BEN HİÇ ÇOCUK OLMADIM ANNE....!
Ben hiç çocuk olmadım anne. Umarsız ve kedersiz bir gün ortasında, yaşıtlarım gibi top koşturmadım. Çocuk olamadım ki ben anne. İp atlamayı, çelik çomak oynamayı öğrenemedim. Akşamın buğusu çökerken oyun çocuklarına, eve dönmem için bana seslenen olmadı hiç.
Sen çok önceleri gitmiştin ya! Bana sığınacak bir yer bırakmamıştın anne… Kimse sevmedi beni senden sonra, kimse gülümsemedi yüzüme… Güven dolu gözlerin sıcaklığı bir tek gün örtmedi üzerimi. Köhne kaldırımlara dahi sığmayan, dondurucu soğukların tünediği bir et ve kemik yığını olabildim ben sadece.
Hiç bilmedi ki gözlerim şefkatin ışığı ne renktir? Dudaklarım hiç bilmedi ki “anne” diyebilmek nasıl bir zevktir? Keşke, keşke sen hiç gitmeseydin anne. Böylesi yetim, böylesi hasret bırakmasaydın beni keşke…
Sen yokken hiç kimse bana masallar anlatmadı anne… Benim için ninniler söylenmedi. Sanki bütün dünya bana inat, sanki bütün dünya bir bana dardı anne… Yüreğimi yerinden sökecek kadar acımasız baktılar gözlerime… Minicik bedenime aldırış etmeden, yokluğunun alevler saçan yalnızlığında boğdular beni anne.
Hiç anlatamadım sevgiyle beslenecek bir tomurcuk olduğumu onlara. Çöp karası ellerimin, bir avuçluk dostluğa muhtaç olduğunu anlatamadım anne.
Özgürlük, benim toz toprak yutmuş ciğerlerime yakışmamıştı hiç. Hiç konuşturmamışlardı beni bu yüzden ama hiç susamamıştı içimdeki cılız ses, anne. Ve ben, hiç bilmemiştim düşlerin gemisinde hayat nicedir? Hiç bilmemiştim anne, o gemi düşlerimin rotasını ne yöne çevirir?
Sen çok önceleri gitmiştin ya!
Senden sonra bir yol gösterenim olmadı benim anne. Adım atacağım sokakların tedirginliğini, ürkek gözlerimin utancında taşıdım geceler gündüzlerce…
Sen yoktun… Seni sayıkladığım geceler boyu yoktu yanımda kimse. Gözyaşlarımın yıkadığı yırtık elbiseleri, kuru ve ayaza kesmiş havaların yoldaşlığında kuruttum anne. Kan oturdu gözlerime, ciğerime dağ misali yangınlar oturdu anne. Ama ben, sensizliğin kahır dolu kaderinde kaybolmayı istemedim hiç… Zihnime çöreklenen sancıların ağırlığı tüketemedi beni anne.
Öfkemin yüreğimdeki serçeyi yenik düşürmesine izin vermedim ben hiç... İnancıma dokunamadı kimse. Bir o bana aitti çünkü. Bir o benimdi anne. Harabeye dönmüş dünyamın tek gerçek yanıydı o. O, beni diri tutan tek sırdaşımdı anne.
Ve ben O’na inandım… Bana ait olmayan bu diyarda bir gün benim için de bir çiçek açacaktı, inandım öylesine… Karamsarlığın kelepçelediği ruhuma umudu taşıdım gecelerce… Hiç bitmeyecek bir sancı olsa da içimde yokluğun, bana senden yakın, bana benden yakın olanı diledim anne. Özlemler biriktirdim göğsümde bir gizli fener tutan sevgiliye… O bana senden daha sevgili, o bana candan azizdi anne. Öteydi sevgisi senin sevginden bile.
O, vazgeçilmezdi. O, terk etmeyendi anne. Ve ben O’na inandım, öylesi içtenlikle…
Sevginin var olduğu bir dünya düşü kuruyorken ben, inandım ki ufukların ötesinde bir yeni gün doğacaktı benim için.
İnandım ki kara kederim, güneşin yedi rengindeki ışıltıya dönüşecekti anne.
Ve inandım ki yaşamadığım çocukluğum ekmişti aşkın fidesini gönül bahçeme. Yokluğunla beslediğin gül bahçelerinde hayat bulacaktım ya!
Sen yoktun! Seni varlığında sevemediğim kadar, yokluğunda sevebileceğime inandım anne. Gitmiştin, yapayalnız ve yetim bırakarak gitmiştin yüreğimi… Bu aldanası dünyanın cehennem karanlığına bırakarak gitmiştin beni. Ama ben sana inandım ve sevgine inandım senin. Ve sen biliyordun ki senin sevginden üstün olanı, sensizliğin kurdeşen saatlerinde bulacaktım... Bende olmayanı bana verecek, bende olan sırrı bende çözecek bir yenidünya doğacaktı çöküşlerimin üstüne.
Sen yokken, ben hep sevmeyi hayal ettim anne ve sevilmeyi düşledim kalbimin bütün sâfiyetiyle. Mahzun kalmak değildi canımı acıtan, bir sevgiliye tutunma özlemiydi düşlerimi yakıp kavuran anne.
Sevginin sonsuzluğunda bütün hüzünlerimi yok edecek bir sevgiliydi özlediğim. Beni sensizliğin güvensiz kollarından çekip çıkaracak kudretin kanatlarıydı dilediğim.
Seni sensizlikte seviyorken, aslında hep onu sevmeyi diledim anne… O’nda buldum varlığımın hakikatini ve bütün yıkıntılarımı O’nda unutuverdim…
Yaralarım vardı, kızgınlıklarım, öfke dolu zamanlara yenik düşmüşlüğüm vardı. Ve ben O’nun sükût veren varlığında sükûta erdim anne.
İşte şimdi bu denli seviyorsam seni ve yokluğunu varlığından daha değerli biliyorsam, buna tek sebep, sırrında dirildiğim o en güzeldir anne…
Sana minnettarım şimdi bırakıp gittiğin için...
Ve gözlerinde aradığım mutluluğu, en sevgilide bulmama sebep olduğun için…
Şimdi sen çok uzaklarda bir yerlerde tutunmuşken yokluğun ellerine, gidişinin sırlı zamanlarında doğan varlık güneşime bir değil bin ömür veresim geliyor benim anne…
Ve sana uzatamadığım ellerimin, sana yaslayamadığım yüreğimin acınası saatleri için şükrediyorum, beni senden dahi çok seven sevgiliye…
HAZNEVİ SELÇUK
YORUMLAR
Anne hasreti sizi mevlaya yaklaştırmış öle yakınsınki kardeşim acın göklerin efendisi anne sevginin üzerinde taşmış okudukça yanan islam aşkını iman ruhunu derinden hissettim sevgili annenize Allahtan rahmet diliyorum yüreğinizdeki ulvi duygular hak teala artırsın yolunuz açık olsun güzel paylaşım için tebrik ederim hoşgeldiniz dost ... Saygılar