Üniversite terk, bir dediği iki olmuyor. Her gün bir eniştesi ablasıyla geliyor. Ziyaret ediyorlar. Eli çok açık bölükte sevmeyen yok. Çok kişiye harçlık bile veriyor. Yatağını Hasan yapar. Postallarını Mehmet boyar. Nöbetini de çoğu kişi gönüllü tutar. Kimseyi kırmaz severiz onu.
“Tabi seversiniz keratalar, çocuk sizin pastaneniz, marketiniz
Olmuş.”
“Şimdi bana Halil’i çağır.”
Güleç yüzüyle içeri girdi.
“Halil bu pazar nöbetçiyim. Şehir iznine çıkmayacaksın, Ailene haber ver hepsi buraya gelsin. Bütün işlerini para vererek yaptırıyormuşsun. Hiçte hoş değil…
Şaşırıp kalmıştı.
“Emredersiniz komutanım” diyerek dışarı çıktı.
Pazar günü nöbeti teslim aldım. Gerekli talimatları verip
Dershane de toplanan Halil’in ailesi ile konuşmaya gideceğim. Birlik oto parkında beş lüks araç duruyor. Belli ki hepsi gelmiş.
Çok güzel giyinmişler. Zengin oldukları hemen göze çarpıyor. Hepsinin ellerinde süslü hediye paketleri var. Tanışma faslı kısa sürdü. Bir an evvel konuya girdim.
“Hepiniz hoş geldiniz. Oğlunuz Halil’i çok sevdiğinizi biliyorum. Bende çok seviyorum. Temiz biri, yalnız aşırı düşkünlüğünüz beni rahatsız ediyor.
Büyümemiş gibi davranıyorsunuz. Her gün telefon ve ziyaretlerinizden hoşnut değilim. Bundan sonra Halil şehir iznine çıkmayacak. Her gün sizlerle telefon konuşması yapmayacak. Birlik önüne gelip arabayla götürmeyeceksiniz. Pasta, börek, çikolata getirmeyeceksiniz. Halil sende yatağını kendin yapıp ayakkabılarını boyayıp, nöbetlerini tutacaksın kimseye harçlık vermeyeceksin.
Bak ailenin yanında söylüyorum. Bu konuşmayı bir daha tekrarlamayacağım. Şimdi hepsini yolcu et hediyeleri de götürsünler. Zahmetleriniz için teşekkür ederim. Güle, güle…
Konuşmam soğuk duş etkisi yapmıştı. Hepsi şaşkınlıkla birbirine bakıyordu. Küçük damat heyecanlı bir şekilde:
“Bunları yapmaya gücün yetmez astsubayım.”
“ Bak beyefendi ben gerekli konuşmayı yaptım. Bu bir güç meselesi değil, burası benim sorumluluğumda bunu sizinle tartışmayacağım. Lütfen birbirimizi germeyelim.”
“Neden ki? Ne oluyor? Geleceğiz de, getireceğiz de sana ne zararı var ki?
“ Bana zararı olamaz. Her gün ziyaretiniz, hiç ziyaretçisi gelmeyen binlerce askerin moralini bozar. Devamlı hediyeler, hiç parası gelmeyen fakir çocukların moralini bozar. Burada yalnız Halil yok sekiz bin Halil var. Lütfen uzatmayalım.”
Damat havasında, sinirli bir şekilde birazda yüksek ve alaycı sesle:
“Seninle görüşeceğiz komutan Bu iş burada bitmeyecek”
“Bak kardeşim sen daha konuşmayı bile beceremiyorsun belliki kayınpederine yaranmak için bana dalaşıyorsun. Elinden geleni ardına koyma. Eğer ısıracaksan dişlerini gösterme. Konuşmanı da kes, zorluyorsun beni”
Ortam tatsızlaştı. Bir sessizlik oldu. Hemen dershaneyi terk ettim.
Hızlı, hızlı yürürken, babasının bağırmasıyla geriye döndüm.
“Komutan getirdiklerimizi bıraksaydık bari”
“Hayır, hepsini geri götüreceksiniz”
O, günden sonra konuyu Halil’e hiç açmadım. Gözüm üzerindeydi. Oda anlamış olacak ki hiç açık vermiyor.
Her tarafa koşturuyor. Verilen her görevi eksiksiz yerine getiriyor. Nöbetlerinde tam tekmil, yatağını örnek olarak yapıyor.
Ayakkabılarını da her zaman boyuyordu. Telefonlarla da konuşmuyor. Ziyaretçisi gelmiyordu. Disiplinli, kusursuz biriydi. Bir alt devresi gelmiş. Kıdemli asker olmuştu.
Görev gereği konuşmanın haricinde Halil ile hiç sohbet etmedim. Üç ay geçmiş. Altı aylık asker olmuştu. Bir gün odama çağırttım. Tam bir asker, esas duruşla içeri girip tekmilini verdi.
“Yetmiş ikiye bir Malatya Osman oğlu Halil budak emret komutanım”
“Halil seni İstanbul’a görevli göndereceğim. Evinde kalacaksın. Hazırlığını yap üç gün sonra gelirsin. Birinci ordu komutanlığında bize tahsis edilen bilgisayarların programlarını alıp geleceksin yalnız otobüsle gidip otobüsle döneceksin. Topkapı otogarda dolmuşlara binip vapurla hareme geçer Selimiye’ye gidip aynı şekilde geri geleceksin. Özel araç yok gelince masraflarını alırsın.”
“Emredersiniz komutanım” derken çok sevinçliydi.
Görevi eksiksiz yerine getiren Halil bölüğün örnek askerlerindendi.
Bazen bitirdiği bir görevin dönüşünde dinlenmeye fırsat vermeden!
Daha ağır olan ikinci bir görevi verirdim. Çok yetenekli olduğu için hiç imtina etmez beklediğimden daha da güzel yapardı. Ne telefonda arayanı nede ziyaretçisi geliyordu. Eski Halil gitmiş. Çakı gibi biri gelmişti.
Sayılı günler çabuk geçer.
Teskere zamanı gelince Halil’e:
“ Senin tezkereni almağa küçük eniştenle baban gelecek haber ver”
“Başüstüne komutanım”
Bölük coşku içinde, tüm erler sivillerini giymiş. Teskerelerini bekliyor. Odamda Halil, babası, küçük eniştesi ve ablası var. Eniştesiyle tokalaşırken mahcubiyeti yüzünden okunuyordu. Yavaş sesle:
“Ben o gün hatalıydım. Komutan, sizin o tavrınızı küçümsedim. Özür diliyorum. Şu an çok mahcubum”
Derken yüzü kızarmış birazda utanmıştı. Babasıyla tokalaşırken beni kendisine çekerek öptü.
“Komutan seni araştırdım. Çok sevilen birisin inanırmısın oğlum bile seni benden çok seviyor. Halil dört kızımdan sonra oldu. O,benim yıldızım geleceğim. Doğduğu günden beri bir dediğini iki etmedim. Soyadımı sürdürecek kişi, ailece üzerine titrer her istediği yerine getiririz. Ama yanlış yapmışız. Halil, çok değişti. Bunda emeğin çok Allah senden razı olsun.”
“Amca bu benim görevim. Sen zaten Halile gerekli torpili bulup İstanbul’un bir semti gibi olan Lüleburgaz’a getirtmişsin. Birde burada ayrıcalığı olursa yanlış devam ederdi.
Benim tarzım bu, benim için tüm erler Halil’dir.
Zenginliği kendisine, Halil burada hayatı öğrendi. Yoksulları gördü.
Otobüslere, dolmuşlara bindi. Duraklarda bekledi. Herkes gibi uykusuz kaldı. Karavanadan yedi. Eğitimlere çıktı. Nöbetlerini tuttu. Hasretlik çekti. Bunları yaşarken zenginliğinin işe yaramadığını gördü.
Hayatla yüzleşti. Kurbanlar kesilerek kınalar yakılarak sınıra gidip kahpe terör yüzünden, şehit olan, nice Koçyiğitleri gördü. Şunu bil ki amca, Halil pasta çikolata dağıtırken onu ilk defa tadan garibanları gördü. Devlet askerine iyi bakar.
Yirmi lira maaşları vardır. Onu bile harcamayıp memleketine gönderen fakirler gördü. İnsan olmayı, insanlığı öğrendi. Yaşadığı hayatı sorguladı.
Pahalı arabaların lüks yaşamın bolluğun çok kimselerde olmadığını gördü. En büyük ve kutsal sevginin vatan sevgisi olduğunu öğrendi.
Emanetini al… Teslim ettiğin gibi, hiçbir torpili olmadan, vatanı için nerede olursa olsun askerliğini yapan aslanlar gibi gelip, tahta tabutlarda teslim ettiğimiz oğulları için analara, babalara ne diyelim. Amca…
Bunları anlatırken çok rahatlamıştım. Konuşmamı bitirip vedalaşırken hepsinin de gözleri yaşlıydı.
Aradan birkaç yıl geçti. Bir gün:
Masamda duran mektupları karıştırırken adıma gelen bir zarfı açtığımda lüks bir düğün davetiyesi ile karşılaştım. Halil’in Çırağan otelde düğünü olacakmış. Beni de nikâh şahidi olarak görmek istiyordu.
YORUMLAR
ZAMANIN BEHRİNDE SARIKAMIŞTA TOPÇU ASTEĞMENDİM..O ZAMANLARIN MODA SİYASİ DÜŞÜNCESİNİN İDEALİST BİR NEFERİYDİM..HERKESE EŞİT MESAFEDE ,ZALİMİN KARŞISINDA MAZLÜMÜN VE EZİLENİN YANIDA BİR ANLAYIŞIN KATIKSIZ TEMSİLCİSİ..SEVİLMEMDEKİ NEDEN SADECE GEÇİCİ BİR ASKER(asteğmen) OLMADIĞIMI ÇOK DAHA SONRA Kİ SİZ BİLİRSİNİZ 3 SENE SONRA TABURA GİTTİĞİMDEKİ ZİYARETTE " o yozgatlı asteğmen sizmisiniz.." DENDİĞİNDE YAŞADIĞIM MUTLULUĞU ANLATAMAM..
YANİ ŞUNU DEMEK İSTİYORUM ; İNSANCA VE HAKKANİYETLİ DAVRANIŞLAR " balık bilmezse halik bilir.." MİSALİ MUTLAKA İTİBAR GÖRÜYOR VE YAŞANMIŞ GEÇMİŞTE OLSA HAYATTAN ZEVK ALMANIN SEBEBİ OLUYOR..
SONUÇ MU? BU SİTEDE DE SEVİLEN VE SAYILAN BİRİ OLMANIZ YAZDIKLARINIZIN TEYİDİ DİYE DÜŞÜNENLERDENİM DOĞRUSU.
Hayatla yüzleşti. Kurbanlar kesilerek kınalar yakılarak sınıra gidip kahpe terör yüzünden, şehit olan, nice Koçyiğitleri gördü. Şunu bil ki amca, Halil pasta çikolata dağıtırken onu ilk defa tadan garibanları gördü. Devlet askerine iyi bakar.
Yirmi lira maaşları vardır. Onu bile harcamayıp memleketine gönderen fakirler gördü. İnsan olmayı, insanlığı öğrendi. Yaşadığı hayatı sorguladı.
Pahalı arabaların lüks yaşamın bolluğun çok kimselerde olmadığını gördü. En büyük ve kutsal sevginin vatan sevgisi olduğunu öğrendi. Herkesin halili kendine kıymetli kimi parayla yüzer kimi fakirlikten canından bezer.. İyi güzel şeyler olduğunuda öğrenmiş halil Vatan sevgisi kardeş sevgisi gibi...selamlar sayguılar komutanım...
Çok anlamlı bir okadarda ustalıkla yazılan yazılarınızı zevkle okuyorum komutanım harika anlatım güzel bir anı yazısı kutlarım siziçç
Geçen gün iş çıkışı serviste okudum bu yazınızı, yarım yamalak okuyabildim o gürültülü ortamda ve eve gidince tekrar okur öyle yorum yazarım diye düşündüm ama eve gel yemek ye falan derken araya kaynadı.
Aklıma geldi ve yeniden okudum şimdi.
Yine zaman zaman duygulanarak ve göğsüm kabararak.
Her açıdan harikaydı, tam bir insanlık dersi.
İyi ki varsınız komutanım.
Selam ve Saygımla
Torpil!
Merak ettim, TDK sözlüğüne baktım; gemilerde bilhassa denizaltılarda kullanılan su altında kullanılan bir çeşit bomba anlamında, Fransızca bir kelime. Tam tahmin ettiğim gibi. Anlamını bildiğin bir kelime olmasına rağmen niçin sözlüğe bakma ihtiyacı hissettin diye sorabilirsiniz.
Garip ama sahi, sahi; sözlüğe bunu da yazmışlar iyimi,“bir kimseyi kayırma işi”.
Ben daha bu güne kadar, şu seksen küsur yıllık Cumhuriyet tarihimizde, çarık sağlam statüsünde sayılan; yüksek sosyeteye, matbuat camiasına, sivil ve, zinde güçlerin kadrolarına mensup şahısların; (işadamı, gazeteci, bürokrat, hangi partiden olursa olsun fark etmez eski ve yeni milletvekili, bakan, asker vs)bizatihi kendilerinin, akabinde biricik çocuklarının, torunlarının, biraderlerinin ve "hamili kart yakınımdır" kartvizitlerine sahip olan 1.derece, 2.derece, 3.derece, ......33.derece.....93.derece yakınların doğru dürüst askerlik yaptıklarını görmedim.
Ya askercilik oynadılar ya da öyle yerlerde askerlik yap(ma)dılarki, biz kulaktan duyduk siz canlı şahidisiniz.
Hele, hele son zamanlarda sistem o kadar çürüdü ve kokuştu “torpil” ayağa düştü ki illa Lord’lar kamarası mensubu olmaya lüzum yok, Avam kamarasından sayabileceğimiz sanayiden işinin ehli bir tamirci ustası veya lüks bir semtteki lüks bir kebapçının bile borusu rahatlıkla ötebiliyor.
Artık merak mı dersiniz yok şeytan mı dürttü dersiniz, TDK sözlüğüne bir daha bakasım geldi, “KERİZ” kelimesinin anlamı ne diye.
Hatırlar mısınız, bir zamanlar Arjantin- İngiltere arasındaki Falkland savaşına, Kraliçenin küçük kuzusu Prens Andrew bizzat savaş pilotu olarak iştirak etmişti. Duyda inanma diyeceğim lakin dünya şahit oldu. Hatta oradaki yalakaların "aman efem, prensimizi Notingam Forest orduevine alalım isterseniz" torpillerine ilk tepkiyi Kraliçe hazretleri Elizabet teyze koymuştu; "elleşmeyin benim kınalı kuzuma, Allah'ın dediği olur" diye.
Vah benim garip Memedim vah!
Saygılar, selamlar
Sayın Yıldırım;dikkatle ve ibret alınarak okunması gereken bir yazı,içinde vatan sevgisi,insan sevgisi,asker ocağının kutsallığı vurgulanıyor.O ocağın dostluğu,arkadaşlığı her şeyi farklıdır.Sizin gibi komutanlar yüzünden orada çekilen sıkıntılar unutulur.Hep güzel şeyler hatırlanır.Rahmeti babam vefatından bir kaç yıl önce ben Giresun'a gideceğim dedi.Hayırdır baba bu seyahat nereden çıktı? Diye sorduğumda;"evladım orada bir asker arkadaşım var.Aklıma düştü.Şayet yaşıyorsa gidip helalleşmek istiyorum." dedi ve gitti.Dönüşünde gerçekten çok mutlu idi.Görmüş ve helalleşmişti.Babam askerliğini yapalı en az 45 yıl olmuştu ve bu arkadaşından bahsettiğini hiç duymamıştım.Bana güzel şeyler hatırlattığın için sağol.Çok kısa da olsa senin gibi bir arkadaş tanımaktan gerçekten çok onur duyuyorum.Sevgi ve selamlarımı sunarım.
Eğitimci desek yeterli derğil, baba desek yeterli değil ; aslında adam dememiz, insan dememiz gererkiyor ! Çünkü tüm adamların, insanların aslında böyle olması, böyle davranması gerekiyor.
Adamlığımızı, insanlığımızı yitirdikçe ve öylelerini başımıza getirdikçe gittiğimiz , gideceğimiz yer hepimizin malûmu işte !
Saygılar insan dost, saygılar adam dost !
Ne mutlu evlatlarınıza ki, sizin gibi babaları var. Sizi tanımanın getirdiği katbe kat değerler... İnsan olmanın hazzına vakıf oluyorum sizi her okuyuşumda. Sizi tanımakla ne kadar şanslı atfediyorum kendimi bilemezsiniz.
Değer yüklü satırlarda, an be an keyfin tadına vardım.
Sevgim ve Saygım her daim.
Demek boşuna değilmiş dedelerimizin "Askere gitsin gelsin de evlendirelim " demeleri delikanlılar için.
Boşuna " Askerlik yapsın da aklı başına gelir everirik" demezlermiş eskiler.
Askerlikte karşınıza Tacettin ağabey gibi bir komutan çıkarsa "aklınız başınıza" devşirilir de bazen çıkamayabilir de .
Ben bir ilçede askerlik şubesinde vazife yaptım.İki Kürt ,iki Karadenizli,bir Bursa'lı ,bir Balıkesir'li, ,bir Çorum'lu ve bir de istanbul'lu olduğunu söyleyen Sivas'lı askerlerim vardı.
Yanlış hatırlamıyorsam o kadardık.
Bir de şube astsubayı İbrahim abim.
Bursa'lı çavuş bacısının düğünü için Başçavuş İbrahim ağabeyden izin istemiş.
O da bana " Benden iki gün izin istedi,ben ona bir hafta izin verdim ,bacısı evleniyor gitsin yardım etsin anası babası bekler " dedi. "Tamam abi sen ne dersen öyle olsun" dedim.
Bir saat sonra bağlı olduğumuz daire başkanı albay aradı. Telefonda çavuşun amcasının dönem arkadaşı olduğunu,bu sebeple kıramadığını ve üç gün izin verilmesini emrediyordu.
Ben de "emredersiniz komtanım" diyerek telefonu kapadım.
Çavuşu çağırdım ve "sana al üç gün izin,albay amcacığından,git gel,bakalım amcacığının omuzundaki yıldızlar seni burada kurtarabilecek mi? ,sen nasıl torpil istersin ,Van Çatak'lı arkadaşın kzını görmeyeli aylar olmuş.Senin gibi cici Albay emmisi yok diye, Samsunlu'nun köyünde sel olmuş gidemedi, amcacığı yok. Bakalım onların hakkını nasıl yutacaksın.şimdi yedin de bunları bi de yutmak var. Ben senin kurtsağından da amcanın omuzlarından da sorarım bu hakkı ,şimdi defol" dedim ve bir haftalık iznini üç güne indirdim.
Sabaha kadar Astsubay Başçavuş İbrahim ağabeye yalvardı.
sabahleyin İbrahim ağabey " çavuş düğüne gitmiyor" deyince ben "resmi izin verdik atın kapıya iznini kahvehanede veya otelde geçirsin" dedim.
O sırada amcası aradı "Ben Topçu Albay ....falancıyım" dedi ve " siz haklısınız asteğmenin,bildiğiniz gibi yapın ama bilin ki yeğenim de söylediklerinizden çok etkilenmiş,kendini suçlu hissediyor,göndermeyin de yüzüne bakın benim sizden ricam budur" dedi.
Albay amca da beyefendi adammış.
Az bulunur ya !
Çavuş'u izne gönderdim.
Gelirken arkadaşlarına bir bavul dolusu börek çörek getirdi.
İki koli de meyve ve çerez.
Değerli ağabey senden çok şeyler öğrendik.
Sağol varol.
Ellerin dert görmesin.
Saygı ve selamlarımla.
Hocam bu adam gerçekten elinden her ne geliyorsa onu yapmış gibi.Bir bakıma onu tebrik etmek gerekir.Bu sistemde ayakta kalmak için torpil denen o illeti de bulmuş, tabii ki saygı duymak gerekir.Takdir ederseniz eğer bu devlette bir TORPİL bu cihanda değil bu devlette bir nefes gibi..
Bizim semtte bir orgeneral vardı belki bilirsiniz.Mehmet Önder Paşa...12 Eylülden sonra Genelkurmay 2. Başkanıydı.Bizim semt ahalisi de torpil için onun kapısını devamlı çalardı.Zavallı adam bu istekler yüzünden perişan olmuştu..Hanımı bir gün dert yanmış Safinaz teyzeye..Dediğine göre torpil yaptığı insanlar birbirinden beter kelek çıkmış...Paşa hiç birine yaranamamış.Bizim millet?
Her zaman olduğu gibi içten samimi bir anı yazısı..Çok akıcı, sürükleyen net bir anlatım.Saygımla selamlar.
tacettin yıldırım
ABLAM CAN KARDEŞİM SEN BİTANESİN BUNU ÖNCE SÖYLEMEK İSTEDİM YİNE GÖZÜMDE YAŞIMLA YAZIYORUM SENİ TANIDIĞIM İÇİNSE ÇOK MUTLUYUM ABLAM CANIMSIN SENİ ŞAHSEN TANIDIM GÜLEN YÜZÜNÜ GÖRDÜM GÜZEL YANAKLARINDAN ÖPTÜM ABLAM MUHTEŞEM BİR YÜREĞİ OLAN CANSIN ALLAH YAVRULARIMIZA SENİN GİBİ BİR KOMUTANIN YANINDA ASKERLİĞİNİ YAPMAK NASİP ETSİN KINALI KUZULARIMIZA ABİLİK BABALIK YAPAN CAN KARDEŞİM SENİN GÜZEL YÜREĞİNDEN ÖPÜYORUM YAZILARIN BENİ MEST EDİYOR KİMİNDE AĞLIYOR KİMİNDE GÜLÜYORUM AMA ZEVKLE OKUYORUM ÇOK TEŞEKKÜR EDERİM BU GÜZEL YAZILARINI PAYLAŞTIĞIN İÇİN CAN SIN CAN
DİLERİM YİNE BİR TOPLANTIDA KARŞILAŞMAK NASİP OLUR ABLACIĞIM SEVGİ ÇİÇEKLERİ YOLLUYORUM GÜZEL YÜREĞİNE SEVGİ İLE KAL
Paylaşım yazınızdan çok yapmış olduğunuz örnek davranıştan dolayı kutlamak isterim, hem de bir kez değil binlerce kez...
Çünkü gerçekten de hayatlarında hiç pasta yememiş kimbilir ne asker vardır.Kimbilir Halil'e özenen, kaç asker vardı ve kimbilir o tarihte bile askerliği bitecek köyüne dönüp Lüleburgaz'ı bir daha göremiyecek diye üzülen ne çok asker vardı ?
Kimbilir bir daha pirinç pilavını bile yiyemiyecek kaç asker vardı komutan ?
ve kimbilir geceleri Halil'in yerinde olmak hayaliyle yaşlanarak üşüyerek uyuyacaklardı...
SAĞOL.
Ya Tacettin abi hep aynı şeyi yapıyordsun. Birb yazıyorsun tam yazıyorsun. Yine duygulandırdın beni. Gözlerim doldu şuan. Tam olması gerektiği gibi davranmışsın. Bu memleket sırf o imtiyazlardan bu hale gelmediş mi ? Her yerde torpil... Gariban ne olursa olsun. Onun hiç değeri yok. Bu jayatımızın her alanında var ne yazık ki. Japonyada'ki depremden sonra Japon halkı hakkı olduğu kadar su ve diğer ihtiyaç malzemesi almış ve sıraya girerek. Bizde de ttam tersi olurdu mutlaka. Çok güzeldi abiciğim. Sayfanıza tebrik ve saygılarımı bırakıyorum.
Mesleğini onuruyla, şerefiyle yerine getiren dağ gibi sağlam ve başı yücelerde bir komutan tanıdım.
Doğrularından taviz vermeyen.Aldığı kutsal görevi hakkıyla yerine getiren.
Ne mutlu bizlere ki böylesi bir milletin mensubu vatandaşlarız.Ne mutlu ki, böylesi bir ordunun devleti temsil eden kucağına evlâtlarımızı gönderip bunun haklı gururunu yaşayanlarız.Varolun sayın komutanım.Varolun.
Halil ve nicelerine; ailelerince, cehaletten yanlış anlayıştan fazlalıklarını törpüleyememişlere törpü, eksik kalan insanlık hamuruna biraz un biraz su katıp yoğuran , tekrar yaratan şanlı ordumuz ve onun kıymetli neferleri önünde saygıyla eğiliyorum.Selam ve en derin hürmetlerimle.
Kalemine, yüreğine sağlık arkadaş. Beğeniyle okudum.
Başarı ve saygılarımla.
Masamda duran mektupları karıştırırken adıma gelen bir zarfı açtığımda lüks bir düğün davetiyesi ile karşılaştım. Halil’in Çırağan otelde düğünü olacakmış. Beni de nikâh şahidi olarak görmek istiyordu.
KOMUTANIM SİZİN YAZILARINIZI OKUMAK BÜYÜK BİR KEYF UMARIM BUNLARI ANILAR OLARAK BİR KİTAPTA TOPLARSINIZ.KALEMİNİZE ZEVAL GELMESİN YİNE AKICI ANLAMLI VE GÜZELDİ.TEBRİKLER.SELAM VE SAYGILAR...
Ah Tacettin bey ahhh, bouna demezler askerliğini yapmayan delikanlılar tam erkek sayılmazlar.İşte parayla satın alnamayacak değerler katmışsınız Halil gibi bir çok gencimize.
Okurken iki oğlumun askerlik yılları geldi aklıma.
Büyük oğlum Siirt Baykan'da sınıra çok yakın yaptı,98-2000 yılları arası.
O geldi kardeşi Hakkari Yüksekovada asteğmen olarak onaltı ay.
Bizim de kalbimi üçbuçuk sene askerlerimizle kışlalarda attı.
Sizler gibi anlayışla eğiten komutanlarımıza şükran borçluyum.
Sabah sabah gözlerimde yaş, bütün Halil ve Mehmetçiklerimize dua edip onları Allah'a emanet ediyorum.
Halil de mutlu olur inşallah.
Selam ve saygılarımla.
Sizin gerçek yaşam hikayelerinizi okumak büyük bir zevk. Yaşlarımı akıtarak okudum. Hem ders veren yazınızı yürekten tebrik ediyorum. Her vatan evladı bu görevini eşit olarak yerine getirmeli. Sizin gibi komutanların çok olması gerekli.
Ne mutlu size ... Sevgilerimi yolluyorum...
O yıllar ve yaşananlar hakkında bir şey demeyeceğim. Anlatımınız içinde, siz, öylesine güzel ifade etmişsiniz ki üstüne söylenecek söz kalmamış.
Bir çocuk için, en önemli dönem; İlkokul dur. İlk kez evinden ayrılır. Annesinin kanatlarından çıkar. İlk kez gördüğü yaşıtları ile birlikte olur. Bu yüzdendir ki İlkokul öğretmeni çok önemlidir. Devamında gelecek eğitim hayatının temellerini o öğretmen atar. O hayatta başarılı olup olmayacağının yanıtını o Öğretmen belirler. Erkek çocuklar için devamı askerlikle gelir. Askere alınma yaşı, aslında, çok sınır bir yaştır. 19 yaş... Siz gibi " BABA " özlü komutanların elinde; adam gibi adam olarak devam eder hayatına. Aksi; faciaya neden olur...
Şu günler, daha öncede dediğim gibi, oldukça dar zamanlar yaşamaktayım. Pek çok şeye yetişemiyor, bazı değerlerimi ihmal ediyorum. Yazınız, ruhumu dinlendirdi. Teşekkür ediyorum.
Saygı ve selam ile dost insan...
eehh sabah sabah iki damla gözaydınlığı da benden nedense asker deyince bir başka titrer anaların yüreği bir de vatan sevgisi..Halil hemşerimmiş Allah mesut etsin ve çok şanslıymışki hayata karşı bir duruşa sahip olması gerektiğini ona isbatlayacak ve öğretecek bir komutanı olmuş..Ne mutlu size sevilmekte sonına kadar haklı olduğunuzu her yazınız ayrı ayrı kanıtlıyor vatan sevgisi mahiyetinizdeki ere karşı bir baba şefkati
siz varolun tacettin bey ve bizleri mahrum bırakmayın varsın iki damla gözyaşı aydınlık niyetine düşsün gözlerimizden saygılarımla
Sizden beklediğim gibi güzel bir yazıydı.
Abartısız ve eğitici bir anlatım.
Okumuş cahillerle okumuş aydınların farkları da gizlenmiş yazıda. Herkesin askerlik anıları bu kadar hoş olmuyor.
En büyük zulüm; eğitimli insanların cahillere katlanmak ve onlarla yaşamak zorunda olmasıymış.
Şükür kü sizler gibi, insan gibi insanlar fazlaca.
Bu güzel paylaşım için tebrik ve teşekkürler.
Selam ve sevgiler. 10 numara. Üstelik sosyal bir konu.
O yılları çok iyi bilirim. 1994 de kızım eğitim fakültesini bitirip öğretmen olarak Tunceli’nin bir köyüne öğretmen olarak atanmıştı. Ama terör yüzünden gönderip göndermemekte kararsızdık. Ancak şansımız vardı, başka bir kız arkadaşının tayini Ağrı – Patnos’a çıkmıştı ve şehrine uzak diye kızımla yer değiştirmişti. O sene teröristler o köyü basmışlar, kızımın arkadaşı da içinde olmak üzere 5 öğretmeni katletmişlerdi. İki yıl önce babası vefat etmişti, altından kalkamayacağımız kadar borç bırakarak. Korkularımıza rağmen onun göndereceği paraya ihtiyacımız vardı. Yücelerden yüce Rabbim yüzümüze gülmüş hem rahatça görevini yapacağı bir yere gitmesini nasip etmiş hem de ölümden kurtarmıştı. Aynı senede kaynımın oğlunun da askerlik zamanı geldi. Babası şehirde söz sahibi, o zamanlar Amasya’nın en büyük marketinin sahibi, imkanları geniş birisiydi. Ne yaptıysa yaptı acemilik dönemini aynı şehirde ( Amasya’da) yaptırdı. Acemilik sonunda komutanın bürosunun mobilyalarını değiştirmek karşılığında dağıtım sırasında hasta raporu alarak doğuya gitmesini engelletti. Kıbrıs’ta tamamladı askerliğini. Kimbilir hangi gariban gitmişti onun yerine, dönmüş müydü teskereyi alıp bilemem. Ancak askerden geldikten sonra aniden hastalandı, 4 yıl kemik kanseriyle savaştıktan sonra öldü. Askeriye de olsa bazen maddiyata önem veren kişiler yüzünden böyle olaylar oluyor.
Ama siz en doğrusunu yapmışsınız, okuyunca işte gerçek asker, gerçek komutan dedim. Tüm erlerin babası, kimseye tolorans tanımayan, gözü maddiyatı görmeyen gerçek bir insan. Şimdi küçük oğlum da gidecek askere. Ne torpil yapabilecek durumdayım, ne orada rahat içinde yaşatabilecek durumdayım. Rabbime güveniyorum, karşısına dürüst komutanlar çıkması için dua ediyorum. Babasızlığını hissettirmeyecek komutanlar çıkmasını umuyorum.
Belki anlatmam gereksizdi ama sizin davranışınızı görünce aklıma gelenler bunlardı paylaşmak istedim.
Hikaye olarak yazmış olsanızda yaşadığınıza eminim. Ders alınacak bir anıydı, sizin gibi tüm komutanların ellerinden öperim, sizi de kutlarım, sadece öykünüz için değil, davranışınız için.
ÖĞRETMENLİĞİN SALT OKULLARDA DEĞİL ,ASKERDE DE YAPILABİLDİĞİNİ ,HALİL VE AİLESİNE VERDİĞİN HAYAT DERSİYLE KANITLAMIŞSIN .VE BU GÜZEL ANIYI HERZAMANKİ SICACIK ,İÇTEN ,DURU SU GİBİ DİLİN VE ANLATIMINLA BİZE ULAŞTIRIP ,NERDEYSE YİTİRDİĞİMİZ İNSANİ VE GÜZEL DEĞERLERİMİZLE YÜZLEŞTİRDİN BİR KEZ DAHA .SAĞOLASIN DOSTUM .İYİ Kİ VARSIN VE YAZIYORSUN .GÜÇLÜ KALEMİN DAİM OLSUN ...YAŞAMIN NİCE GÜZEL ANILARLA DOLSUN KOMUTANIM .
NOT : PARAYI BASIP SAHTE ÇÜRÜK RAPORU ALARAK HİÇ ASKERLİK YAPMAYANLAR DA VAR BU ÜLKEDE ...HALİL ONLARIN YANINDA VATANSEVER BİR ASKER HİÇ DEĞİLSE ...DİYESİ GELİYOR İNSANIN ...:))
İnanılmaz güzel bir anı. Çok güzel yapmışsınız. Hayatı öğrenmek için ayaklarının üstünde durmayı bilmesi lazım insanların. Asker ocağında ayrımcılık olmadığını. herkesin eşit olduğunu bir kez daha vurgulamışsınız. Siz iyi bir Komutansınız ve usta bir yazarsınız. Tebrik ederim. Saygılarımla.
kimler hayatında neler görüyor.
dünlerin bugünlerimize verdiği öğüt nedir ?
hayatın gerçekleri böyle öğreniliyor ,
düzeni bozuk bir hayatı rayına oturtmak kolay değil...her zaman bir sıcak bakışa dost eline ihtiyaç duyulur.
bizim Halil şanlıymış...ne diyelim...hayatının ne kadar değiştiğini ahmin edebiliyorum ,
şahit olmuşsunuz dilerim sonsuza dek gidecek bir bilikteliğe imza atmışsınızdır..
tebrik ederim... iyi geceler...
Askerlik dediğin nedir ki, kaç ay?
Bizim gibi ömrü boyunca zorluklarını yaşamış olanlar için ise hele...
Herkesin evlâdı kendine kıymetli ancak bu vatana görevi kim yapacak ve zamanı geldiğinde eli silah tutmayan nasıl tutacak?
Doğru ve âdil olan eşitliktir.Sizin yaptığınız gibi
Ben yaşadıklarımdan dolayı sanırım bu konuda çok hassas ve katıyım.Herkes bu vatana HİZMET EDECEK, E T M E L İ
Sevgi ve selâmlar gönderdim
Sağlıcakla
Asker ocağının ana kucağı olmadığını, bir mehmetciğin diğerinden farkı olmayacağını bilmeli her birey.vatan uğruna can verenlerde ana bana yavrusu,onlarda ana babalarının göz bebeği.para çok şey olsada herşey değildir .sizi candan tebrik ediyorum .yine çok güzel çok alamlı ders veren bir öykü.devamı dileklerimle selam saygılar.
yaaa..bu hatırada da ağlanır mı diye hayıflamayım..inanın bu anınız da da yine gözyaşlarıma hakim olamadımm..sanırım benim asker kelimesine zaafım var..çünkü her yaşanmışlığınızda bahsini ettiğiniz asker kelimesini okuyunca şu bozuk gözlerimin musluğu durmak bilmiyor..ben size ne diyeyim, bilmiyorum ki..ben askerliğim boyunca sizin gibi bir sürü baba komutanla karşılaştım..hepsinin elleri öpülesiye insanlardı..sizin askeriniz olmak gurur verirdi ama gördüklerim de bana yetti, doyurdular beni..Rabb im sizin gibileri çook etsin bu millete, bu devlete..saygılarımla koca KOMUTAN..harika bir paylaşımdı...sağlıcakla kalınız...