- 379 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Kurtuluşun Felsefesi 77
77] Oysa; ilercilik, demokrasi, insan hakkı diye savunulup; güncel hiçbir toplumsal temeli olmayan tarikat ve cemaarler ölümüne savunulmaktadır. Eğer tarikatler toplumsal işlev olsalardı, feodalizmle barınabilir miydi? Güncel, feodalizmi; çağ dışı olaraktan gözümüze sokmaktadır.
Feodalizmin çağ dışı olması, bu denli ap açıklıkla bilinir olmasına rağmen tarikatler; doğunun feodal yapı içinde olmasında, hiç rahatsız olmazlar. Sözüm ona kendisinin bir demokratikleşme adımı olduğu lanse eden tarikatların, bu türden sosyal geriliğe baş kaldırması hiç yoktur. Yine demokrasi ve insan hakkı gibi hiçbir istemleri de yoktur! Esasen olamaz da. Çünkü demokrasi tarikatları yıkar!
Hâlbuki bağımsızlığın felsefesi içinde, ikinci adımda; bu gerici sosyal yapı ve bu gerici sosyal tutumlaşışlara karşı da savaşım verildi. Bu günkü demokratik toplumun oluşmasına gelinmede, bunlara toplumun işleyişinde el çektirilir olmaları hemencecik unutulur. İşte bugün afakî olaraktan, demokrasidir, insan hakkıdır diye söyleşilen, topluma göre, gericilik olan halkın konularını; toplum konusu yaptığınız da, durum şaşmaktadır.
Demokratik özgürlükçü tutum dediğiniz durumlar; dünün devlet koşullarında tam bir anti devlet çökertmesi olan bu tür , gericilikler, toplumun işleyişine karşı her tür dirençleşmelerin, çıbanbaşıdırlar. Demokrasi adına onlara karşı olunuşlar içinde savaşım verilmesi gerekir. Körlük göz için nasıl bir demokratik (olgunlaşılmış) bir kazanım değilse, tarikatler de toplum için demokratik bir kazanım değildir. Tarikatler; halkçı, sosyal oluşmadırlar.
Bu gün insan hakkıdır, demokrasinin gereğidir diye boğazınızı yırttığınız konu; batı demokrasilerinde de demokrasiyi topluma getirebilmek için bunlara karşı binlerce yıllık süre içinde verilen, zorlu mücadeleler sonunda kazanılmış, bir başarıdır. Ve insanlık ancak böylesi sürçle, böylesi insanlık tarihiyle bu günkü demokratik ortama ve toplumsal özgürlüğe gelebilmiştir. Kendileri demokrasi ve özgürleşme sağlayamayan bir fosil bir eski sosyal oluşmadırlar.
Demokrasilerde, özgürleşme sağlayamayan toplumsal yapıların dahi, demokrasi içinde savunulması, pek olmasa gerektir. Savunulur oluşmalar, demokraside çalışır bir işlev oluşmadırlar. Değilse her akıla geleni söylerolmak, onu sahiplenilir olmak, demokrasi değildir. Üstelik toplumsal demokrasinizi ve özgürlüğünüzü bunlara rağmen, bunlardan kurtulmakla sağlamış olmanız da işin en vehamet arz eder olan, acı olan, gafletçi unutma yanınızdır.
Kendisini kendi organizasyonu ile demokratikleştiremeyen yapılar, toplumsal kurumlar olmadıkça, toplumsal yapılar içinde , toplumsal özgürleşme ve demokrasi içine alınamazlar. Bunlar halk içinde de zaten kendi öznel koşullarıyla vardırlar. Bunlar topluma müdahil olmadıkça da öznel yaşantılaşması da kimseyi pek pek ilgilendirmez.
Üstelik böylesi devrim karşıtı kişilerin kendilerini erke taşıyan süreçler de, bu sözüm ona, güya anti demokratik olan müesses düzenler iken! Böylesi bir talihsiz karalama, küçüklüğün hırs ve delilenme tamahıdır. Müesses olan düzen, kendisine özgü müesseselerini (kurumlarını) getirmiştir. Her şey gibi elbet bunlarda aksar.
Aksayan yönleri düzenlemek, aksaklığın yeni yapılaşmalarına gitmek, her zaman için gerekli bir zorunluluktur. Ama bu, yetersiz muhterslerin bir şey yapamayan başarısızlıklarına ve kendi zaaflarından kaynaklanan durumlarını, ört bas etmek için kendi grup egemenliklerini sağlamak için geçmişi tu kaka etmeleri anlamına da gelmemelidir.
Köleci düzen, köleci ilişkiler manzumelerine göre değerlendirilir. Köleci düzeni bu günün paylaşım hukukuna göre yargılayamazsınız. Ya da köleci inanmaları siz, bugünün üretim ve paylaşımlarına baş tacı yapamazsınız. Ama bugünkü yapının temelinde de, hem geçmişteki hem de bu günkü köleci ilişki tarzlı girişmelerin zorunlu ve yadsınamaz bir payı vardır.
Bu günkü yapı; ister iyi olsun, ister kötü olsundu. Geçmişteki yapıların (kurucu zemin olmalarının) dinamizmi üzerinde çalışırlar. Geçmişin bu türden işlevleşme girişmesini göremeyişle, böylesi aldatıcı bir can simidine sarlır gibi sarılır olmak ne demokratiklikti, ne de bilinç ortaya koymaktı. Bu haliniz, içinde olduğunuz gemiyi delmiş olmaktan maada, size bir kazanç hanesi oluşturamazdı!
Eski düzlemdeki ölçüleri sizler, bugünkü düzlemin anlayış ilişkileşmeleriyle, özgürlükçü ve demokratça bulamayacağınız, iki kes ikinin, dört eder olması gibi apaçıktır. O günkü düzlemlerin ilişkileşmesini de, bugünkü düzlem ilişkilerine bakaraktan, tam da düşünüp, hayal edilmeleri olanaksızdır da. Geçmişteki geçerli belirleyici karakter olan temel seyri sezseler de, gelecekteki koşullarda, gelecek içindeki gidiş ve seyri sağlayacak olan somut olgusal ilişkileri, tam bilebilmeleri olanaksızdır da.
Örneğin, şimdiki ahval ve şartlarda kendi coğrafyamızda Irak’ta Amerika ile komşu olmamız geçmişte tam bilinir bir şey değildi. Hatta bu komşuluk ilişkisi gerği ve ancak onun izni dâhiliyesinde! ve ancak ABD istihbarat yardım gücü ile operasyonlar yapar olmamız! Da bilinir bir şey değildi.
Bu gibi durumlar günceldeki değerlendirmelerimizin de temel kriterleri olması gerekirdi! Oysa biz tutup tutup cumhuriyet kazanımları ile cebelleşir olmaktayız. Hal bu ki biz bunları tartışmak yerine, cumhuriyetle uğraşmak, savakça bir akıl kıtlığı, öfke fırtınasıdır.
Geçmişteki olgulardan şekilleşerek sürüp giden şimdiki durumların, üretip paylaştıramayan, aksamaları varsa da bunlar; yol boyu gidişlerle düzenleşirdirler. İşte kimi sözde aydınlar, yeni durumun bozuk çelişkilerini düşünemeyenlerdir. Bunlar, ülke bekasına patent bağımsızlaştırmasına alt yapı olacak kendi alansal çarelerini üretemeyenlerdir.
Sürecek
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.