LOKUMCU
Burası Mısırçarşısı’nın güvercinlerine her sabah günaydın diye kepenglerini açan küçük bir lokumcu dükkânıydı.
Güvercinler sabah kahvaltılarını onun elinden yapmaya artık öyle alışmışlardı ki, lokumcu kapıdan içeri girdiği an heyecan ile kanat çırpmaya başlıyorlardı.
Lokumcunun içeri girdiğini gördükleri zaman değmeyin keyiflerine...enteresan birşey vardı , onlar yemlerini yerken güvercinler mi lokumcuydu, yoksa lokumcu mu güvercin?
Kuşlar yemlenirken o keyfinden uçar giderdi.
Artık yemler yenmiş, herkes iş başına demişti lokumcu...Ya-Allah deyip dükkanın paslı kepengini kaldırdı.Etraf o kadar sessizdi, öyle çok kepengleri kapalı dükkân vardı ki.
_günaydın lokumcu bu ne böyle ya, her sabah...kargalarla mı arkadaşsın nedir,anlamadım gitti, hepimizden önce gelir, sonra gidersin.
_yok, güvercinleri yemledim, o kadar...bir kaç tane de lokum sattım.Keşke sizde gelseniz ne sevinir güvercinler bilseniz, hem evinize bir ekmek fazla götürseniz.
_güldürme beni lokumcuuu, benim hanımı şişman mı sandın sen ya, yeter götürdüğüm ekmek, yeter, yeter.Arif duydun mu şu lokumcunun dediklerini, çarşıya erken gelde eve fazla ekmek götür diyor, ne adam ya şu lokumcu.
_Sor bakalım yıllarca erken gelmiş de güvercinleri yemlemekten başka ne yapmış, çok parası varsa bir kepenk yaptırsın, aklınıda kendisine saklasın.Bizde ekmek çok getirelim de zahmet olmazsa yerimize güvercinlerine yem yapsın.
.
Sesi çıkmadı lokumcunun.Herkese olduğu gibi çarşı esnafına da saygılıydı, sustu...lokum kutularını yukardan aşağıya doğru güzelce dizmişti ya...Kaldırdı.
Hadi çocuklar bana eyvallâh, biraz rahatsızlandım sanki, eve gidiyorum.
_gidersen git be, koskoca çarşı...altı üstü bir tezgâh, varlığınla yokluğunu kim anlar sanki.
.
.
Gülümsedi lokumcu,
_kuşlarım, dedi,kuşlarım.
. .
Aradan birkaç hafta geçti.
_Farkında mısınız çarşıda hiç kuş kalmamış.
_Aaa siz bilmiyor musunuz,diye atladı söze elinde çayı ile başka bir esnaf...hani burada bir lokumcu tezgâhı vardı ya, karşımızda büyük bir lokum fabrikası açmış.Bir bölümünü de bizim kuşlara ayırmış.!
günlerdenbirhayatöyküsü,yarısıkurgu,yarısıdeğildir Davidoff 2011
YORUMLAR
bu satır aralarında büyüyen yüreği anlatmaya kalksa insan bu deftere sığmaz inanın...en az görülen ve en çok hissedilen değil midir yürek...ben senin yazılarını okurken neden sürekli ağlıyorum?
insan lokum deyince ağlar mı?
ağlıyormuş demek ki...
Davidoff
Değerli yorumunuz için çok TEŞEKKÜR EDERİM.
Bazen kızdığımız kişilerere, kuş beyinli deriz de ne büyük haksızlık ederiz değilmi.
Onlar bile vefa nedir biliyor. Ama insanoğlu çok acımasız...
Kısaydı ama, dolgun bir anlamı vardı.
Ellerine sağlık.
Davidoff
Sevgili Billûr Hanım, güzel ve anlamlı yorumunuz için.
TEŞEKKÜR EDERİM, sevgiyle kalın.
Parayla imanın kimde olduğu belli olmaz dedikleri bu olsa gerek. Lokumcu da hem para varmış hem iman. İman olmasa değil güvercinlere yem atmak, yağmurda bir damla su vermezdi.
Tebrikler Davidoff yine gönülleri feth ettin güvercinlerle birlikte.
Sevgimle...
Davidoff
Sevgili Davidoff, hayvanları sevip, merhamet etmeyen, insanları da sevmez.
Erken işinin başına geçen, bereketini görür.
Öykünüz bunun delili.
Selam ve sevgilerimle.
Davidoff
Sevgi ve merhamet güzelliktir...çalışkanlık ise berekettir.Unutmayalım ki Allah insanlara bunları kaş, göz verir gibi yaratıp gönderiyor, ya köreltiyoruz,
ya da biliyoruz.
TEŞEKKÜR EDERİM Handan Hanım.
Beni geçmişe götüren bir yazı sevgili Davidoff.Mısır çarşısı o yerin esnafları ve kuşlar çocukluk yıllarımda unutamadığım anılar arasındadır.
Yetmişli yılların sonlarına doğru mahallemizden yola çıkardık.On onbeş kişlik çetemizle Eyüpten Eminönü istikametine doğru yürürdük.Ellerimizde kuş vurmak için sapanlarımız ceplerimizde çeşitli ebatta çakı, bıçak gibi şeyler olurdu.Bilirsin sebze hali Eminönünde yer alırdı.Güvercinler o yere karnını doyurmak için akınlar halinde gelirdi.Tabii ki bizlerde dört bir yandan sapanlarımızla onları vururduk.Hemen kafalarını kopartıp torbalara doldururduk.Hamallar ile polislerle bir kovalamaca yaşardık.Av az olunca bu kez Yeni Cami önünde yer alırdık.Kalabalığa hiç aldırmadan tüm cesaretimizle onları avluda vururduk.Bu defada cami cemaati ile simitçiler, gazozcular bizi kovalardı.
Yakalananın vay haline...Sonra Mısır Çarşısına dalardık.Dükkanların önünden geçerken tezgahlarda dizili duran kutuların içindeki lokumları, şekerleri,diğer kuruyemişleri çalardık.Bu kez de çarşı esnafı kovalardı.Gerçekten çok acımasız insanlardı.Eh hatırı sayılı dayaklar da yedik sayılır.Akşama doğru mahallede toplandığımızda tüm ganimetleri ortaya serer eşit bir şekilde paylaşırdık.Zavallı güvercinleri tüylerini yolarken onkarı parçalayıp sonra da yaktığımız ateşte pişirir yerdik.Çoğunlukla üstümüz başımız kan içinde kalırdı.Kovalamacalar da yediğimiz dayaklardan, arbedelerden olacak ki bir çoğumuzun yüzü gözü darmadağın olurdu.Üstelik eve geldiğimizde de hatırı sayılı bir dayak bizi beklerdi.
İnanır mısın çocukluğumuzda et ihtiyacımızı hep bu güvercinler karşılardı.Hiçbirimizin evinde değil et bir gram kıyma bulunmazdı.Ama buna rağmen hayatımızın en güzel yıllarıydı diyebilirim.Hoşgörüne sığınarak biraz uzatıyorum çünkü bir dönem var yaşamda.
İşte bu günlerde eve bir mektup gelmişti.Hürriyet Çocuk Kulübü dergisinden gelmişti.Hatırlarsın belki o dergiyi."Yazılarımı neden göndermediğimi, aksattığımı soruyorlardı"..İlk şiirlerim yazılarım O dergide yayınlanmıştı.Hece, hiciv tarzında yazıyordum..Övünmek gibi olmasın ama bazen günün seçkisi olanlardan bir farkı yoktu gibi.Aynı zamanda okulun tek şair yazarı bendim..Ali KUŞÇU İLOKULU?.Bazen yazdıklarımı ısrar üzerine çeşitli sınıflarda okurdum.Hey gidi günler hey...Bazı çok bilmişler der ya başarı dergilerde yayınlananlardır diye.11 yaşında Hürrriyette yazıyordum.Hey gidi günler hey.
Yine de 30 yıl bir aradan sonra edebiyat dünyasına dönmüş oldum.Sayfanda biraz kendimi anlatmış gibi olmadım umarım?.Yazın ister istemez dönemi hatırlattı.Yoksa uzun yorum yapmayı hiç sevmem.
Çok teşekkür ederim.
Davidoff
Ne istediniz garip hayvanlardan, yazına da " şimdi ki aklım olsaydı diye başlık atarsın "
TEŞEKKÜR EDERİM.
IRIZA
İyi insanların bilmediğini yansıtmak bir yazarın en kutsal görevidir.
Yoksa kötü insanlar ile nasıl baş edilir?
Geçen bir arkadaş anlattı:"Tecrübemle söylüyorum.Ne kadar haşin ve korku saçan hayvan varsa, gördüğünüzde tebessüm edin,hemen tavrını değiştirerek kuyruğunu dostça sallamaya başlar..."Sevginin en güzelini betimlemişsiniz...Kutlarım...Entellektüel.
Davidoff
TEŞEKKÜR EDERİM.
Temizlik malzemeleri satan küçük bir dükkan biliyorum arada uğrar yaşlı amca ile sohbet ederim ,-şu dükana bir pos makinesi alamadın amca diye takılırım kendisine.Amca güler der ki ,pos makinesi kuşlarımın karnını doyurmuyor.Hakikaten binanın arka cephesinde muhabbet kuşu besliyordu.Evde hanım yasak koymuş kendisine bunun sitemini yapıyordu her konuşmamızda.Bazıları anlamaz bu dili,bu yürek koyuşu,bu hobileri yazmak gibi diyelim vazgeçilmiyor..sevgiler
Davidoff
Güzel bir yürek sesinden yorumdu.
TEŞEKKÜR EDERİM Lacim.
Anlıyana sivri sinek saz...
Anlamıyana bu öykü bile az...
Tebrikler kardeşim...
Davidoff
Benim de kargalarım var çatıda. Bir sabah onları doyurmasam günüm güzel geçmez...Tanırlar beni bir de...Herkesin verdiğini yemezler.
Güzel bir kıssa...Olmaz yok bu hayatta. Yeterki iki ciğerin ortasındaki yer temiz kalabilsin ve inancını kaybetmesin.
Sevgiler.
Davidoff
YETERKİ KİMSE ONU ISIRMASIN, SOKMASIN,
O ZAMAN O DA DİŞİNİN YERİNİ BİLMEYECEKTİR.!
Bu gün kahvaltımı o kuşlargibi hikayenin ellerinden yaptım. kahvemide lokumlarınla tatlandırdım. ama kuşların gittiği o fabrikayı bulamam diyede hüzünlendim.SONRA.....dedimki olda olsa Davidd Offumun yazımasasında bir çekmecede duruyorlardır bu yaz onun evini ziyaret ettiğimde kendim bakarım ÖPÜCÜKLERİMİ ŞİMDİLİK SEN İLET ONLARA.
Erken kalkmak, iş yerini erken açmak ve rızıkları kurtlarla- kuşlarla, insanlarla paylaşmak ; işte güzelliğin, bereketin sırrı burada gizli.
Ne güzel de anlatılmış....
Davidoff
Babam ve kuşları çok sever.
benim gibi değil.
ben karatavuk,çulluk ve bıldırcını çok severim.
Hele közde ve kışın olursa ,aman deme gitsin.
Doğruya doğru.
Eğriye de "has...." dedim her daim.
Babam köydeki bahçemizdeki ağacın üzerine kocaman bir leğen asmış.
Yanına da eski bir bideonu kesip bağlamış.
sabahleyiz kuşlar dolar leğene.Orda babamın kasden iki yerine beş adet alıp bayatlattığı sonra da annemin gözlerine muzipçe bakarak "bayatladı ekmekler yahu,bari kuşlara vereyim" diyerek üzerlerine su döküp yumuşatarak leğenin içerisine doldurur ve annemle balkonda çaylarını yudumlarken kuşların son ekmek kırıntıları için kavgalarını ,kendi kavgalarına benzeterek seyrederler.
Ekmeğini yiyen kuş bidondaki sudan içip uçar gider.
Sabahleyin kuşlar babamı bekler.
Annem de meraklıdır,yardım eder.
Fakat babam bir başka hastasıdır .
İstanbul Başakşehirdeki evlerinin mutfak camının pervazına ekmek kırıntıları koyunca alt kattaki komşular "camlarımız kuş pisliği doldu" diye bağırıyorlar. Babam hiç oralık olmuyor.
İki tane kuş ekmek yedi diye ....deyerek meseleyi indirgiyor.
Komşular haklı oysa.
Fakat kuşlar babama o kadar aç görünüyor ki,babam her şeyi göze almış.
Kuşlar sabah ağaç dallarına konunca babamı uyandırmak için hep bir ağızdan başlıyorlar bağırmaya.
Babamın kapıyı açtığını görünce,camide vaaz dinleyen cemaatim ezan okununca toplanıp şöyle bir hareketlenmesini andırır halde kuşlar dallarda doğruluyor ,yer değiştiriyor ve babama bakıyor.
Sevgili Davidoff,babam köyde,çay toplamaya gitti.
Babamı yazmışsınız sanki.
Çok güzel ve dokundu bana.Selam sevgi ve saygımla.
Davidoff
Teşekkür ederim.
Ne güzel. Niyetler önemli dedirten bir yazıydı. Ve muhabbet kuşlarla da yapılsa bereketlendiriyor girdiği gönlü de mekanı da. Hem madden hem manen. Kaleminize sağlık.
Davidoff
TEŞEKKÜR EDERİM.