ACABA HOCANIN DUALARI MI KABUL OLDU ?
Tarihi Milattan Önce 1500 yıllarına uzanan Kütahya’nın, Orta Asya’dan göç ederek Mezopotamya’ya yerleşen Sümer Türklerinin bir kolu olduğu tahmin edilen Firikya’ lılar tarafından , önce şimdiki Hisar mevkiinde kurulup bilahare kuzey ve kuzey doğusundaki araziye yayıldığı sanılmaktadır.
Sırasıyla , Roma, Bizans ve Selçukluların idaresine geçen Kütahya Anadolu Selçuk devletinin zayıflamasından faydalanan ve o sıralarda uç beyi olan Ankara Kale komutanı Birinci Yakubun istiklalini ilan ederek Germiyan Beyliğini kurmasiyle başşehir olunca en parlak devirlerini yaşadı,Manisa,Edremit,Denizli, Balıkesir,Uşak vs .Germiyan Devletinin sınırları içinde idi.
Germiyan Devletinin son hükümdarı olan İkinci Yakup isyan edince, Yıldırım Bayezit tarafından yakalanarak İpsala kalesine hapsedilmiş, tebdil-i kıyafetle kaçarak Timur’a sığınmış,1402 yılında Timurun Bayeziti yenmesi üzerine tekrar Germiyan Devletinin başına geçerek 1429 senesine kadar Kütahyada yaşamıştır.
Her gittiği yerde şiddet uyguladığı halde,Timurun Kütahya’ya geldiği sırada Kütahya’lı Divan Şairi Ahmedi nin sohbetlerinden hoşlandığı ve onu sohbet meclislerine çağırdığı rivayet edilir.
Bir rivayete göre büyük Türk hükümdarı Timur Ahmediyi de yanına alarak Kemer Hamamına gider, fıkralar, esprilerle devam eden sohbet esnasında Timur Ahmedi’ye:
-Şu hamamda gördüğün eşya ve kişilere fiyat biç ! deyince Ahmedi.
-Sohbette bulunan kişilere şu adam 100 akçe, şu 50 akçe,bu 200 akçe,şu tas 75 akçe,bu peştamal 30 akçe eder şeklinde değer biçer.Bunun üzerine Timur ya bana ne takdir edersin diye sorunca bizimki tereddütsüz:
-5 akçe deyiverir. Timur:
-Amma yaptın ha ! bu futa peştamal 5 akçe eder der demez Ahmedi:
-İyi ya ben zaten futanın fiatını söyledim, sen bir akçe bile etmezsin! der etraftakilerin korkulu bakışları arasında.
Bu medeni cesaretten hoşnut olan Timur hamam takımlarını, altın tas’ını,yüzüklerini hediye ederek Ahmedi’nin gönlünü hoş eder.
Vacidiye Medresesi, Küpecik Camii, Analcı Mescit, Kal’a-i Balâ Camii, Kurşunlu Camii,Çatal Mescit,Balıklı Camii,İshak Fakıh ve Hisar Çeşmeler,Paşam Sultan Türbesi Yakup Çelebi Medresesi bu devirde yapılan eserler arasındadır.
Müteakip dönemlerde de birçok sancakların bağlı olduğu Kütahya tarihi vasfına ve coğrafi konumuna yaraşan ilgiyi görmüşse de sonraları tamamen kaderine terk edilmiştir.
Son haftalarda Siyanürlü barajların taşması ve merkez üssü Simav olan deprem felâketleri sebebiyle basının ve dolayısıyla ilgililerin dikkatlerini çeken Kütahyanın hal-i pürmelâlini Hürriyet gazetesi yazarı sayın Yılmaz Özdil “Her yere yakın, fakat Türkiyeye uzak Kütahya" deyimiyle veciz olarak ifade buyurmuştur.
Bunları yazarken yaşanmış, fıkra gibi bir olay geldi hatırıma:
Yakın zamana kadar Kütahya’da büyük ticarethaneler bulunmadığı için Kütahyalı küçük sanayici ve esnaf ihtıyacını Eskişehirdeki toptancılardan temin ederlerdi, bu amaçla sanırım 1950 li yıllarda bir esnaf Eskişehire gider, işlerini bitiremez.
Cuma vakti gelince en yakın camiye gider, namazını eda eder,hoca hutbe’ye başlar,hutbenin sonunda dua ederken bir ara :
-Yarabbi ! Eskişehir’e vereceğin kaza, bela, her türlü afeti Kütahya’ya ver, deyince bizimki bozulur, camiin önüne çıkarak Hoca Efendiyi sabırsızlıkla bekler, çıkınca Hoca Efendi ! Kütahyalılardan nasıl bir zarar gördün ki böyle dua ettin ? deyince Hoca gülümser:
– Evlât ! ben Kütahyayı da, Kütahyalıları da kendim kadar severim ve hiç zarar da görmedim ama duamın sebebi başka, Kütahya’nın erenleri , evliyaları çoktur,onlar Kütahyayı korurlar,onun için tabii afetler oraya zarar veremez, duamın sebebi budur ,der.
Hemşehrim pek tatmin olmaz ama yine de Hocanın kötü amaçlı olmadğını anladığı için biraz rahatlar, fakat Kütahya’ya dönünce başından geçen olayı, her rastladığına anlatmaktan da geri kalmaz.
Gümüş ’deki siyanür barajlarının yıkılarak tehdit oluşturmasının akabinde oldukça büyük hasarlara yol açan Simav depreminin zuhuru ve bunların yaraları sarılamadan Yoncalı’da sel baskınının yaptığı tahribat yukarıda arzettiğim Eskişehir vakasını hatırlatınca gayrı ihtiyari iki ihtimali düşündüm, ya her hangi bir kusur yüzünden Kütahya’yı koruyan evliyaları darılttık veya Eskişehirli Hocanın duası saatine rastladı, Allah da kabul etti.
Ortada bir hatta birkaç felaket olduğuna göre yetkililerin daha fazla zaman kaybetmeden bu kaderine terk edilmiş şehirle alâkalanmaları gerektiği, emsal vilayetler seviyesine getirecek ilgiyi gösteremeseler bile hiç olmazsa afet yaralarını saracak yardımları esirgememeleri icabettiği kanaatındayım.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.