- 1047 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
DESPİNA'YA -YİNE DUMAN YİNE BORAN VAR BU GÜN
Karmı olmalıydı güvenmenin bedeli dağa? Kar, yağmur ve boran. Dilsiz sevdalara tutulmuş yolların bile hicranı bunca yakmazken toprağı, yangın mı olmalıydı umuduna bölünmenin bedeli dağa? Bir yangın ki, hiçbir ateşin tanımlayamayacağı kadar derin, ibrahimler sınandı korunda, bir yagın ki, hiçbir zehirin kıvrandıramayacağı kadar acı, eyyubi sabırlar denendi sancısında. Alevinde yıkanabilir mi şimdi sabrın, nicedir yaban bu yürek, çekingen ve ürkek, ne İbrâhîm, ne Eyyub ateşin ortasında.sadece bei koydun Despina o ateşin tam ortasına.
Ayağımda bir zincir var ağıt gibi umuda. Her halkasında bir baldıran zehiri. Binlerce ölüm getirir bana bu sevdadan. İnanmazdım oysa yenileceğimi guruba, yani sevdaya. Sükün en sevdiğim sözcük oldu şimdi. Karanlık en sevdiğim libas gözyaşlarıma. Yaşamımda benden fazla yer edindi. Üşüyor artık değdikçe avuçlarıma beklentilerim. Geri dönen dualar gibi düştü ellerimden bir bir. Yürüyor mu, koşuyor muyum bu yazgı elinden? Mahküm muyum, azademi neyim ben? Uçurumundan mı düştüm bu dağın, uçurumuna mı bilmeden, saldın beni yangınlara nesin sen? Neyin bedelisin bende, hangi günahıma karşılık ateşten acı? İçtiğim bir bardak çayın bile zehire karıştı tadı. Bu kadar zor mu olmalıydı teveccüh etmek bir dağa. Bu kadar çetin mi soyunmak dağdan sevdaya? Değilmi ki sırtımı verdiğim hepsi hepsi yüreği taştan bir dağdı, güneşe sevdalansam belki bu kadar yakmazdı,ama sen beni yaktın yosun gözlüm Despinam.
Hangi aldırmayışımın geri dönen yüzüsün şimdi bana? Hangi dönüp gidişlerimin sonu gelmez intikamı? Hangi meczubun ıstırapta sabra dönüşen tanımısın bende? Kar mı olmalıydı nihayet güvenmenin bedeli dağa? Hiç ummadığım bir zamanda, ummadığım bir fırtına, yağmaladın bütün aydınlıklarımı bi perva. Kaybettim encamını en sonunda yolların sana revan kervanımda. Toprağın sevdadan bu mu melali, sevdanın topraktaki meali? Kar, yağmur ve boran.Bir fırtınasın bende Yosun gözlüm Despinam.
Gidiyorum, bana göre deği bu ölüm. Yolu yok sevdalarda yol bulmaz yorulurum. Varla yok arasında bir beni oynuyorum şimdi. Yargım mısın, yazgım mı ey düşumu bozan seyyah? Gece misin, duman mı bu gökyüzü neden siyah? Çekil de git şimdi, seyredeyim gölgemi, kuşattığın benden ayrı bir benle beni. Yarım bir duadan arta kalan, yarım bir teheccüd, yarım bir tazarru, öyle mahzun, öyle mahcub. Öyle mahküm. Bir rüya ardına düşmüş, bir gölge gibi mecnun, meczub dolaşmaktayım öyle avare, öyle küskün. Seni tanıyalı beri rastlayamıyorum bana geceleri. Gizli her yaremi aşikar ettin. Ayân ettin beni ağyare. Sırrımı örseledin madem. Karanlık göğüne götür beni de, perişan ve şifasız, dağınık saçında bir tel olayım. Çünkü buldukça kaybediyorum, büyüttükçe yitiriyorum seni göğümde. Ağırlaşan özlemini savuruyorum yamaçlarına, binlerce selam olup düşüyorsun yarama ve ben binlerin arasından bir seni buluyor, binlerce anlam yüklereyerek yeniden hayat buluyorum tek kelimede. Sen, içimde ezilen binlerce umut ile, binlerce hüzne mağlub sevinçlerimi al da git.Gidebilirmisin Despinam gidebilirmisin.
Anlatamıyorum işte dışımdaki kalabalıkla içimdeki yalnızlığı. Bunca lisana rağmen dile getiremiyorum yüreğimi. Öğrettin ya bana en sonunda sevdanın ne olduğunu. Ne olduğunu bir düşe eksilmenin. En önce seni bulurmuş kurşun, en önce sen vurulursun. Bir gün eksik yaşayamazsın günü.Sende ki bana mahkumsun artık. Kırağı düşer sözcüklere de, ulaşamaz mektupların yerine, kırılır soluğunu yüklediğin ney bile. Ve kalem kırılır her şeyden önce, seviyorum diyemeden kağıda arından. Bir mudde-i umam olur sonrasında sessizlik, haykırır sana sensizliği. Bir katre olup okyanuslara düşer ıslanırsın köpüğünü siler gibi. Bana da bir sahife ayır istersen yazgısız ölümlerden, sen olmayacaksan eğer. Nasıl olsa her gün yok oluyorum seni bildim bileli ben. Yoruldum yokuşlarında. Yorgunum, yoksa zulal-i vaslın sonunda, aldırma nihan olayım fırakın değmekte cana. Ben biliyorum suçumu nasıl olsa. Biliyorum kırk kez öldürülüp yeniden dirilişimi kırk birinci kez. Bu son dirilişim olacak ey sende yok oluşumu sorgulayan sen! Okyanusları getirsen de kalemimin ucuna, savunamam ki sensiz yoksulluğumu ben. Gücenmem ger beni çarmıhına. Silerim tebessüm ederek alın terini, siyahın vurmadan karanlığımı al kalemi, kır da git.Gidebilirmisin yosun gözlüm Despinam.
Yine duman, yine boran var bugün. Ey dağ, hiç mi ağarmayacak üzerime, doğmayacak mı beklediğim o güneş bir gün? Oysa koştukça rengine tozunda kayboluyorum umudun. Eşsizliğini, bulunmazlığını değil, sende sürgünlüğümü arayarak, meyyus ve bi karâr, müptela veriyorum sırtımı, beklemekle sırtı yıpranmış bir çınara. Sevmeye ve yitirmeye korkan yüreğimi ellerinde tutabileceğini sanmıştım. Oysa ak saçlarında yürürken hançerliyor beni başıma çöken gurbetin, vatansızlığına bürünüyorum. Ne kadar kazandım sanıyorsam seni o kadar kaybediyorum. Ne kaybetmeye cesaretim vardı ne kazanmaya güç yettirebiliyorum. Duyabilir misin şimdi içimde kırılan kristallerin sesini? İşitebilir misin söyle bana ne olur söyle bir tanem.secdesine varmadan göğe yükselen duaların bestesini? Varsın hazan olsun dallarında çınarın, varsın yığılıp kalsın dizi dibinde feryadım. Doğrult namlunu ufuklarıma. Sen öldürmeye inandın ben ölmeye, geri dönmeyen bu kaçıncı güvercin vur da git.Gidebilir misin ?
Sessizliğine dokunuyorum dokunur gibi ölüme. İçimde sen, içimde ahret, vakit sonsuza uzadı. Mekan kaydında nâ mütenahi. Sana en uzak noktada şimdi, yitirdim bütün savaşları. Bana yenilgilerimi biriktirdin. Yüzümde bir şiirin ezikliği, belalı bir şairin iç sızısı kırmakta nazarımın dokunduğu her çizgiyi. Biliyorum bu tipi hiç dinmeyecek, hiç eskimeyecek bu uçurumun dipsizliği. Ayrılığın en başındayım çünkü, en vâsıl olmaz mevsiminde hicranın. İnadına uzak, inadına engelli, inadına kayaları bütün. Ben nasıl söylerim sana gökte güneşin silindiğini şimdi, duaya bile gücümün yetmediğini? Bir onulmaz figanda yandığımı diri diri? Ben nasıl söylerim sana? Tuvalimde artık tek renk kullanıyorum, tek çizgi ve tek yükselti. Siyah kırık bir gölge ve imkansız bir dağ. Gidiyorum şimdi. Ellerimde yüreğim, yüreğimde bir ateş taşıyarak. Ben sana neden yandım? Neden sardım yalnızlığıma gölgeni. Sen elinde bir karanfil, bahara, sabaha, hatta hiç tanımadığın kimselere bile selam verdin de bir beni görmezden geldin. Varsın firkat olsun sabahında baharın, varsın gazabına bedel ben olayım, bu gurbette ilk vuruluşum aldırma, ben toplarım enkazımı güz bırakmam ardımda, hepsi hepsi bir yürek kır da git.Gidebilir misin Yosun gözlüm sevdiğim Despinam.Bu sevgimi görmezden gelip bir sağırlık rolünde kendine yalan söyleyebilir misin. Senin hiç yalan söylediğini duyan olmamıştır.Bu kez de sözüne inanırım her zaman inandığım gibi.Haydi zaman bu zamandır artık ya sorgusuz sualsiz yüreğinin sesini kelepçeleyerek ağıtların melodisini bir ömür boyu yaşamak üzere karanlıklara giden yolda git en dipsiz kuytuların yalnızlığına yada öldür beni yok olayım sensizliğinde.Ama ya Vicdanın galip gelirse işte işte o zaman haykır bana olan sevdanı çiçekler açayım göğsünde,kol kanat gereyim gergefinde.Git gidebilirsen yada gel otağıma taçlar dikeyim başına.
Hepsi hepsi taşıdığım bir yürek o yüreği al yanına al artık yosun gözlüm Despinaaaaaaaa.
Süleyman KARACABEY