- 1776 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
Ölüm ve Çocuk
Çocuklar hakkındaki, “henüz küçük, anlamaz, çocuktur” düşüncesi doğru değildir; özellikle günümüz çocukları oldukça zekidir. Din, fıtrat olarak inanç eğilimli yaratılmış olan çocukların ruhuna seslenir ve ruhsal yapılarına uygun düşer. Çocuğa küçük yaşta Allah anlatılmalı, Allah sevgisi verilmelidir. Allah ve din öğretilmezse çocuk kendisini boşlukta hisseder; dünyayı kâbus gibi görür.
Çocuğa özellikle ölüm konusu çok dikkatli anlatılmalıdır. Ölümü yok olmak ya da toprak olmak olarak anlaması çocuk için yıkımdır. Anne - babasının bir gün ölerek toprak olacağını zanneden çocuk, psikolojik açıdan dengesini yitirir. Kendisinin de bir gün yok olacağı düşüncesi, çocuğu aynı ruh haline sürükler. Oysa anne ve babasıyla cennette kavuşacağı, onlarla birlikte olacağı söylenirse, çocuk ruhen ve bedenen çok sağlıklı olur.
Doç. Dr. Sefa Saygılı "Cocuk Yetiştirmede Altın Kurallar"ında çocuk ve ölüm konusundaki görüşlerini şu sözlerle açıklar: "Ölümün hayatın bir parçası olduğu fikriyle tanışan çocuklar, bu konuda kendileriyle hiç konuşulmayan çocuklara oranla ölümden daha az korkar. Çocuğumuz ölüm üzerine durup dururken tartışmaya hevesli değilizdir. Ne var ki aile yaşamındaki bir kayıp, bunun hangi duygulara yol açtığı ve ne anlama geldiği hakkında konuşmak için zaman ayrılırsa, çocuklar da ölümü hayatın bir parçası olarak görür. Çocukların ölüm hakkında kendi fikirleri oluşmuştur; bu nedenle doğruların söylenmesi durumunda kafalarında korkunç düşüncelere daha az yer kalır. Çocuklar ölüm üzerine rahatlıkla konuşabildiklerinde, ondan daha az korkar ve bir yakınlarını kaybettiklerinde de daha anlayışlı olurlar."
"Çocuklarda Davranış Bozuklukları" adlı kitabında ise Sayın Saygılı şu açıklamaları yapar: "Dindar olan ailelerin, Allah inancı ve sevgisiyle yetişen çocuklarında ölümün yol açtığı mahzurlar görülmemektedir... Herhangi bir ölüm halinde, ahiret inancı çocuğu teskin eder. Bu yüzden İslâm terbiyesi ile yetiştirilen çocuklarda ruhî bozukluklara az rastlanır. Depremden korkan, daha doğrusu "en güçlü" babasının kaçışına mâna veremeyen çocuk, Yüce Allah’ın iradesi olmadan yaprağın bile kımıldayamayacağını bilseydi, hadiseyi zihninin derinliklerinde iz bırakmadan, zararsız geçirebilirdi."
Hatalı bir yaklaşım olarak ise şu örneği verebiliriz... Yurt dışında bir dergide yayınlanan bir makalede çocuk ve ölüm konusunda anne babalara şöyle bir tavsiye vardır: "Çocuğunuzun köpeği ölürse, derin bir uykuya daldığını, kardeşi, arkadaşı ya da bir yakını ölünce onların bir seyahate çıktığını söylersiniz."
Ancak bu makale nedeniyle dergiye anne babalardan sayısız mektup gelir. Ailelerin şikayetleri çocuklarının da aynı şeyleri yaşamaktan korktukları, uyumaktan kaçındıkları, onlarla seyahate çıkamadıkları, bu durum karşısında ne yapacaklarını şaşırdıkları yönündedir. Makaleyi yazan doktorun cevabı ise; "Bu meseleyi fazla kurcalamakla hata ettik" olur.
Oysa hayatın en kesin gerçeği olan ölüm kuşkusuz "kurcalanmalı", üzerinde derin düşünülmeli, her an gelebileceğinin bilincinde yaşanmalı ve sonsuz hayat için hazırlıklı olunmalıdır. Yukarıdaki örnekten de çok açıktır ki ölümle her şeyin biteceği, yokluk, hiçlik düşüncesi insanın yaşamını azap içinde sürdürmesine sebeptir. İnsan, ölüm sonrası bir yaşamın bilincinde olduğunda, yaşadığı zorluklar kolaylaşır. Kuşkusuz bu çocuklar için de geçerlidir. Ölümün, gerçek yaşama geçiş aşaması olduğunun bilincindeki çocuk korku ve üzüntü hissetmeyecektir.
Annesini ya da babasını kaybeden çocuklara söylenen, "bir daha annen ya da baban asla gelmeyecek, onları artık göremeyeceksin" gibi sözler korkunçtur. Anne babasını bir daha göremeyecek olması, çocuk için dehşet verici bir düşüncedir. Dolayısıyla “bizleri Allah yarattı, ahirette, cennette yine hep birlikte olacağız” denildiğinde, çocuk ruhsal yönden rahatlık içinde olur; sevgisi devam eder.
Prof. Dr. Atalay Yörükoğlu, çocuk ve ölüm konusunda şu önerilerde bulunur: “Çocuklar ölümle, çok erken yaşlarda ilgilenmeye başlarlar. Öldükten sonra iyilerin cennete gideceğini öğrenmek, onlar için çoğu zaman yatıştırıcı olur... Sevdiği dedesi ölen bir küçük çocuk, bu gerçeği çok güzel dile getirmişti: Dedem beni bırakıp cennete gitti, orada başka çocuklarla oynuyor!..”
A. Yörükoğlu’nun, anne ve babalara çocuk ve ölüm konusundaki bir diğer tavsiyesi de şöyle; “Onların, sevdiği kişilerle bir öte dünyada buluşmak ümidini kırmayın." (Çocuk ve Ruh Sağlığı, İş Bankası Yay. Shf. 194)
Çocuk inançlı yetiştirildiğinde, bu onun tüm hayatını mutlu ve huzur içinde yaşamasına vesile olacaktır. Bu şekilde yetiştirilen bir çocuk, yaşı ne kadar küçük olursa olsun, olgun bir akla ve ahlaka sahip olur. Çocuk tek güç sahibinin Allah olduğunun bilincinde olursa, yaşadığı olaylar karşısında duygusal yıkıma uğramaz. Her olayın Allah’ın kontrolünde olduğunu bildiği için hoşuna gitmeyen bir şeyle karşılaştığında yakınmaz, güzel ahlak sergiler.
Din gerçek anlamda yaşanmadığında insanların ve dolayısıyla toplumların sağlığı bozulur. Dışarıya çıktığımızda insanların ne kadar mutsuz olduklarını görmemek imkansızdır. Çocuklarımızın beslenmelerine dikkat ettiğimiz kadar ruhlarının da beslenmesine özen gösterelim. Çünkü din, çocuğun sağlıklı ve mutlu olmasını sağlayan ruhsal besindir.
YORUMLAR
Aslinda özellikle bu ölüm konusunda yetisklinlere cok görev düsüyor.
Okadar feryad figan ediyorlar ki bir yakinini kaybedince bu gibi durumlari gören cocugun ic dünyasini düsünemiyorum.
Cocuklar evet okadar zekidir ki her seyin farkinda.Okadar sorular sorarlar ki bazen
insan yinede acikliyor konu ölüm de olsa.
Her seyi izah etmenin bir yolu var cocuk ruhu hassastir zaten bir cocuk ruhunu merhamet sahibi bir yetiskin aydinlatabilir
dini konularda ancak ben böyle düsünüyorum.
Okadar cok derin konular var ki inancimiz ile ilgili hepsine deginiyorsunuz.
Yüreginize emeginize saglik
Saygim sonsuz
hicbitmez tarafından 5/27/2011 11:18:12 PM zamanında düzenlenmiştir.
Fuat Türker
Açıkçası, bu konu üzerinde uzun zaman düşündüm. Çocuklara öğretmenin faydalarını irdeledim. Ve elbette çocuğa anlatmamanın, öğretmemenin zararlarını.
Şöyle bir örnek vermek gerekirse;
Arkadaşımın altı yaşında bir kızı var. Ve bu çocuk herşeyden korkuyor. Elini masaya çarpsa, öleceğim diyerek başlıyor ağlamaya. Ağlamakla da kalmıyor, kaskatı kesiliyor çocuk. Bir akşam yine sohbet esnâsında kolunu koltuğa sıkıştırmış, canı acımış olamaz fakat kıyâmeti kopardı. '' beni hastaneye götürün, kolumu mu kesecekler ? '' diye de diğer taraftan konuşuyordu. Ve bu çocuk, ölen balığını çöpe atan annesine, hasta olup ölmemesini onu da çöpe atmak istemediğini söylüyordu. Çünkü aile çocuğa dinî bir eğitim vermiyor. Çocuk her an herşeyden korkuyor. Bununla da yetinmeyen arkadaşım, yedi yaşına kadar psikologların çocuğa dinî eğitim vermeyin dediklerini anlatıyor :)
Oysa, dört yaşında başka bir kız çocuğuna anlayabileceği dilden anlatarak nasıl bir gelişme gösterdiğini izliyorum. Gün geçtikçe daha bilinçli. Algı muhteşem işliyor. Anne babalara tavsiyem, çocuğun anlamayacağını düşünerek hareket etmemeleri. Çocuklar da en az bizler kadar bilinçli. Tecrübe etmedikleri için zorlanmaları dışında.
Çocuklara hayatı anlattığımız kadar ölüm sonrasını da anlatmalıyız. Elbette '' cennet - cehennem '' i anlatırken daha özenli olmalıyız. Ama mutlaka çocuğun gelişiminde '' din '' olmalı.
Tebrik ederim Fuat Bey, gerekli bir konuyu kaleme almışsınız.
...
Fuat Türker
Bazen bir yoldan giderken arkanızdan sizi takip ettiğini zannettiğiniz ayak sesleri duyarak geri döndüğünüz oldu mu, benim gibi?
Bende oldu.
Kaç defa "birisi geliyor "diye döndüm,kimse yoktu.
Fakat bu yazıları okuyunca "beni takip ediyor" diyerek arkamı döndüğümde "Sayın Fuat Türker" ile karşılaşıyorum.
Yazdıkları o kadar benimle alakalı ki,sanki her gün benim neler çektiğimi,o hafta ne ile uğraştığımı,acılarımı,sıkıntılarımı hissediyor ,takip ediyor.
Merhum kardeşimin iki tane çocuğu biri artık yedi yaşında kız,diğeri dört yaşında erkek babaları hakkında konuşulunca heyecanlanıyorlar.
Anneleri büyük kıza "ölüm ne demek?" anlattı.
O şimdi babasının vaziyetini,yerini biliyor kendince.
Sadece "bizi de götürseydi,her yere götürürdü ama bu sefer..." diyor.
Küçük henüz ölüm hakkında tam idrak edemediği kavramlarla uğraşıyor.
Bana " Sakın sen de Allah'ına gitme ,ben çook üzülürüm" diyor.
Babasını hala bekliyor.
Fakat büyük babasından bahseidlince "Rahmet" diliyor.
Hakikatten de yok olmak manasında izah edilen bir ölüm insanın içinde derin ve manasız hatta ilerde psikolojik sıkıntılara yol açacak arızalara sebebiyet veriyor.
Değerli çalışmanızdan dolayı sizi kutlarken ,teşekkürü de bir borç olarak seriyorumsayfanıza.
Ve " UÇAK YAPILMIŞ KUŞ TESADÜFEN ÖYLE Mİ?" sözünü hatırlayarak ve hatırlatarak saygılarımı sunuyorum.