- 833 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
Berna'nın Güncesi-1
İmam Sadık (a.s): “Aziz ve celil olan Allah Nebi Davud’a (a.s) şöyle vahyetmiştir: “Ey Davud! Mümin kulum bir günah işleyip dönünce, o günahtan tövbe edince ve o günahı hatırladığında benden hayâ edince ben de onu bağışlarım, gözetleyici meleklere o günahı unuttururum ve o günahını iyiliğe çeviririm. Bu işi yapmaktan çekinmem. Zira ben merhamet edenlerin en merhametlisiyim.”
Berna, 36 rekatlık bir günahı ile kanepenin üzerine sinmiş bir halde, elinde ki dua kitabından Yasin-i Şerif’in Türkçesinden okumaya çalışıyordu . Sokaktan gelen bozacının sesleri, geceye doğru yol almış günün sessizliğini bozuyordu. Bütün insanlar saklambaç oynuyormuşçasına hanelerine çekilmiş ve sokakları başıboş köpeklere emanet etmişlerdi.
Berna ‘İnnema emrühû izâ erâde şey’en en yekûle lehû kün, feyekûn. Fesübhanellezî biyedihî melekûtü külli şey’in ve ileyhi türceûn.’ ayetini okuduktan sonra, bir süre gözlerini bir yere sabitlemişçesine durup hareket etmeden sindiği yerde oturmaya devam etmişti. Kalkmak istemiyordu oturduğu yerden. Son okuduğu ayetlerin manasını tekrardan okumak istiyordu. Elinde ki dua kitabı babaannesinden kalmaydı. Babasının Ateist olmasından dolayı böyle kitaplar evlerine hiç girmemişti. Ancak yaşadığı hadiselerin acısından dolayı 30’unu geçtikten sonra ne kadar günah işlemiş olsada, Rabbinden ümidini kesmeden dini vazifelerini yapmaya başlamıştı. Ayet-i Kerimede geçen; ‘O’nun emri, bir şeyi dileyince ona sadece "Ol!" demektir. O da hemen oluverir. O halde her şeyin mülkü ve tasarrufu (hükümranlığı) elinde bulunan Allah’ın şanı ne yücedir. Siz de yalnız O’na döndürüleceksiniz.’ manasını tekrardan okumasıyla beraber, Berna’nın içi huzur dolmuştu. Bu dünyanın başıboş olacağını düşündüğü yıllar için pişman olsada, yine de geç kalınmış gibi gözüken yaşamında ruhuna şifa bulacak bir tevbe peşrevini bulabilmişti. Elindeki dua kitabını odadaki vitrinin en üst rafına koyduktan sonra, tekrardan kanepenin üzerine oturmuştu.
Altın sarısı renginde süslü kırlenti başının altına koyup, bir ‘Of!’ çekerek kanepeye uzandığı an, gün boyunca ayaklarında biriken karasunun kendisine hissettirdiği yorgunluğu tam olarak anlayabilmişti. Dinlenmesi gerekiyordu yeniden. Güneş doğduktan sonra dernek çalışanları ile tekrardan gönüllü yardım hizmetlerine devam edeceklerdi. Şirket çalışanları olarak böyle bir çalışma içinde bulunmaktan dolayı çok mutlu oluyordu. İçinde bir yerde huzur adına gafletten uzaklaşıp, fiyakadan ırakta yolların geçtiği bir köşk inşa edilmeye başlanmıştı. Bunu hissedebildiğinden dolayı çok mutlu oluyordu.
Farkında dahi olmadan, üzerinde ki yorgunluğun da etkisi ile gece uzandığı kanepede uyuyuvermişti. Sabah kalktığı anda her tarafanın tutulduğuna şahit olmuştu. Oda soğuk değildi, ama üzerine hiçbir şey almadan yatıverince gece, sabah her tarafı tutulmuştu. Takmıyordu ama. Dünyada ki her dert gibi nasıl olsa bu tutulmasıda geçecekti. Gözündeki çapakları parmakları ile temizlerken, dilinde hala bir şeyi tekrarladığını farketti. ‘Siz de yalnız O’na döndürüleceksiniz’ ayetini hâla tekrar ediyordu dili. Aslında bu duruma artık alışmış gibiydi. Her gece yatmadan önce Türkçe’den de olsa Yasin-i Şerifi okuduğu için sabah vakti kaç defa ayetlerin aslından dahi dilinin tekrar edişine şahit olmuştu. Bu durum Berna’yı heyecanlandırıyordu. Eskiden şarkı türkü ile yıkadığı gönlünü, şimdi artık gerçek bir ilahi şarkı ile yıkadığını düşünüyor ve aynaya baktığı an da yüzünde de nurlanma olduğunu görebiliyordu.
Yıllardır tek başına yaşadığı için alışveriş ihtiyacını aylık olarak yapıyordu. Her sabah olduğu gibi, çift kapılı buzdolabının buzluk kısmının kapağını açıp, anlamsızca karşısında birkaç saniye beklemeye başlamıştı. Böyle yapınca yüzünün kırışmayacağına inanıyordu. Hem de sabah mahmurluğunu atmış oluyordu. Yeteri kadar yüzünün soğuk aldığına inandıktan sonra alt kısmın kapağını açıp içerisinden kahvaltı kaplarının ikisini çıkarıverdi. Canı pek bir şey yemek istemiyordu. O arada su ısıtıcısı içerisine de bir buçuk bardak su koyup, lavaboya doğru sersem adımlarda yürümeye başladı.
Geri döndüğünde mutfağa, otomatik olarak kaynama noktasına ulaştığında kapanan ısıtıcının içerisindeki suyu, bardağa koyduğu poşet çayın içine boşalttı. Yeteri kadar beklediğini düşündükten sonra, çay kaşığı ile poşetin içinde ki çayı da bardağın içine sıkıvermişti. Böylece içtiği çayın daha iyi demlendiğini düşünüyordu. Bu arada çıkardığı kahvaltı tabaklarınıda tekrar buzdolabına koymuştu. Canı bir şey yemek istemiyordu.
Yaşadığı bu hayatta sürgün yemiş düşlerinde yed-i beyzalar yaşadığını düşününce, Berna mutlu olmaya başlıyordu. Ama bu yed-i beyzalar içinde gönlü yine de rahat olmuyordu. Yaşadığı pişmanlığın acısını senelerdir çekiyordu ve böyle hayat yaşamasına sebep olan hatalarından dolayı hâla pişmandı. Bardakta ki çayı daha yarısına gelmeden çayı içmeyi kesmişti. Yeniden canı sıkılmıştı. Parlak sarı saçlarının arasında elini dolandırırken, avucunda toplanan saçları artık dert etmiyordu. Gökyüzü gözlerinde en mavisinde toplanmışken hayatında, neden hâla huzurlu bir rahat kuramıyordum diye düşünmeye başlamıştı yeniden. Seneler önce yaptığı mantıksız bir mantık evliliğinden dolayı pişman değildi. Öylesine bir hadiseydi ve tadı tuzu kaçınca boşanma mecburi gerçekleşmişti. Onun aklında ise hâla eskide kalan pişmanlığının sorgulamaları uyukluyordu ve arada sırada bir bebek ağlamasıyla uyanıyor, Berna’nın hayatın alt üst ediyordu.
Hayatında iki Berna vardı. Eski Berna tamamen ölmemişti, ama yine de onun değişimini hızlandırmak istiyordu. Saçlarını dinin gerektiği gibi kapatmak istiyordu. Hatta bu özlemiyle siyah bir baş örtüsü ile saçlarını kapatıp resim dahi çektirmişti. Kendisini aynada görünce inanamamıştı. Tamamen farklı birisine bakıyor gibiydi gözleri. Bir zamanlar küçümsediği tesettürlü bayanlar gibi saçlarını örtmesi garip geliyordu aklına. Ama gümüş umutlarda ahireti zehir eyleyen karanfil kokulu seslerin zevkine banarak yaşanamayacağını artık anlamıştı. Üstünü giyinmek için gardolabının önüne geldiğinde, hiçbir ütülü eteği ve pantolonun kalmadığını farketti. Uflayaraktan, dışarıdaki kuşların terennümlerinden uzak da, oturduğu apartmanın çıplak düşlerindeki uykusunda, eteğine ütü yapmak üzere, ütü masasını yan odadan almaya giderken, hala eski hatasına ait sızının içini yaktığını farketti. Evinin boş odalarında bir çocuk hasreti ile yanan yüreğine konan pişmanlıkların ve yitirilmiş bir aşkın ağırlığı ile dolaşırken, sessiz ama bir o kadar da içten bir sızıyla gözlerinden yaşlarını yanağını yıkıyordu.
Berna'nın Güncesi-1 Yazısına Yorum Yap
"Berna'nın Güncesi-1" başlıklı yazı ile ilgili düşüncelerinizi ve eleştirilerinizi diğer okuyucular ile paylaşın.
YORUMLAR
İmam Sadık (a.s): “Aziz ve celil olan Allah Nebi Davud’a (a.s) şöyle vahyetmiştir: “Ey Davud! Mümin kulum bir günah işleyip dönünce, o günahtan tövbe edince ve o günahı hatırladığında benden hayâ edince ben de onu bağışlarım, gözetleyici meleklere o günahı unuttururum ve o günahını iyiliğe çeviririm. Bu işi yapmaktan çekinmem. Zira ben merhamet edenlerin en merhametlisiyim.”
Güzel bir yazı , ve her zaman ki gibi muhteşemsin kardeşim ...